03 Ocak 2014 Cuma Saat 09:24
Ortadoğu’daki Etnik Yapılara Yürütülen Psikolojik Savaş
Etnik yapıya sahip ülke rejimleri, etnik sorunlarla mücadele edebilmek için iki önemli strateji uygularlar. Birincisi etnik yapıları ortadan kaldırma ve azaltma, ikincisi de onları yasallaştırma ve yönetmedir. Rejimler bu stratejiyi uygularken, psikolojik savaş araçlarını topyekûn kullanırlar. Bunlar içerisinde en yaygın rejim stratejisi, istenmeyen azınlıkların sürülmesi veya toplu katliamlardır. Bir diğer bilinen yöntem ise, etnik yapıyı azaltmak için kullanılan, baskın toplumun kültürü içinde asimle ederek, daha homojen bir ulus kurmaktır. Kurdukları düzenli ordularla farklı etnik yapılardaki insanların askere alınması ve burada uygulanan askeri eğitimlerle, etnik grupların ve kişilerin tek bir ulus, bayrak altında toplanmaları, askerlerin baskın dili olan egemen ulus dilini kullanmaları sonucunu yaratmış, bu politikalar uzun vadede etnik yapılar üzerinde asimilasyona neden olmuştur.
Bir diğer olgu ise, din faktörüdür. Etnik yapılar üzerinde asimilasyon politikası yürüten İslami rejimler, ülkelerinde etnik veya Müslüman-dini azınlıklar olduğunu şiddetle reddederler. Bunun sonucu olarak da, onlara özel bir hak vermeyi düşünmezler. Bu talepleri ülke rejimini zayıflatmayı amaçlayan “emperyalist bir tuzak olarak değerlendirirler ve dini duyguları bu şekilde istismar ederler. İran, Suriye ve Türkiye gibi ulus devlet rejimleri, dini duygularla birlikte başka asimilasyon politikalarını Kürtlere karşı uygulayarak, Kürtlerin kendi kültürleriyle, kendilerini ifade etmesini psiko-şiddet yöntemleriyle engellemişlerdir.
Fas ve Cezayir’de benzeri uygulamaları, Berberi azınlıklar üzerinde gerçekleştirerek onları Araplaştırmaya çalışmaktadır.
Kürtlere Karşı Yürütülen Psikolojik Savaş
Tarih içinde Kürt halk gerçekliği, tarihsel, coğrafik, kültürel bir anlam ifade eder. Yaşanan ağır tarihsel süreç ve bunlar neticesinde ortaya çıkan tahribatlar Kürt halkının, kendi kaderini, egemenlerin eline bırakmasına, beyinlerin formatlanarak teslimiyet duygusunun benliklerde yaşanmasına neden olmuştur. Birçok nesil yürütülen psikolojik savaşların etkisiyle şekillenmişlerdir. Son yıllarda, Kürdün yaşam gerçekliği haline getirilmeye çalışılan, din hikâyeleri, melek-şeytan, cennet-cehennem vb. kavramların yanında, tehdit, teşhir, töhmet gibi kavramlar da Kürtlere karşı uygulanan ideolojik savaş kavramları haline gelmiştir. Köy kavgaları, aşiret kavgaları, kan davaları ve kadına yönelik şiddet Kürdistan’da yürütülen bu özel-psikolojik savaşın bir sonucudur.
Kendi içinde bulunduğu parçalılık, egemen sistemlerin yönelimlerine karşı irade sahibi olamama, sürekli ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesini beraberinde getirmiştir.
Dolayısıyla Kürtler tarihten bu yana hep yönetilen psikolojisini yaşamış, bu ruh haliyle egemen sitemler içinde eriyerek sistemlerin en iyi savunucuları ve koruyucuları olmuşlardır. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, “Kürt kendi düşmanına sevdalıdır. sözü bununla bağlantılıdır. Özel politikalarla yürütülen psikolojik savaş sonucu Kürt halkı kendi toplumsal değer yargılarına sahip çıkmamış ve kimliksizliği tarih boyunca bir kader olarak yaşamıştır. Kürt halkının içinde bulunduğu durum uygulanan sürgün, asimilasyon, fiziksel ve düşünsel katliam gibi özel savaş politikalarının sonucudur. Kürt doğarken öldürülmeye çalışılmış, bu aşamadan sonra egemen zihniyetlerin uyguladığı tek dil, tek millet politikalarıyla, horlanan, küçümsenen, alay edilen kendinden utanan ve kendine yabancılaşan bir konuma getirilmiştir.
Resmi ideolojiler, Kürdistan’da açtıkları yatılı okullarda, egemen kültüre sahip olan, onun diliyle konuşan ve istedikleri şekilde yön verebilen yeni bir nesil yaratmayı amaçlamışlardır. Konfüçyüs’ün : “Bir toplumu batırmak isteyenler o toplumun dilini ve kültürünü bozmakla işe başlarlar.” sözü, Kürt halkına uygulanan gerçekliği açık biçimde ifade etmektedir.
Kürtlere karşı özel savaş politikalarıyla uygulanan kültür ve kimlik katliamı gün geçtikçe Kürdün belleğinde iz bırakan bir durum haline gelmiş, psikolojik-ruhsal bozukluklara bağlı başkalaşımlar ortaya çıkmıştır. Düşünen beyinlerin dumura uğratıldığı Kürdistan gerçekliğinde, düşünmek, doğruları bulmak ve bunları ifade etmek büyük bir suç olarak görülmüş ve beyinler ele geçirilerek var olanlar baskı altında tutulmuştur.
Bugün gelinen aşamada, süper güç olarak kendisini niteleyen ABD’de, geçmişte diğer egemenlerin Kürt halkına dayattıkları politikaları güncelleyerek, sahte özgürlük vaatleriyle kendi Kürdünü yaratmayı önemli bir hedef olarak görmüştür. Bu amaçla Kürdün düşünce sistematiğini hedef alarak, kendi istemlerine göre şekillendirmiş, Ortadoğu’da ki diğer gerici güçlere karşı maşa olarak kullanmıştır. Çünkü Kürt halkına yıllardır empoze edilmeye çalışılan “egemenlere dayanmadan kendi başına başaramazsın psikolojisi, çok daha büyük güçlerin işbirlikçisi olmasına neden olmuştur. Kendi iradesine dayanarak düşünen-uygulayan değil, başkalarının düşündüklerine uyan-uygulayan konumunun ısrarlı savunucusu olmayı amaç edinmiştir. Kürdü, Kürt’ten daha iyi tanıyan egemen güçler, Kürt halkının güçlü ve güçsüz yanları tespit ederek egemenliklerini bunlar üzerinden sürdürmüşlerdir.
Karşımıza çıkan bu ölü Kürt gerçekliğini çözüp kabullenmeyen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan olmuştur. Bu çıkış, yıllardır Kürtler üzerinde sürdürülen özel savaş politikalarının kırılmasına yol açmış, böylece Kürt, PKK öncülüğünde bir dirilişi yaşamıştır.
Kürt halkına karşı yürütülen topyekûn savaşın boyutlarının her yönüyle anlaşılıp bilinmesi ve ortaya çıkan gerçeklerin topluma aktarılmasıyla yaşanan bilinçlenme, psikolojik savaşın boyutlarını-etkisini daha fazla anlaşılır hale getirmiştir. Gerçeklerin bilinmesi psikolojik savaşa karşı yöntemleri zenginleştirmiş, doğrulara dayalı bilinçlendirme politikasıyla karşı bir saldırı başlatılmıştır.
Helgurt Tolhildan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info