HABER MERKEZİ-Lozan Anlaşması’nın 100’üncü yılını doldururken Türk devleti Misak-ı Milli hayallerini hayata geçirme ve Musul ile Kerkük’e ulaşmak için saldırı planlarına hız verdi. Türk devleti, Irak ve KDP yönetimini yeni kirli planlarını gerçekleştirmek için Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’i Bağdat ve Hewlêr’e gönderdi. Bağdat’ta Irak Savunma Bakanı Cuma Anad Sadun El Cuburi’nin yanı sıra Cumhurbaşkanı Berhem Salih, Başbakan Mustafa El-Kazımi ve İçişleri Bakanı Osman Ganimi ile görüştü.
Görüşmede nelerin konuşulduğu bir çok iddia ve tartışmayı kendisi ile getirirken, Türk devleti açısından birincil mesele Kürt özgürlük hareketini imha ve tasfiye etmek olduğu bilinen bir gerçeklik. Bununla birlikte özellikle Musul ve Kerkük somutunda sömürgeci yeni bir planın devrede olduğu Kerkük ve Tel Afer’deki Türkmenleri, daha doğrusu Irak Türkmen Cephesini bu plana dahil ettiği görülmekte. Kerkük ve çevresinde nöbet tutan Türkmen silahlı grupları ziyaret eden Irak Türkmen Cephesi Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi, bozkurt işareti yaptığı fotoğrafları sosyal medyada paylaşması ve bunun aynı güne denk gelmesini sadece tesadüf olarak yorumlamak tarih bilincinden yoksunluğu ifade eder. Yine işgalci Türk Devleti’nin şantajcı siyaset tarzı ile sonuç almaya çalıştığı her geçen gün daha da belirginleşiyor. Tüm bu veriler bir araya getirildiğinde, işgalci Türk Devleti’nin Irak’ta yaşanan kriz, kaos, çözümsüzlükten faydalanarak Misak-ı Milli hayallerini gerçekleştirme girişiminde olduğu ortaya çıkıyor.
ÇÖKÜŞÜN EŞİĞİNDE KARŞILIKLI TAVİZLER
Irak yıllardır yaşadığı siyasi, güvenlik ve ekonomik sorunlar nedeniyle kriz ve kaosun ana merkezlerinden biri durumunda. Halkın iç sıkıntılarından dolayı eylemleri, protestoları tekrardan başlayabilir. Geçtiğimiz günlerde Irak Parlamentosu Finans Komitesi Üyesi Abdulhadi Saadavi, ülkenin iç ve dış borçlarının toplam 160 milyar doları aştığını, bu borçların devleti iflasa sürükleyebileceğini açıklamıştı. Kazımi yönetimi kısa dönem için getirilen bir yönetim ve Irak’ın stratejik anlamda yapılacak anlaşmalara imza atacak yetkisi veya etkisi olmadığı ortaya çıktı. Yine 6 Haziran olan erken seçim tarihinin 6 Ekim’e ertelenmesi yeni bir kaos ortamının başlayacağının habercisidir. Bilindiği gibi erken seçimler, Ekim 2019’da başlayan gösterileri düzenleyen hükümet karşıtı protestocuların ana talebiydi. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda Irak devletinin durumunun iç açıcı olmadığı gerçeği ortaya çıkıyor. Bu nedenlerden ötürü Irak halkının kendi devletine ve siyasetine bir güveni kalmamıştır. Bu anlamda her gün etkisini arttırarak devam eden 3. Dünya savaşının önemli bir boyutunun Irak’ta gerçekleşmesi olasılığı oldukça yüksek. Bu durumdan yararlanmaya çalışan İşgalci Türk Devleti bir yandan Güney Kürdistan’da işgal planlarını hız verirken öte yandan Irak’ta sınır genişletme stratejisi temelinde yoğun askeri faaliyetlerde bulunuyor. Bu faaliyetlerinin boyutuna bakıldığında Musul ve Kerkük’ün işgal edebilmesi için, Irak’ın bölünmesi gerekiyor. Ancak bölünme söz konusu olduğunda işgalci Türk Devleti Musul ve Kerkük’e girme hakkını uluslararası antlaşmalara göre elde edecektir. İşgalci Türk Devleti Irak’ta kaos-krizin derinleşmesi ve bölünmesi için yoğun çabalar içinde. DAİŞ çetelerinin Musul işgali bu bölünmenin ilk adımlarıydı. Bu plan İşgalci Türk Devleti eliyle hazırlandı ve bu temelde Türk Devleti Başika ya yerleşti. Bütün girişimlere rağmen oradan çıkarılamadı. Şu anda orada eğitip yetiştirdiği çeteler Musul ve Kerkük çevresinde faaliyet yürütüyor ve bölgede kriz-kaos çıkarmak için özel cabalar sergiliyor. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda İki devletin de derin bir ekonomik kriz ve siyasi açıdan bir çöküşün eşiğinde olduğu anlaşılıyor. Bu anlamda birbirlerine karşı verecekleri tavizlerle birçok yönüyle çökmüş olan sistemlerini ayakta tutmaya çalışabileceklerini söylemek mümkün.
İŞGAL BİR BÜTÜNEN GÜNEY KÜRDİSTAN’I SARMIŞ DURUMDA
Türk devleti Güney Kurdistan’ı işgal etmek istiyor. Siyasi, ekonomik, askeri, toplumsal anlamda Güney Kürdistanı bir bütünen sarmış durumda. Güney Kürdistan yönetimi işbirlikçi çizgi temelinde her talebe veya tehdite boyun eğmiş durumda. Türk özel savaş kurmayları Hulusi Akar, Yaşar Güler’in Bağdat, ardından Hewlêr’e yaptıkları ziyaret Özgürlük Hareketine yönelik başlatılacak yeni bir saldırının habercisi. İki merkezdeki görüşmelerin de olumlu ve yapıcı geçtiğini belirten Türk özel savaş kurmayı Hulusi Akar, PKK’ye karşı Irak ile görüş ve yaklaşımlarının çok yakın olduğunu görmekten memnun kaldığını ve birçok konuda mutabık kaldıklarını söyledi. Buradaki görüşmelerde, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Irak Başbakanı Kazımi arasında çizilen çerçevenin içini doldurmaya çalıştıklarını belirti. Buna baktığımızda bu gelişin bölgeyi kontrol altına alma ve daha önce de yapılan planların nasıl devreye konulacağı hazırlıkları kontrol etmek için olduğunu söylemek mümkün. Öte yandan bu planın devamında Güney Kürdistan sınırlarında olan Beşabirê’ye, Rabia’ya ve Ürdün sınırına kadar Türkiye’nin kontrolünde bir bölge yaratmak ve en önemlisi de Şengal’in iradesini temsil eden güçlerin ortadan kaldırmak istendiği ortadır.
Yine aynı zamanda Türkiye ve Irak hakimiyeti altında tampon bir bölgeyi yaratmak ve bu bölgenin içine de Sünni Iraklıların olduğu ve Ürdün, Türkiye sınırını birleştirecek bir hale getirme çabası içinde işgal saldırılarını geniş bir çerçeveye yaymak istiyor. Bunun ekonomi ayağını güçlendirmek adına 2017 yılında Güney Kürdistan’daki bağımsızlık referandumundan sonra gündeme getirdiği Ovaköy Sınır Kapısı projesini uygulamak istiyor. Rojava-Güney ve Kuzey Kürdistan sınır üçgeninden başlayarak, Bağdat’a kadar uzanan bu proje Otoyol ve demiryolu olarak planlanan proje Kuzey Kürdistan’ın Şırnak kentinden başlayıp Güney Kürdistan’ın Duhok vilayetinden Şengal’in batısında Telafer, Xurmatu ve Musul’a, oradan da Bağdat’a varıyor. Türk devleti, söz konusu otoban ve demiryolu projesiyle, “Rojava ile Güney Kürdistan arasındaki bağlantıyı koparma”, “Şengal’de Êzidîlerin özerkliğine son verme”, “tarihi emeli olan Musul ve Kerkük’e ulaşma” ve “Kuzey-Doğu Suriye’yi doğudan da kuşatma” planının bir parçası olarak görüyor bu temelde planlar yapıyor uygulamaya koyuyor.
HALK DİRENİŞİ KİRLİ PLANLARI BOZAR
Bütün bunlar bir araya getirildiğinde, Irak ve Güney Kürdistan’da Türk Devleti’nin işgalci ve katliamcı güç olduğu ortadadır. Özellikle Güney Kürdistan halkı yarım asıra yakın zamandın mücadele veriyor. 90’lı yılların başında halk olarak ayaklanıp, “Raperîn” adı verdiği isyanla Saddam rejimini Güney topraklarından çıkarmıştı. Yine geçtiğimiz aylarda KDP, YNK’ye karşı da yeni bir “Raperîn” başlattı. Güney Kürdistan’ın bir çok şehri, ilçesi, kasabası ve nahiyesinde iktidarı, bölgesel yönetimi ve hükümeti kendilerini yönetenleri istifaya çağırdı. Güney Kürdistan halkı işgal saldırılarına ve yolsuzluklara karşı bu tutumunda oldukça kararlı. Irak Parlamentosu 5 Ocak 2020 ’de toplanarak, Irak’taki yabancı güçlerin çıkırılması kararını aldı. Yine Irak gecen sene Türkiye’nin Başika başta olmak üzere Güney Kurdistan ve Irak’taki tüm güçlerinin yasa dışı bir şekilde topraklarında işgalci olduğunu açıkça dile getirmişti. Türk Devleti Irak ve Güney Kürdistan’da işgalci ve katliamcı bir politika izlemekte ve bunun için kirli planlar yapmaktadır. Buna karşı hem Irak hem de Güney Kürdistan halkınının direnişi bütün kirli planları devre dışı bırakcaktır.
Ari TUFAN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi