Kürt halkı açısından kara bir gün olarak bilinen 15 Şubat 1999 tarihi üzerinden 24 yıl geçti. Başkan Apo uluslararası bir operasyonla Kenya’da yakalanarak Türk devletine teslim edilmişti. Dönemin koalisyon hükümetinin Başbakanı Bülent Ecevit bile Başkan Apo’nun yakalanarak Türkiye’ye teslim edilişini ‘anlayamadık’ diyerek bir gerçeği itiraf etmişti. Komplo o kadar çok boyutlu ve derin etkileri olacak ki, Türkiye Hükümeti dahi anlamış değildi. Kapitalist sistemin üst aklı devreye girmişti, NATO’nun gladyoları işbaşındaydı. Uluslararası boyutları olan komploda rol alan küresel aktörler, Ortadoğu’ya müdahalenin bir ön hazırlığı olarak Kürt halk önderini etkisiz kılarak devre dışı bırakmak istemişlerdi.
Başkan Apo’nun derdest edilişi, bölgesel ve küresel çapta siyasal etkileri olan tarihi bir süreçtir. Kapitalist sisteme ayak direten Ortadoğu’daki ulus devletlerinin baypas edilme süreçlerinin başlangıcıydı. Hegemonik güçler, Ortadoğu’yu kendi çıkarları uğruna yeniden dizayn etme senaryolarını hayata geçirmekteydi. Irak bu senaryolar için yeterince gerekçe sunan, uygun zemin oluşturan ülkelerin başında gelmekteydi. Varlığı bir türlü ispatlanamayan nükleer silah gerekçesiyle BM’de karar çıkartılarak Körfez savaşı planlandı. Dönemin İngiltere başbakanı Toni Blair, yıllar sonra gerçeği itiraf ederek, ‘Nükleer silahların olmadığını biliyoruz’ diyecekti. Sonuç itibariyle, sudan ucuz gerekçeler üretilerek Irak ve Saddam iktidarı hedef haline getirildi. Kapitalist sistemin Irak’la başlayan yıkım projesi, Suriye iç savaşı ile devam etmekte, İran ile sonuçlandırılmak istemektedir.
Başkan Apo’nun yakalanmasıyla Büyük Orta Doğu Projesinin butonuna basılmış oldu. Kürtler; bu projenin ilk kurbanı haline getirildiler. Kürtleri öndersiz bırakarak kapitalist sisteme engel teşkil edecek ilk barikat aşılmış olacaktı. Ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin kabuğu değiştirildi. Siyasal İslam gömleği giydirilerek Ortadoğu için rol model haline getirildi. Hemen akabinde ikinci Körfez Savaşı ile Irak coğrafik olarak kapitalist sisteme açılmış oldu.
Fakat hesaba dahil edilmeyen İmralı gerçeği ve Kürt direngenliği, kapitalist sistemin hesaplarını boşa çıkardı. Beklenmedik Kürt direniş gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalan dönemin ABD Dışişleri Bakanı ‘bu kadarını beklemiyorduk’ itirafında bulunmak zorunda kalmıştı. Kürt halkı ve dostları, Kara kış mevsiminin en kara gününü yaşıyorlardı. Başkan Apo’nun yakalanması, yargılanma süreci Kürtlerde ciddi bir kırılma meydana getirmiş ve ağır bir duygusal havayı hâkim kılarken, Türkiye’de ise ağır bir linç havası hakimdi. Komplonun boşa çıkarılması için daha ilk günden itibaren halkın eylemleriyle direniş start almıştı. Onlarca kadro ve yurtsever insan bedenlerini ateşe verme suretiyle Başkan Apo’ya siper olmaya çalıştı.
Türkiye’deki siyasi İslam iktidarı kâh savaşla, kâh çözüm süreciyle Başkan Apo’nun çabalarından yararlanarak iktidarı için uzun süre fayda sağlamaya çalıştı. Güney’deki ilkel milliyetçi önderliğin önünü açan komplo, işbirlikçi Kürt önderliği yaratma çabaları ve PKK’yi tasfiye etme planları devreye sokularak sonuç almaya çalıştılar. PKK içinde tasfiyeci girişimler de dahil olmak üzere bütün tasfiye ve imha planlarının boşa çıkarılması, Başkan APO’nun dahiyane öngörüleri ve çözüm üreten düşünce gücünün sayesinde ve halkın önderliğini sahiplenmesiyle mümkün olmuştur. Faşist AKP-MHP iktidarı aradığını bulamayınca da tarihin en ağır saldırılarıyla topyekûn imha savaşı içine girerek sonucu kendi lehine çevirmeye başlamış ve günümüzde de devam etmeye çalışıyor. Oysaki Başkan Apo’nun düşünceleri paradigma değişikliği ile birlikte evrenselleşmeye doğru yol alarak komployu boşa çıkararak başarısız kılmıştır.
Uluslararası komplonun hedeflediği Kürt ayağı Başkan Apo’nun çabalarıyla boşa çıkarken işbirlikçi Barzani Kürd’ünü yaratmada da Muaffak olmuştur. Komplonun bölgesel amaçları ise farklı kulvarlarda öz ve biçim değişikliğine uğrayarak bütün hızıyla devam etmektedir. Afganistan ve Irak’a yapılan müdahaleler Ortadoğu’da büyük yıkımlar meydana getirmiştir ama beklediği gibi bir sonuç da doğurmamıştır. Bu nedenle komplo öz ve biçim değiştirmiştir. Büyük Ortadoğu Projesine uygun yeni projelere ihtiyaç duyulmuştur. Tıpkı AKP’nin bir proje olarak ortaya çıkarıldığı ve BOP başkanlığına Erdoğan getirildiği gibi, Irak’ta DAİŞ, Suriye’de El Nusra ve türevleri son olarak Hamas’ı hortlatma projesi ile Ortadoğu’yu kan çanağına çevirerek kapitalist sistemin arzuladığı noktaya doğru gidilmektedir.
Yemenden başlayarak İran’a kadar uzanan hat üzerinden BOP işlemeye devam ediyor. İran ve güdümündeki güçler ile Küresel güçler bölgede karşı karşıya gelerek çatışmaları lokal olmaktan çıkardılar. Vuku bulan karşılıklı salvo atışları, coğrafyaya yayılmış saldırılar ciddi manada bir savaş riskini bağrında taşır hale gelmiştir.
Kürtlerin Kara Günü olan 15 Şubat’ta Başkan Apo’nun yakalanmasıyla başlayan süreç, bölgesel savaş riskini arttırarak şiddet sarmalına doğru yol almaktadır. Türk devletinin Rojava’ya işgal ve imha saldırıları, Güney Kürdistan’ı işgal ve işbirlikçi KDP ile tam denetim sağlama girişimleri artarak devam etmektedir. ABD, Rusya ve İran gibi aktörlerin bölgede konumlanmaları ve devlet çıkarlarını önceleyen yaklaşımları, Hamas saldırısından sonra İsrail’in de bir aktör olarak sahada belirmesi, bölgedeki dengeleri ciddi manada değiştirmiş ve bütün taşları yerinde oynatmıştır. Kaos ve karmaşanın hâkim olduğu Ortadoğu coğrafyası üçüncü dünya savaşının sürdüğü bir alan haline gelmiş bulunmaktadır. Var olan belirsizlik sürecinin nasıl ve nereye evirileceğini kestirmek de pek olası değildir.
15 Şubat’la birlikte bölgede başlayan toplumsal karmaşanın, çelişki ve çatışmaların iyi okunması, Kürtler açısından iyi değerlendirilmesi oldukça önem taşımaktadır. Bölgenin kaotik ortamında yol alabilmek için gerekli derslerin çıkarılması hayati önem taşımaktadır. Kiminle nereye kadar yol yürüneceği kadar kiminle nasıl savaşılacağı, kiminle nasıl uzlaşılacağını, zamanın ruhunu yakalamak açısından gereklidir.
15 Şubat’ı Kürtlere yaşatanları bir kez daha kınıyoruz. Halkımızın örgütlü gücüyle saldırılar boşa çıkarılır ve Başkan Apo ile var olunur. Her zamankinden daha fazla örgütlü güce ihtiyaç duyulduğunu bilerek 15 Şubat karanlığını yırtmak mümkün olabilir.
Rauf KARAKOÇAN