08 Şubat 2013 Cuma Saat 13:56
Ortadoğu’da hâkimiyet mücadelesi daha çok Suriye-İran
ekseninde şiddetlenirken, Kürdistan ve hareketimizde jeo-politik olarak, bu
mücadelenin merkezinde en yoğun şekilde olumlu-olumsuz etkilenmeye devam
etmektedir. Kuşkusuz içerisinden geçtiğimiz süreç ve yaşanan toplu durum
bağlamında olumlu anlamda büyük fırsatlar, yeni mevziler kazanma imkânı
sağladığı gibi, eğer stratejik yaklaşılmazsa çok büyük tehlike ve riskleri de
barındırmaktadır. Bu da hem bölgesel, hem de uluslararası egemen güçlerin
karşılıklı ekonomik ve siyasi çıkarları doğrultusunda hareketimize karşı
uluslararası komplonun devamını ve yeniden güncellenmesini ifade eden büyük bir
tasfiye konseptini gündeme getirmiştir. Paris’te 3 arkadaşa yönelik
gerçekleştirilen suikast ve yaşanan şahadetleri de, bu tasfiye konseptinin
pratik uygulaması olarak görmek ve bu temelde değerlendirmek mümkündür.
İlk günden itibaren AKP ve kurmaylarının ısrarlı bir şekilde
Paris’te yaşanılan “ örgüt içi infaz söylemleri, Fransa hükümetinin uzun süre
açıklama yapmaması ve yaptığı açıklamanın tatmin edici olmaması, ABD’nin konuya
ilişkin sessizliğini koruması da, derin bir tasfiye planını işaret etmektedir.
AKP hükümetinin başkan yardımcısı M. Ali Şahin’in “Almanya’da da benzeri
olaylar yaşanabilir demesi ve ardından bizzat
Erdoğan’ın bir TV programında “Biz istiyoruz vermiyorlar sonra Paris’teki gibi
olaylar yaşanıyor sözleri kendilerinin suikastın içinde olduğunun somut
itirafıdır. Fransa’nın yaptığı resmi açıklamayla da ortaya çıkan ve olayı
sadece Ömer Güney şahsına indirgemeleri, akıllara “Hrant Dink suikastını yapan
Ogün Samast’ı getiriyor. Böylesi profesyonelce organize edilmiş, bir suikastın
kullanılan bir tetikçiye indirgenmesi katliamın üstünü kapatma girişimleri
olarak görmek ve yorumlamak gerekiyor.
AKP’NİN BÜTÜN PLANLARI, TASFİYE ETME ÜZERİNE KURULUDUR
Kürt Halk Önderi ile, son olarak bir heyetin yaptığı
görüşmeden bu yana, tüm sürecin AKP devleti nezdinde PKK’nin silahları
bırakmasına indirgenmesi ve bu sakat anlayıştaki ısrar, AKP’nin tasfiyedeki
ısrarı olarak da okunabilir. Hareketin 99’daki geri çekilmesine benzer bir
sürece sokulmak istendiği anlaşılıyor. Böylece kurucu-yönetici kadrolar yurt
dışına çıkartılarak suikast vb. saldırılarla Kürt Halk Önderi yalnız
bırakılarak güçsüzleştirilmek, AKP ve Küresel destekçilerinin, Kürt sorunu
yerine kendi çözümleri olan PKK’yi çözme-tasfiye planına razı etmek isteniyor.
Bu tavsiye planın içinde NATO, Türkiye, ABD, AB’nin belli oranda uzlaşması söz
konusudur. Ortadoğu’daki dış politikalarında başarısız ve yalnız kalan, bunun
yanı sıra PKK’nin 2012 hamlesi karşında sıkışan AKP hükümeti, Ortadoğu’daki
NATO güçlerine tamamen teslim olmuştur. Bu duruma örnek NATO’nun Türkiye’nin
sınırına yerleştirdiği Patriotlar gösterilebilir. Büyük bir sıkışma içerisine
giren AKP devletinin, ABD ile girilen pazarlıklar ve verilecek tavizler
karşılığında hareketimize karşı kirli ve sinsi yöntemler içerisine girilmesi
büyük bir olasılıktır. Yapılan görüşmeler esnasında suikast planı içine girmesi
mümkündür. Bunun yanında hareketimizin üst düzey kadrolarına yönelik farklı
yönelimlerin planlanması ve suikastların geliştirilmesi gündemlerinde olmaya
devam edecektir. PKK’yi silahsızlandırma ısrarının yanında, Kürdistan’ın bütün
sınırlarına askeri sevkiyat düzenleme, siyasi ve askeri operasyonlarının devam
etmesi, Rojava’da Kürtlerin bir statü sahibi olmalarının önünü almak için,
çeteleri örgütleyip Kürtlerin üzerine salması, AKP devletinin dört parça
Kürdistan’daki inkâr ve imha siyasetini bir kez daha teyit etmiştir.
ÖZGÜRLÜK HAREKETİNE
YÖNELİK SALDIRILAR HIZ KESMİYOR
AKP devleti, yaşanan bu yoğun süreçte ahtapot misali çok
ayaklı bir şekilde, çok yönlü ve karmaşık bir faaliyet sürecini geliştirmeye
çalışmaktadır. Yaptığı kabine değişikliği ile seçimde daha güçlü çıkabilmenin
birinci adımını atmıştır. AKP devleti her ne kadar Kürt Halk Önderi ile görüşme
başlatmış olsa da, asıl amacını gizlemekte ve zaman kazanmak için oyalama
politikalarını yürütmektedir. Ancak bu sefer küçük bir taktik değişikliğe
gitmiştir. Bir taraftan Önderlikle görüşmeler yapmakta, diğer taraftan da
Kürtler ve Kürt hareketi üzerinde soykırım politikalarını uygulamaya
çalışmaktadır. Görüşmeler yapılmadan önce, Erdoğan, Amerikan Başkonsolosunun
kendilerine “El-Kaide’nin suikast yöntemini teklif ettiğini ancak, AKP devletinin
bunu kabul etmediğini açıklamıştı. Bu nedenle hareket olarak böylesi
saldırılara karşı özellikle iç ve dış güvenliğimiz noktasında daha hassas ve
duyarlı yaklaşarak, bir takım pratik güvenlik tedbirlerini geliştirme
zorunluluğumuz yakıcı bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Genel olarak bu süreç Patriotlar Türkiye’ye yerleştirilmesi,
yeni bir sürecin başlayacağının işareti gibi görülüyor. Ortadoğu’nun siyasi
yoğunluğu içinde, hedef her ne kadar Suriye gibi gösterilmeye çalışılsa da,
nihai hedefin İran ve onun bölgesel-küresel güçleri içine alan cephe olduğu
anlaşılmıştır. Bu süreçte Mesut Barzani ve Türk Dış İşleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu arasında Davos’ta yapılan görüşme oldukça dikkat çekicidir.Bu
görüşmenin rutin ve sıradan bir görüşme olmadığı açıktır. Bu görüşmenin
AKP-Barzani ittifakı ile özellikle siyasi-ekonomik çıkarlar temelinde daha da
ilişkilerin derinleştirilmesini ifade eden sembolik bir anlamı vardır. Günlük
olarak Güney Kürdistan’da180 bin varil Petrolün AKP eliyle akışının sağlanması
da, bu ilişki ve ittifakın ekonomik boyutunu gözler önüne sermektedir.
Güney Kürdistan’da giderek güçlenen ve ideolojik olarak
örgütlenen bir Cemaat gerçeği vardır. Irak’ta bulunan 36 okuldan, 18’nin Güney
Kürdistan’da olması değerlendirmeye değer bir konudur. Türkiye ekonomik ve iş
kurma açısından da, bölgede önemli bir gücü elinde bulundurmaktadır. Bölge de
Türkiye’ye en yakın güç ve işbirliği halindeki KDP, Önümüzdeki süreçte Türkiye
ile daha iyi ilişkiler kurmanın çabasını sürdürmeye devam edeceğine benziyor. Kürt
Halk Önderi ile yapılan görüşmelerden de, kendilerine pay çıkaracakları, arabuluculuk mesajlarını vermeye devam
edecekleri kesindir. Bu yaklaşım daha çok Rojava sınırının kapatılmasından
sonra, Kürtler nezdinde itibar kazanmaya çalışacaktır. Ancak Rojava’ya yönelik
Türklerle yaptığı ittifak ve pazarlıkların da, Kürt ulusal birliğine zarar
verdiği de bilinmektedir.
Kürdistan Stratejik
Araştırmalar Merkezi
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”