HABER MERKEZİ-Süper güçlerin stratejik emel ve hedefleri, kendi ekonomik çıkar ve Dünya hegemonluğuna doğru saf tutuyor. Ekonomik ve Askeri liderliğin yanı sıra ideolojik savaşlarda yürütülmektedir. Hakim kılınmak istenen yaşam biçimi, kültür ve ahlak anlayışları vardır. Radikal İslam Örgütleri’ni bu minvalde besleyip kah Rusya kah ABD’nin yanında yer tutan güçlerde mevcuttur. İnsani değerleri kendi din anlayışlarına ve çıkarlarına kurban eden, bu uğurda vahşet üstüne vahşet yaşatan bu güçler bölge insanını bezdirmiş vaziyettedir. ABD’den Rusya’ya, İran’dan İsrail’e ve Türk Devleti’nden Arap Ülkeleri’ne kadar çıkar odaklı fitili ateşlenen savaşalara gerçek çözüm modelini ise sadece bir güç sunmaktadır. Konumu, politik yaklaşımı ve projesi itibari ile bölgede barışı ve doğru yaşamı tesis edeceğini ifade eden güç PKK’dir.
Sistemsel ve Ekonomik darlanmalar ile vuku bulan kaos ve kriz durumu, ideolojik savaşlara da zemin oldu. Süper güç olarak ABD, Çin ve Rusya da ortaya çıkan bu kaos durumuna müdahil olarak, yaşanan savaşın 3. Dünya Savaşı olduğu tanımına yol açtı. Nitekim halen sürmekte olan Suriye ve Irak merkezli savaşın bu güçler nezdinde nasıl sonuçlanması gerektiği planları yazılıp çiziliyor, stratejik hedeflere doğru seyreden özellikte taktik hamleler yapıldı-yapılıyor. Yeni bir Dünya düzeninin temeline başlangıç olmaya evrilen Suriye, Yemen, Libya ve Irak iç savaşları, kimi güçlerin kendi sınırlarını koruma bahanesiyle aktif rol aldığı savaşlar olurken, kimi güçler içinde çağın liderliğinin tesis edileceği savaşlar olmaktadır. Bu minvalde geliştirilen ilişki ve iletişimler Orta Doğu’daki diğer ülkelerde birbirine temas edebiliyor ve bunun sonucunda da bu ülkeler zaten yaşanan kriz durumundan olabildiğince payını alabiliyor.
Kapitalist Çağ’ın çocukları olarak beliren bu ülkelerin ve ülke liderlerinin temel amacı da oluşacak sistemden pay kapmak, pay sahibi olmaktır. Toplumsal krizler deyim yerindeyse umurlarında değildir. Yaşanan savaşlar hiyerarşik düzleme göre alt tabakalarda bulunan kesimlere daha fazla açlık, daha fazla sefalet, daha fazla acı ve şiddet getiriyorken yine aynı hiyerarşik düzlemde üst tabakalarda yer alan kesimlere zenginlik getiriyor.
Bölgesel güçlerin kendi çıkarları odaklı sorunlara yaklaşımı da bu krizde temel rol alıyor. Mezhepsel ve fikirsel çelişkilerin tetiklenmesi sonrası kimi zaman komşuyu komşuya, kimi zamanda kardeşi kardeşe düşman kılan davranışlar içinde bulunmaktalar.
Netice İtibari ile Orta Doğu kaosunun temel nedenleri olarak beliren noktalar, elde edilen kâr’ı arttırma, fiziksel ve ruhsal bakımdan hakimiyet kurma alanları kapma-genişletmedir.
Bu bakıma PKK’nin bu denli yoldan çıkmış kesimlere karşı verdiği mücadele ahlakî ve insanî açıdan önem arzediyor, sonuç belirleyici olabiliyor.
PKK’nin 3. Yol Stratejisi
3. yol stratejisini mümkün kılan faktörler başta tarihsel kökenler ile ilişkilidir. İnsanlık tarihinin doğa ile bütünlüklü yaşamının yanı sıra bir arada yaşama kültürüne dayandırılan, bu eksende yaşamın idame ettirilmesine araç olan hem toplumsal ve hemde sistemsel bir devrim amaçlanmaktadır. Çağımızın en büyük problemleri olarak başta Kadın’ın toplum dışına itilmesi, sınıf tabakalarında dahi yer bulmayacak düzeye düşürülmesinin yanında toplumlar arası çelişki halini alan din-ırk ayrımcılığına ve de bunlarla ilintili mevcut 3. Dünya Savaşı’nda birçok analizci ve kesim tarafından ifade edildiği üzere sözüm ona temel olarak ekonomik darlanmalar, Yeni Dünya’nın yeni dizaynına oynayan 2 farklı yol stratejisinin karşısında 3. Yol olarak hayat bulabilme fırsatını doğurmuştur.
Süper güçler tarafından öne sürülen 2 strateji bölgedeki kriz ve kaos durumuna cevap olmaktan uzak olmakla birlikte, toplumsal çukurları daha da derinleştiriyor. 4 parçaya ayrılan Kürdistan halklarından, kendi arasında 22 ayrı devlete ayrılan Arap halklarına, bölgede eskiden veya yakın tarihe kadar konuşlanmış ve yaşayan halklara kadar bölgedeki insani kriz, sistemsel bir çözüm bekleyen temel sorun olmaktadır. Ulus Devlet projesi ile krize çare olmaya çalıştığı görünen güçlerin esas amacı, bölgede birbiri ile iyi ilişkilere sahip hiçbir komşu bırakmayarak ortaya çıkan yeni devletçikleri dilediğince sömürebilme hayalini kurmaktadır. Diğer taraftan 2. Çözüm yolu olarak kaosun ilk elden etkilenen ülkelerinde çözüm olarak sunulan proje ise iç sorunların sistemde temel değişikliklere gidilmeden fuzuli yenilikler ile aşılması dayatılmaktadır. Ve bu da kriz durumunun ortaya çıkış nedenlerini çözmek değil, örtbas etmeye çalışmaktır. Bu 2. Projenin hamilerine sağladığı kazanç ise 1. Projenin hamilerine sağlanacağı hayal edilen kazançtan öte değildir.
3. Yol stratejisi olarak bölgede Demokratik Konfederalizm’i hayata geçirmeye uğraşan PKK, sunduğu bu proje ile yüzyıllardır can alan birçok temel problemi çözme potansiyeli gösteriyor. Orta Doğu’da temel sorun ekonomik bağlamda geçim sıkıntısı değil, insani ve toplumsal açıdan birbirine karşı mezhepsel, etnik, dinsel ve fikirsel ayrıcalıklara ekilen nifak tohumları olmaktadır. Bu nifak tohumları salt dış güçler eliyle de ekilmemektedir. Bölgesel güçler tarafından da ekilen bu nifak tohumları, hem yine bu güçler tarafından hem de dış güçler tarafından sulanmakta, beslenmektedir. Bu bağlamda sorunun toplum içinde derinleşmesine sebebiyet veren öncü güçler Türk Faşizmi’ni temel alan Türk Devleti, mezhepsel baskıyı ve etnik köken faşizmini temel alan İran Devleti ve yine mezhepsel çelişkileri ön planda tutan Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Suriye Rejimi olmaktadır.
Dolayısıyla PKK’nin Orta Doğu’da karşı karşıya kaldığı olduğu güçlerde bunlardır. Birleşik Halklar temelli izlenen strateji sömürü düzenine son veriyorken, burjuva sınıfını temelinden sarsıyor. Bölgesel karşı duruşlar bir taraftan daha fazla kâr’ı hedefliyorken diğer tarafa daha fazla köleliği getirmeyi hedefliyor. Uluslararsı güçler de aynı temelde 3. Yola karşı durmaktadır.
İdeolojik savaş bu istikamette sürüyor. Ve bu da PKK’nin yürüttüğü savaşın temeli oluyor. Petrol ve Doğal Gaz rezervlerine hakimiyet kurmak isteyen güçlerin PKK ile olan ilişkisi de burada görünür oluyor. Orta Doğu’da Petrol ve Doğal Gaz rezervlerinin en zengin olduğu bölgeler arasında PKK’nin mücadele merkezi olarak bildiğimiz Kürdistan’da bulunmaktadır.
Mücadele Alanı Yeraltı Zenginlikleri İle Dolu
Şekil; Petrol ve Doğal Gaz Rezervlerinin En Yoğun Olduğu Bölge
Yukarıdaki görsel, Orta Doğu’da Petrol ve Doğal Gaz rezervi bakımından en zengin bölgeleri göstermektedir. Bu bakımdan PKK yürüttüğü mücadelede Uluslararası güçlerinde hedefine girmektedir. Türk Devleti, İran Rejimi, Irak Rejimi ve Suriye Rejimi bu bölgedeki rezervlerin “kendilerine PKK ve Kürt Halkına karşı verilen savaşta destek olmak” kaydıyla kullanılmasına izin vermektedir. Türk Devleti’nin Uluslararası destek olmadan PKK ile mücadele edemeyeceğini biliyor olmasından kaynaklı PKK’ye karşı yürüttüğü savaşta dış destek almadan adım bile atmamaktadır. Bunlara karşın PKK ve Kürt Halkına karşı şantaj kartı olarak kullanılan ise bu rezervlerin kendi denetimlerine alınması karşılığında Türk Devleti veya İran Devleti’ne karşı savunulacağı olmaktadır.
Bu şantajlara boyun eğmeyen PKK’nin sunduğu model ise bölgesel güçler arasında kriz ve anlaşmazlıklara neden olan tüm problemlerin tartışma yoluyla aşılmasının yanı sıra, birlik olarak halkların istek ve taleplerine cevap olmaktır. Bu sayede dürtmeler veya tahrikler ile filizlenen iç savaşlar, büyük kargaşa ortamları ortadan kaldırmak amaçlanıyor.
Sonuç
Ortadoğu merkezli 10 yıldır sürmekte olan 3. Dünya Savaşı’nın çıkış nedeni ekonomik sıkıntılar olarak görünse de, bu savaşı sadece ekonomik kriz sonucunda çıkan bir savaş olarak yorumlamak eksik kalır. Yaşanan kriz Kapitalist Modernite’nin doğası gereği “daha fazla kâr etme” hedefi ile yaptığı baskıdan kaynaklanıyor. Bu baskı, toplumu büyük oranda daraltıyor. Ancak 3. Dünya Savaşı sadece ekonomik sorunlardan kaynaklı çıkan bir savaş değildir. İnsani, toplumsal krizler, ulusal ve mezhepsel krizler de Ortadoğu’daki savaşta etkin faktörlerdir. Devletli sistem, kendi başına bir sorun olarak halen sahnede yerini alıyor.
Ağır savaşlara sahne olan başta Suriye, Irak, Libya ve Yemen de daha sonra da Türkiye ve İran’da vaziyetler oldukça karışık görüntü vermektedir. Buradaki savaşlarda pozisyon sahibi olan büyüğünden küçüğüne birçok güç var ve büyük güçler, aynı zamanda kendi ülkelerinde ve sınırlarında da kriz ve sorunlarla karşı karşıya. Başta ABD’nin çevre ülkelerinde ve kendi içinde karşılaştığı sorunlar ile Avrupa Birliği ülkelerinin de hem ABD ile hem de diğer üye ülkeler ile karşı karşıya kaldığı durumlar vardır. Bu ülkelerin yakınlarında kendileri için tehdit unsuru sayılabilecek durumlar ağırlıklı olarak ekonomik iken, iç sorunları da sağ ve sol görüşün çatıştığı sorunlardır. Rusya ve Çin gibi ülkelerin de karşı karşıya kaldığı sorunlar çevre ülkelerinden kaynaklıdır. Kapitalist Modernite’nin üst sınıfı ABD, Çin’in talip olduğu liderliği kaptırmamak uğruna herşeyi yapabilecek bir potansiyeli ortaya koyuyor.
Hegemon güç ABD’nin, hükümranlığını sürdürmek için hem ekonomik hem askeri güç bakımından lider konumda kalması şart. Bunun yanında ABD’yi güç yapan “Beyin ölümü gerçekleşti” denilen Avrupa, hükümranlığın el değiştirmesi ihtimalinin yanı sıra, el değiştirmemesi riski ikilemi içerisinde gel git yaşayıp yaşadığı krize istikrarlı bir yol haritası çizebilmiş değil. Avrupa, ihtiyaç duyduğu enerjinin büyük bir kısmını Asya ülkelerinden tedarik ediyor. ABD’nin güç kalabilmesi adına Avrupa’ya bu enerji tedarikinde yardımcı olması da hayati bir gereklilik taşıyor.
Sovyetlerin yıkılışından sonra sınırları dışındaki etkin olabilme potansiyelini kullanamayan Rusya ve geçmişin ticaret krallığı Çin, yeni denklemde sonucu kendine uygun çözme adımları atıyor. Putin ile başta Orta Doğu ülkelerinde etkinliğini arttıran Rusya ciddi bir güç oldu. 2013 yılında ilan ettiği Kuşak ve Yol Stratejisi’ne uygun olarak ekonomik gücünü arttıran Çin, attığı adımlar ile Kapitalist Modernite’nin jandarmalığına giden yolda bir hayli etkin görünüyor.
Sömürü ve talana maruz kalan bütün halkların temsiliyetini bulduğu ve PKK’nin öncülüğünü yaptığı 3. Yol stratejisi, mevcut durumda ağır saldırılarla karşı karşıya. Fakat gösterdiği direniş ile de konumunu korumayı başarmaktadır. Yaşanan kaos durumunun ne kadar uzayacağı belirsizliğini koruyor. Fakat alışılagelmiş süper güçlerin kazanacağı düşüncesi, zayıftır. Bölgede kazanma potansiyelini en güçlü ortaya koyan güç, büyük devletlerin hesaba katmadıkları halk gücüdür ve öncüsü PKK’dir.
Militan RÊHAT | Firat ALİ
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi