02 Aralık 2014 Salı Saat 14:05
I. Dünya Savaşından bu yana emperyalist güçlerin ve onların
küçük yardımcılıklarını üstlenen devletlerin, insanlığın ve medeniyetin doğduğu
topraklara yani Ortadoğu’ya seferler düzenlemeleri, işgal altına almaları,
yeraltı ve yerüstü zenginliklerini gasp etmeleri elle tutulur bir tepkiyle
karşı karşıya kalmamıştır. Sürekli gasp ve talan mantalitesiyle hareket eden
işgalci güçlerin, bu topraklarda yaşayan halkları yok saymaları, isteklerine
itaat eden birer kukla haline getirmeleri bunların karşısında duracak bir
ideolojinin doğuşunu mecbur kılmıştır.
1978’in sonbaharında iki elin parmak sayısını geçmeyen
devrimci arkadaşlarıyla birlikte, direnişin kalesi haline gelmiş başkentin
kalbi Licê’de partileşen anlayış, artık talan, gasp ve sömürüye karşı dur
diyecek ideolojinin tohumunu atmıştır. PKK’nin çıkışı her ne kadar da Kürt
halkının gasp edilen haklarını geri almak ve Özgür Kurdistan’ı inşa etmek olsa
da, 90’ların başında reel sosyalizmin çöküşünü derin bir biçimde ele alıp,
demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü toplum paradigmasının ön hazırlığını
yapan Kürt Halk Önderi Öcalan devletçi-köleci anlayıştan uzak, başta Kurdistan
olmak üzere Ortadoğu halklarının kurtuluş çizgisini belirlemiştir. Yakın
geçmişe kadar işgalci güçlere karşı hayır diyemeyen, isteklerini reddedemeyen
halklara umut olmuş, kendi yaşam hakkını tayin edebilme gücünü veren
ideolojinin temelleri PKK ile atılmıştır.
Dünya siyaseti üzerine sürekli gel-gitler yaşayan, gündemi
belirleyen iki güce (ABD-Rusya) karşı yeni bir duruş yeşermiş ve köklerini
ufaktan salmaya başlamıştır.
Bu gelişmeyi tehlike olarak gören karanlık kimlikleriyle nam
salmış işgalci-talancı güçler 98’de Kürt Halk Önderi’ni büyük bir komployla
Suriye’den çıkartıp diyar diyar gezdirerek, 99’da kader arkadaşı Mandela’ya
doğru giderken Kenya’da esir alıp T.C devletine teslim etmişlerdir. Bu sürecin
şaşkınlığını ve şokunu üzerinden atamadan kameralar karşısına geçen dönemin
Başbakanı Ecevit’in konuşmalarından bile sürecin nasil kirli geliştiği açık bir
şekilde anlaşılmaktadır. Kürt Halk Önderi’ni esir aldıktan sonra sistemlerini
alt-üst edecek ideolojinin pratik duruşu PKK’yi bitireceklerini düşünen
karanlık güçler, Prometheus’un direnişine gölge düşüren destansı bir direnişle
karşı karşıya kalmıştır. O dönem büyük sancılar yaşayan, içte ve dışta her
türlü kirli oyunlarla karşı karşıya kalan PKK, Önderliğinin tarihe damgasını
vuran duruşuyla yeniden yapılanmaya gitmiş, içte ve dışta var olan bütün kirli
oyunlara ve tehditlere karşı 1 Haziran Hamlesi ile net duruşunu sergilemiştir.
İşgalci T.C devleti ve onun şahsında bütün emperyalist güçlere ve kirli
odaklara devrimci hamle ile karşılık veren PKK, anka kuşu gibi küllerinden
kendini yeniden var etmiştir.
Sürekli geliştirdikleri politikalar ile PKK ve ideolojisini
ortadan kaldırmak, yok etmek için çaba sergileyen güçler Halk ve Önderlik gerçekliğini
karşılarında bulmuşlardır.
Kurdistan’da bunlar yaşanırken Ortadoğu’da da Arap Baharı
adı verilen, halkların kendi yaşam haklarını tayin etmek için alanlara çıkıp,
demokratik serhıldanlar geliştirip, kendi öz güçlerine dayanan ve kendi
yarattıkları sistemleri inşaa sürecine girmişlerdir. Halklar bunu yaparken,
günümüzün en büyük sömürgeci gücü ABD Ortadoğu’yu kendi istediği biçimde dizayn
etmeye çalışmıştır. Halkların demokratik isteklerine ve kendi öz yönetimlerini
yaratma girişimlerine karşı sürekli içten engel çıkaran, darbeci ve katliamcı
çete ve örgütleri türeten bir tarz ile rolünü oynamıştır. Tunus, Libya, Lübnan
ve Mısır’da amacına ulaşamayan, elini attığı her yeri harabeye çeviren ABD son
şansını Suriye’de denemek istemiştir.
Suriye’yi işgal planları yapan ABD, alttan Suriye halkını
Esad Rejimi’ne karşı silahlandırarak ayaklandırmış, kendi yarattığı silahlı
gruplar-örgütlerle işgal siyasetini uygulamıştır. Tüm bunlar olurken Suriye’nin
kuzeyinde, Rojava Kurdistan’ında da Kürtler savaşın bi parçası olmamak için
kendi savunma güçlerini oluşturmuş, topraklarını meşru bir şekilde savunmaya
geçerek öz yönetimlerini-sistemlerini inşa etmeye başlamışlardır. Kısa süre
içerisinde can bulan Demokratik Özerk Sistem, Ortadoğu üzerinde geliştirilen
siyaseti alt-üst etmiştir. Neye uğradıklarını şaşıran emperyalist güçler ve
küçük yardımcıları, yürüttükleri bütün savaşı bırakarak yönlerini Rojava’ya
çevirmişlerdir. İnşa edilen sistemi yakından takip eden halklar, Rojava’da öz
savunma gücü olarak başlayıp ordulaşan, yaşamsallaşan güç içerisinde, yani
YPG/YPJ’de yer alıp demokratik özgür yarınları için yaşam mücadelesine
katılmışlardır. Planlarının bozulmasını hazmedemeyen karanlık güçler
yarattıkları çete örgütler eliyle katliamlar başlatmıştır. Her alanda yürüttükleri
savaşı bırakıp, bütün güçleriyle Rojava’ya, Kürt Halk Önderinin ideolojisine
yönelmişlerdir. Akıl almaz bir biçimde her türlü saldırıya karşı koyan, fedai
duruşla direnen Rojava halkının kazanımlarını ortadan kaldırmak için karanlık
güçler bölgede fahişeliklerini üstlenen T.C devleti eliyle desteklenerek
büyütülen El-Nusra ve DAİŞ gibi çete örgütlerle saldırılarına hız vermiştir.
Sistemleşen ve Ortadoğu’ya model olan Rojava’da, dünya savaşlarında eşi
benzerine rastlanmayan saldırılarla savaş yürütülmüştür. Nereden gelirse
gelsin, geliştirilen her türlü saldırıya karşılık veren YPG/YPJ’yi bitirerek,
Rojava’yı işgal planları en son Kobanê’de 77 gün önce başlayan ve şiddetini her
geçen gün arttıran bir tempoyla devam etmiştir. Dünya tarihine damgasını vuran,
Stalingrad direnişini geride bırakan, ideolojik ve fedai duruşla sembolleşen
bir direniş destanı yazılmaya başlanmıştır. Direniş Rojava ile sınırlı kalmayıp
Bakur ve Rojhılat’ta da gelişen serhıldanlarla yükseltilmiştir. Yazılan bu
direnişe karşı duramayan karanlık güçlerin oluşturduğu formalite koalisyon
güçleri Kobanê’ye saldıran çete örgütlerini ‘vurmaya’ başlamıştır. Sağ
gösterip, sol vuran karanlık güçler T.C eliyle çetelere desteğini de ihmal
etmemiştir. En son dün gelişen saldırılarda, T.C ve arkasındaki karanlık güçler
açık bir şekilde çeteleri beslediğini ve desteklediğini göstermiştir.
Kobanê’de savaşın ilerleyişi hiç şüphesiz daha da kötüye
gidebilir. Belki Kobanê düşebilir. Fakat bu savaşta kazanan halkların kurtuluş
ideolojisi olacaktır. Dünya Kobanê’de yaşanan İdeoloji Savaşı’nın, zafere
ulaşan tarafının İdeolojik Ortadoğu halkları olduğunu görecektir.
Rüstem Amed
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
:” ”