09 Nisan 2010 Cuma Saat 16:10
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
AKP’nin kendilerini oyaladığını ve amacının tasfiye olduğunu
belirten Öcalan, “Mayıs’ta bazı kritik şeyler olabilir. Şimdiden her
seçeneğe hazır olmak lazım. Kürtlerin artık ara bir seçeneği kalmadı artık. Bu
önümüzdeki dönemde bazı şeyler gelişebilir, tasfiyeye de çözüme yönelik şeyler
de gelişebilir” dedi.
Anayasa tartışmalarında Kürtlere yer olmadığını söyleyen
Öcalan, AKP’nin İslamo Faşizmi, CHP-MHP’nin beyaz Türk faşizmini temsil
ettiğini belirterek 1921 Anayasasının bugünün şartlarına uyarlanarak
güncellenmesi gerektiğini kaydetti.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, avukatlarıyla görüştü.
Edinilen bilgilere göre görüşmede 61. doğum yıldönümü kutlamalarına değinen
Öcalan, “Doğum günü kutlamaları olmuş. Aslında mesele benim doğum günüm de
değil, halk kendi doğuşu olarak görüyor. Mesele benim o şehirde, o köyde, o
toprakta doğmuş olmam meselesi değil, halk kendi doğuşunu kutluyor, bunu kendi
doğuş günü olarak görüyor, kendi rönesansı gibi görüyor. Gidenlere,
kutlayanlara, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, şükranlarımı sunuyorum.
Ama içinin boşaltılmaması gerekir. Ortadoğu’nun böyle bir kültürü var, ben bu
kültüre saygılıyım ama içi boşaltılmış bir kült haline dönüştürülmemesi
gerekir. Benim bir anlamım var, ki böyle bir anlamım olduğuna inanıyorum. Benim
bu anlamım üzerinde durmaları önemlidir, bunu anlamaları önemlidir. Ben bu 61
yıllık ömrüme bir çok şey sığdırdığıma inanıyorum. Halk bununla kendini
özdeşleştirmiş. dedi.
HRİSTİYANLIK ÜZERİNDE DURUYORUM
Öcalan, şöyle devam etti: “Aslında Paskalya dolayısıyla
Süryanilere ilişkin bir mesaj vermeyi düşünüyordum. Sadece Süryanilerle ilgili
de değil, bütün Hıristiyanlara ilişkin bir mesaj vermek istiyordum. Ben
Hıristiyanlık üzerinde epeyce duruyorum, araştırmalarım var. Islam ile Hıristiyanlığı
ve Yahudiliği kıyaslıyorum. Hıristiyanlığa bazı haksızlıklar yapıldığını da
düşünüyorum. Süryaniler Doğu Hıristiyanlığını temsil ediyor, Doğu’ya aittir.
Batı Hıristiyanlığı özel olarak Doğu Hıristiyanlığını anlamalıdır. Ortadoğu’nun
da bir Rönesansa ihtiyacı var sadece Kürtler açısından değil, Süryaniler ve
tüm Ortadoğu halkları için. Onların bayramlarını da bu temelde kutluyorum.
GÜNEY MODELİ BAŞARILI OLMAZ
“Savunmalarımda yerel yönetimlerin nasıl olması gerektiğini
geniş olarak açıkladım. Devletin bir uzantısı olan belediyeler değil, topluma
dayalı bir belediyecilik, bir yerel yönetim olmalıdır. Yerel komünler
oluşturulmalıdır. Bu çalışmalar topluma dayanarak gerçekleştirilirse devlet de
saygı gösterir. Devlet para vermedi, vermiyor şeklinde devletten para
bekleyerek bir şey yapılmaz. Bu anlayıştan vazgeçilmesi gerekir. Güney’de
oluşturulan model devlet-merkezlidir, bir ulus-devlet taslağıdır. Başarılı
olmaz, yozlaşır, çürür gider. Ama bizim modelimiz topluma dayandığı için
sürekli gelişir. Demokratik komünler kurulduktan sonra buna ihtiyaç da kalmaz.
Her yerde güçlü bir örgütlenmeye gidildiği zaman para gibi diğer yan şeyler de
gelir. Yerel komünler demokratik konfederasyon şeklinde de örgütlenebilirler.
Toplumun sorunlarını ancak böyle çözebilirler. Ben, böyle yapılırsa, herşey
yüzde yüz çözülecek demiyorum. Belki Türkiye şartlarında her şey yüzde yüz
çözülmez ama yüzde elli oranında çözüm gelişebilir. Bunun için çok yoğun çaba
olmalı ve yoğunca örgütlülük içinde olunmalıdır.
Irak parlamento seçimlerini de değerlendiren Öcalan, “Güney
Kürdistanlıların tek blok olmaları iyidir, kutluyorum. Kürtlerin toplam
sandalye sayıları Toplam 57 sanırım. Sandalye sayısı biraz düşmüş. Daha önce
söylemiştim, bu şekilde başarmaları zor görünüyor. Kürtlerin ulusal birliğe
ihtiyacı var. Kürtlerin bundan böyle ulusal birlik için çalışmaları gerekiyor.
Talabani ve Barzani’nin de bu yönde çalışmaları gerekiyor. Onları seçimlerden
dolayı da kutluyorum, başarılar diliyorum. şeklinde konuştu.
MODANIN DOĞDUĞU YER MEZOPOTOMYADIR
Öcalan sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa’daki halkımız yoğun
bir örgütlülük içinde olmalıdır. Kendi demokratik örgütlülüklerini
geliştirmelidirler. Avrupa’daki örgütlenme bir KCK örgütlenmesidir. Oradaki
yasaları da dikkate alarak bir örgütlenme içerisinde olmalıdır. Avrupa’daki
örgütlenme belki tam başarılamıyor ama oradaki yasaları da dikkate alan bir KCK
tarzında örgütlenme olabilir. Ben oradaki yasaları dikkate almayın demiyorum.
Zaten orada her şey açıktır. Burada da yerelde bu örgütlenme tarzı başarılı
olursa, birbirlerini etkiler, birbirlerine yansır. Benim savunmam en çok bu
konular üzerinedir.
Kadın sorunu konusunda şunu söyleyebilirim: Aslında benim 61
yıllık yaşamım kadına dayatılan sahte namus anlayışıyla mücadele ile geçti.
Köyden çıkışım da bununla bağlantılıydı. Ben bu konuda çok yoğunlaştım. Kadının
kendi özgürlük bilincini ortaya çıkardığıma inanıyorum. Benim 61 yıllık
yaşamımın bir başka özeti de budur. Adıyaman’daki kadının diri diri gömülmesi,
yine küçük kız çocuklarına yapılanlar ortadadır. Kadınlar kendi
örgütlülüklerini yaratmak kadar, küçük kızlar dahil, bütün kadınların
eğitimleriyle de ilgilenmelidirler. Daha önce Özgür Kadın Akademilerinden
bahsetmiştim. Bu basite alınmamalıdır. Sanattan spora, sağlıktan kültüre hatta
modaya kadar her alanda yoğun bir eğitim olmalıdır. Geçenlerde Batman’da açılan
bir mağaza için Ukrayna’dan getirilen bir kadın-modele ilişkin haber okumuştum.
Bu bana çok gülünç geldi. Oysaki modanın doğduğu yer, Batman’ın da içinde olduğu
Mezopotamya’dır. Önemli olan bunu ortaya çıkarmaktır. Sanattan spora, sağlıktan
kültüre hatta modaya kadar her alanda yoğun bir eğitim olmalıdır, bunu
kıyafetlerine de yansıtmalıdır. Ben kadında bireyselliğin önemini yadsımıyorum,
bireysellik tabii ki önemlidir. Ama toplumsallık olmadan bireysellik tek başına
bir anlam ifade etmez. Böyle bir anlayış PKK’de de yerleştirilmeye çalışıldı. O
bizim kaçkınların yaptığı basit evlilikler, birliktelikler bana göre kadının
bitirilişidir. Böyle basit evliliklere, birliktelik değil, en ucuz tabiriyle
birbirinin bitirilmesi diyorum. Kendilerine başarılar diliyorum, selamlarımı
iletiyorum.
1921 ANAYASASI BUGÜNE UYARLANMALI
“Anayasa tartışmaları konusunda öncelikle şunu belirtmek
istiyorum, anayasa tartışmalarında Kürtlere yer yok. Kürtleri tanıyan bir
anayasa değişiklik paketi değil bu. Sadece Kürtler de değil, bunun dışında
diğer demokratik alanlarda da açılımlar yok, yeni şeyler yok. Bir tarafta
CHP-MHP’nin temsil ettiği Beyaz Türk faşizmi var. Diğer tarafta ise AKP’nin
başını çektiği bir iktidar-İslam çizgisi var. Ben, AKP’nin temsil ettiği bu
çizgi, Beyaz Türk faşizm çizgisinden daha az tehlikelidir diyemem. Bana göre
her ikisi de demokratik değil, hegemonik anlayıştır. Birincisi Ankara
merkezlidir. İkincisi de Kayseri-Konya hattında oluşturulan Suudi sermayesi
tarafından desteklenen çizgidir. Bu her iki anlayışın da tarihsel geçmişi
vardır. Birinci anlayış Beyaz Türk oligarşisi ve faşizmidir. Bunlar
İttihat-Terakki’nin devam eden zihniyetidir. Cumhuriyet kurulduktan sonra
bunlar M. Kemal’i de kuşatarak etkisiz hale getirdiler. Kurtuluş Savaşı’nda M.
Kemal dört yıl, 1916,17,18,19 boyunca Kürtlere dayanarak poltitka yapmıştır.
Kürtlere dayanan bir politika ve savaş olmasaydı, kurtuluş mücadelesi denen bir
mücadele de olmayacaktı. Bu ortaklaşma siyasal ifadesini 1921 Anayasasında
buldu. Bu nedenle ben İttihat-Terakki ve bu Beyaz Türk faşizm çizgisinden
bahsederken 1921 Anayasasını kastetmiyorum.
1921 Anayasası demokratiktir, devlet ve Kürtlerin
ortaklaşması sonucunda gerçekleşmiştir. Dolayısıyla 1921 Anayasasının bugünün
şartlarına uyarlanarak güncellenmesi gerektiğini söylüyorum. BDP’nin 1921
Anayasası ve bugüne güncellenmesi konusunda çok yoğun bir çalışma içinde olması
gerekmektedir. Bahsettiğim o dönemde devlet içinde Kürtlere karşı iki çizgi
vardı: Birisi İnönü’nün başını çektiği İngiliz yanlısı çizgiydi.
İttihat-Terakki kadroları bu çizgiyi yürütüyordu. Diğeri de M. Kemal ve Fethi
Okyar’ın çizgisiydi. Hatta Fethi Okyar Kürtlere karşı yumuşak davrandığı için onu
başbakanlıktan alıp, yerine İnönü’yü geçirdiler. Cibranlı Halit’in iki torunu
bana mektup göndermişler. Onlar da bizim dedelerimiz nasıl tasfiye oldular diye
soruyorlar bana. İşte söylüyorum. Yine Şeyh Sait’in torunları var. Onların da
durumu aynı. Bunlar bahsettiğim laik beyaz Türk faşizm çizgisi tarafından
tasfiye edildiler. 1924 Anayasası bu İttihatçı oligarşik beyaz Türk faşizmi
çizgisinin anayasal ifadesidir. Bu anlayış, bu 1924 Anayasası, daha sonra ufak
değişiklikler olsa da çizgisini koruyarak geldi. Bugün de temsilini CHP-MHP
çizgisinde buluyor.
AKP İSLAMO FAŞİSTTİR
“İkinci çizgiye gelince AKP’nin temsil ettiği bu çizgi
İslamo-faşizm de denilen ve Emevilere kadar giden bir devlet İslamıdır, iktidar
İslamıdır, karşı-İslam’dır. Her iki çizgide de Kürtlere yer verilmiyor. BDP’nin
ve tüm demokrat kesimin bunu iyi anlaması gerekir. Her iki çizgide de
demokratik açılımlar yok. Kürtler ve demokratik güçler bunların birinden birini
tercih etmek zorunda değiller. BDP ve demokratik güçler anayasa için yoğun bir
çaba içerisinde olur ve kendi önerilerini sunarlar. İzlediğim kadarıyla da
zaten sunuyorlar. Baraj ve parti içi demokrasi meselesi bu anlamda önemlidir.
Kürtler eğer kendilerini tanıyan, demokratik açılımlar getiren bir anayasayı
kim yaparsa yapsın desteklemelidir. Bunu AKP de yapsa destekler, CHP ve MHP de
yapsa destekler. Ama kendilerini tanımayan, demokratik açılımları bünyesinde
taşımayan bir anayasayı da desteklemezler.
KÜRTLERİN ARTIK ARA SEÇENEĞİ KALMADI
“Daha önceki haftalarda da dile getirmiştim. Bizim mücadele
tarihimizi üç döneme ayırmıştım. Birinci dönem, 93’e kadar devam eden ikinci
dönem, 93’ten bu yana da devam eden üçüncü dönem. Bu üçüncü dönem aslında
2002’ye kadardır. Ben 2002’de bu üçüncü dönemi sonlandıracaktım ancak o dönemde
AKP yeni iktidar oldu. AKP’ye şans vermek istedim ama AKP bizi oyaladı ve
bugüne kadar oyalayarak getirdiler. AKP kesinlikle tasfiyeyi amaçlıyor
demiştim. 17 yıldan beri ben rolümü yerine getiriyorum. Bir çok şey benim
omzuma binmiş durumda. Herşeyin benim üzerimden yürütülmesi ya da her şeyin
benim omzuma bindirilmesi doğru değil. Benim burada yerine getirebileceğim
şeyler, barış için oynayacağım rol imkanlardan dolayı sınırlıdır. Bu önümüzdeki
süreçte onlar her ne karar vereceklerse, mücadelelerini, politikalarını nasıl
yürüteceklerse, nasıl bir seyir izleyeceklerse bunları kendileri belirlerler,
kendileri karar verirler. Mayıs’a doğru gidiyoruz, Mayıs’ta bazı kritik şeyler
olabilir. Şimdiden her seçeneğe hazır olmak lazım. Kürtlerin artık ara bir
seçeneği kalmadı artık. Bu önümüzdeki dönemde bazı şeyler gelişebilir,
tasfiyeye de çözüme yönelik şeyler de gelişebilir. AKP bir yandan da binlerce
Kürdü tutukladı, tutuklamaya da devam ediyor. Ben fiziksel yönelimleri de
saymıyorum.
ÇATI ÇALIŞMALARI DEVAM ETSİN
“Solun, Mustafa Suphilerin neden ve nasıl tasfiye edildiğini
iyi anlamaları ve çözmeleri gerekir. Sol bunu çözmeden bir atılım yapamaz.
Devlet 1920’lerde Mustafa Suphiler şahsında solu, 1924 anayasasıyla birlikte
Kürtleri, daha sonra da Mehmet Akif ve Said-i Nursi şahsında da İslamcıları
tasfiye etti. Çatı partisi ile ilgili çalışmalar var sanırım. Çatının çatısı
diye bir öneride bulunmuştum. Birçok parti ve çevre vardı. Şimdi EDP de var.
Hepsi birlikte ortak çalışmalar yürütebilir. diyen Öcalan, “Kürtler kendi
içindeki sorunlarına yönelebilirler. İç barışın sağlanması için çalışmalar
yürütülmelidir. Sadece buradaki Kürtleri kastetmiyorum. Her parçadaki bütün
Kürtlerin iç barışı ve birliğinin sağlanmasına ilişkin çalışmalara ağırlık
verilmelidir. Mesela korucular var, bir çok suç işlemişler ama bir araya gelip
barış sağlanabilir. Demokratik Toplum Kongresi bu çalışmaları yürütebilir.
ifadelerini kullandı.
İSTANBUL’UN İLÇELERİNİ SELAMLIYORUM
Öcalan, sözlerini şöyle tamamladı: “Diyarbakır
Cezaevindekilerin hepsine de selamlarımı iletiyorum. Bana Newrozla ilgili çok
sayıda kart geldi, ben de herkesin Newrozunu kutluyorum. Bismil’den de gelen
mektuplar vardı. Bismil ve Hasankeyf halkı bu Ilısu Barajı’na karşı durmalı.
Bunun sulamayla ilgisi yoktur. Askeri amaçlı ve stratejiktir. Sincan
Cezaevinden gelen, Nilüfer Şahin isimli Malatyalı bir kadın arkadaşın mektubu
vardı. Yazdıklarını oldukça beğendim, değerli buldum. Savunmalarımdaki Marx
değerlendirmelerimi yorumlamış. Doğru, Marx emek-değer teorisi ve sosyoloji
konusunda epey kafa yormuş ve yetkindir ancak Marx ulus-devlet ve
endüstriyalizm konusunda sınıfta kalmıştır. İstanbul’un tüm ilçelerindeki
halkımıza selamlarımı iletiyorum. – ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info