AKP grup başkan vekili Özlem Zengin 24. 06. 2020 tarhinde TBMM’de ; Bu ülkede AK Parti gelene kadar kadın kelimesinin adı yoktu Türkiye’de. Partimizin daha evvel yaptığı kadın kongresinde şunu söylemiştim. AK Parti’yi inşa eden kadınlardır. O yüzden ben, kadın, erkek arkadaşlarımız ve Sayın Cumhurbaşkanımız biz yaptığımız çalışmalarda kadınların hayatını kolaylaştırmak için gayret ediyoruz.”
“Sosyal güvenlikten, sağlık hizmetine aile politikalarımızda önce kadın vardır. Türkiye’de cinayetler gibi problemler var mıdır? Vardır… Bunu da çözmek için uğraşıyoruz Önümüzdeki günlerde bu konuda kanunların daha işler haline gelmesi için gayet sarf ediyoruz.” Şeklinde konuşmuştu.
“CİNAYETLER VAR AMA…”
En fazla kadınların katledildiği, çoçuk ve bebekleriyle ceza evine atıldığı, özgür düşünce, kadın kulüplerinin kapatıldığı, kadın millet vekillerinin özgür siyaset yapamayıp ceza evinde olduğu, özgürlük mücadelesi için kendini halkına adayan kadın güçlerinin katledildiği bir süreçte “sadece fizikmen kadın olan” vekilin kullandığı bu sözler Türkiye ve Kürdistan’daki kadın hareketlerine, kadın doğasına bir hakaret ve açık bir saldırıdır. Kadının eliyle yaratılmış olan toplum, ahlaklı kültürlü, özgür düşünme, bilme iradesi ile demokratik anlayışa sahip olan toplumdur. Günümüz Kapitalist sistem nasıl ki toplum değerlerini yok etmek için ilk olarak kadınları hedef alıp ‘’Önce kadınları vurun’’şiarıyla toplumda ikinci cinsel kırılmayı yaşattıysa bugün kapitalist sistemin devlet aygıtlarıda bu zihniyetin taşeronluğunu yapmaktadır.
“Türkiyede Cinayetler Var Ama…” bu problemleri ortadan kaldırmak için iktidar faşist egemenlikli zihniyetin çıkardığı kanunlar erkek egemenliğini besleyen kadının kölelik zincirlerini parlatan kanunlar olmaktadır.
AKP’li tahakümcü zihniyetler her seferinde kadına yönelik şiddeti küresel bir sorun olarak gördüğünü söyleseler de aslında bu sorunun çözülmesi için hiçbir şey yapmamaktadırlar. “Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlemesi” ve bunlarla mücadeleye dair Avrupa konseyi sözleşmesini yani İstanbul sözleşmesini ilk imzalayan ülke olmasına rağmen ölçü almayan “kadın erkek eşitliğinin Fıtrata ters olduğunu’’ savunan bir zihniyet nasıl oluyorda kadın haklarından bahsedebilir? AKP iktidarı içinde ki kadınlarda bu zihniyeti göremeyecek kadar köreltilmiş ve kendi doğalarından uzaklaştırılmışlardır. AKP İktidarına kadın partisi demek havanda su döğmek gibi bir durumu ortaya koymuştur. Sömürgeci kadın katili bir iktidar partisi asla bir kadın partisi olamaz. Bu kadının doğasına, emeğine, ahlakına maneviyat değerlerine yapılan en büyük zulümdür. Böylelikle yapılan açıklamlar eril zihniyetin yaratmış olduğu kendini bilmezliktir.
Kadınların hayatlatını kolaylaştırmak için gayret ediyoruz derken ‘’Kadınların hayatarını onların canlarını alarak kolaylaştırıyorlar’’.
Faşist şef Erdoğanın liderliğe geldikten sonra ilk olarak 28 Mart 2006 Diyarbakır olayları sürecinde Kürtlere ve Kürt kadınlarına ‘Kadın da olsa çoçukta olsa gereği yapılacaktır.’’ talimatı sonuncunda Kurdistanda 175 kişi yaralanmış aralarında 3, 8, 9 yaşlarında bebek ve çoçuklarında bulunduğu onlarca kişi hayatını kaybetmiştir. AKP faşist rejimi kendi iktidarını ayakta tutabilmek için her seferinde toplumun nabzı olan kadınlara yönelmiş, kadınları sömürgeleştirmeye devam etmiştir. Kadını sadece çoçuk doğarma makinası gören ve en az 3 çocuk doğurun talimatını veren bütün kirli politkalarını kadınlar üzerinden yürüten faşsit şef ve kabinesi tam bir özgür düşünen kadın düşmanıdır. Kadınları sadece propaganda aracı olarak kullananan bu zihniyet, toplum değerlerinden nasibini almamış cahil bir zihniyettir. Bu yüzden her zaman kadının muhteşem yaratma gücünden korkarak sürekli hunharca bombandırmana tabi tutmaktadır.
Kapitalist sistem içinde bulunduğu krizi aşmak için ilk olarak kadınları sömürüyor
Tahakümcü kapitalist sistem aygıtları Türk Devletinde kadını sömürgeleştirme kampanyasının ilk rantını Diyanet İşleri bakanlığına vermiştir. Sözde toplumu dini inaçlarla aydınlatmak, ibadet ve ahlak esasalarıyla topluma imam sağlaması gereken kurum erkek egemenlikçi zihniyetin kuklası olmuştur. Bu kurum çıkardığı yeni fetvalarında kız çoçuklarının 9 yaşında evlennebileceklerini aynı zaman da tecavüzde rıza yaşını rüş olamaya bağlayıp 9 yaşına kadar indirildiğini, erkekte 15 yaşı rüş olma yaşı olarak sabitletlediğini açıklamıştır. Yine nikah kelimesi için kullandıkları ‘buluğ’ çağının alt sınırı erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir. kadınların boşanma hakkını gasp edip boşanmayı erkeğin ağzından çıkan ‘’Boş Ol’’ sözünün meşruiyetini her yerde söylenebileceğini de ekleyip toplum ahlakını sanal aleme reklam aracı yapmıştır. Diğer en ahlaksız bir fetva ise; Babanın öz kızana şehvet duymasının haram olmadığı fetvasıdır. Babanın kızını öperken şehvet duyması, vücuduna bakıp düşünerek şehvet duymasının haram olmadığını açıklayarak topluma ahkaksızlığı ibadet olarak sunmaktadır. Bu fetvaların islamla ve imamla insanlıkla hiç bir şekilde bağdaşmadığı bilinmektedir. Hz Muhammed’in islam dininde ise kadının canı, hakları, onuru dokunulmazdır. Kendine islam devleti diyen bu rejim bugün diyanet kurumunu bile kendi kirli çıkarları bir sermaye aracı olarak rahatlıkla kullanabiliyor. Saplantıya uğrayan diyanet Erdoğan islamına davetiye çıkarmakla uğraşıyor.
Bekçiler “Bekar” veya “Dul” Kadınların Evlerini Gözetleyebileceklerdir
Toplumun huzurunu sağlamak için ise bu sefer çıkarılan, şuanda toplumda şimdiden kriz olan yasa ise Bekçilere verilen yetkiler olmaktadır. Bekçiler bekar kadınların evlerini gözetleyebileceklerdir. Gece kartalları olarak isimlendirilen Erdoğının yeni ordusu mahallelerde huzurun güvenliğin sağlaması amacı ile mahalleye geleni gideni denetime alacak, namus bekçiliği ve ahlak polisliği görevlerini üstlenecekler. Bu kişiler büyük bir ihtimalle cezaevinden bırakılan tecavuzcü, tacizci, katil kişilerdir. Toplumu savuran mekanizma güçleri şimdi toplumun güvenliğinden namusundan sorumlu olacaklardır. Bu yeni uygulama ile baskı ve tahhakümün her sokak başında hissetirilecek toplum kafese alınarak nefessiz bırakılacaktır.
AKP-MHP faşist dikta rejiminde her gün kadınlar erkekler tarafından öldürülmeye katledilmeye devam ederken bunun üzeri derhal kapatılabiliniyor. TC hükümetinde her kurum ve kuruluş tahaküm altında olduğundan dolayı bu olaylar duyulmuyor. Fakat Genel bilançoya baktığımız zaman: AKP Faşist rejiminin iktidara gelmesiyle beraber 2002 -2020 Türkiyede Kadın Hakkı İhlalleri Raporunda öldürülen kadın 66 iken 2019’da en az 474 kadın erkekler tarafından öldürmüş, 166 kadın cinsel saldırıya uğramış ve yine en az 96 çocuk istismar edilmiştir. Bu sayı 2020 Ocak ayında 27, Şubat ayında 22 ye ulaşmış mart ayı itibariyle en az 15 bin 557 kadının yaşam hakkı ihlal edilmiştir. Yine AKP Hükümeti döneminde sadece 6 yıl içinde 20 bine yakın kadın tutuklanmıştır. 20 yılda kadın cinayetleri Türkiyede tavan yapmıştır. AKP ve destekçilerinin yapmadığı zülüm kalmamıştır.
Özelikle bütün bu kirli kanunların uygulandığı merkez de Kürdistandır. Kürt kadınının gücü, zekası, demokratik ekolojik kadın özgürlüklükçü paradigma faşist şef Erdoğan’ın korkulu rüyası olmuştur.
PKK öncülüğünde Kürt kadın hareketi Ortadoğu’daki en örgütlü en yaygın ve en dinamik kadın hareketidir. Sömürge baskısı ve faşizim ile mücedele eden ve aynı zamanda kadınların özgürlüğü için mücadele veren Kürt kadınları dünya çapında dikkatleri üzerine çekmiştir. Bu gün dünyanın en çok ezilen ve reddedilen toplumlarının birinden gelen kadınlar kendilerini PKK çatısı altında inşa edilen ve gelişen Kadın Biliminde “Jineoloji” de bulmuşlardır. Kürt kadının etrafında geliştirilen bilim doğru sosyolojiye atılmış ilk adımlar olduğundan, Kürt kadınları kapitalist sistemin kusmuşlukarının ilk saldırı hedefi olamaktadır.
Demoratik Konfederalizim ve Özgür yaşamın mimarı olan Önder Apo Kürt kadınının kölelik zincirlerini kırarak tekrardan kadını yaşamın otonum gücü yapma konumuna getirmiştir. Özelliklede Jineoloji kadın bilimini teorize ederek toplumsal özgürlük sorununa yeni bir sayfa açmıştır. Buna karşı iktidar elitleri yoğun bir saldırı konseptine girerek gelişen kadınların önünü almak istemekte bu yüzden Önder APO’nun tecritini ağırlaştırarak topluma, kadınlara özgür düşüncelerin akmasını engellemek için her türlü baskıyı yapmaktadır. Bugün kendini özgürce ifade eden kadınlar ya kafes gibi olan hapisanelere atılıyor, özgür düşüncler hapsedilip üzerlerine kilit atılıyor ya da tonlarca ağırlıktaki füzelerle katlediliyor. Özgür düşünceye karşı tonlarca füzeler kullanılabiliniyor. Bakan vekilin AKP kadınların partisidir dediği anda AKP hükümeti tarafından Kobanide evlerinde oturan özgür düşünceli kadınların üzerinlerine bombalar yağdırılıyor. Özgür düşünceli kadınlar katlediliyor. Yine aynı gün Türk polisi Amed’te göz altında olan TJA aktivistinin üzerine köpek salıp işkence yapıyor. Bütün bu saldırı imha kompseptine rağmen kadınlar asla mücadelerinden vageçmeyecek. İçinde bulunduğumuz fedailik haftası bütün bu zihniyete cevaptır. Bu gün her yerde özgürlükleri için Önderlikleri için ülkeleri dilleri için bedenini bomba yapan ZİLANLAR vardır. Türk devleti bu fedaileri iyi tanır. AKP-MHP Fasist iktidarı da iyi tanır. Bu ülkeye özgür düşünceyi, özgür aklı, özgür iradeyi getiren Zilanlardır. Çünkü özgür yaşam için canlarından değerli birşeyleri olsa onu da feda edecek bir ideolojiye sahiptirler. Zilanlar sömürgeci sisteme büyük bir darbedir.
AKP’li Sosyal güvenlik, Aile ve Sağlık bakanlığı ve her kurum ve kuruluşta eril zihniyetin gölgesinde çalışıp bunu diğer kadınlarada dayatan kadınlar bilsinler ki Kadınları geride bırakan sistem geride kalmaya mahkumdur. Kadın özgürleşmeden toplumun huzurunu sağlayamazlar. Körle yatan şaşı olur derler. Artık bu eril zihniyetten kurtlup biran önce toplumun dinamik kaynağı olan kadını aramalı ‘’XWEBUN’’ yani KENDİ OLMA’ya doğru yol almalılardır.
Tekoşin Kurdistan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi