05 Mart 2014 Çarşamba Saat 08:46
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 1995 yılında Mahsum Korkmaz Akademisinde, İbrahim Ahmed ve Mamosta Hawar ile KDP hakkında yaptığı tartışmaların son bölümünü yayınlıyoruz.
Karar Sahibi Olmayan Bir Halk Beyninden Yoksun Bir Halktır
– İkinci sorum şu: Bilindiği gibi parlamenterler, halkın temsilcileridir. Halk onları oyları ile seçiyor. Parlamento halkın iradesiyle oluşur. Demokratik bir yöntemle oluyor. Sürgündeki Kürt Parlamentosu şu anda sürgündedir. Bazı özel durumlar nedeniyle üyeler zor koşullar altında seçildi. Acaba sürgündeki parlamenterler görevlerini yerine getirebiliyorlar mı? Kürt halkının sesini, Kürt gerçeğini, uluslararası alanda durumdan haberdar olmayan kesimlere ulaştırabiliyor mu?
Şimdi başka bir çalışma var. Ulusal bir parlamentonun oluşturulması, Ulusal Kongre şeklinde düşünülüyor. Bunun içinde her parçadan kişiler yer alacak. Bu Kongre, Sürgündeki Kürt Parlamentosu’nun yerini alabilir mi? Sizin Kongre hakkındaki görüşünüz nedir? Buradaki rolünü ne kadar oynayabilir? Partiniz ne oranda bu kongreyi destekliyor?
– Şimdi niçin Ulusal Kürt Kongresi? Şu bir gerçek ki, Kürt halkı henüz karar sahibi olamamıştır. Bir karar sahibi olmayan bir halk, beyninden yoksun bir halktır ve bir halk da beyinsiz olamaz. 20. yüzyılda Kürt halkının var olan beyni de dağıtılıyor. Kürdistan parçalandı. Düşman her parçada kendi otoritesini ve iradesini hakim kıldığı için Kürt beyni kalmadı. Günümüze dek beyin gittikçe küçüldü ve Kürt halkı öndersiz kaldı. Ulusal Kongre, Kürt beyninin işlevi görmesi için oluşturulmalıdır. Kürt halkının eli, gözü, ayağı, kulağı var, ama beyni yoktur. Otuz kırk milyon insanın beyinsiz kalması mümkün değildir. Beyin düşüncedir, beyin karardır, beyin kontroldür. İşte Kürt halkı için de böyle bir beyin gereklidir. Düşünecek, karar alacak ve kararını hayata geçirecektir. 1940 ve 1950’lerden sonra Kürt halkı için böyle bir meclis, beyin oluşturulmadı. Zorunluydu, ama yapılmadı. Eğer oluşsa ve yürüseydi, Kürdistan koşulları bugün apayrı olacaktı.
Görüldüğü gibi Kürdistan stratejisi yoktur. Strateji nedir? Uzun ve derin düşünmedir, karar sahibi olmadır. Şimdi bu yoktur, herkes bir yerde ve herkes bir karar sahibidir. Herkesin bir karar aldığı yerde devrim olmaz ve bu halk da sömürgecinin denetiminden kurtulamaz. Esas adım, alınan karara kim uyuyor, kim uymuyor, kontrol etmektir. Artık herkes hesabını iyi yapmalıdır. Kim yanlış karara, kim doğru karara uyduğunu kendisi bilir.
Diğer bir nokta şudur: Koşullar eskiden çok dardı, imkanlar elvermiyordu. Birkaç Kürt insanının bir araya gelmesi olanaksızdı. Ama şimdi dış devletler sonuna kadar açıldı. Kürdistan’da koşullar oluştu. Kürtlerin de buna eğilimi var. Dönem Ulusal Kongre sürecedir. Geciktirmek doğru değil. Çok da gereklidir. Artık tüm Kürdistan parçaları birbirleriyle bağlantılıdırlar. Bir parçanın devrimi diğer parçayı etkiler. Bir parçanın kararı diğerini etkiler. Bir partinin ilişkisi diğer partileri, parçaları ilgilendirir. Hatta Kürtlerin birliği zafer için en büyük fırsattır. Birlik olmadan başarı da olmaz.
Bu nedenle diyorum ki, Ulusal Kongre her şeyden, her partinin çalışmasından önce gelir. Bu öncelikli sorundur. Eğer sorunların çözümünü istiyorsan, birlik istiyorsan, devlet istiyorsan, her şeyden önce Kürtler bir karara varmalıdır. Onun da yolu Ulusal Kongre’dir. Kendini Kürt stratejisine ulaştıracaksın. Stratejiye ulaşmak için de Ulusal Kongre’ye ulaşacaksın. Ülke dışında oluşan parlamento bunun için ilk adımdır. Ulusal Kongre sürgündeki parlamentoyu tamamlar. Kongremiz olursa, Sürgündeki Kürt Parlamentosu üyelerinin de onun birer üyesi olacaklarına inanıyorum. İçinde yerlerini alacaklardır. Ulusal Kongre için bir zemindir, birbirlerini tamamlarlar.
– Bilindiği gibi Kürdistan’daki Kürt halkı yıllardır Türk sömürgeciliğinin zulmü altındadır. Durumu çok kötüdür. Dış dünyanın bu duruma ses çıkartmaması ve Türk rejimi ile ilişkileri sonucu Kürt halkı kendi dilinden mahrum kalmıştır. 75 yıldan beri insani haklarından, yani dilin ve kültürün geliştirilmesinden, basın-yayın hakkından, her şeyden mahrum bırakılmıştır. Görüşüme göre halkımızın dilini, kültürünü, yayınını geliştirmesi için yurtdışındaki Kürtlerden başlayarak çalışmalar yapılabilir. Ancak onların da kendi anadillerini konuşmakta zorlandıkları bir gerçektir. Sizce bu saydıklarımızın geliştirilmesi için, bu yurtdışındaki Kürtlerin önündeki engelleri nasıl kaldırabiliriz?
– Kürt dili sorunu Kürt sorunuyla bağlantılıdır, Kürt ulusal sorununa bağlıdır. Genel olarak Kürt sorunu, ulusal Kürt sorunu hal olmadan, ilerlemeden, dilin gelişmesi için adım atılması mümkün değildir. Akademilerle Kürt dili için bazı adımları atmak mümkündür. Fakat bu halka mal olmaz. Bununla birlikte devrim yapmak ve siyasi kazanımların olması gerekir. Şimdiye kadar dil üzerinde çok duruldu. Fakat etkisi fazla olmadı. Çünkü siyasi meseleler çözülmedi. Siyasi meseleler hal olmazsa, Kürt çocukları okula gidemezler, okul oluşturmazlar. Ulusal sorun hal olduğunda siyasi meseleler de çözülür, çocuklar okula gider. O zaman öğretmenler olur, dil sorunu da hallolur ve dil kendiliğinden ilerler.
Siyasi mesele hal olmazsa, toplumsal meseleyi, dil meselesini nasıl hal edeceksin? Okulları nerede yapacaksın? Avrupa’daki ülkelerde bile okullar kurmak imkansızdır. Bu nedenle dil sorunu hal olmaz. Yurtdışında olamaz. Günümüzde dil sorunu ilerliyor. Çünkü devrim ilerliyor. Dikkat etmemiz gereken bir nokta da şudur: Dil sorununu ulusal sorundan üstün görmemek gerekir. Yine dil sorunu bir günde anlaşılacak bir sorun değil, uzun bir vadeyi kapsayan bir sorundur. Dil sorunu, siyasi sorunun dışında olamaz, onun dışında çözüm de bulamaz. Bu da uzun bir vade ister.
Sadece siyasi meseleler değil, özel meseleler de vardır. Kültür meselesinden dolayı Kürt dili dört lehçeye ayrılmıştır hatta her lehçenin içinde mıntıka farklılıkları, birçok Kürt komşusu olan devletlerin dil hakimiyetleri vardır. Birçok kelime Arapça, Türkçe ve Farsça’dan karışmıştır. Diğer bir şey de Kürt halkı kendi aralarında tek bir dilde ilişki kuramamışlardır. Biri Arapça ile, biri Türkçe ile, biri Farsça ile ilişkilerini kurmuştur. Bu özellikler de aydınlarında görülen bir şeydir. Bu da dil konusu için büyük bir zorluk çıkarıyor. Nasıl her şeyin anahtarı devrim ise, dilin de anahtarının devrim olduğuna inanıyorum. Devrimin başarıya ulaşmasıyla dil sorunu da çözülecektir.
Şimdiden bazı imkanlar oluşmaya başladı. Televizyon, radyo, gazete Kürt dilinin gelişmesi için büyük bir adımdır. İlerde kurtarılmış bölgeler oluşursa, buralarda Kürt dili için akademi kurulabilir. Birçok lehçesi var, ama devrim olduğunda ve insanlar devrimle bütünleştiğinde lehçeler de birbirlerine yakınlaşır. Kurmanci, Sorani yanına gidecek Sorani Kurmanci’nin yanına, Zazaki Kurmanci’nin içine girer. Kurmanci Zazaki’nin içine girer. Diğer lehçeler de girer ve böylece milli bir dil ortaya çıkar. Bu da zaman ister. Ekonomide durum siyasetle bir olunca dil de günbegün bir olur. Bu yüzden bu sorunu esas almamak gerekir. Bu sorunun hal edilmesi, ulusal ve siyasi sorunun hal edilmemesine bağlıdır. Ama şimdiden gazetelerde, radyoda, dergilerde, televizyonlarda Kürt dili üzerinde güçlü durulmalıdır. Alfabesi oluşturulmalı, Kürt çocuklar için ilkokullar kurmalıdırlar. Propagandada Kürt diline ağırlık verilmelidir. Bu şekilde milli Kürt dili yerini bulacak ve sorun çözülecektir.
Önderlik tarzı demokratik çözüm tarzıdır
– Sizin ve sizin partinizin düşmanının, Kürt halkının da düşmanı olduğunu söyleyebiliriz. Sizin partinizi bağlayan kararlar Kürt halkını bağlayan kararlardır. Bunlar sizin önderliğiniz altında çıkıyor. Bu kararları diğer partili arkadaşlarınızla oturmadan alıyorsunuz. Şimdi bu durumu bazı karşıtlarınız koz olarak kullanıyorlar. Halk içinde “PKK içinde demokrasi yoktur, diktatörlük vardır propagandasını yapıyorlar. Sizin bu konudaki görüşleriniz nedir?
– Önderlik tarzı demokratik çözüm tarzıdır. Önderliğin çalışması halkın yüreğindeki çalışmadır, halkın beynidir, halkın dilinin çalışmasıdır. Böyle iddiaları dile getirenler çok büyük ahmaktırlar. Hatta ben bunlara kulakları iki üç karış uzun ahmaklar diyorum. Ben ayağa kalkmadan önce kimse ben Kürt’üm demiyordu. Kürt düşünmeye, Kürtçe şarkı söylemeye korkuyordu. Birkaç Kürt bir araya gelerek toplantı yapamıyordu. Ama bugün milyonlarca Kürt insanı devrimle yürüyor. Ülke içinde olsun, ülke dışında olsun, yüzbinlerce kişilik katılımla yürüyüşler oluyor. Eskiden Kürt kadını evinden bir adım dışarı çıkıp komşusunun evine gidemezken, şimdi dağ başlarına doluyorlar. Kürt köylüsü bir ağaya, şeyhe karşı ağzını açmaya korkarken, şimdi herkes devrim daha zafere ulaşmadan büyük bir özgürlüğe kavuşuyor. Eskiden Kürt halkının sesi duyulmazken, şimdi herkes otuz kırk milyon Kürt’ün varlığını kabul ediyor. Bugün televizyon var. Bırakalım televizyonu, eskiden kimse bir şarkı bile söyleyemiyordu. Her şeyi iğne ile kuyu kazar gibi biz yaptık. Kürt halkı artık dünyadaki yerini almıştır. Eğer bu demokrasi değilse, o halde demokrasi nedir? Şeflik var, diktatörlük var deniliyor. Hepsi yalan. En büyük demokrasi budur. En büyük demokrasi bir halkı böyle ayağa kaldırmaktır, onu böyle yaratmaktır. Dünyada en büyük demokrasi budur.
Parti içinde önderlikten başka görüşü olan yok. Buna ben de çıldırıyorum. Konuşmasını beceremiyor, düşman gözüne vurmuş kör etmiş, kulağına vurmuş sağır etmiş. Ben günde bin bıçak vuruyorum, gözünü ve kulağını açmak istiyorum. Sadece demokrasi çalışmasını yapmıyorum, demokrasi kılıcı gibiyim. Bu mesele üzerinde, Apo’nun önderliği nedir diye durmak isteyen varsa, işte Apo’nun önderliği demokrasi kılıcıdır. Mesut Barzani bana “sen demokrasinin kılıcısın dedi. Demokrasiyi demokrasi yapalım, demokrasi kılıcı ile üzerine gidelim.
Önemli bir nokta da şudur: Eğer bir halk konuşuyorsa, irade sahibi olmuşsa bu en büyük demokrasidir. Düşünce olmazsa, siyaset olmazsa demokrasi olmaz. Demokrasisiz siyaset de olmaz. Bir halk siyasetsiz bırakılıyor. Demokrasi bu mudur? Demokrasi halkın iradesidir. Halkın iradesi siyasi güçtür. Bunun için siyaset gereklidir. Siyaset için de başarı gereklidir. Başka da olmaz. Bunların tümü oluştu. Bu da demokrasidir. Çünkü tümü halk için oluşturuldu.
Kürdistan’da bizim dışımızda da partiler vardı. Bunlara saygım vardır, ama onlar bu şeyleri oluşturmadılar. Şimdi de dile getirdiğimiz gibi, demokrasi en büyük iştir. Daha düne kadar iki kelimeyi konuşamayanları şimdi devrimci yaptık. Bu da devrimin en büyük işlerinden biridir. Hiç kimsenin Kürt’üm demeye cesaret edemediği yerde hepsini yurtsever yaptık. Bu demokrasidir. Diğer bir şey de, ben parti içinde arkadaşlarımın benden daha fazla yer almalarını istiyorum. Beni çıldırtıyorlar, “biz bir şeye layık değiliz diyorlar. Ben de haydi yoldaşlar, siz büyüdünüz, yaşınız otuz kırka ulaştı, merkez komite üyeliğini yapın diyorum. Yok, diyor. Onlar için, dilleri açılsın diye bine yakın kitap yazdım. Ama konuşmuyor. Bu yüzden de çıldırıyorum. Mesele kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misaline döndü. Bunları Kürt’ü aydınlatmak, tüm dünyanın da Kürt meselesi konusunda aydınlanması için yapıyoruz. Bu nedenle bizim bu çalışmamız Önderlik çalışması değil, demokrasi kılıcı çalışmasıdır. Bu nedenle Kürt demokrasisi sorunu üzerinde böyle duruyoruz.
Kürdistan’da demokrasi aynı zamanda bilimdir. Demokratların da sesi güçlüdür. Büyük demokratlar kılıçtır. Fransız Devrimi’nde de, islamiyette de öyledir. Demokrasi vardır ve kılıç da demokrasidir. Birkaç kişi vuruldu diye kimse kimseyi anlamıyor, anlamaya yanaşmıyor. Bu demokrasi değildir. Bir kişi demokrasi için büyük çalışmalar yaparken, binlerce kişi demokrasi adına demagoji yapıyor. Bunların dile getirilmesi Kürtler için çok önemlidir. Daha çok demokrasi ve demagoji üzerinde durmak gerekir. Gerçek demokrat ile demagogu ayırmak ve demokrasiye uyanla demagoji yapanı açığa çıkarmak gerekir. Bu, sorunun iyice anlaşılması için de önemlidir. Ben fazla değinmek istemiyorum. Yalnız yaptığımız iş en büyük demokrasi işidir, demokrasinin kılıcıdır.
– Türk radyo ve gazeteleri her gün partiniz için, Türkiye’den ayrılıp bağımsız bir devlet kurmak istiyor diyor. Yine Kürt halkının düşmanlığını yapan bazı medya kuruluşları da aynı şeyleri söylüyorlar. Bununla bölgedeki devletleri de korkutmak istiyorlar. Bunu da sizi bölücü göstererek yapıyorlar. Sizin buna cevabınız nedir?
– Bizim baştan beri Kürt halkı ve Kürdistan için yaptığımız çalışmalar, bağımsızlık ve özgürlük içindir. Benim şu ana kadar yaptığım çalışmalar bölmek için değildir. Böyle bir şey demedim. Tam aksine bağımsızlık ve özgürlük meselesi, merkezileşmedir ve halkların birliğidir. Ayrıca günümüzde Kürt halkının İran, Irak, Türkiye’den istediği haklar nelerdir? Özgürlüktür, siyasi hakkıdır, toplumu ilerletme ve ekonomisini geliştirme hakkıdır. Sınır çizgilerini ayırmadan da bunlar gerçekleşebilir. Türk halkının ne kadar hakkı varsa, Kürt halkına da o kadar verilsin. Kendi ülkeleri içinde olur, sınırları ayırmaya gerek yoktur. Hatta biz sınırların değiştirilmesini şu aşamada uygun bulmuyoruz. Hatta imkan olsa da istemiyoruz. Çünkü bundan zarar görürüz. Birçok yönden yararımıza değildir. Biz her koşulda sınırların değişmesinden yana değiliz. Yararımıza olduğu sürece birlikte kalabiliriz. Kürt halkının çıkarlarını savunabiliriz.
Tabii şimdi bunu da kabul etmiyorlar. O halde biz de sonuna kadar savaşımımıza devam edeceğiz. Zaten Kürtleri bu duruma getirenler bu devletlerdir. Biz de sonuna kadar yürüme kararı aldık. Bu iş zorla olmaz. Halklar arasındaki kardeşliği ispatlasınlar, o zaman bir arada yaşarız. Biz buna da varız. Ama ne böyle kabul ediyorlar, ne de öyle. Bunların tavırları, Kürt halkının kararına karşı düşmanlıktır. Birlik, bağımsızlık, eşitlik üzerine PKK değil halkın kendisi karar verecektir. Kürt halkı üç millet içinde parçalanmıştır. Şu anda Türk, Fars, Arap ulusları içindedir. Biz bu üç ulus içinde bir federasyon, Demokratik Halk Federasyonu oluşturmak istiyoruz.
Eğer biz bu üç devlet için Kürt federasyonu oluşturursak, Ortadoğu federasyonu da oluşur. Kürdistani bir federasyon, Ortadoğu federasyonu demektir yani Ortadoğu halkları birliği demektir. Kürdistan halkı bağımsızlığı ve özgürlüğüyle Ortadoğu halklarını parçalamıyor, tersine bütünleştiriyor. Kürdistan halkının özgürlüğü ve bağımsızlığı, Ortadoğu halkları için büyük bir yol göstericidir, birliği sağlar. Bu nedenle de bu çalışmalar önemlidir. Tüm Ortadoğu halkları özgürleştiğinde eşitlik ortaya çıkar. Bu nedenle bölücülük iddiaları doğru değildir. Biz bölünmeyi istemiyoruz. Onlar halklar arasından eşitsizliği, köleliği istiyorlar. Biz de bunlara karşıyız.
PKK savaşı insanlığa karşı yürütülen terörizme karşı bir savaştır
– Türk devletinin televizyonu, gazeteleri, radyosu PKK’yi her zaman teröristlikle suçluyor. Türk rejiminin yaptığı barbarlık ve vahşeti gizlemek için, PKK’nin tüm çalışmalarını teröristlikle damgalamaktadır. Buradan şu sonucu çıkarıyorum: Birincisi, Türk medyası partinizin, savaşçılarınızın Kürtler arasında, Kuzey Kürdistan’da terörist eylemler yaptıklarını, özellikle kendi düşüncelerini paylaşmayan kişilere yönelik askeri eylem yaptıklarını, terör estirdiklerini, yine Kürdistan’da meydana gelen faili meçhul bazı eylemlerin sizler tarafından yapıldığını söyleyerek, bunları sizlere mal ettirmektedirler.
İkincisi, Türk devleti kendi medyası yoluyla partinize bazı yabancı devletlerin maddi ve manevi destek sunduğunu ve Türkiye’ye karşı kışkırttığını söylüyor. Bu iki iddia hakkında ne diyorsunuz?
– Bu sorularınız çok önemlidir. Tam aksine günümüzde tarihin en büyük terörizmi Türk egemenlerinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin estirdiği terördür. Kaç halkı ortadan kaldırdı? Ermeni, Asuri, Rum halkını ve binlerce yıldır oluşan kültürü yok etti. İşkenceler sadece diğer halklara değil, Türk halkına da yapılmıştır. Alevilere yaptığı işkencelerin tarihte eşi bulunmaz, Alevilerden binlercesini sağ gömerek öldürdü. Bunları Selçuklular, Osmanlılar yaptı. M. Kemal ise en yakın arkadaşını idam ettirdi. Türk egemenliğinin kaynağı terörizmdir. Bunu tüm dünya biliyor. Dünyada en vahşi barbar terörizm Türklerindir. Şimdi de Kürt halkını terörle bitirmek istiyor.
Buna karşı duran PKK direnişi terörist değildir. Tam aksine İslam cihadı ne kadar kutsalsa, direnişimiz de Kürt halkı ve tüm insanlık için o kadar kutsaldır. Bana sorulsa, en kutsal savaş PKK’nin Kürdistan’da yürüttüğü savaştır derim. Bu kutsal bir savaştır, temiz bir savaştır. İnsanlığa karşı yürütülen terörizme karşı bir savaştır. PKK önderliğinde yürütülen savaş, böyle kutsal bir savaştır. Bunu fazla dile getirmeye gerek yoktur. Düşmanımıza bakın, savaşımımızın ne olup olmadığını anlayacaksınız. Kürt halkı ve devrimcileri katliamla karşı karşıyaydı. Biz bu savaşla bu katliamı durdurduk. Bu halkın dili tutulmuştu, açıldı elleri koparılmıştı, bu savaşla tekrar yaratıldı. Halk katliamla karşı karşıyadır. Bunu başka türlü nasıl durduracaksın? Kim buna terörizm diyorsa o yüzü karadır, o şerefsizdir. Belki her savaşta terörizm vardır, ama PKK’nin savaşında yoktur. Tabii Türk rejimi ve basını böylesine kutsal bir savaşı dünyaya terörizm diye tanıtmak istiyor. Ama buna fırsat vermemek gerekir. Gün geçtikçe dünya da vahşi, barbar teröristin kim olduğunu anlıyor. Dünya bildiği için de fazla önem vermiyorum.
İkincisi, dünyada tek başına kalkıp kendini yürüten partinin PKK olduğunu söyleyebilirim. PKK doğduğu ilk günden günümüze kadar, Kürt halkının yardımıyla ayağa kalktı. Hiç kimse tek bir yardımda bulunmadı. Bazı dostlar bireysel yardımda bulunmuş olabilir, ama yüzde doksan dokuz bunlar Kürt halkının yardımlarıdır. Biz diğer devletlerin ve halkların yardım etmesini isteriz, ama etmiyorlar. Çünkü bizim sonuna kadar bağımsızlık ve özgürlük istediğimizi biliyorlar. Kürt’ün bağımsızlık ve özgürlük dostu da azdır. Bu nedenle yardım etmiyorlar. Ne Rusya devleti, ne İran böyle bir şeye yaklaşıyor. Yapmak isteseler de yapamıyorlar. Yardım etselerdi ben kabul ederdim. Kendi menfaatleri nedeniyle böyle bir girişimde bulunmak istemiyorlar. Ama biz Kürt halkının yardımını sağladık. Bu da bize yeterlidir, diğerlerini istemiyoruz. Şimdi günde binlerce kişi bizden yardım istiyor. Günü gelince ABD’nin de bizden yardım isteyeceğine inanıyorum. Şimdi İran bizden yardım istiyor. İlerde Rusya da isteyebilir. Biz yardım almıyoruz, tam aksine veriyoruz. PKK böyle bir seyir izliyor.
PKK Kürdistani yurtsever bir partidir
– Savaşçılarınızın Kuzey Kürdistan’dan Güney Kürdistan’a geçişi Türk hükümeti için bir gerekçe yaratıyor. Bunu bahane ederek zaman zaman askerlerini Güney’e gönderiyor ve operasyon yapıyor. Bu da Güney’deki federal hükümette birçok sorunun çıkmasına neden oldu. Şimdi bölgedeki Kürt federe hükümetinin düşmemesi, TC’ye gerekçe olmaması, yine işbirlikçilerin elinde bir koz olmaması için sizce tedbir ne olmalıdır?
– Büyük Kürdistan devrimi Güney Kürdistan devrimidir. Öncelikle bunu anlamak gerekir. İkincisi, Güney, Kürdistan Federal hükümetini kurduğunu sanıyor. Oysa bana göre eğer Kuzey’deki gelişmeler olmazsa, bırakalım federal hükümeti, düşman tüm Güney’i Halepçe’ye çevirir. Eğer bugün Güney Kürdistan’da Halepçe türü katliamlar uygulanmıyorsa, bunun sebebi Büyük Kürdistan’ın gelişen devrimidir. Bu gerçeği görmek gerekir. Diğer bir şey ise, eğer PKK çalışmaları olmazsa, düşmana bağlı olmayan güçlerin ulusal bir çalışma yapmaları mümkün değildir. Ulusal demokratik bir konumda duramazlar. Şimdiye kadar başaramamalarının sebebi, Kürt halkının düşmanlarıyla işbirliği yapmalarındandır. Şimdi de bizim önümüze engel çıkarıyorlar. Bizi gerekçe olarak gösteriyorlar.
Burada kendini kandırmamak gerekir. PKK Kürdistani, yurtsever bir partidir. Demokrasi partisidir Kürtlerin, Kürdistan’ın ve demokrasinin hizmetindedir. Kuzey’de, Güney’de, Doğu’da bu bizim görevimizdir. Biz Kürt halkıylayız, onun karşısında değiliz. Gücümüz olduğu müddetçe hizmete devam edeceğiz. Bunun dışında bir yol da yoktur. 1970’te Güney Kürdistan’da otonomi oluşurken, YNK Irak rejimi ile ittifak kurmuştu. Türk rejimi neden yardım etmedi? Halepçe’de katliam oldu, neden sesini çıkarmadı? Senin düşmanın Güney’e bu kadar önem veriyorsa, sen ne yapacaksın? İttifakın düşmanla değil, halkınla, kardeşinle olacaktır. İttifakların halkınla olmazsa Halepçe gibi daha birçok katliam yaşanır.
Güney’deki tüm partilere söylüyorum: Herkes burada akıllı olmak zorundadır. İşte PKK Güney’de olduğu için Türk ordusu buraya giriyor, bunların hepsi yalandır. Bir defa bu bizim halkımızdır, bizim yurdumuzdur. Burası da Kürt’tür, Kürdistan’dır. Halkımız içinde kalmaya mecburuz. Taktik sorunu ise ayrıdır. Buna başka yaklaşım, şuna başka yaklaşım gösterilir. Böyle taktiksel bir yaklaşımla meseleler konuşulup hal edilir. Ama kendini düşmana bağlamak, Güney’de federasyon ve Kuzey’de devrim olmasın demek, bunu örtmek için başka bahaneler göstermek… Bu ihanettir. Esas mesele budur.
Bizim çalışmamız Kuzey’de de, Güney’de de askeri ve siyasidir. Kürdistani bir çalışmadır. Aynı zamanda çok geliştirici bir çalışmadır. Engel teşkil eden bir çalışma değil, binyılların sorunlarını halleden bir çalışmadır. Herkes de bunu biliyor. KDP ile aramızda kaç yıldır süren çelişkiler var. Bunlar askeri ve siyasi yöntemlerle çözümlenebilir. Güney Kürdistan’da federasyonu oluştursunlar, biz ikinci gün içine gireceğiz. İsterlerse maddi ve manevi destek sunarız. Kürt halkının, Ulusal Kongre’nin kararı olmadan, biz burada kalamayız. Çünkü biz Büyük Kürdistan Devrimi’ni gerçekleştirmek istiyoruz. Yardım etmek gerekiyor, biz onlara yardım etmek zorundayız. Onlar da Kuzey devrimine yardım etmek zorundalar. Kuzey devrimi olmazsa, Güney federasyonu 24 saat ayakta kalamaz. Çare budur. Eğer federasyonun 24 saat ayakta kalmasını istiyorsan, Kuzey devrimine hizmet yapacaksın. Anahtar budur. Bu anahtarı açmadan, Güney devriminin fazla bir anlamı olmaz. Bu da benim esas görüşümdür. Eğer Güney’de ve Kuzey’de Kürt çelişkileri çözülürse, o zaman Kürdistan Devrimi daha da güçlü bir şekilde başarıya ulaşacaktır.
– Daha önceki soruda da sorduğumuz gibi bazı güçlerinizi Kuzey’den Güney’e doğru çektiğinizi görüyoruz. Yakında sizinle KDP arasında anlaşma olacak. Peki, bu Güney’deki güçleriniz TC için bir bahane olamaz mı? Yani Türk rejimi KDP üzerinde baskı yaparsa, KDP de size karşı kararlar alır. Siz de böyle görmüyor musunuz?
– Burada da mesele KDP değildir. KDP ile olan savaşımımız da ne KDP savaşı, ne de Kürdistani bir savaştı Türkiye’ye karşı bir savaştı. KDP ne kadar Türkiye’nin hizmetindeyse, bizim savaşımız da o kadar Türkiye’ye karşıdır. Kuzey’de de, Güney’de de olsa fark etmiyor. Sorun PKK’yi alandan çıkarma sorunu değildir. KDP kırk yıldır Kürt halkının düşmanlarıyla ilişki içindedir. Halen de böyle devam ediyor. Türk subayları her gün çeşitli kararlar alıyor, bunlar da bu kararları yürütüyorlar. Bu düşmanlıktır, bunu kabul edemeyiz. Faşist bir düşmandır, Kürtlerin katliamı üzerine karar alıyor. Sadece Kuzey Kürtleri üzerine değil, tüm Kürtler üzerine kararlar alıyor.
KDP Türklerin aldığı kararlardan uzak dursun, onların dediği gibi yürümesin, biz bir gün dahi kalmayız. KDP, bir Kürt partisidir. Kürt halkının kararlarını, Ulusal Kongre’nin kararlarını kabul etsin, biz burada bir gün kalmayız. KDP Kürt halkının federasyon kararına uysun, bütün Kürtleri kapsayan bir federasyonu kabul etsin, biz bir gün bile savaşı uzatmayız. Dakikasında savaşı durdururuz. Bu partiler meselesidir Kuzey-Güney meselesi değil, Kürdistani bir sorundur. Bütün Kürtleri ilgilendirir. KDP siyasi toplantılara gelsin katılsın, şartsız savaşı durduralım. Toplantıya gelsin, Kürtlerin sorunları varsa orada hal edelim. Yok, KDP bunlardan ne kadar kaçar ve üzerimize gelirse, biz de Kürt kararlarına ve toplantılarına katılıncaya kadar, üzerine o kadar gideceğiz ve direneceğiz.
Sorun KDP-PKK değil, PKK-Türkiye sorunudur. Sorun, KDP-PKK savaşı sorunu değildir, bu Kürt meselesidir. Bu sorun sadece PKK ve KDP’yi ilgilendirmiyor, aynı zamanda tüm Kürtleri ilgilendiriyor. Bu sorun neyle çözülecek? Kürt toplantılarıyla, Kürdistan Ulusal Kongresi’yle çözülecek.
– Siz bazen gazetelerinizden, radyonuzdan, televizyonunuzdan ve cihazlarınızdan Türk askerlerinin, jandarmasının peşmerge elbisesi giyip peşmerge (KDP) saflarında size karşı savaştıklarını söylüyorsunuz. Elinizde bu iddialarınızı doğrulayacak kanıtlar var mı? Eğer varsa neden bunları kamuoyuna ve halka KDP gerçekliğini anlatmak için kullanmıyorsunuz? Veya bu çatışmalarda arkadaşlarınızın eline geçen Türk askerlerinin cesetleri var mıdır?
– Burada birçok ispat var. Zaten kendileri de diyor. Örneğin Sami Abdurrahman “biz yirmi bin peşmerge oluşturuyoruz. Parasını ve elbiselerini Türkler veriyor diyor. Bir de dün haber aldık: Türkiye onlara 48 panzer vermiş. Her gün Türk subaylarıyla yardım için toplantılar yapıyorlar. Yine elbiseleri, çantaları, silahları ele geçirdik. Silahların hepsi Türklere aittir. Her gün üzerlerinden alıyoruz. Dün altı tanesinin cenazesini Cizre’ye götürmüşler. Kuzeydeki korucularındı. Bu genel bir şeydir. Türkiye her türlü yardımı yapıyor.
– Çelik operasyonunda 35 veya 40 bin Türk askeri vahşi silahlarıyla Güney Kürdistan’a geçti. Güçlerinize karşı, arkadaşlarınıza karşı operasyon yaptı. Bu operasyon çekildikten sonra Güney’e bu girişimden dolayı bazı ülkelerde protestolar gelişti. Bu birincisi. Diğeri ise, arkadaşlarınızın Türk askerlerine karşı gösterdiği direniştir. Türk askerinin çekilirken silahlarını ve malzemelerini size karşı savaşması için KDP’ye bıraktığı yönünde iddialar var. Siz bu konuda ne diyorsunuz?
– Bu noktada söyledikleriniz doğrudur. Tarihi bir direniş sonunda Türk ordusu gitti. Yoksa gidiş dış tepkilerden, Avrupa’nın tepkilerinden dolayı değildir. Kırk beş gün kaldılar. Avrupa’nın yaptığı çağrı şeklidir. ABD kendisine gir dedi. Kırk beş günün ardından çekildikten sonra çağrı yapıldı. Çekilmeseydi koşullarımız iyiydi, daha büyük darbeler vurabilirdik. Çıkmalarında esas rolü direnişimiz oynadı. Kendi yerine temsilcisini bıraktı.
Burada şuna dikkat etmek gerekir: Türk askerlerinin yerini KDP aldı. Silah aynı silahtır, maddi yardımı yine onlar yapıyor. Türk ordusu hakkımızda karar alıyor. Bunu yürüten de KDP oluyor. Bu önemlidir. Başka bir şey daha var. Zaxo ve Duhok’ta birçok Türk subayı var ve savaşı yönlendiriyorlar. Türkiye Sami Abdurrahman gibi adamlara “al sana silah, al para diyerek savaşa sürüklüyor. Her gün peşmergeleri toplayıp para ve silah veriyorlar. Türk subayları Duhok’ta her ay peşmergelerin parasını veriyor. Bu neyi ispatlıyor? Bunlar aslında Türk askerleridir, peşmerge değiller. Bunlar KDP’nin peşmergeleri bile değiller. KDP bile bunların üzerinde denetim kuramıyor. Paraları Türkiye veriyor, bunlar Türk askeridir. Sadece elbiseleri peşmerge elbisesidir.
En büyük insan iradesi devrime katıldı
– Bilindiği gibi siz de Kürdistan’da bir partinin başında, Kürdistani önderlerdensiniz. Sizin Kürt halkının hakları, istemleri için tasarladığınız şeyler nelerdir? İlerde Kürt halkı nerelere ulaşabilir? Halkımızın amacına ulaşması için atılacak acil adımlar nelerdir?
– Daha önce Kürdistan’ın durumu üzerine derince durduk. Şu anda savaş her şeyi tayin ediyor. Kuzey Kürdistan devrimi çözüme kavuştuğu anda Kürdistan sorunu hal olur. Kuzey Kürdistan devrimi yürüdü mü Kürdistan’ın tümü yürür durması halinde ise bu sadece PKK’nin düşüşü değil, tüm Kürt halkının düşüşü olur. Kimse de bunu inkar edemez. Eğer bu devrim Kuzey’de başarıya ulaşırsa, orada bir karış ilerlerse, Güney’deki ve Doğu’daki Kürtler on karış ilerler Kuzey Kürdistan zafere ulaşırsa tüm Kürdistan zafere ulaşmış olur. İşin gerçeği büyük Kürdistan, diğer adıyla Kuzey Kürdistan zafere ulaşırsa tüm Kürdistan zafere ulaşmış olur. Kuzey Kürdistan’ın devrimi her şeyin anahtarıdır, tüm Kürdistan’ın anahtarıdır. Sadece bugünün anahtarı değil, tüm tarihin anahtarıdır.
Kürdistan tarihini mi öğrenmek istiyorsun, devrimdedir. Kürdistan’ın tabiatını mı tanımak istiyorsun, devrimdedir. Güney Kürdistan’da mı kalmak istiyorsun, Kuzey Kürdistan’da devlet yaratmalısın. Tüm Kürdistan için iyi şeyler mi yapmak istiyorsun, Büyük Kürdistan’a hizmet edeceksin. Dünyayla diplomatik ilişki mi kurmak istiyorsun, Kuzey Kürdistan’a bakacaksın. Toplumunu mu yapmak istiyorsun, ekonomik alanda ilerlemek mi istiyorsun, Büyük Kürdistan’a bakacaksın. Yeni insanı mı, yeni yaşamı mı yaratmak istiyorsun, demokrasi mi yapmak istiyorsun, Büyük Kürdistan’a bakacaksın. Bu esaslar üzerinde diyebiliriz ki, devrimi yürüttüğümüz Kuzey Kürdistan parçası anahtardır. Onsuz ne tarih ne yaşam olur. Bugün de olmaz. Ne ekonomi olur, ne siyaset, ne ruh, ne kişilik kalır bu mümkün değildir. Bu nedenle bu devrimi her şeyin zemini sayıyorum.
Tüm Kürtlerin ve partilerin sadece bugünkü koşullar için değil, tüm Kürtlerin, hatta Ortadoğu’daki halkların da geleceği birçok yönüyle bu devrime bağlıdır. Türkiye’de faşizmin ortadan kalkması, yürüttüğümüz devrimin atacağı adımlara bağlıdır. Yine Ortadoğu halkları için demokrasinin yürümesi yürüttüğümüz devrime bağlıdır. Bu nedenle çok önem veriyorum. Buna önem verdiğim için kendimi güçlü katıyorum. Amaç ne kadar büyükse insan kendini o kadar güçlü katar.
Diğer bir nokta, birkaç metre yeri kazdın mı altın hazinelerine ulaşırsın. ABD Kürdistan’ın zafere ulaşmasını istemiyor. Çünkü onun için altın kardeşlikten daha önemlidir. Şimdi birçok arkadaşımız kendini feda ediyor, sakat bırakıyor. Çünkü yaşam sadece bu devrimde vardır. Bu da ispatlarıdır. Aç ve susuz olmalarına rağmen müthiş direniyorlar, zorluklara katlanıyorlar. Bu, insanımızın, yaşamımızın yaratılmasıdır. Onsuz ayakta kalmamız mümkün değildir. En büyük insan iradesi devrime katıldı. Bu da bunu ispatlıyor. Bu devrim Kürt insanının her şeyidir. Siz Kürdistan’ın geleceğini nasıl görüyorsunuz dediniz? Bu devrimle bağlantılı olarak büyük görüyorum. Kürt halkı şimdiye kadar insanlığın gerisindeydi. Ama bundan sonra insanlığın önünde yürüyeceğine inanıyorum.
– Başkanın görüşlerine katılıyorum. Kuzey Kürdistan anahtar rolünü oynayan parçadır. “Eğer Kuzey Kürdistan ayağa kalkarsa büyük bir etki yaratacak deniliyordu. İşte bugün Kürdistan’ın yaşadığı budur. Kuzey Kürdistan ayağa kalktı ve Kürdistan sorunu da bir bütün olarak hal edilecektir.
– Yükselttiğimiz devrimimiz sadece Kürdistan için değil, tüm dünya içindir. Bir zamanlar Fransız Devrimi nasıl Avrupa’da ön ayak olduysa, nasıl Ekim Devrimi Asya ve Afrika’da etkili olduysa, İslam Devrimi nasıl bir sarsıntı yarattıysa, bu devrim de öyle bir sarsıntı yaratabilir. Bunun imkanı, kaynağı vardır. Görüyorsunuz, bu dönem de çok hassastır. Birçok Avrupa devleti çok hassas hareket ediyor. Çünkü biliyorlar. Onun için de Kürdistan Devrimi’ne öyle küçük bir gözle, dar bir bakış açısıyla bakmamak gerekiyor. Devrim Kürdistan’da büyümüş, diğer halklar ve bölgelerde ise soğumuştur.
İnsanlık sorunları büyüktür. İnsanlığın büyük sorunlarının cevabı, Kürdistan’da devrimle verilmektedir. Eğer yeni insanlığın yaratılmasını istiyorsan, Kürdistan Devrimi üzerinde duracaksın. Bugün doğa tahrip olmuş. Buna bir çare bulmak istiyorsan Kürdistan Devrimi’nde cevap bulabilirsin. Yeni insanı, –ki, insan karınca gibi olmuş– büyük insanı yaratmak, insanlığı büyütmek istiyorsan, bunu Kürdistan Devrimi’nde yapabilirsin. Bu bir gerçekliktir. Kürdistan Devrimi dar bir devrim değildir, geniştir ve insanidir. Bizim yaklaşımımız da öyledir. Bu devrime Kürt, Kürtlük adına başlamadım. Önce insandım, sonra Kürtlüğe başladım. Cumhuriyet de yaratsak, Kürt veya Kürdistan cumhuriyeti değil, insanlık cumhuriyeti olacaktır.
Başka bir nokta vardır. İnsanlık Mezopotamya’da gelişti. Hayvanlar dağda yakalanıp Mezopotamya’da ehlileştirildi. Tahıllar ilkin burada ekildi. İnsanlığın temelinin burada yaratıldığı bir gerçekliktir. İnsanlık bugün bir bitişe doğru gidiyor, ama yeni insanlığı Kürdistan’da oluşturacağız. İnsanlığın temeli nasıl burada atıldıysa, insanlığın hakkını, özgürlüğünü ve kurtuluşunu yine bu topraklarda yaratabiliriz. Ben bu gerçekliği derinden inanıyorum. Ama şartları vardır, çalışma ister.
Her zaman siyasi çözümden yanayız
– Son sorum en önemli sorudur. Maalesef kardeş kavgası kabul edilmeyen bir sorundur. Halkımızın bu kardeş kavgasında görüşü nedir, ne diyor? Birçok dünya devleti, Kürt halkının düşmanı olanlar, bu meseleyi ellerinde bir kart gibi tutuyorlar. Dünyaya şunu kanıtlamak istiyorlar: İşte Kürt halkının birliği yok, birbirleriyle geçinemiyorlar. Kürt halkı kendini yönetemez, aşirettirler diyorlar. Günümüz koşullarında da acaba yaşanan bu olumsuz duruma bir çözüm bulunamaz mı? Özellikle şartlarınız nelerdir? Sizinle KDP arasında arabuluculuk yapmak isteyenlere ilişkin söyleyeceğiniz özel şeyler var mıdır? Teşekkürler.
– Bu süren savaşa ben yine brakuji değil diyorum. Bu, düşmanlarla yapılan savaştır. Kendiniz de durumu anladınız. Faşist Türk ordusu çekildi, ama silahlarını onlara verdiler. Üstelik maaş da veriyorlar. Esas noktalar bunlardır. Diğeri ise, Kürtlerin savaşı kardeş çatışması değildir, Kürt halklarına karşı verilen bir savaştır. Kürt halkının düşmanlarına karşı verdiği bu savaş büyük bir rol oynuyor. Tüm dünya bir araya da gelse, bana bunun kardeş çatışması olduğunu ispatlayamaz. İhanet ihanettir. Barbar, kan emici düşmanla işbirliği yapan, katliamcı, kan emici Kürt düşmanıyla ittifakı kuran –ki, ittifak değil, direkt saldırmaktır, düşmanlıktır– kim? İhanet de, düşmanlık da bir dereceye kadar kabul edilir. İnsan bir dereceye kadar anlam verebilir. Ama direkt faşist düşmanla işbirlikçilik, halka karşı bir tavırdır, Kürt halkına düşmanlıktır. Birincisi budur.
İkincisi, insanın adım atabilmesi iyidir. Barzani nasıl geliyorsa gelsin, beni inandıramaz. Sen faşist düşmandan maaş alıyorsun, her türlü ilişkin var. Türk faşizmi kendi memuruna maaş veremiyor köylüleri, işçileri aç durumdadır. Neden köylülerine, işçilerine para vermiyor da sana veriyor ve seni her şeyin üstünde tutuyor? Kürtleri çok mu seviyor? Esas nokta budur. Madem ki Kürtleri seviyor, Kuzey’deki Kürtler var, neden onlara bir şey vermiyor? “Dağlarda çocuklarımıza bakmak için para alıyoruz diyorlar. Şimdi sen Kürtlerin kanı üzerinde mi geçimini sağlayacaksın? Git ziraat, ekonomik ticaret yap, esrar ticareti yap, afyon ticareti yap, ama kan ticaretini yapma. On yedi yaşındaki bir gencin, şehidin kanı üzerinde ticaret olamaz. Kürt gencinin, erkeğinin, bayanının üzerine ticaret olmaz. Bunu kabul eden insanlıktan çıkar. Bu büyük bir kara yüzlülüktür. Kürt perişanlığı buradadır.
Biz bu şeylerin anlaşılmasını istiyorduk. Türklerle bir olmasaydı, bu ihaneti yapmasaydı, her şey daha farklı olurdu. Türk faşizminin peşinden gitmeyi bıraksınlar, hemen yarın savaşı durduralım. Federasyon için yardım ederiz. Kürt düşmanı TC hepimiz için aynıdır. Ama Barzani, Türkler Kürtlere ne yaparsa yapsın, yeter ki bana dokunmasın diyor. Bu ne anlama geliyor? Yani biri gelecek, her gece anasının koynuna girecek o da bu adam iyidir, anamın koynuna girsin, bir şey olmaz misaline benziyor.
Barzani işte bunu bıraksın. Bu namussuz erkeği evinden çıkarsın. Bu ikiyüzlülükten çıktığı an, bu beladan kurtulduğu an, ben savaşı durduracağım. Neden KDP önderliği bunları anlamıyor? Bizim istediğimiz şey iki kelimedir. Cevap verdiğinde, bugün bile savaşı durdurabiliriz. Neden anlamıyor? Onun için ticaret de, ziraat da yapabiliriz. Onları parayla doyurabiliriz. İstediğim şeyler bunlardır. Eğer kabul etmezse, çok iyi biliyorum ki, yüzde yüz Türk subaylarının denetiminde olacaktır. Kendisini bu duruma düşürmemelidir. Çocukluk etmesin. Biz bu kadar çalışma yürütmüşüz, bu kadar şehit verdik, çaba harcadık. Barzani bunlara karşı hiçbir şey olmaz. Türkiye ile ilişkiler yararımızadır diyemez.
Türkiye ile ilişkilerini iyi ayarlamalıdır. İlişkileri hiç olmasın demiyoruz. Olsun, ama kendi üzerinde dursun. Ben de siyasi ilişkiler geliştirmek istiyorum, ama kimsenin üzerinde hesap yaparak değil. Kürt meselelerini biz de çözmek istiyoruz. Birlikte bir ittifak yapsaydık, Kuzey’de büyük gelişmeler olurdu. Kuzey’deki gelişmeler dediğimiz gibi Güney’in gelişmesidir o zaman kendisi iktidar olurdu. Kürt meselesi budur. Bu hal edilmelidir. Kürt meselelerini o da biliyor. Ama buna yanaşmadıklarında silah devreye girer. Biz her zaman siyasi çözümden yanayız ama başka seçenek bırakılmazsa kendimizi savunmak zorundayız. Sadece iki şartımız vardır: Birincisi, faşist Türk katliamlarını yürütmesinler ikincisi, Kürt meselesi vardır, kardeşlik vardır. Sorunlar toplantılarda hal edilsin. Başka bir şeyiniz varsa hazırız. Sanırım cevabınızı verebildik.
– Başkanın verdiği cevaplar doğrudur, yerindedir ve açıklayıcıdır. Bizim amacımız da gerçeği, önderliği iyi tanımaları için gerçekleri halka götürüp beyinlerindeki çelişkileri çözmektir.
– Doğrudur. Ben de bu hususları halk için, halkın gerçeği tanıması için, kafası sert olanlar için söyledim. Başka sorun var mı?
– Başka sorum yok. Çünkü Başkanın görüşleri sadece düşündüklerimi değil, hayallerimi de yerine getiriyor. Teşekkürler.
– Noktayı tamamladınız. Bunlar sadece görüşlerimiz değil, siz bize ilham da verdiniz. Sizin yurtsever bir temelde kırk yıl önce yaptığınız iş bizim işimizdir. Yani bir ruh sahibi oluyorsun, teşekkürler.
İbrahim Ahmet: Değerli yoldaşlar! Bütün kalbimle sizinleyim. Sizin yaşınızda olmayı ve bu okulunuza katılmayı, bu bilincinize ortak olmayı çok istiyordum. Size mücadele, yurtseverlik, Kürt halkının ve gencinin hizmetine girecek dersler verecektim. Elli altmış yıl önce söylediğim bir şey vardır: Ölmek için yaşanmamalı, ölmek de yaşam için olmalıdır. Ama ne yazık ki, önderlerimiz içinde bize sizinki gibi bu dersleri kavratacak öyle bilinçli biri yoktu. Bizim bu söylediğimiz şiarımıza hayat kazandıracak, bize eski yaşamdan kurtulup yeni yaşam yolunu gösterecek kimseler yoktu. Bize ölümün yaşam için, doğru bir yaşam için olması gerektiğine dair yol gösteren kimse yoktu. Nasıl direneceğimizi, nasıl çalışacağımızı öğreten yoktu. Yine özgür bir yaşam için bize ders veren de yoktu.
Sizi görmem, toplantınıza katılmam beni çok sevindirdi. Özgür bir Kürdistan’da, federal demokratik bir Kürdistan’da birlikte huzur içinde yaşayacağımıza inanıyorum. Hepinize, PKK’ye ve onun Kürdistani çalışmalarına da başarılar diliyorum. Yine demokratik yurtsever ve Kürdistani diğer hareketlere de başarılar diliyorum. Hepinize teşekkürler.
Abdullah Öcalan: Ben de İbrahim Ahmet’e ve Mamosta Hawar’a saygı ve selamlarımı sunuyorum.
Hawar: Mamosta İbrahim Ahmet’in dileklerini ben de paylaşıyorum. Ben de elli yaşında bir şairim. Kaç yıldır okul öğrencileri için şiir yazıyorum. Sizden Kürdistan halkının bağımsızlığını isterken, hepinize başarılar diliyorum. Biz zaferi sizde görüyoruz. Umudumuz sizlersiniz. Zafer değerli kardeşim Serok Apo önderliğinde olacaktır.
Abdullah Öcalan: Mamosta İbrahim Ahmet ve Ozan Mamosta Hawar bize güç verdiler. Birkaç kelime söylemek istiyorum. Ben de ilk başlarken şöyle diyordum: Öleyim, ama boşuna olmasın, şerefli ve onurlu bir yaşam için, Kürdistan için olsun. Şimdi Kürtlerin ölümü şerefli bir yaşam içindir. Bu da büyük bir şeydir. Ben bu kelimeyi Mamosta’dan duyarken bir şey fark ettim. Benim çocukluğum neyse, onun çocukluğu da aynıdır. Burada Kürt yurtseverliği birbirine kavuştu. Kuzey-Güney birbirine kavuştu. Burada bütün bunların üzerinde çok güçlü durduk. Burada Kürtlerin birliğini, Kürt ulusal hareketlerinin birliğini görüyorum. Çok memnunum.
Buraya gelişiniz PKK çalışmaları için de büyük bir adımdır. Bize büyük umut veriyor. Öyle inanıyorum ki, şimdiye kadar yaptığınız çalışmalar Ulusal Kongre’yle perçinleşecektir. Mamosta İbrahim Ahmet Ulusal Kongre’yi ilan edebilir, kendisini destekliyorum. Ulusal Kongre çalışmaları için biz istediği desteği sunarız. Gelişlerini saygıyla karşılıyorum. Yine bu çalışmamızda Kürt halkı için çözüm bulacağımıza inanıyorum. Çok çalışma oldu, çok düşüşler oldu ama şimdi bu çalışmalarda zaferi, Kürdistan’ın tüm parçalarının çalışmalarında yakınlaşmayı görüyorum. Bayramınızı kutlar, esenlik ve sağlık dilerim.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.navendalekolin.com – www.lekolin.net – www.lekolin.info