Türkiye’de Kürtlere karşı yürütülen kirli Özel Savaş hayatın her alanına yansıyor. Kirli siyasetten demokrasi, adalet, huzur ve insanca yaşam beklemek saflık olur. Kürtlere karşı yürütülen kirli özel savaş Türkiye halkına da hayatı zindan etmektedir. Bütçeden kirli özel savaşa harcanan milyon/milyar dolarlar/liralar ekonomiyi çökertme noktasına getirmiştir. Demokrasiye düşmanlık ve vahşi kapitalizm Türkiye’de hayatı çekilemez hale getirmiştir. Türkiye halkı günden güne gözle görülür bir şekilde yoksulluğa sürükleniyor. Kimse, bu yoksulluğun nedenlerini sormuyor, eleştirmiyor. Birçok insan, bütün sorunların kaynağının sözde dış güçlerin Türkiye’ye karışmasından kaynaklı yalanına inanıyorlar. Hiç kimse, devleti yıllardır yönetenlerin nasıl zengin olduklarını sorgulamıyor. Çünkü devleti eleştirmek devlet düşmanlığı ve vatan hainliği olarak görülüyor.
Türkiye’nin bütün sorunlarının çözümsüz kalmasında Kürtlerin inkâr edilmesi gerçekliğini göremiyorlar. Ekonominin iflas etmesinin nedenini kirli savaşa harcanan milyon milyar dolarlar olduğunu göremiyorlar. Farklılıklara saygılı olamamanın tekçi faşizan zihniyetinin etkisini derinden yaşamaktan kaynaklandığını idrak edemiyorlar. Türkiye’de insanların mimiklerine, davranışlarına, dil ve üsluplarına bakıldığında devletin resmini ve dilini görüyoruz. Az buçuk politik toplumlar bunca sorunların ve yoksulluğun kötü yönetilmekten kaynaklandığını bilirler ve bundan kurtulmanın yollarını ve çarelerini ararlar. Sadece ekonomik yıkım yok. Yıkımın her türlüsü var. Ekonomik yıkım eğer demokratikleşme olursa birkaç yılda düzelir. Ama faşizmin yarattığı kültürel ve ahlâkî yozlaşma ve yıkımın düzeltilmesi bir sistem ve kültürel sorun olduğu için, düzeltilmesi onlarca yılı bulabilir.
Türkiye’de bu boyutuyla en büyük sorun demokrasinin olmamasından kaynaklı ahlâkî sorundur. Kürtlere düşmanlıkta sınır tanımayan bir sistem kimliğini temsil ettiği halka bile saygılı değil. Türk halkının bu sistem içinde kala kala, sisteme benzeşme durumu var. Ancak sınıfsal karakterinden ve sınıfsal nedenlerden dolayı Türk halkını da ekonomik olarak ezen bir gerçekliğe sahip. Biz, bundan dolayı, Kürt sorunu çözülsün ki Türkiye’nin ekonomik sorunları da çözüm yoluna girsin ve bütün sorunların çözümü gerçekleşsin diyoruz. Özgürlük Hareketi, Türk devletinin ve Türk halkının demokratikleşmesi diyor ve bunun mücadelesini sürdürüyor. Bu mücadelede sadece Kürtlerin ulusal haklarını kazanma yok, bir bütünen Türkiye’nin genel sorunlarının çözümü hedefleniyor. Bütün Ortadoğu’nun sorunlarının çözümü hedefleniyor. PKK, sanıldığından da büyük bir mücadele yürütüyor ve her türden gericiliğe darbe vuruyor.
Klasik ve geleneksel değil, yeni olan her şeyin arayışçısı olarak büyük bir rol oynuyor. İnsanlığı kaybolduğu yerde ve kaynakta yeniden arıyor ve oluşturuyor. Klasik ulus devleti savunan bazı çevreler ve bazı tırşıkçi Kürtler bunu anlayamıyorlar. PKK’yi anlamak öyle kolay değil, büyük düşünmeyi ve büyük yaşamın mücadelesini vermeyi gerektirir. Küçük insanlar/insancıklar, PKK’yi anlayamazlar. Yani zihniyet ve siyasi olarak darlık yaşayanlar ve kapitalizmin kuyusuna hapsolanlar, PKK’yi anlayamazlar. Vahşi kapitalizmin Türkiye’yi mahvettiği gün gibi ortadadır. Her gün iş kazalarının-cinayetlerinin olması ve AKP faşizminin Emevi dininden beslenmesi sonucu bunu kadere bağlaması, her gün yapılan zamları Allaha mal etmeleri, sürekli fakirlere şükredin ve aza kanaat edin demeleri, kapitalistlerinde bir türlü doymak bilmemeleri Türkiye’de korkunç bir kirlenme ve sistemsel çürümenin olduğunu gösteriyor. Zihniyet kirli olunca hayat içerisinde hiçbir şey temiz kalmıyor. Dünyada, Türkiye dışında bu denli bir siyasal ve ahlaki kirlenmenin olduğu başka ülke yoktur. Dünyada, Türkiye dışında bu denli yalan söyleyen ve halkı kandıran başka bir devlet ve rejim yoktur.
Ve yine, dünyada, Türkiye dışında hiçbir devlet kendi halkıyla bu denli kavgalı değil. Yolsuzluklarda, rüşvette, devletin imkanlarını kendi babalarının çiftliği gibi kullanmada Türkiye, dünyada en ön sıradadır. Farklı kimliklere-halklara-dillere ve kültürlere düşmanlıkta da Türkiye en ön sıradadır. Türkiye dışında, hiçbir ülke başka bir halkı ve ulusu-dili bu denli asimile etmeye ve yok etmeye kalkmamıştır. Türkiye, her konuda sınıfta kalıyor, sıfır not alıyor. Hiçbir konuda ve derste sınıfı geçemiyor. Kendi içinde bile kendi kendisiyle kavgalı bir devlet aygıtı var. Kendi başbakanı asan bir devletten ne beklenir. Bu devletten demokrasi ve insan hakları adına hiçbir şey beklenmemeli. Bu devletin, Osmalı’nın mirası üzerine oluştuğu ve onun tohumları tarafından kurulduğu unutulmamalı. Avrupa’yı taklit edip ve biçimsel değişiklikler yaparak kendine cumhuriyet diyorlar. Dünyada en kirli ve en kötü Cumhuriyet Türkiye’dedir derim.
Türkiye’deki cumhuriyet tabela cumhuriyeti olup içi boş tenekeye benziyor, ne ahlak var ne de erdem sahibidir. Kürtleri asimile etmek ve katliamlarını meşrulaştırmak için dilenmediği kapı kalmadı. Her gün bir ülkenin kapısını çalıyor ve dileniyor. Bu konuda pazarlamadığı değeri kalmadı diyebiliriz. Kürtleri asimile etmede aldığı destek karşılığına Türkiye’nin her değerini pazara sürüyorlar. Gerçi, artık pazarlayabilecekleri bir şeyleri kalmadı, bu konuda sıfırı tükettiler. Türkiye, Kürt düşmanlığından dolayı çok ama çok kirlendi, tanınmaz hale geldi. Bu kirlenmeyi temizlemenin yolu köklü bir devrimden geçer. Bu köklü devrimin mücadelesini Kürtler, PKK öncülüğünde yürütüyorlar. Kürtlerin, başta Türkiye olmak üzere bütün Ortadoğu için büyük bir devrim gerçekleştirebileceklerine inanıyorum. Çünkü, tarihte hiçbir toplumsal emeğin boşa gittiği görülmemiştir…
Kemal SÖBE