Öncelikle bu dosyaya neden “Kürt Düşmanı Ajanların Ajanı: ENKS” adını verdiğimizi birkaç cümleyle açıklayalım. Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Apocu Hareketin ortaya çıkışından bu yana işgalci Türk devletiyle iş birliği içerisinde. KDP iş birliği son yıllarda Özgürlük Hareketi ve Kürt halkına karşı işgalci Türk devleti için ajanlık yapıyor. Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), aynı zamanda KDP’nin Rojava ve Güney Kürdistan’daki ajanı olarak da görev yapıyor. Değim yerindeyse ENKS ajanların ajanlığını yapıyor.
Bu nedenle kendi halkına yönelik soykırım saldırılarına katılan ENKS içindeki bu kişi ve gruplar, başta Efrin, Serêkaniye, Girê Sipî olmak üzere Suriye’nin Kuzey ve Doğusunun tamamında her türlü insanlık dışı uygulamaya imza atanlar kimlerdir? Bunların arkalarında kim ve kimler var? Kürt-Kürt diyaloğu konusunu neden bu kadar gündeme getiriyorlar? Kürt kültürüne ve diline yaklaşımları nasıl? En önemlisi artık her türlü işgale, asimilasyona ve soykırıma karşı mücadele eden Kürtler şunu merak ediyor: Halkına karşı bu kadar nefret, öfke ve kin besleyen, ihanetin ritmine takılıp kalan bu insanlar kim? ENKS adı altında bu unsurların amacı nedir?
Bunların ve daha birçok sorunun cevabı seri dosyamızda cevaplanacaktır.
ENKS, KDP’NİN İHANET VE AJANLIK TARİHİNİ KENDİSİNE ÖRNEK ALIYOR
Rojava Kürtleri adına hareket ettiklerini söyleyen ama Rojava Kürtleri için hiçbir şey yapmayan, hatta Kürtlere yönelik tüm soykırım girişimlerinde yer alan bu çeteler, KDP’nin ihanet ve ajanlık tarihini kendilerine örnek alıyor. Çünkü 12 Mart 1980’lere kadar süreçte solcular içinde bir ajan olan Alaattin Kapan, aynı zamanda KDP’li olarak da tanınıyordu. Beş Parçacılar (Stêrka Sor) adında bir işbirlikçi örgüt kuran Kapan, Mehmet ve İlhan adındaki iki devrimciyi Dîlok (Antep) un Nuri Pazarbaşı semtinde katletti. Beş Parçacılar adına 1 Mayıs 1977 İstanbul Taksim olayların da sorumlusu olan bu ajan unsuru Kapan, aynı zamanda Kürt Özgürlük Hareketinin öncü kadrolarından Hakki Karer’in de katili olduğu biliniyor. Önder Apo’nun “Benim saklı ruhum” olarak tanımladığı Haki Karer’i katleden Alaattin Kapan’ı Kurdistan devrimcileri tarafından cezalandırılınca Beş Parçacılar denen işbirlikçe örgüt de dağılma aşamasına geldi.
1978 yılında Çewlik’te 4 devrimci öğretmenin faşistler tarafından öldürülmesinin ardından Türkiye’deki KDP de dağıldı. Parti yanlıların bir kısmı PDK ve MİT projesi kapsamında KUK adında bir çete kuruldu. Tek görevleri Özgürlük Hareketine saldırmaktı. Kendisine ‘Kürdistan’ın Ulusal Özgürlük Savaşçıları’ adını veren bu örgüt, ulusal kurtuluş uğruna zalim işgalcilere tek bir el ateş etmemiştir. Ancak onlarca Kürdistan devrimcisi ve sempatizanı öldürdüler. KUK üyeleri, Diyarbakır mahkemelerinde yargılanırken, PKK’ye karşı örgütlendiklerini ve yalnızca PKK’ye karşı silah kullandıklarını itiraf etti. Tek pratiklerinin MİT’in talimatıyla PKK’ye karşıtlığını örgütlemek ve PKK’nin antipropagandasını yapmaktı.
Bir araya gelip KUK’a destek veren ‘Ulusal Demokratik Güç Birliği’ (UDG) adlı örgütlerin durumu da ortada. Özellikle 1960’lı yıllardan sonra KDP, Başur’da ve genel Kürdistan’daki devrimci-demokratik örgütleri bölmeye ve dağıtmaya yönelik işgalci Türk devletinin bizat yönetiminde başladı. 1980 sonrasında PKK’nin ülkeye dönüş kararı kapsamında Başur Kürdistan’da bir temel kurması üzerine KDP, gerillaları kontrol altına almak veya ortadan kaldırmak için faşist işgalci Türk devletiyle birlikte çalışmaya başladı. Faşist işgalci Türk ordusuyla birlikte Hewler merkezli hükümete bağlı güçler de Özgürlük Gerillalarına saldırdı. Faşist Türk ordusu ve KDP güçleri bu saldırıyı birlikte gerçekleştirdi. KDP bugün bile çeşitli uluslararası güçlerin desteğiyle PKK’yi tasfiye etmek, bu mümkün değilse Başur’dan çıkarmak için 1992’de olduğu gibi işgalci Türk devletiyle beraber saldırılarını sürdürüyor.
BU İHANETÇİLERİN ARTIKLARI ROJAVA DEVRİMİNE KARŞI ORTAYA ÇIKTI
Suriye’de iç savaşın başlamasıyla birlikte bazı Kürtler Suriye muhalefetine katılarak işgalci Türk devletinin İstanbul merkezli örgütlediği güçlerin yanında faaliyet yürütmeye başladı. Rojava Devrimi ilerledikçe bu kişiler, sözde muhalif ama faşist, inkarcı ve Selefi çetelerin yanında yer alarak Rojava Devrimine saldırmaya başladı. Halep ve çevresinde Kürtlere yönelik tüm saldırıları bu kişiler yönetti. El Nusra ve DAİŞ çetelerinin saldırılarında bu kişiler ve bunlara bağlı çete grupları da yer aldı. Kuzey ve Doğu Suriye’deki devrimde 12 bin şehidin ve 20 binden fazla yaralanan insanın da sorumlusu bunlardır. Rojava kantonları ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin gelişmesine karşı PDK, bunları önce PDK/S, ardından da ENKS adı altında bir araya getirerek siyasi kimlik kazandırmaya çalıştı. Amaç, Rojava devrimini ortadan kaldırmak ve Baas rejiminin yerine faşist Türk devletinin çatısı altında Selefi bir yapı oluşturmaktı.
KDP ve MİT bu temelde Rojava’dan Bakur ve Başur’a kaçan Kürtlerden oluşan askeri bir çete grubu oluşturdu. Roj adı verilen bu çete yapısı ENKS’nin paramiliter (askeri) gücüdür. ENKS genel olarak 18 parti ve bazı şahsiyetlerden oluşuyordu. Kısa bir süre içerisinde bu bileşenlerin neredeyse tamamı ENKS’den ayrıldı. Geriye sadece PDK-S ve bir iki parti kaldı. Bu aşamadan sonra ENKS, KUK’unkine benzer faaliyetlere başladı. Roj çeteleri de aynı şekilde faaliyetlerine başladı. Roj çetelerinin ilk görevi Şengal’de gerillalara ve sivillere karşı savaşmak ve katletmekti. MİT’in organize ettiği ve Musul’deki Başika Üssü’nde eğittiği bu çete güçleri, artık Başur’daki gerilla alanlarını kuşatıp saldırmak için pozisyon almış durumda. Roj çeteleri Efrîn, Girê Spî, Serêkaniyê ve diğer işgal bölgelerinde Kürtlere ve bölge halkına soykırım yapan DAİŞ çete gruplarıyla birlikte şimdi de Özgürlük Gerillarına saldırıyor.
(BÖLÜM 2: ENKS NEDEN KURULDU?)