Halkların barışı ancak halkların devrimci mücadelesiyle kurulur. Kürtler, halkların barışını inşa etmek için büyük bir direniş veriyorlar. Yüz yıldır Kürt katliamı ve soykırımı yapanlar, Rusya Ukrayna’ya askeri müdahalede bulununca, barış havarisi oluverdiler. Rusya’nın başka bir ülkeye saldırmasına tabiki karşıyız. Ancak Rusya’nın, Ukrayna’ya saldırmasını kınayanlar, Kürtlerin üstüne her gün bombalar yağdırıyorlar. Kürtlerin kimliksel statü kazandıkları Rojava ve Başur Kürdistan her gün Türk devletinin işgaline ve saldırısına maruz kalıyor. Türk devletinin işgaline ses çıkarmayıp, onay veren Batı devletleri Rusya’nın Ukrayna’ya saldırını sert bir dille kınıyor, protesto ediyorlar. Buda, Rusya ile NATO arasında, Ukrayna üzerinde bir egemenlik kurma savaşı olduğunu gösteriyor. NATO’nun, Rusya’nın neredeyse burnunun ucuna kadar genişleyip, Rusya’yı kuşatmaya almak istemesi, Rusya’yı oldukça öfkelendirmiş ve Rusya Ukrayna’ya girerek, NATO’ya bir göz dağı vermek istemiştir.
Rusya kendi arka bahçesini NATO’ya bırakmak istemiyor. Yani nereden bakılırsa bakılsın, Sovyetler döneminden beri, yüz yıldır bir egemenlik savaşı yürütülüyor. Rusya’nın normalde toprak genişletme gibi bir sorunu yok ama kendi arka bahçesi olarak gördüğü eski Sovyet topraklarında tekrar siyasi etkinlik kurmak istiyor. Yani Rusya, imparatorluk kurma hayallerinden vaz geçmiş değil. Rusya, ekonomik nedenlerden çok geleneksel siyasi hakimiyet kurma peşindedir. Türkiye’de, Kürtlere yönelik saldırılara destek veren ve savaş tezkeresi çıkaran gürüh takımı, aniden barış savunucusu oldular. Gerçekten barışı savunanlar önce kendi ülkesinin sorunlarını çözerler sonrada başka ülkelerin barışını savunurlar. Kürt sorunu çözülmediği, Kürtler ulus olarak kabul edilmedikleri için, Türkiye’de ve Kürdistan’da yaklaşık kırk yıldır düşük yoğunluklu bir savaş var. Bir halk göz göre göre, dünyanın gözleri önünde bir faşizan rejimin zulmü altındadır.
Kürtler söz konusu olunca, Batı NATO ve Rusya bile sessiz kalıyor hatta destek bile veriyorlar. Türkiye’nin bazı çetelerle birlikte,Ukrayna’ya asker göndermek istediği biliniyor. Zaten İHA denilen hava araçlarını Ukrayna’ya sattığı biliniyor. Emperyalistlerin Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığı saldırılarda çıkarları olsun, karşı çıkmaz, destek bile verirler. Yani emperyalist-kapitalist güçler, beslendikleri bir savaşa destek verirler ama egemenlik savaşı söz konusu olursa, rekabete girerler, gerekirsede savaşırlar. Tabi Rusya büyük bir askeri ve nükleler güç olduğu için, NATO, Rusya’ya karşı, Rusya’nın arka bahçesinde bir savaşı göze alamaz. Bu savaşta Rusya yalnız değildir, Belarus, Kazakistan, ve eski, Sovyet cumhuriyetlerinin çoğu Rusya’nın yanındalar ve Çin, İran, Suriye, Küba, Kuzey Kore, Vietnam, Venezüella gibi devletler Rusya’nın müttefiki durumundalar. Neticede, emperyalist-kapitalist savaşlarla barışın gelemeyeceği geçmiş yüz yılda kanıtlanmıştır. Barışı, demokratik kültürü içselleştirip yaşayan halklar kurabilirler. Emperyalist güçler barışı getirecek karakterde değiller.
Katı ulus devlet anlayışının, emperyalist emellerin, kapitalist sömürü sisteminin, egemenlik kurma zihniyetinin olduğu bir dünyaya barış gelmez, hayatı zehirleyen savaşlar eksilmez. Büyük devler arasında av üzerinde yaman bir kavga var. Bu dünyada kimse av da olmamalı, avcı da olmamalı. Avın olduğu koşullarda avcılar eksilmez. Av olmamak için iyi bir öz savunma gerçekleştirmek hayati önemdedir. Kimseye saldırmamak gerekir ama sana bir saldırı olursada kendini savunmasını bileceksin. Öz savunma doğal bir reflekstir ve yaşamak için gereklidir. Kürtler, hiçbir topluma saldırı yapmamışlardır, hayatta kalmak için öz savunma yapıyorlar. Bugün, en çok desteklenmesi gereken halk Kürtlerdir. Ezilen her toplum tabiki desteklenmelidir ama Kürtlerin, içinde bulundukları durum, normal bir ezilmeninde çok ötesinde bir durumdur. Kürt siyasi önderliği, halkların barışının nasıl yeşerip yaşamsallaşacağının paradigmasını geliştirmiştir. Kürdistan’da demokratik ulus paradigması Kürtlerin eliyle yeşerecek, büyüyecek ve bir dünya sistemine dönüşüp, kapitalizmin defterini dürecek. Bombaların ve tank mermilerinin üstüne kendi adlarını yazıp, Kürtlerin üstüne uçak ve tank gönderenler, barışı savunamazlar.
Kelin merhemi olsa kendi kafasına sürer, misali, Türkiye’de, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasına karşı çıkanlar, önce Kürdistan’a asker göndermeye ve Kürtleri bombalamaya karşı çıksınlar. Başka türlü, ikiyüzlü olmaktan kurtulamazlar. Rusya ve Ukrayna savaşında barışı savunanlar ama Kürtler söz konusu olduğunda da, destek verenlerin hepsi ahlaksızlığın daniskasını yapıyorlar. Çünkü barış, herkese lazım olduğu gibi, ezilen ve yok edilmekle karşı karşıya kalan bir halk için daha çok gereklidir. Katı ulus devlet, egemenlik zihniyeti, üstünlük düşüncesi, büyüklük kibirliliği, sınıflar, sınırlar olduğu sürece savaşlar bitmez ve barış hayalden öteye gitmez. Barış, hoşgörüyle, demokratik kültürle, eşitlik duygusuyla, halkların kardeşliğiyle, savaşsız, sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya ile mümkün olabilir. Bu sözü edilen bir yaşam, ancak demokratik ulus paradigmasıyla olanaklıdır. Yani bir ulus başka bir ulustan ne üstündür nede küçüktür. Uluslar eşittir, tıpkı insanlar gibi. Eşitsizlikler devletlerle ve hiyerarşiyle, ast-üst ilişkilerle ortaya çıkmıştır. Normalde insanın doğal yaşamında ve doğal ilişkilerinde eşitsizlikler yoktur.
Eşitsizlikleri ortadan kaldırmanın yolu, siyasi hiyerarşik yapıyı ve ast-üst ilişkilerinin olduğu devlet erkini yok etmek gerekiyor. Çünkü devletin kendisi aslında toplumun tepesine çöreklenmiş bir sınıftır ve bütün sınıflar bu aygıttan ürüyor-peydalanıyor. Kürt Halk Önderi Öcalan, boşuna devletin ortadan kalkması gerekir demiyor. Çünkü devlet, toplumun kafasının üstünde duran bir sopadır. Bu sopa olduğu sürece ne özgürlük olur nede barış olur. Emperyalistlerin-kapitalistlerin barış dedikleride savaştan ve yıkımdan başka birşey değildir. Kürtler, demokratik uygarlık paradigmasını içselleştirmeye ve yaşanılır kılmayı başladılar. Demokratik uygarlık paradigması Kürdistan ve Türkiye’den başlayarak Ortadoğu’ya yayılma başarısı gösterirse işte o zaman gerçek barış boy verir ve gelişim gösterir. Ortadoğu genelinde bu çizgi gelişirse, dünyaya, yüz yıldır kabus yaşatan emperyalizm-kapitalizm yok olma sürecine girer. Kürt sorunu çözülürse, Türkiye demokratikleşirse, Kürdistan özgürleşirse, halkların barışı ve kardeşliği yaşamsallık kazanır ve insanlık yeni bir özgür yaşama adım atarlar..
Kemal SÖBE
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi