Sakarya’da kürt bir kadına yumruk atan adamdan, Batman’da kürt kızına tecavüz eden uzman çavuş Musa Orhan’ dan nefret ediyorum. Kürtler katili Süleyman Soyludan ve AKP-MHP faşist ittifakından nefret ediyorum. Biz azgın bir düşmanın saldırısı altındayken onunla işbirliği yapan Barzaniden nefret ediyorum. “Kürtler yoktur, kürtçe konuşmak yasaktır” sözlerinden nefret ediyorum. Saygısız olandan daha özelde Kürtlere saygısı olmayanlardan nefret ediyorum. Düşkünden, zayıftan ve iradesiz olandan nefret ediyorum. Özcesi kötü olandan nefret ediyorum ve kötü olan benim düşmanımdır. Bu yüzden kötüye olan nefret benim en saygın duygumdur. Nefret duygusu sevgiye göre daha basit ve daha belirgin ölçülere sahiptir. Kötü olana karşı nefret doğal bir tavırdır. Nefret muğlak değildir, karmakarışık hiç değildir. En basitinden kötülerden nefret etmek için sağlam nedenler vardır. Şimdi Kürdistan koca bir düşman sahasına bürünmüş ve her yanımız kan emicilerle çevriliyken bu anlamsız muğlak duygular niye? Nefretimiz neden eyleme dönüşmüyor bunu irdelemek gerekir.
İnsan zihninin nasıl tavır değiştirdiğini ve ne zaman eyleme geçtiğini, duyguların-hislerin anlam derinliğinde görürüz. Sevgi nasıl ki zihni bir eylemse, nefret duygusu da zihni bir eylemdir. Bir çok duyguya sahip olan insan yaşadığı koşullar ve süreçlere göre bazı hisler, duygularla eylemlerinde ön planda olur. Özel de yaşadığı bir durum ama genelde büyüdüğü toplum gerçekliği de onun sevgi ve nefret ölçülerini belirler ve bu hisleri eyleme geçiren ise yaşanılan tarihin bilinçaltında uyanması ile gelişir. Örneğin sevgi eylemi nasıl ki güzel olanın bilinç altında uyanması ile oluşuyorsa, nefret eylemi de kötü olanın zihinde uyanması ile olur. Son günlerde yaşadığımız süreçlere bakacak olursak artık bazı duyguların eylemsizliğini hatta donduğunu söyleyebiliriz. Örneğin: intikam, düşmanına karşı nefret, kötüye olan öfke, ajanlığa, işbilikçiliğe olan nefret gibi. Hele ki bugünlerde kürdün kürt düşmanlarına karşı ret, soğukluk, sevgisizlik, nefret, kin, alerji duygusu çok fazla zayıflamış. Halbuki kendisini yok etmek isteyene karşı bir halkın nefret duygusu tepkisel boşalmaya, içindekini dışa atmaya yönelik paradigmanın bir parçası olmalı. Zihin de düşman algısına olan nefret eylemi reddediyorum, istemiyorum, uzlaşmıyorum ve susmuyorumdur. Bu nedenle duygular zihinlerin eylemi oluyor. Türk faşist ordusunun özel savaş oyunlarına karşı tavırsızlık ve nefret duygusuzluğu bulanıklaşan zihnin ifadesidir.
Güneyde işbirlikçilik, Kuzeyde ve PKK’nin olduğu her yerde AKP-MHP hareketi bitirmek ve kürdü yok etmek için türlü türlü oyunlar oynuyor. Öyleki, işbirlikçileri ile beraber vahşice saldırıp yok etme hedefindeler. Eskiden utanma duygusunun verdiği yaklaşımla KDP düşmanla gizlice görüşüp PKK’ye karşı planlar yaparken, bugün hiç utanmadan pervasızca kürt halkını yok etmeyi tek emel bilmiş faşist düşmanıyla apaçık görüşüp, hareketimize karşı planlar hazırlayıp komplolar kuruyor. Düşmanla işbirliği yapmış bir kişi, aile ya da aşiret kendisini tutan tek bir şey dışında bütünüyle düşmanına teslim olmuş kişidir. Düşmanla işbirliği yaparken yakınından gelecek olan tavrın korkusundan gizliden yapar. Bugüne kadar KDP‘yi kürt düşmanlarıyla açıktan görüşmesini engelleyen ve birebir açıktan savaş açmasını engelleyen husus kürt halkının işbirlikçiliğe ve ihanete olan nefreti-tutumudur. Dolaysıyla Kürt halkının düşmanları ile halkın tavrını bildiklerinden birleşemiyorlardı. Tarihten biliriz KDP işbirliği yaptığı TC ile planlarını gizli karanlık odalarda yapardı. ki bu yüzden de halkın ihanete olan tepkisinden beraber başlattıkları hiçbir operasyonda başarılı olmadılar. Ama bugün halkın tavrını kestiremediğinden ve net bir tavır almadığından açıkça görüşüp saygıdan mahrum sözlerle saldırmaktadırlar. Düşmanın ya da işbirlikçilerin bir halkın tavrını kestirememesi bir çok planı denemesi ve devreye koymasına sebebiyet veriyor.
Kuzey Kürdistanı da Güney Kürdistanı da yaşanmaz hale getiren düşman ve işbirlikçi güçler değil mi? Her gün insanların ölmesine, kürt gençlerinin şehadetine sebeb olan, gözü yaşlı annelerin feryatlarına aynı zaman da Kürdistan coğrafyasının yanmasına neden olanlar düşman değilmi? O vakit ondan nefret edilmeli. Nefret gelişmiyor ve bu duyguda zayıflık varsa düşmanla aranızda bir uzlaşma, kötülüğe olan tavırsızlığınız ve sessizliğinizle sizde düşmanla dolaylı yoldan aynı saflarda yer almış olursunuz. Şayet vaziyet bu ise kendinizden de nefret edin. Düşman hergün sizi öldürmek için saldırıyor ve yok sayıyorken buna karşı sevgi değil nefretle bakmalısınız. Bugün KDP, faşist AKP-MHP ile birlik olup kürt gençlerini dağlardan çıkarmaya Kürdün savunma gücünü kendi toprakları olduğunu idda ettiği yerlerden çıkarmaya zorluyor. Ve bunun cevabı Haftaninde hakikat savaşçılarından geldi. “Kürt halkının düşmanı neredeyse PKK oradadır.” diyerek düşmanın olduğu her yerde bulunup orayı savunmak için kurduğu mevziyi güçlendirdi. Bu, kötüye karşı nefretin eylemidir. Bu iradeye bu duyguya saygı uyandırmalı ve bugün en saygın duygudur düşmana olan nefret duygusu.
Kürt halkına dayatılmaya çalışılan, “düşman, sadece gerillanın düşmanıdır” algısını boşa çıkarıp doğru olan düşman algısını yeniden tanımlamak gerekir. “Benim değil PKK’nin düşmanı, sadece gerillaya karşı eline silah alıyor, bana karşı silah doğrultmamış” anlayışları meşrulaştırılıyor. Öyle ki halk için düşman, kendisine 10 metre yaklaştığında düşmandır algısı yaratılıyor. Dolaysıyla etrafımda düşman yok, göremiyorum diyenlere atıfla Ali Şeria’tinin “Düşman hep silah değil, ordu değildir; her zaman dışarıdan değil, hep aşikar değildir. Bazen düzendir, bazen duygudur, bazen düşüncedir, bazen mülkiyettir, bazen yaşam biçimidir, bazen çalışma yöntemi, bazen düşünce tarzıdır.” sözü bugünlerde hatırlanası değerdedir. Her Kürdün yanı başında, kendisini yok etmek üzere olan bir düşman olduğunun bilincini uyandırmalıdır. Ve nefret duygusu ile, kendisini boğmak, nefessiz bırakmak isteyen düşmana, nefret duygusu ile yönelmekten başka tek bir söz söylemeye hakkı olmadığını bilsin. Bu anlamda kötülüğe karşı duyarsızlığa bir direniştir nefret. Nefret kötüyü görünür kılar. Dolayısıyla düşmanın özel savaş politikalarının görünmeyen yüzünü de aşikar eder. AKP-MHP kirli ittifakının nasıl korkunç saldırdıkları görülüyor. Pençe-1, pençe-2, pençe-3 ve pençe-kaplan isimleriyle bir karış tutacak köşeyi kürtlere bırakmamak için, her tarafa aç çakal sürüleri gibi saldırıyor. Düşman karakteri ondan nefret ettiğin sürece ortaya çıkar. Halkın düşmana öfkesi nefrete dönüşmeyip eyleme geçmedimi vicdansız seyircilere döner.
Kürt Kişiliğini çaresiz bırakmak, nefessiz bırakmak, ölçüsüz, seviyesiz, saygısız bırakmak istiyorlar. Güzel olan nedir? Çirkin olan nedir? Doğru olan nedir? Yanlış olan nedir? Bunu fark edecek bir halk gerçekliğimiz var. Bunun farkında olmak da yeterli. Kötü olandan uzak durup nefret ettiğimiz ölçülerimizi yeniden sorgulayalım. Kürt olmak bunu gerektiriyor. Toprağa bağlılık, yurtseverlik bunu gerektiriyor. Yurtsever insan yurduna değerine göz koyan düşmandan nefret eder, yurtseverlik bunu gerektiriyor. Düşmana olan nefretimizi KCK’nin başlattığı “Tecrite, Faşizme, İşgale Son; Özgürlüğü Sağlama Zamanı” hamlesinde eyleme dönüştürelim.
Hêvî Şahîn
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi