14 Ekim 2016 Cuma Saat 12:30
Musul’a yönelik operasyon tartışmaları sürerken, bölgede
askeri hareketlilik ve sevkiyatlar devam ediyor. Önceki günden itibaren,
özellikle Kerkük hattından Hewija cephesine yönelik Irak ordusu önemli oradan
askeri sevkiyatlarda bulundu…
Aynı bölgede dün (13 Ekim 2016) yoğun hava saldırıları ve
helikopter hareketliliği yaşandı. Hawija, Musul’un kurtarılması için en önemli
kapı olarak tanımlanıyor.
Hawija’ya yönelik sevkiyat önemli bir gelişme ancak doğrudan
Musul’a yönelik operasyon anlamına gelmez. Bazı kaynaklar, operasyonun Ekim
ayının son 10 gününde başlayacağını söylese de, sahadaki askeri ve siyasi
gelişmeler henüz bu operasyon için uygun değil. Şartlar henüz oluşturulmuş
değildir.
Musul’un kurtarılması için önemli olan siyasi konsensüs ve
askeri hazırlıklar zaman alacak gibi. ‘Musul IŞİD’ten nasıl alınacak ve
alındıktan sonra kim tarafından yönetilecek’ sorusu henüz yanıt bulmuş değil.
Sorun masada çözülmediği için savaş sahasında karşılık bulamıyor. Zaten böylesi
bir operasyonu yapacak askeri bir güç daha oluşturulamamış.
Operasyona Engel Olan Sebepler
Musul operasyonu için engel oluşturan ve IŞİD işgalinin
devam etmesini sağlayan üç temel faktör bulunmaktadır.
Bir: Yerel, bölgesel ve uluslararası farklı güçlerin
çıkar çatışması ve bunun sonucu olarak meydana gelen siyasi ve diplomatik
anlaşmazlıklar.
İki: Türkiye ve yereldeki ortaklarının bölgeye
yönelik askeri tehdidi.
Üç: Operasyon yapılacak bölgede bir milyondan fazla
sivil yaşanmaktadır. Bu sivilleri korunması ve güvenli alanlara
yerleştirilmesi.
Bu üç temel başlığın devamı olarak birçok sorun
sıralanabilir. Tarafların pozisyonlarına bakıldığında tablo daha rahat
görülecektir.
ABD ve Uluslararası Koalisyon
Musul’a yönelik olası operasyonun hazırlıkları ABD
öncülüğündeki koalisyon tarafından yapılıyor. ABD, bölgedeki tüm taraflarla
görüşme halinde ancak siyasi muhatap olarak Bağdat yönetimi gösteriliyor. ABD
için IŞİD’e operasyon yapmak, bölgedeki güçleri aynı masa etrafında toplayıp
‘ikna etmekten’ daha zor bir mesele. Şii, Sünni, Kürtler ve diğer güçlerle
ortak operasyon yapmak istiyor. Musul’un Bağdat’ın denetimine geçmesini
istiyor. Ve her zaman olduğu gibi bölgede çıkarlarını pekiştirmek ve kendini
‘kurtarıcı güç’ olarak göstermek için çabalıyor. Koalisyon ise aslında
Washington politikalarından bağımsız hareket etmiyor.
Bağdat Yönetimi
Abadi hükümeti doğal olarak ABD ve İran’la uyumlu çalışıyor.
İran’ın oluşturduğu Heşti Şabi milis güçlerinin de bir noktaya kadar operasyona
dahil olmasını kabul ediyor. Güney Kürdistan yönetimi ile anlaşmaları da söz
konusu. Bağdat henüz resmi şekilde açıklamamış olsa da, PKK gerillaları
tarafından eğitilen bölgedeki bazı yerel güçlerin de operasyonda olmasını kabul
ediyor. Zaten bu güçlerin görevi, yaşadıkları yerleri korumak ve IŞİD tehdidini
püskürtmektir.
Türkiye
Türkiye, Musul’un mevcut durumu ve geleceği için büyük
tehlike arz eden pozisyondadır. Başika’ya yerleştirdiği askerler ve eğittiği
Heşdi Watani isimli gruplar, IŞİD kadar tehlike saçıyorlar. Türkiye, Musul’un
Heşti Watani denilen Sünni Arap güçlerine teslim edilmesini istiyor. Bu
grupların düşünce olarak IŞİD’ten farklı yoktur. Birçok bölgede IŞİD’le iç içe
kalıyorlar, ittifak halindeler.
Ankara’nın Musul’daki tek ortağı eski Musul Valisi olan
Nuceyfi’lerdir. Nuceyfi ailesi ve çevresi üzerinden Heşti Watani
örgütlendirildi. Musul eski Valisi Asil Nuceyfi, kenti bir gecede IŞİD’e teslim
eden kişidir. Asil Nuceyfi, Musul’u IŞİD’e teslim etmeden bir hafta önce Ankara’da
Tayip Erdoğan’la görüşmüştü. Musul işgalinden sonra Hewler, Ankara ve
İstanbul’da kalmaya devam etti.
Türkiye’nin ‘Eğittiğimiz Musullular’ dediği kişiler Heşti
Watani elemanlarıdır ve bunlar Bağdat yönetimi tarafından görevden alınan eski
Vali Asil Nuceyfi’ye bağlılar. Irak’ta bir resmiyetleri bulunmamaktadır. İşte
Türkiye, bu gruplar üzerinden Musul’u denetime almak istiyor.
Türkiye’nin Musul’a yönelik politikasının temelinde tabii ki
Kürtler var. Türk yönetimi 1926’da İngiltere ile yapılan ‘Ankara Anlaşmasını’
güncellemek istiyor. Bu anlaşmanın temelinde tek şart var: Musul’da Kürtler
olmasın, şehir Sünni Arapların denetiminde kalsın.
Ancak mevcut durumda Bağdat yönetimi, İran, ABD ve Koalisyon
ile bölgedeki hiç kimse Türkiye’nin Musul operasyonuna katılmasını istemiyor.
Türkiye’nin operasyonda olmaması, bölgedeki etkinliğinin de yitirilmesi
anlamına geliyor. Türkiye’nin burada olmasını isteyen tek güç KDP ve
Nuceyfilerdir. Türkiye’nin böylesi bir durumda operasyona katılması bölgeye
istikrar getirmeyeceği gibi, durumu daha da kötüleştirir. Katılmaması da daha
büyük bir saplantı olur. Her durumda kaybeden Türkiye olur, oluyor.
İran
İran, Bağdat üzerinden Musul dosyasına dahil oluyor, olmak
zorunda. İran, Türkiye’nin desteklediği Sünni güçlerin Musul’a hakim olmasını
asla kabul etmez. İran, Musul’da hakim olmasa da etkin olmak zorunda. Şayet
Musul’da kaybederse Irak’ın genelinde kaybetmiş olur. İran’ın etkinliği sadece
Bağdat, Basra ve kısmen Güney Kürdistan’da geçerli olur. Bu durum İran’ın
bölgedeki pozisyonuna zarar verir. Mevcut durumda İran’ın Musul’da olmaması
için ciddi ve sesli bir muhalefet yok.
Güney Kürdistan
Musul operasyonu için Güney Kürdistan yönetimi parçalı bir
konumda. YNK güçleri Bağdat hükümetiyle daha uyumlu! KDP ise Türkiye güdümlü
bir siyaset yürütüyor. KDP’nin bu pozisyonu genel olarak Kürtlere zarar
veriyor. KDP’nin bu konumdan çıkması için Kürtler arasında bazı temaslar
yaşandı, ancak henüz sonuç alınmış değil. KDP, Musul konusunda Türkiye’nin
güdümünde kalmaya devam ederse çok büyük kaybeder ve bu durum Kürtler açısından
zararlı olur. KDP’nin bir diğer çabası da PKK güçlerinin Musul operasyonuna
katılmasını engellemek.
PKK ve Demokratik Musul
PKK gerillaları Kerkük ve güneyinde konumlanmış durumdalar.
Yanı sıra, Mahmur bölgesinde IŞİD’le mücadele etmek üzere çok sayıda gerilla
gücü bulunuyor. Şengal’i IŞİD’ten kurtarmak için bölgeye giden gerilla güçleri
ise bölgedeki mevzilerinde kalmaya devam ediyor. Gerilla güçleri, anlaşma
sağlandığı durumda Musul operasyonuna katılacaklarını belirtiyorlar.
Hawija bölgesinde operasyon başlarsa gerilla güçleri burada
etkin rol alır. Zira gerilla olmadan bölgede IŞİD’e karşı askeri operasyon
yapmak gerçekçi görünmüyor. Aynı durum Şengal tarafındaki Tel Afar cephesi için
de geçerlidir. Konumları itibariyle PKK güçleri veya gerillaların eğittiği
yerel güçlerin bu operasyona dahil olması kaçınılmazdır.
Bağdat yönetiminin PKK’nin operasyona katılmasını istediği
söyleniyor. Ancak Türkiye ve İran’ın bu konudaki muhalefeti, Bağdat yönetimini
zor durumda bırakıyor. Fakat Öcalan’ın fikirleri etrafında bir araya gelen ve
savunma birliklerini kuran Şengal güçleri ile diğer bazı grupların operasyonda
yer alacağı, bunun için bazı hazırlıkların yapıldığı belirtiliyor. PKK,
Kürtlerin ‘Ortak Komutanlık’ altında Musul operasyonuna dahil olmasını diğer
Kürt güçlerine öneriyor. Ancak KDP’nin olumsuz tutumu, Kürtlerin bu fırsatı
kaçırmasına neden oluyor. PKK, Ankara’nın oyununa gelmemek için, KDP ile
yaşanan gerilimi her şeye rağmen minimize etmeye çalışıyor.
PKK kaynakları, Musul’un geleceği için bir perspektif
oluşturmuş durumdalar. Buna göre Musul kurtarıldıktan sonra yönetimi yerel
halka verilmeli. Mevcut çatışma ve çelişkileri giderecek, Sünni, Şii, Kürt,
Arap, Türkmen vb. tüm yapıları içine alacak ‘Demokratik Musul’ modeli
öneriliyor.
Özetle: Musul’un kurtarılması yakın zamanda olacak bir
gelişme değildir. Operasyon başlasa bile ‘Musul sorunu’ devam edecektir. Ve
buna bağlı olarak bölgedeki askeri, siyasi ve diplomatik gerilim
derinleşecektir.
Amed Dicle/ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html
0
21
TR
HE
:” ”
:””
” “,” ”