MİT halklarının özgürlük mücadelesi ve arayışına karşı sadece bir istihbarat örgütü olarak bilgi toplamakla yetinmemiştir. Bilgi toplamanın yanı sıra aynı zamanda bir katiller ordusu işlevi görmüş. Uzun bir süredir yurtdışında Almanya başta olmak üzere birçok ülke ile parelel bir yapılanma oluşturarak başta Kürt yurtsever kişi ve aileler olmak üzere kendine muhalif kişilere yönelik operasyonlara hız vermiştir.
2010’larda özellikle MİT’in yurtdışındaki operasyonları artış gösterirken 2014 yılında 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda yapılan değişiklik ile yurtdışında yürüttüğü istihbari faaliyetlerle elde ettiği bilgiler çerçevesinde operasyon yapma yetkisi resmileşmiş oldu. Sert güç kullanma stratejisi doğrultusunda caydırıcı gücünü arttırmayı hedeflemiştir.
Bu ve bunun öncesinde en temel hedeflerinden biri olan Kürt soykırımı 2010-2011 yılları arasında MİT’in yeniden dizayn edilmesiyle birlikte Kürt halkı üzerindeki katliamcı politikalarını uluslararası alanda faaliyete geçirmeye başladı.
Bu katliam çalışmalarına hız veren MİT’in örgütlenme ağının tümü aktif olmakla birlikte, yurt dışında yürütülen operasyonlarda çeşitli yapılanmalar yoluyla başta yurtsever Kürtler olmak üzere kendisine muhalif yüzlerce insan kaçırmış, katletmiş ve işkenceden geçirmiştir.
Asıl işi Özgürlük Hareketine karşı savaşmak olan EBF ‘Etnik Bölücü Faaliyetler Dairesi’, Rojava, Başur ve Bakur’daki birçok operasyonda Kürtlere karşı savaşta her türlü katliama imza atan ve özerk hareket edebilen Operasyon Dairesi gibi yapılar adı altında MİT yurtdışında faşist iktidarı için tehlike arz eden herkese saldırı gerçekleştirmektedir.
Her alana yayılan ve esas işi Özgürlük Hareketine karşı savaşmak olan MİT’in yeniden örgütlendirilmesi kapsamında düzenlenen EBF Etnik Bölücü Faaliyetler dairesi yurt içinde özellikle de yurt dışında örgütlenmektedir. Yurt dışında yaptığı operasyonların talimatını bizzat Erdoğan’dan alındığı daha önceki dosyalarımızda belgelenmişti.
Tehdit sıralamasında bölücülük ilk sırada olduğu için MİT’in tüm imkanları bu alan için seferber edilmektedir. Bu kapsamda Özgürlük hareketine saldırdığı gibi diğer örgütlere karşı da saldırı düzenlemektedir. Hatta bu alanda denetimine aldığı diğer Kürdi yapıları Özgürlük Hareketine karşı istihbarat faaliyeti temelinde kullanmaktadırlar.
Parastınla İş Birliği İçerisinde
Bu temelde EBF, özellikle Güney Kürdistan bölgesinde KDP istihbaratı olan Parastınla birlikte ortak çalışmalar yürütmektedir. Bu birim esas olarak PKK ve KCK konularında bilgi derlemek, haber toplamakla görevlidir. Eylem emaresi içeren verileri dış makamlarla paylaşmaktadır. Yurt içinde kolluk güçleriyle, yurtdışında ise yabancı servislerle bilgi paylaşmakta-koordinede bulunmaktadır. Etnik Bölücü Faaliyetler Daire Başkanı şuanda Rize’li olan İlhan Kaya’dır. Geniş bir ağa sahip olan bu daire bağlı birçok yapının yasal zemini bulunmamaktadır. Böylece özellikle yurtdışında gerçekleştirdiği suikastler ve kaçırmalar için kimseye hesap vermek zorunda kalmıyorlar.
Bu birimin çalışmalarının iskeleti, Özgürlük Hareketine karşı her araç ve yöntemle saldırı düzenleme yetkisine sahip olmasıdır. Yine sağcısından-solcusuna, sömürgeci karşıtı olanından yandaş olana kadar Kürdistani tüm örgüt ve yapılar da bu yapının hedefindedir. Tümünün faaliyetleri takip edilmekte, izlenmekte ve kayıt altına alınmaktadır.
Yurtdışında MİT Güvenlik İstihbarat Başkanlığı’na bağlı Etnik Bölücü Faaliyetler bünyesinde, Yurtdışı Etnik Bölücü Faaliyetler (EBF) Dairesi adıyla etkin bir şekilde faaliyet yürütmektedir. Yurtdışındaki bu Daire başkanlığında Uğur Kaan Ayık yer almaktadır. Paris’te 9 Ocak 2013’te PKK kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan ve gençlik hareketi üyesi Leyla Şaylemez’in katliamının gerçekleştiği kanlı saldırının emrini veren üç isimden biridir. Katliam sonrası 2014’te Katar’ın başkenti Doha’ya resmi MİT temsilcisi olarak atandığı biliniyor.
Katliamlar Gerçekleştiren Yapı: Operasyon Dairesi
Daha önce de varolan bu yapı MİT’in yeniden dizaynı çerçevesinde faaliyet alanını geliştirmiş personel sayısını olağanüstü arttırmıştır. Ağırlıklı olarak yurtdışında faaliyet yürütmekle birlikte çoğunlukla Kürtlerin olduğu bölgelerde operasyonlar gerçekleştirmiştir. Paris katliamının yanı sıra Rojava, Başur ve Bakur’daki birçok operasyonda katliamcı bir rol üstlenmiştir. Örneğin Rojava’da MİT bünyesinde yer alan Operasyon Dairesinin İHA’lar yolula gerçekleştirdiği saldırılarda 10’dan fazla yurtsever sivil katledilmiştir.
Kendisine muhalif kesimleri de hedefine koyan MİT, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra içerde operasyon yapma ve kişileri aylarca gizli sorgu evlerinde tutma gibi yöntemlere başvurmaktadır. Lübnan Havalimanı’nda 8 Mart 2018’de gözaltına alındıktan sonra başına çuval geçirilerek Türkiyeli yetkililere teslim edilen ve özel bir uçakla Ankara’ya getirilen Ayten Öztürk, 6 ay boyunca Ankara’da kaba dayak, elektrik, cinsel ve psikolojik ağır işkencelere maruz kaldığı belgelerce kanıtlanmıştı. Bu tür faaliyetlerin Operasyon Dairesine bağlı ekiplerce yürütülmüştür.
2018 yılında toplam 8 ülkede 9 medya organından 13 gazetecinin ortaklaşa hazırladığı Almanya merkezli Correctiv.org’un dosyasında Kosova, Gabon, Sudan, Moldova, Azerbaycan, Ukrayna, Malezya, İsviçre, Moğolistan ve daha pek çok ülkeden insan kaçırıp, işkenceli sorgulardan geçirmiştir.
İsveç merkezli Stockholm Center for Freedom, 1990’larda stratejik ortağı Gülen cemaatiyle ilişkileri 2011’de bozulmaya başladı. Bunun üzerine MİT, 11 Eylül 2001’deki saldırılardan sonra CIA’in başlattığı “extraordinary renditions” gibi bir kaçırma programı yaptı. Bu program çerçevesinde MİT yurtdışından Gülenci olduğunu iddia 20’den fazla insanı kaçırıp işkenceli sorgulardan geçirdi.
MİT’in İkinci Merkezüssü Almanya
İstihbarat örgütlerine ilişkin sayısız makale ve kitabı bulunan Alman istihbarat uzmanı Erich Schmidt-Eenboom 2017 yılında DeutscheWelle’ye yaptığı söyleşide: sadece Almanya’da 400 kadrolu MİT çalışanın olduğunu ve MİT’in ağında bulunan insan sayısının 5 binden fazla olduğunu bulgularla ortaya koymuştu.
Yine Eenboom söyleşisinde; Operasyon dairesine bağlı MİT ajanlarının seyahat acentelerinde, banklarda, cami ve derneklerde faaliyet yürttüğünü ifade ediyor.
Evet, istihbarat uzmanı Erich Schmidt-Eenboom görüşleri MİT’in kelimenin gerçek manasında Almanya’da parelel bir yapı kurduğunu, bu yapının sadece bilgi toplama ve takip işleriyle uğraşmadığını ortaya koymaktadır. Aynı zamanda MİT’in Avrupa’daki merkez üstünün Almanya olduğu anlaşılıyor. Sadece çok sayıda MİT elamanın bu ülkede faaliyet içinde olması değil. Almanya’da yoğun Türk nüfusundan dolayı MİT kendisini bu ülkede görünmez kılabilmekteydi veya öyle sanıyordu. Fakat MİT, görünen o ki Almanya ve Avrupa devletleri açısında da çizmeyi çoktan aşmaya başladı.
Uzak tarihte MİT’in yurtdışında gerçekleştirdiği operasyonlarda kaçırdığı ve katlettiği olaylara değinecek olursak;
1994 yılında İmdat Yılmaz’ın Danimarka’da suikaste uğradı, bu cinayetin arkasında Sabah Ketene adlı konsolosluk çalışanı vardı. Danimarka polisi tarafından bu suikast ortaya çıkartılmıştı. Ketene, 2006 yılında Kerkük’te öldürüldüğünde Emin Çölaşan Hürriyet’te onun için ‘isimsiz kahraman’ diye yazmıştı.
Daha geçmiş bir tarihe gittiğimizde; Amed zindanındaki büyük direniş ve 1984 silahlı atılımı ile Kürdistan’da ve Avrupa’da PKK’ye ilgi ve sempati büyüyordu. Bunlardan biri de İsveç başbakanı Olof Palmeydi. Palme, Türk devletinin Kürtlere uyguladığı baskı politikalarına karşı çıkıyor, Kürt halkının bu baskılar karşısındaki mücadelesini destekliyordu. Bunun üzerine İsveç İstihbarat Örgütü SAPO ve Türk MİT’i iş birliği yaparak Olof Palme cinayetini gerçekleştirdi. Olof Palme’yi katlettiği kesin kabul edilen Stig Engström’in esrarengiz ölümü soruşturma dosyasının kapatılmasını sağladı.
13 Mayıs 1981 tarihinde Vatikan’da Papa 2. Jean Paul’e yönelik suikast girişiminde de yine MİT’in parmağı vardı. MİT’in ülkücü adamı, gazeteci Abdi İpekçi’nin öldürülmesi olayının firari sanığı Mehmet Ali Ağca tarafından gerçekleştirilmişti.
Militan RÊHAT
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi