06 Nisan 2010 Salı Saat 15:30
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
Bugün Güney Afrika’da, beyazlar ve siyahlar arasında,
Apartheid rejimi dönemi uygulamalarını savunan çok az sayıda insana
rastlanması, elbette diğer gelişmelerin yanında, bu komisyonun çalışmasıyla
yakından bağlantılıdır. Onun için af olayına siyasal olmaktan çok toplumsal ve
vicdani olarak bakmak önemlidir. Şimdiye kadar affı siyasal iktidarlar ya da
yönetimler çıkarmıştır. Bu aflarla genelde ya bir şeyleri saklamak, oyalamak ya
da gelecekte bela olabilecek bir şeylerden kurtulmak gibi bir amaç güdülmüştür.
Birçok ülkede af, devlet suçlarının örtbas edilmesi ve
devletin açığa çıkan ceberut yüzünün yeniden şefkatli olarak gösterilmesini
sağlamak için çıkarılmıştır. Yani toplum ve tarih karşısında af edilmesi
gerekenler, kendilerine tanrısal aldatıcı bir af misyonu yüklemişlerdir. Ama
bugünkü gelişmeler de gösteriyor ki, mızrak artık çuvala sığmıyor. Belki af,
örgütsüz topluluklar için bir aldatma yolu olabilir, ama örgütlü-bilinçli
toplulukların böylesi bir yanılgıya düşmesi artık mümkün görünmüyor. Bu anlamda
af, çatışmalı ortamların durdurulması ve özgürlüğe dayalı barış, uzlaşı ve
demokrasi kültürünün geliştirilmesinde oluşturulacak projeler bütünlüğünün bir
parçası olarak koşullara göre özgünlüğü içinde ele alınıp değerlendirilebilir.
Ama belirtilenin dışında geleneksel af yaklaşımını, toplumun demokratikleşme
mücadelesinde bir yere koymak mümkün değildir. Yaşananlardan da görüldüğü gibi
aksine bir işlev görüyorlar. Onun için Pinochet’ nin affı ile Ecevit ya da
Rahşan afları veya Özal ‘salıvermesi’ arasında ciddi bir ayrım yoktur.
Affa bunun dışında bir yaklaşım ise Guetemala’da 1987
yılında çıkarılan ‘af’ da görüldü. Guatemala hükümeti 1987 yılında bir genel af
ilan etti. Genel af sadece URNG’nin tüm üyelerinin teslim olması ve silahlarını
bırakmalarını hedefliyordu. URNG bunu
kabul etmedi. Bu girişim karşısında URNG, ‘ülkede demokratik bir sistemin ve
yerli haklarının anayasal güvenceye alınmaması durumunda hiçbir şekilde silah
bırakmayacağını’ duyurdu. Bu af perspektifi, uzun bir dönem taraflar arası tüm
görüşmelerde masaya ilk şart olarak getirildi. Bu perspektif URNG’ye ‘teslim
olmayı ve silahları bırakmayı’ dayatıyordu.
Barışın Teminatı Hakikat Komisyonları
Güney Afrika’da Hakikat Komisyonlarının gündeme getirdiği af
yaklaşımı, dünyada şimdiye kadar gündeme getirilen tüm af uygulamalarından
farklı bir yaklaşımı açığa çıkardı. Güney Afrika Hakikat Komisyonu, ‘hakikate
karşılık af’ şeklinde formüle edilebilecek bir uygulamayı gündeme getirmişti.
Bu af türü bireysel başvuru temelinde bireylere uygulanmıştı. Bu formülasyonda,
suçlunun affında mağdurların da istemi belirleyici durumdaydı. Yani belirleyici
olan toplumdu. Türkiye’de de mevcut yaşanmışlıkların bir tamirini yapmak için
bir af düşünülüyorsa bu ancak Güney Afrika’daki Hakikatleri Araştırma ve Uzlaşma
modeliyle olabilir.
Bu çalışmaların esasını insan hakları ihlalleri
oluşturmalıdır. Fakat sosyal bir varlık olarak insan toplumsuz ele
alınamayacaksa, insan hakları ihlalleri de insanı sadece birey olarak ele
almaya müsaade etmemektedir. Bundan dolayı insanı içinde yaşadığı toplumla
birlikte ele almak ve topluluk hakları karşısında işlenen suçlara da bu çalışma
kapsamında yer vermek bir zorunluluktur. Topluluk haklarıyla kastedilen ise
kişinin etnik kimliğinden kaynaklı sahip olduğu inanç, dil ve rengi ve siyasal
grup olmaktan kaynaklı benimsediği ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel
haklardır.
Benzer bir yaklaşımın tüm insanlığın ve canlıların içinde
yaşadığı doğaya karşı da gösterilmesi gerekiyor. Çünkü doğayı kendi kişisel
çıkarlarına kurban eden bir kesim yüzünden ekolojik denge hızla bozulmakta ve
tüm canlıların yaşamı tehdit edilmektedir. Doğa tüm canlıların ve insanlığın
ortak değeriyse, doğayı tahrip etmek ve canlı yaşamını tehdit eden sağlıksız
ortama neden olmak da bir gasp ve katliam biçimidir. Bundan dolayı ekolojik
dengenin bozulmasına etki eden tutum ve yaklaşımlar da hakikat komisyonları
bünyesinde incelemeyi gerektiriyor.
Kişi, topluluk ve doğanın bütünü veya bir kısmı üzerinde
baskı ve tahakküm kurmayı amaçlayan savaşlar ise hakikat komisyonlarının esas
çalışma alanı olmalıdır.
Bütün bunları suç olarak tespit eden bir hakikat komisyonu,
suçluları ismen ya da farklı biçimde kabulü temelinde bir uzlaşma ortamı
yaratarak, barış ve demokratik toplumun gelişmesinin teminatı olabilir.
Ali Gündoğdu
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info