Sahte Bayrak özellikle NATO’ya bağlı Gladio örgütlenmesiyle hayatımıza girmiş olup istihbarat dünyasında çok iyi bilinen ve egemen güçlerin sıkça başvurduğu bir yöntem. Sahte bayrak operasyonu kısacası devletlerin veya onlara bağlı istihbarat kurumlarının kamuoyunu veya başka bir gücü (devlet, örgüt, grub vb.) kışkırtmak veya yönlendirmek için kendi yaptıkları bazı olayları hedefteki kişiler yapmış gibi göstererek, yanıltma amaçlı gerçekleştirilen gizli operasyonlara deniliyor. Son birkaç aydır Başurê Kürdistan’ın başta Hewlêr olmak üzere bazı şehirlerinde peyder pey büyük yangınlar çıktı. Olay sonrası yangınların elektrik arızası veya çeşitli doğal nedenlerden dolayı yaşandığı açıklansa da daha sonrasında Irak ve Başûrê Kurdistan İçişleri Bakanlıkları ve onlara bağlı bazı şahsiyetler hep bir ağızdan bu yangınların PKK tarafından çıkarıldığına dönük açıklamalarda bulunmaya başladı.
PKK’NİN HALKA ZARAR VEREN HİÇBİR EYLEMİ OLMAMIŞTIR!
Ortaya atılan iddiayı kanıtlayacak somut herhangi bir delil ve belge sunulmadı. Ayrıca Hewlêr başta olmak üzere Başurê Kurdistan’ın birçok yerinde işgalci Türk devleti ve işgalcilere işbirlikçiliğini ihanet düzeyinde yürüten KDP’ye ait birçok kurum, kuruluş ve askeri-güvenlik üsleri bulunmasına rağmen, PKK’nin neden sivillere ait pazarları hedef alacağına dair akla yatkın, inandırıcı bir gerekçe sunulmadı. Kürt sorunu ve PKK mücadelesini takip eden herkesin de bileceği gibi PKK’nin bugüne kadar halka zarar veren bu türlü hiçbir eylemi olmamıştır.
Hewlêr, Duhok ve Kerkük alanlarında son dönemde yaşanan yangın sayısı 400’den fazla. Başûrê Kürdistan’ı Kürt yurtseverlerine zindan haline getiren, en ufak bir itiraza bile tahammül gösteremeyip terör estiren KDP, işgalci Türk devletine ve onun soykırımcı teşkilatı olan MİT’e ise tüm şehir ve köyleri sınırsız bir şekilde açmış durumda. Hewlêr ve Duhok’ta MİT ve Parastın’a ait onlarca mekan, lokanta, otel vb. yerler varken, PKK neden pazarları yaksın? Devrimci güçler, gerilla hareketleri gücünü halktan alır ve halkın istem ve çıkarlarını sürekli gözetirler. Bu açıdan PKK Hareketi’nin sivil halka ait işyerleri ve tarihi çarşıları yaktığının iddia edilmesi bile teorik-pratik gerçekliğe tamamen terstir.
LEKOLİN.ORG GERÇEK FAİLLERİ AÇIKLADI
Yangınların sahte bayrak operasyonu olduğu gün gibi ortadadır. Lekolin.org sitesi bu yangınların faillerini isim isim açıkladı. Ayrıca yakma olaylarının MİT-Parastın ortaklığıyla gerçekleştirildiği, söz konusu kişilerin Parastın üyeleri olduğu ortaya konuldu. Bu konuya Irak’ın dahil olması akıllara birkaç ihtimali getirmektedir. Ya Irak mevcut sahte bayrak operasyonuna dahil edilmiş, planlama ve uygulama güçlerinden biri haline getirilmiş, ya da sahte bayrak operasyonunun hedefi haline gelmiştir. Irak’ı Türkiye’nin işgal-ilhak plan ve politikalarının bir parçası haline getirilen mevcut Irak hükümetinin açıklamaları göz önüne alındığında, birinci ihtimal hiç de uzak değildir. Ancak bir bütünen işgalci Türk devletinin güdümüne giren, politikalarına hizmet eden bir Irak da tarihi ve güncel gerçeklerle çelişmektedir. Çünkü tarihsel olarak Türk-Arap çelişkisi, en az Türk-Kürt çelişkisi kadar derindir ve bir bütünen çözülmesi mevcut konjonktürelde mümkün görünmemektedir. Bu açıdan ikinci ihtimal daha fazla ön plana çıkmaktadır. Irak ve merkezi hükümeti, bir MİT-KDP sahte bayrak operasyonu ile karşı karşıyadır ve karar alma süreçleri, mekanizmaları manipüle edilmekte, anti Kürt, anti PKK ittifakına dahil edilmeye çalışılmaktadır. Son dönemde Türkiye’nin Irak merkezi hükümetiyle geliştirdiği sıkı ilişkiler, yol, su ve ticaret anlaşmaları, siyasi arenadaki tutumlarını yakınlaştırma çabaları da dikkate alındığında, Irak merkezi hükümetinin işgal ve ilhaka hizmet eden bir noktaya getirildiğini görüyoruz. Irak İçişleri Bakanlığının yaptığı açıklama, ‘zoka’nın yutulduğunu ve MİT-Parastın oyununa gelindiğini gösteriyor. Kuşkusuz işin bir de teknik-yöntem analizi var ki durumu daha iyi görmemize ve anlamamıza yardımcı olabilir. Yakma olayları ve onu kapsayan sahte bayrak operasyonları NATO ve üye ülkeleri tarafından geliştirilen bir yöntem. İşgalci Türk devleti kuruluşundan bu yana bu yöntemi kullanmıştır. Menemen olayı, İzmir suikastı, Şeyh Sait isyanları döneminde Amed’de halka karşı Türk ordusu tarafından gerçekleştirilen yakma, talan ve tecavüzler, 6-7 Ekim’de İstanbul’da gayrimüslimlere yönelik pogrom girişimleri bunlardan bir kaçıdır. Bunlar daha sonra anlaşılmış ve gerçeği yıllar sonra ortaya çıkmış tarihi olaylardır. İşgalci Türk devleti stratejik planlamalarını hayata geçirirken her zaman kesinlikle bu yönteme başvurmuştur.
BİRKAÇ HATIRLATMA VE YİRMİBEŞOĞLU’NUN İTİRAFLARI!
Türk ordusunda çeşitli görevlerde bulunan, ama esas görevi Özel Savaş olan Orgeneral Süleyman Sabri Yirmibeşoğlu’nu tanıyan ve hatırlayanların sayısı azdır. Ancak bir dönem Özel Harp Dairesi Kurmay Başkanlığı görevini de üstlenen Yirmibeşoğlu, 2010 yılında bir Türk televizyonuna verdiği röportajda söyledikleriyle gündeme oturdu. Yirmibeşoğlu, 1974 yılında Türkiye’nin Kıbrıs’a yönelik müdahale ve işgaline zemin hazırlayan ekibin başında yer alan kişidir. O dönemde Türklere yönelik bazı katliamların geliştirilmesi, camilerin yakılması gibi olaylar yaşandı. Yirmibeşoğlu, bu olayları kendilerinin yaptığını, ancak Rumlar yapmış gibi gösterdiklerini, bunun da çok başarılı bir operasyon olduğunu belirtti. Türkiye bu tür olayları gerekçe göstererek Kıbrıs’a saldırdı ve yarısını işgal etti. Bu işgalini kendisi dışında kimsenin tanımadığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yapılanmasıyla fiilen sürdürmektedir. Öte yandan 6-7 Ekim olaylarını tarif ederken de Yirmibeşoğlu, “muhteşem bir organizasyondu” diyerek bir itirafta daha bulundu. Tüm bu değerlendirmeler yapıldığı dönemde Kürdistan’da gerçekleştirilen birçok olay da tartışma konusu oldu. İşgalci Türk devleti, MİT ve ordu ile kontrgerilla yapılanması olan JİTEM gibi kurumlar, köyleri yaktı, bombaladı, çoluk-çocuk demeden sivilleri katletti, izinden dönen kendi askerlerini toplu olarak öldürdü, insanları araçları içinde canlı canlı yaktı ve tüm bunları PKK’nin yaptığını iddia etti. Hatta dönemin başbakanı Tansu Çiller, Dersim’de köyleri bombalayan helikopterlerin PKK’ye ait olduğunu söyleyebilecek kadar ileri gitti.
AMAÇLANAN NEDİR?
MİT-Parastın ortaklığıyla Başûrê Kurdistan’da yürürlüğe konulan son sahte bayrak operasyonunu da bu kapsamda ele almak gerekir. İşgalci Türk devleti geliştirdiği yangınlarla işgaline meşruluk kazandırmayı, PDK ise işgalci Türk devleti ile olan işbirlikçiliğine gerekçeler oluşturmayı amaçlamaktadır. Bununla birlikte Irak’ı da Başûrê Kurdistan’ı işgal ve ilhak planlarına, Kürt soykırım politikalarına ortak ederek bölgesel ve uluslararası bir kılıf da uydurmak istemektedirler. Irak merkezi hükümeti bu plan ve politikalara ortak olmakla, Irak’ın parçalanmasına, işgalci Türk devletinin Musul-Kerkük alanlarına kadar işgalini yaymasına da kapı aralamış oluyor. Böylesi bir durumda, yani işgalin bu kadar yayıldığı bir Irak gerçeğinde bir Irak devletinden ve hükümetinden söz etmek mümkün olmayacaktır. Irak bölgesel hesaplaşmaların yaşandığı bir arena haline getirilecek, Suriye’deki iç savaşın belki de yüzlerce katı daha ağır durumlara da yol açılacaktır. Mevcut koşullarda bunun önünde engel teşkil eden, işgali önleyen tek güç PKK ve onun özgürlük gerillalarıdır. Gerillanın Kürdistan dağlarında oluşturduğu direniş cephesi ve savaş mevzileri Irak’ı ve tüm Ortadoğu’yu Türk işgal saldırılarına karşı savunan yegâne cephedir. Irak ve tüm Arap ülkelerinin Türk işgaline karşı tutum alarak PKK ve özgürlük gerillalarının yürüttüğü işgal karşıtı direnişe destek olmaları gerekir.
Ulaş ASLAN