04 Temmuz 2013 Perşembe Saat 14:53
Rojava devrimi önemli bir aşamayı geride bırakıp kritik bir sürece girerken buradaki Kürdistan kazanımları da tasfiye amaçlı işbirlikçi-provokatif saldırılara maruz kalmaktadır. Hiç kuşku yok ki bu yönelimler yeni bir durum olmayıp koşullara göre sürekli güncellenen ve Rojava devriminin başından beri belli bir plan çerçevesinde sistematik bir şekilde geliştirilmek istenen bir tasfiye konseptidir. Bu konseptin bir ayağını İsrail’in güvenliğini siyasetinin merkezine koyan ABD-AB oluştururken diğer ayağını da bu güçlerin Ortadoğu’daki taşeronluğunu yapan Türkiye-Suudi-Katar gibi devletler oluşturmaktadır.
Bu konseptin işbirlikçi Kürt ayağında Türkiye güdümlü KDP ve onun Rojava Kürdistan’ındaki uzantıları meydana getirmektedir. KDP ve Rojava’daki uzantıları gibi işbirlikçi oluşumların bu konseptin içinde üstlendiği rol de taşeronun taşeronluğundan öte bir rol değildir. Madalyonun bir tarafından bunlar gelişirken diğer tarafında da Esad diktatörlüğünün Halep’in Kürt mahallelerindeki ŞexMaksud ve Eşrefiye’de katliam ve yüzbinlerce insanı göç ettirmeyi hedefleyen saldırıları da hiç eksik olmamaktadır.
İşbirlikçi dar aile, aşiret ve parti çıkarlarını tüm ulusal-toplumsal çıkarların üstünde tutan gerici Kürt güruhu Suriye’de yaşanan iç savaşın başından beri ısrarla bu savaşı Rojava Kürdistan’ına da taşımak istedi. Hatta KDP destekli El Parti, PartiyaAzadi, MeşhelTemo çeteleri gibi güdümlü kullanılmaya müsait işbirlikçi Kürt çevreleri Özgür Ordu çetelerinin Rojava Kürdistan’ına girmesi için çok çabaladılar. Böylece komple RojavaKürdistan’ınını çıkılması zor bir bataklığa saplanması planı gerçekleşmiş olacaktı. Bununla da Kamişlo, Efrîn, Kobanî, Dêrik ve diğer tüm Rojava şehirlerinin Şam, Halep, Hama, Humus gibi Suriye Arap şehirlerinden daha beter bir katliam ve yıkım savaşına girmesi gerçekleşecekti.
Rojava Kürdistan’ında TEV-DEM ve PYD öncülüğünde geliştirilmeye çalışılan Kürdistan Özgürlük Hareketi başından beri Kürt halkının Suriye’deki Arap içi iktidar ve rant savaşından başka bir şey olmayan iç savaşta taraf olmayı reddetti. Çünkü Suriye’de yaşanan bu savaş Kürdistan halkının savaşı değildi. Kendini Özgür Suriye Ordusu olarak tanımlayan çetelerin kendisi de başlangıç itibariyle daha önce Esad Diktatörlüğüne bağlı Suriye ordusu içerisinde yer alan üst düzey subay ve askerlerden oluşuyordu. 12 Mart 2004’te planlı bir şekilde Esad diktatörlüğü tarafından geliştirilen Kamişlo’daki Kürt katliamında bile kendisini şimdi Özgür Suriye Ordusu olarak tanımlayan ve daha önce Esad’ın ordusunda yer alan subay ve askerlerin eli de vardı. Diğer taraftan Esad’ın rejimi de onlarca yıl Arap Kemeri gibi soykırım politikaları ve Kürtlere kendi ülkelerinde yabancı insan muamelesini layık görerek yüzbinlerce RojavaKürdünü Suriye vatandaşlığından bile mahrum bırakacak kadar şoven-faşizan bir rejimdi.
Rojava Kürdistan Özgürlük Hareketi böylesi bir durumda Kürdistan halkının özgürlüğüne ve çıkarına hizmet etmeyen bu savaşta taraf olmayarak Suriye’de üçüncü bir taraf olarak ortaya çıktı. Rojava Kürt özgürlük devrimi ve kazanımları Suriye’de bataklıkta yeşeren lotus çiçeği misali böyle yeşerdi. 19 Temmuz’da Kobani’den başlayarak geliştirilen ve Kürt şehirlerini özgürleştiren Kürt özgürlük devrimiyle önemli bir düzey kazandı. Bugünde Rojava’daki tüm Kürt şehirlerinde yönetimin Kürtlerin kendi yönetiminde olma süreci Suriye’de 3. Çizgi olarak tanımlanan Rojava’daki Kürt özgürlük çizgisi üzerine inşa edildi. Bugün dost düşman herkesin saygı duymak zorunda kaldığı ve herkes tarafından Kürt halkının tarihindeki en akılcı siyaset olarak tanımlanan süreç ilmik ilmik böyle örülerek geliştirildi. Eğer ki Küresel Kapitalist güçlerin güdümündeki Türkiye destekli Özgür ordu çeteleriyle, KDP ve güdümündeki işbirlikçi Kürt çevrelerinin Rojava Kürdistan’ında siyasal çizgisi hâkim olsaydı bugün Rojava’daki Kürt kazanımlarından bahsetmek mümkün bile olamayacaktı.
Rojava Kürdistan’ında Kürdistan Özgürlük Çizgisinin kazanımlarını ve yeni bir Özgürlükçü-Demokratik halklar modelinin gelişimi hazmedilememektedir. Bunu hazmedememenin oluşturduğu tepkili panik politikasının başını Küresel, bölgesel ve hatta bazı Kürt işbirlikçi güçler de çekmektedir. Bu güçlerin siyasal çizgisinin Rojava’da yenilmesiyle koşullara göre daha önce denedikleri işbirlikçi-provokatif planlarını güncelleyerek uygulamak istedikleri görülüyor. KDP’ninHewler ve Domiz kampında askeri eğitimlerden geçirerek silahlandırdığı El Parti üyelerini gizli bir şekilde Güney Kürdistan üzerinden Rojava’ya geçirme provokasyonu ardından bizzat KDP tarafından Semalka sınır kapısının kapatılması da bu planın bir parçasıdır. Diğer yandan Efrîn’in Özgür Ordu çeteleri tarafından kuşatılması, Türk ordusu tarafından Kobani’ye girme girişimleri, Amude’de Türk devleti ile KDP’nin ortak provokasyonu ile Esad rejimine bağlı Halep’in ŞexMaksud mahallesindeki Kürtlere yönelik saldırısı bu bütünlüklü Kürt Özgürlük devrimini boğma planın parçalarıdır.
Rojava Kürdistan’ında Güney-Rojava arasındaki Semalka sınır kapısının kapatılması, Efrin ve Kobani’nin Özgür ordu çeteleri ve Türk devleti tarafından günlerdir kuşatılmasına rağmen YPG’nin görkemli direnişi bu kuşatmayı boşa çıkarmıştır. Kuşkusuz bu görkemli direnişte bedellerde ödendi büyük şehitler verildi. Ama ne olursa olsun hiçbir kuşatma Rojava’daki Kürt özgürlük devriminden ve kazanımlarından geri adım attırmaya yetmeyecektir. Rojava Devrimi mevcut durumda tüm Kürdistan’ın kaderini doğrudan etkileyecek bir varlık mücadelesine dönüşmüştür Çünkü Rojava devriminin arkasında Kürdistan halkının iradeleşen büyük örgütlü gücü ve desteği vardır. Kürt halkı bu desteğini ulusal birlik ve seferberlik ruhuyla daha da geliştirerek Rojava devrimine ve yarattığı kazanımlara daha güçlü sahip çıkmalıdır.
Mazlum Yılmaz
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info