Bu konuyu ele almamızın nedeni tabi ki de birkaç gün önce Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Politburo üyesi Eli Ewni’nin Kürt Özgürlük gerillalarına yönelik duyduğu kin ve nefretin dışavurumu olan konuşmasıdır. Elbette ki konuşması iyi dinlendiğinde aslında işgalci faşist TC devletine karşı bir kızgınlığı da söz konusu. Çünkü konuşmasında kızgın bir şekilde tüm hava ve kara gelişmiş teknik, silah hatta kimyasal silahlara ve en önemlisi kendisinin de içinde bulunduğu KDP ve yerel işbirlikçilere rağmen neden PKK ve KCK konsey üyeleri ve gerillaları vuramadığını anlatmaya çalışıyor.
Biz psikolog değiliz ancak bu durum psikolojide kişinin kendisinin ciddiye alınmama, yaptıklarına rağmen bir övgü “Aferin” bile alamaması, sürekli dikkat çekme şeklinde tanımlanır. Bunun için de Eli Ewni gibiler de sömürgeci faşist TC’ye 2015 yılında “Çökertme Planı” çerçevesinde Medya Savunma Alanları başta olmak üzere Başûrê Kurdistan’a yönelik başlatılan her türlü saldırılarına adeta saha da MİT ajanı gibi çalışmasına rağmen sadece Şırnak Valisi düzeyinde muhatap alınıyor olmasıdır.
Bu durumun iyi anlaşılması için bir hatırlatma yapalım;
Sömürgeci faşist Türk devleti 24 Temmuz 2015 tarihi itibarıyla yeni bir savaş konsepti temelinde Medya Savunma Alanlarına çok kapsamlı saldırılar başlatmış oldu. Çökertme Planının en önemli ayağı olan, gerillaya yönelik imha saldırıları, Medya Savunma Alanlarında “Pençe1-2 ve 3” adı altında aralıksız bir şekilde sürdü ve sürüyor. Yine bu plan kapsamında Medya Savunma Alanlarına bağlı Avaşîn, Metîna ve Zap bölgelerine yönelik 23 Nisan 2022 tarihinde başlattığı işgal saldırıları devam ediyor. Buralarda tampon bölge strateji temelinde belli bölgeleri yerleşmeye çalıştı. Buralarda tampon bölge stratejisi temelinde belli bölgeleri yerleşmeye çalışan işgalci Türk devletinin ağır darbe aldıktan sonra bu defa yönünü Kandil alanını ve Karox dağını birbirine bağlayan stratejik geçiş hattında yer alan Darêbiye (Zergele) tepesine yerleştirilen MİT üyelerinin yerel işbirlikçi ajanlarla HPG gerillalarına yönelik istihbari faaliyet yürüttüğü belirtildi.
Aslında hedef sadece Medya savunma alanları değil. Lozan Anlaşması’nın 100’üncü yılını doldururken Türk devleti Misak-ı Milli hayallerini hayata geçirme ve Musul ile Kerkük’e ulaşmaya çalışıyor olması ve Lozan’ın yüzüncü yıldönümüne yetiştirmesi amacıyla saldırılarına hız vermeye çalıştı. Bunun yanı sıra Türkiye ve Irak hakimiyeti altında tampon bir bölgeyi yaratmak ve bu bölgenin içine de Sünni Iraklıların olduğu ve Ürdün, Türkiye sınırını birleştirecek bir hale getirme çabası içinde işgal saldırılarını geniş bir çerçeveye yaymak istemesiydi. Türk devleti, bu saldırılarla aslında Kürtlerinin bütün kazanımlarını yok etmek istiyor. Rojava ile Güney Kürdistan arasındaki bağlantıyı koparma, Şengal’de Êzidîlerin özerkliğine son verme, tarihi emeli olan Musul ve Kerkük’e ulaşmaya Kuzey-Doğu Suriye’yi doğudan da kuşatma planının bir parçası olarak görüyor ve bu planı uygulamaya geçirmek istedi. Yine Irak geçtiğimiz senelerde Türkiye’nin Başika başta olmak üzere Güney Kurdistan ve Irak’taki tüm güçlerinin yasa dışı bir şekilde topraklarında işgalci olduğunu açıkça dile getirmişti. Yani Irak hükümeti de, bölge halkıda Türk Devletinin Irak ve Güney Kürdistan’da işgalci ve katliamcı bir politika yütütüğünün farkında ve buna karşı tavır alındı.
Bu nedenle Türk ordusu, eşi benzeri görülmemiş bir teknikle savaş kuralı tanımadan savaş suçları işleyerek saldırılarını sürdürüyor. 23 Nisan’dan bu yana yapılan saldırılar ve operasyonlar lokal olmadığı uluslararası savaş suçu olarak görülen kimyasal silah menşeli gazların kullanımı ile ortaya çıktı. Türk devleti bu yüzden bütün tekniğini, bütün istihbaratını ve bütün güçlerini bu saldırılarda seferber etmiş durumda. Yine AKP’nin oluşturduğu paramiliter güçler bu saldırılarda aktif rol oynuyor. Suriye ve Libya’dan getirdikleri çetelerin hepsi El Kaide, DAİŞ, El Nusra artıklarını sahaya sürdü. Gerilla güçleri direnişiyle Türk devletinin saldırılarını ve savaş tekniğini boşa çıkarabileceğini bu savaşta gösterdi. O yüzden bu savaşın Kürtler açısından kazanımları çok büyük olacağını TC’yi kullanan NATO ve onun bölgedeki işbirlikçileri KDP ve başından beri sahada adeta ajanlık yapan Eli Ewni kişiliklerin kaybedeceğini gerilla güçlerinin sergilediği çok boyutlu direnişi ile ortaya koydu.
SAVAŞIN DETAYLARI…
Özellikle Metina, Avaşin ve Zap bölgelerine yönelik başlatılan saldırıların daha ilk haftalarında Türk ordusu Gerillaların üstlendiği mevzilere giremedi ve ilk grup kırıma uğradı. Ardından takviye grup gönderildi. Onlar da savaş tünellerinin etrafında gizlice üstlenmiş profesyonel gerilla birlikleri tarafından vuruldu. Metina, Zap ve Avaşin alanında çok önemli kayıplar verdiler. Üçüncü, dördüncü grup, beşinci grup sürekli değişiklikler yaptılar. Bunlar sonuç alamayınca ağır teknik kullanmaya başladı. Türk devleti bu saldırılarda başından beri ellerindeki tekniğe ve silahlı insansız hava araçlarına çok güvendi bununla bir kaç hafta içinde kesinlikle başarıya ulaşacağını sandı ancak öyle olmadı. Gerillanın profesyonel anlamda geliştirdiği tarz ve taktiği bu tekniği yani saldırıları kısmi olarak boşa çıkarıyor. Yani araziyi daha iyi kullanma, doğru hareket tarzı ve daha fazla yaratıcılık, bu saldırıları boşa çıkarıyor. Gerillanın direnişi aslında şunu ortaya çıkardı: “silahlı keşif uçağı her şeyi yapabilir; teknikle her şey halledilebilir” felsefesini yerle bir etti.
Şimdi Türk devletinin bu tekniği, Teknolojisi ve istihbarattı boşa çıkınca savaş suçları işleyerek saldırılarını sürdürüyor. 10-14 Şubat 2021 tarihinde Güney Kürdistan’ın Garê alanına yönelik geliştirilen operasyonda kimyasal silah kullandığı somuttur. Türk ordusu uluslararası kamuoyunun, devletlerin ve yetkili kurumların sessizliğinden güç alarak insanlık ve savaş suçu olan kimyasal silahları yoğun bir biçimde kullanıyor. Sadece 2023 Temmuz ayı HPG bilançosuna göre Medya Savunma Alanları’na Kürt işbirlikçilerinin de desteğiyle; 17 kez operasyon düzenledi, 283 kez savaş uçakları, 168 kez saldırı helikopterleri, yüzlerce kez de obüs, tank ve ağır silahlarla saldırarak bombaladı. Direniş Alanları’ndaki mevzilerimize karşı 9 kez yasaklı patlayıcılarla saldırdı. Zap’ın Sîda Direniş Alanı’ndaki mevzilerimize karşı 4 kez, Şehîd Delîl Batı Zap bölgesinin Girê FM Direniş Alanı’ndaki mevzilerimize karşı da 2 kez olmak üzere; toplam 6 kez taktik nükleer bomba kullandı.
Sadece Gerilla güçlerine karşı değil sivillere yönelik de kimyasal gazlar kullanıldı. 5 Eylül’de de Berwarî Bala bölgesinde bulunan Hirorê , Bankê Jor, Bankê Jêr köylerinde 5 kez zehirli gazla bombaladı, bu saldırılarda 3 kişi yaralandığı ve bu kişilerin iç organlarında oluşan hasarlar kimyasal silah menşeli gaz ve bombaların kullanıldığı teyit edildi.
KDP, isgalin ilk günlerinde Metina’ya bağlı Brifka, Bazif, Tirwaniş ve Şimayla köylerine özel güçleri yerleştirdi ve o günden beri giriş çıkışlar yasak. Türk devleti bu alanlarda kimsal gazlar kullandığına yönelik çok ciddi bulguların olduğu ancak KDP’ye bağlı özel güçleri alana girmesine izin vermedi, vermiyor.
Türk devleti Güney Kurdistan’ı işgal etmek istiyor. Siyasi, ekonomik, askeri, toplumsal anlamda Güney Kürdistanı bir bütünen sarmış durumda. Güney Kürdistan yönetimi işbirlikçi çizgi temelinde her talebe veya tehdide boyun eğmiş durumda. Yine altını çizmemiz gerekir ki KDP Türk devletinin işgal saldırıların hareketinin basit bir aleti olmuyor. Çok kritik bir rolde üsleniyor. Bu rol Türk devletinin işgalinin meşrulaştırıyor. Aynı zamanda KDP gerillaya karşı güç yığmaya ve üslenme alanlarını kuşatmaya devam ediyor. Şimdi de pusular kurarak gerillaları katletmeye ve tek yanlı bir savaş başlatmaya girişmiş durumda. Bu anlamda çok tehlikeli girişimlerde bulunuyor. Güney’de bir parlamento var. Ama parlamento aktif değil. Hükümette KDP dışında partiler var ama etkileri yok. Güney adeta KDP’ye teslim edilmiş gibi. Halbuki hükümette olan partiler dahil birçok parti ve özellikle bölge halkı KDP’nin politika ve uygulamalarından çok rahatsız
Türk devleti Güney Kürdistanda onlarca askeri üs kurmuş. Köyler sürekli saldırı altında, boşaltılıyor. Çok sayıda sivil katledildi, yaralandı. Bombardımandan kaynaklı sadece Kanimasi kasabası sınırları içerisinde bugüne kadar 3 bin dönümlük arazi zarar gördü. Halka ait bağ ve bostanlar ve diğer meyve ağaçları bilinçli bir şekilde ateşe verildi. Ormanlar kesiliyor, yakılıyor. KDP medyası bunu manipule etmeye çalışıyor. Türk devleti, aynı politikayı yürütüyor. Bu savaş hakkında hiçbir şey yayınlamıyor, her şeyin üzerini örtüyor; halkıyla bile hiçbir şey paylaşmadığı gibi, kayıp askerlerini bile açıklamaktan imtina ediyor.
Şimdi! Ewni’in önceki gün yaptığı açıklamadaki öfkesi, kini, nefretti ve kullandığı mimikleri neye tekabül ettiğini siz değerli okuyucularımıza bırakıyoruz.
EDİTÖRDEN