Zilan arkadaş, eylem öncesi bir ay kadar yanımızda kaldı. Birlikte kaldığımız hemen her gün günlük diyaloglarımız oldu, sohbet ediyorduk. Benimle, kendi yaşamı hakkında çok şey paylaşmıştı. Yaşam öyküsünden alınacak çok önemli dersler vardı. Sohbetlerimizden bile Zilan arkadaşın farklı bir kişiliğe sahip olduğunu anlamak mümkündü. Yaşamı boyunca hep mücadeleci olmuştu. Haksızlıklara karşı direnmiş, amacı doğrultusunda yaşamayı esas alan bir kişilikti. Zorluklar karşısında iradeli olmayı bilen ve neye mal olursa olsun kolay pes etmeyen, amaçlarına bağlı, ideallerinde ısrarlı olan biriydi. Kendisine has bu özgün duruşunu örgüt içinde de sürdürmüştü.
Malatya İnönü Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik danışman okulunda okurken Kürt Özgürlük mücadelesi ile tanışıyor. Kısa bir tanışma sürecinden sonra Öğrenci hareketi içinde aktif çalışmaya başlıyor. Malatya merkezde öğrencilik yıllarında mücadele ile tanışması ve faaliyet yürütmesi de önemli bir durumdur. İlk kişilik şekillenmesini buradan almıştır. Aile yapısı, doğup büyüdüğü yer, sosyal çevre ve kültürel şekillenme kişiliğin şekillenmesinde belirleyici etkisi vardır. Kısacası Zilan kişiliği değerlendirdiğinde mekânla bağını iyi kurmak gerekiyor. Zilan, Malatya’ya bağlı merkez Elmalı (Mamurek köyüdür, aynı zamanda bağlı olduğu aşiretten ismini almıştır) köyünde Kürt Kızılbaş bir ailede dünyaya gelmiş. Orada büyümüştü.
Başından bir evlilik olayı da geçiyor. Toplumda klasik anlamda gerçekleşen bir evliliğin ötesinde farklı bir ilişki biçimidir. Öğrenci hareketi içinde yer aldığı dönemde, birlikte mücadele eden arkadaşlarından Amed’li bir gençle evleniyor. Sevgileri de toplumdaki bildik sevgi anlayışından çok faklıdır. Bu nedenle birbirlerine farklı bir bağlılık sözü veriyorlar. Bu sözün içeriği aşk, sevgi ve mücadele sözüdür. Bu söz ve kararlaşma düzeyi ikisi arasında neredeyse imkânsız olan bir kararlaşma oluyor. Nereden bakılsa bakılsın kendi içinde büyük çelişkiler taşıyor gibi görünen bir durumdur. Hem partide fazla tasvip edilmeyen ve hem de içinden geldiği klasik toplum yapılanmasına, inanç geleneğine fazla uymayan bir durumdur. Aile tarafı Zilan arkadaşın Sünni mezhebine mensup bir gençle evlenmesine karşı çıkıyormuş. Mücadele arkadaşları da bu ilişkiyi onaylamıyor ve karşı çıkıyorlar. Üniversite gurubundaki arkadaşları ikisinin ilişkisini öğrenince, “parti ortamında, hareketimiz içinde böyle bir duygusal ilişki olamaz, sizin bu durumunuz kabul edilemez, bundan sora hareketimizde yer alamazsınız” denilerek guruptan dıştalanıyorlar. Zilan arkadaşın evliliğinden dolayı acımasızca eleştiren, dıştalama kararında en etkin olan, en fazla tepki gösteren iki öğrenci daha sonra mücadeleye katılıyor. Günün birinde Dersim dağlarında onlarla yolları kesişecekti. Bakışlarla da olsa bu acı gerçekle yüzleşeceklerdi.
Zilan arkadaş öğrenci gurubu içinde dışlandıktan sonra, bu çelişik duruma karşı ısrarla mücadele etmeye devam ediyor. Kendisini olduğu gibi yeniden kabul ettirmek için oldukça kararlı bir duruş sergilemekten geri kalmıyor. Yaşadığı duygusal ilişkiyi arkadaşlarına kabul ettirmek için çok çaba sarf etmektedir. “Biz birbirimizi seviyoruz, bu sevgimiz mücadeleye aktif katılmamıza engel değildir” diyerek ikna etmeye çalışsa da ikna edemiyor. Eski arkadaşları Zilan arkadaşın bu duygusal ilişkisini kabul etmezler. Malatya’da gençlik çalışmalarından dıştalandıklarında zor günler yaşarlar. Mücadeleye bağlılık ve kararlılık sözünden ödün vermezler. Bu nedenle alan değiştirmeyi uygun görerek Adana’ya giderler. Orada tekrar mücadele içinde yer almanın yollarını ararlar. Kısa süre içinde Adana örgütüyle ilişki kurarak aktif çalışmalara katılırlar. Cephe faaliyetleri dediğimiz kitle örgütleme faaliyetleri içinde yer alırlar. Kısa bir süre sonra eşi ve aynı zamanda sevdiği mücadele arkadaşı yakalanır. Sorgulama, işkence ve mahkeme safhasından sonra tutuklanarak cezaevine konulur. Bu Zilan arkadaş için yeni bir dönemi ifade etmektedir. Bu ayrılıktan sonra vermiş oldukları söze bağlılığın bir gereği olarak gerilla saflarına, aktif savaş alanına gitmede tereddüt etmez. Kendi imkânlarıyla yarattığı ilişki kanallarından Dersim eyaletine ulaşır. Zilan artık bir gerilladır. Savaş alanı onun için artık yeni bir mücadele alanıdır.
Dersim alanında kaldığı süre içinde beklenmedik bir ortamda tesadüfen iki öğrenci arkadaşını görüyor. İnönü üniversitesindeki öğrencilik yıllarında, yaptığı evlilikten dolayı kendisini en fazla eleştiren ve guruptan dışlamasına karar veren iki arkadaşı ile karşılaşıyor. Onlar Zilan arkadaşın gerillaya katılacağını hiç beklemiyorlarmış ve birden karşılarında görünce çok şaşırmışlardır. Onlardan biri çok mahcup bir şekilde kafasını önüne eğerek utancını diğeri ise pişmanlık duyan bir yaklaşım içine girerek selamlaşmışlardı. Bu buluşmada Zilan arkadaş “gördüğünüz gibi buradayım, bu mücadele kimsenin tekelinde değil” diyerek geçmiş süreçte yaptıklarına ilişkin en anlamlı cevabı vermişti. İkili sohbetlerimizde bana anlattığı bu anekdot aklımda kalmıştı. Ne tesadüf ki Zilan arkadaşın şehadetinden sonra benim de bu iki arkadaşla yolumuz kesişti ve belli bir dönem aynı alanda birlikte kaldık
Zilan arkadaş ile sohbetlerimde gerillaya geldikten sonraki durumlarını da anlatarak son derece gerçekçi ve özlü yaklaşmıştı kendisine. “Önderliği dikkatle takip etmek, anlama ve gereğini yapmaya çalışıyorum” demişti. “Gerilla da fiziki olarak biraz zorlandığım doğrudur, fakat ben kendimi iyi tanıyorum, irademin güçlü olduğunu biliyorum. Bir kaç arkadaş bana, “böyle bir eylem önerimin yaşadığım fiziki zorlanmadan mı kaynaklanıyor?” diye sordular. Benim kararlılığımı böyle anlamaları ve bu temelde bir soru sormaları beni incitti, fakat yine de anlayışla sorularını cevapladım. Eğer fiziğim gerillada aktif olmama engel olsa ki hiçte öyle değil, mücadelenin onlarca çalışma alanları vardır, neden böyle düşünüyorsunuz? Birde şöyle düşünün; Önderliğe ve sürece nasıl cevap olmalıyız?” diyerek biraz sitem içeren anlamlı bir açıklık getirmişti. Konuşmasının ve anlatmak istediğinin özeti zaten son cümlesinde açıkça anlaşılmaktaydı. Yani “Önderliğe ve sürece nasıl cevap olmalıyız?” sorusunun cevabını arıyordu. Yani fiziki zorlanmayla alakası yoktu. Zilan arkadaş gülerek “belki siz de böyle düşünüyorsunuz, yani benim fiziki zorlanmamdan kaynaklı bir karar verdiğimi düşünüyorsunuz” dedi. Jehat arkadaş hemen araya girerek ve biraz da kızararak, “Hayır Heval biz böyle düşünmüyoruz, ayrıca senin fiziğin birçok arkadaşınkinden daha güçlüdür. Her hangi bir sakatlığınız da yok. Yaşadığın sıkıntıları biraz spor yaparak aşabilirsin ve kısa sürede dağa adapte olabilirsin” . Zilan arkadaş tekrar gülerek “biliyorum öyle düşünmediğinizi, ama böyle düşünenler de var” demişti. Zilan arkadaşın duygu dünyası ve düşünce dünyası çok farklıydı. Onu bu haliyle tanımayanlar ve ya bilmeyenler zaten onu anlayamazlar.
Zilan arkadaşın sorumluluk duygusu çok güçlüydü, bunu günlük yaşamda da rahatlıkla görebilirdik. Yoldaşlık ilişkilerine çok önem veriyordu. Tüm arkadaşlarla ayrı ayrı tartışarak ilgileniyordu. O, büyük yoldaşlık sevgisini hepimizle paylaşıyordu. Yumuşak tatlı gülüşüyle çevresine güven ve sevgi yayıyordu. Etrafında sürekli pozitif bir enerji saçıyordu. Bir arkadaşı moralsiz görse hemen yanına yaklaşır ve onunla mutlaka ilgilenirdi.
Daha önceden planlanan ve hazırlık yapmamız istenen Elazığ eylemi için hazırlıklarımızı tamamlamıştık. Üç defa ayrı ayrı milisle keşif yaptırmıştık. Bu eylemin zorlukları olsa da eylem yapıla bilinir gibi görünüyordu. Ayrıca Elazığ’a gidiş için bir araba, kimlik ve şehirde kalmak için yer ayarlanmıştı. Artık bu hazırlıklar temelinde pratik uygulama aşaması için planlama yapılması gerekiyordu. Bunun için köye inip gerekli ihtiyaçları giderme ve son durum için ön hazırlıklarımızı yapmamız gerekiyordu. Zilan arkadaşı da yanımıza alıp köye gitmemiz gerekiyordu. Zilan arkadaşın yanına giderek hazırlıklarımızı ve son durum hakkında bilgi verdim. “Heval Zilan bu akşam sende bizimle köye gel” dedim. “Bir eve senin için hazırlık yapmasını söylemiştik. Birlikte köye ineriz, banyo yaparsın, ihtiyaçlarını giderirsin” dedim. Ayrıca ayarladığımız ev konusunda da bilgi verdim. “Heval senin gizliliğine dikkat etmemiz gerekiyor bu nedenle sivil insanların görmemesi gerekir, onun için gideceğin evde sadece evin sahibi olan kadın kalacak” dedim. Zilan arkadaş benim anlatımlarıma karşılık olarak çok kısaca “İyi olur” diyerek cevaplamıştı.
O günkü konuşmamızda aklımda kalan en iyi özeliğinden biri olan o sevecen gülümsemesiydi. Kendine has o güzel gülümsemesi ile “parti bu erkek milletini biraz değiştirmiş, daha çok değişeceksiniz” diyerek kahkaha atı. Bu kahkahanın nedenini anlamıştım. Çünkü kaldığımız yerde gurubumuzun hepsi erkek arkadaşlardı. Kadın arkadaşlar yanımızda yoktu, temizlik vb. gibi bireysel ihtiyaçlarını karşılaması için uygun bir yerimiz yoktu. Bu nedenle Zilan arkadaşın temizlik ihtiyaçlarını karşılaması için köyde hazırlık yapmıştık. “Parti Erkek milletini değiştirmiş” sözü ile bizi kastederek imalı konuşmuştu. Yanımızda sadece bir kadın arkadaş olarak Zilan arkadaşın bulunması nedeniyle banyo gibi ihtiyaçlarını gidermesi için köyde ev ayarlamıştık. Bu ev gidip geldiğimiz köyde en kenar da bulunan, köyün biraz dışı sayılabilecek bir evdi. Yanımızda kaldığı süre içinde 3-4 defa köye birlikte inmiş ve temizlik ihtiyaçlarını gidermişti. Kendisinin banyo konusu da hiç bir istemi ve talebi olmamıştı. Biz köyden ev ayarlamıştık ve evin sahibini de uygun bir şekilde bilgilendirmiştik. Bir kadın olarak yanımızda kalmasına rağmen çok rahat bir duruşu vardı. İçten ve samimi yaklaşımı, arkadaşlarla ilişkilerinde ki candan ve sevecen tavrı içimizdeki kadın arkadaşların duruşundan çok daha farklı bir duruşun sahibiydi.
Zaman akıp gitmekteydi. Bir yandan Elazığ hedefi üzerine hazırlıklar tamamlanırken diğer yandan da alternatif hedefler üzerinde yoğunlaşmalarımız devam etmekteydi. Görevlendirdiğimiz Milisler iki merkezde daha dört askeri hedef tespit etmişlerdi, bu hedefler üzerinde ayrıntılı tartışmalar yürüttük. Yürüttüğümüz tartışmalarda akla yatkın bir sonuç ortaya çıkmamış gibi bir durum vardı. Zilan arkadaş istediği kapsamda ve tarzda bir eylem hedefi bulamadığı anlaşılıyordu. Aradan günler geçip gitmişti, eylemde gecikme yaşanmıştı. Bu arada Dersim Eyalet komutanlığından ikinci bir uyarı notu gelmişti. Hemen eylemin yapılmasını isteniyordu. Gelen notta bana da ağır eleştiriler vardı. Yaşanan gecikmeden dolayı, görevden alma ve soruşturma tehdidi vardı. Zilan arkadaş sanki notun içeriğinden haberi varmış gibi öngörülü bir tahminle bana sormuştu. “Notta olumsuz bir şey mi var?” diye sormuştu. Bende “hayır Heval olumsuz bir şey yoktur. Sadece eylemi bir an önce yapmamız isteniyor” diyerek bana ilişkin eleştirileri kendisine yansıtmadım. Eylemin bir an önce yapılmasına ilişkin gelen eyalet notuna Zilan arkadaşın yaklaşımı soğukkanlı olmuştu. Gecikme olmuştu ama aceleye gelecek bir eylem de değildi. “Evet, arkadaşlar haklı ama ben güçlü ve etkili bir eylem yapmak istiyorum” diyerek hem eleştirilere bir cevap ve hem de istediği türden bir eylem hedefinin henüz tespit edilmediğini belirtmişti.
Zilan arkadaşın kafasındaki büyük eylem için istenilen hedef belirleme ve bu hedefin keşif çalışmaları henüz sonuç vermemişti. Zaman daralmaktaydı, eyaletten eleştiri ve uyarı notu ile daha da daralmaktaydık. İyice sıkışmıştık. Bir an önce sonuca gitmemiz gerekiyordu. Milislere bu konuda görev vermiştim. Bilgi almak için akşam saatlerinde yine köye gittim. Yeni hedeflerin keşfi yapılıp yapılmadığını öğrenecektim. Görevlendirdiğimiz Milisleri gördüm. Yeni bir hedef belirlemişlerdi. O arada kaldığımız eve diğer köylülerde geldi, birlikte sohbet ediyorduk. Bir dostumuz “nedir bu askerlerden çektiğimiz, her gün hakaret ediyorlar bize” dedi. “Bugün Dersim şehir merkezindeki meydan da geçiyordum, askerlerin hakaretine maruz kaldım, meğer bayrak töreni yapıyorlarmış (…)”. Dostumuzun törene ilişkin konuşması hemen ilgimi çekmişti. Merakımı gidermek için kendisine sorular sordum. Bu törenin detaylarını öğrenmek istiyordum. Dostumuz benim merakımın ve maksadımın farkında olmadan sorularımı cevaplıyordu. “Heval haftada iki kere bayrak kaldırma ve indirme töreni düzenleyerek varlıklarını gözümüze tıkıyorlar”. Karşılıklı soru cevap şeklinde diyaloglarımızı sürdürdük. “Kaç asker geliyor” (…) “Heval kırk asker törene geliyor, biri nöbetçi oluyor diğerleri törene giriyorlar” O an, aradığımız hedefi şimdi bulduk dedim kendime. İçimden gelen bir düşünce ile bu bilgiye odaklandım. Çok genel konuşmuştuk. Daha fazla detaylı bilgi edinmek için evin başka odasına geçerek milisten bu hedef üzerine daha ayrıntılı bilgi aldım. Aldığım bilgiler doğrultusunda kafamda bir plan oluşmuştu bile. Daha fazla köyde kalmadan akşam erken dağdaki noktaya döndük.
Noktaya ulaştığımızda arkadaşlar çoktan uyumuştu. Zilan arkadaş ise uyanıktı. Nöbetçi arkadaşın yanında beklemişti. Zilan arkadaş, “Heval, köyden erken döndünüz bir şey mi oldu?” diye sordu. “Hayır, olumsuz bir şey yok, tam tersine olumlu olabilecek bir haberim var sana. Gökyüzünde asılı duran Ay ışığı ortalığı aydınlatmaktaydı. Olumlu sayıla bilecek haberi alınca hemen yerinden kalkıp gelip yanıma oturdu. Benimle köye gelen Arkadaşlar uyumaya gittiler. Bende nöbetçi arkadaşa “Heval biraz yukarda nöbet tut” diyerek yanımızdan uzaklaştırdım. Gizlilik gereği Zilan arkadaşla yalnız konuşmam daha doğru olacaktı. “Heval Zilan Dersim şehir merkezde şöyle bir hedef varmış” dedim. Edindiğim bilgileri ayrıntılarıyla kendisiyle paylaştım. Hiç sözümü kesmeden sonuna kadar beni dinledi. Benim konuşmam bittikten sonra “ve işte istediğim eylem hedefi budur” dedi ve ekledi “Dersim’in merkezinde evet” diye söylendi. “Hemen hazırlıklara başlayın” diyerek bu eylem hedefini onaylamıştı.
Ben ha bire Eyalet Karargâhını oyalamaya çalışıyordum. Çeşitli gerekçeler gösteriyordum. Eylem hedefini daha önceden karargâh belirlemişti. Ama biz eylem hedefinde değişiklik yapmıştık. Bu değişiklikten karargâhı haberdar etmemiştim. Hemen eylem için hazırlıklara başladık. Bizim kaldığımız yer Dersim merkezine on beş kilometre uzaklıktaydı.
Şehre gidiş için zor bela bir araba ayarladık. Gidiş gelişler çok riskliydi. Çünkü bulunduğumuz yerden kent merkezinin girişine kadar beş arama noktası vardı. Yolun bir bölümü ise yaya yürünerek gidilecekti. Ayarladığımız arabanın şoförü korkuyordu, onun için bir kadın milis de görevlendirdik birlikte gönderdik. Kadın milisin görevi Zilan arkadaşı kalacağı eve kadar götürecekti.
Zilan arkadaş eylem öncesi dönemde bir ay yanımızda kaldı. Büyük tarihi eyleme son iki gün kalana kadar çekim yapmayı kayda almayı, belgelemeyi akıl edememiştik. Son iki gün çevre köylerin hepsini dolaştık, fotoğraf makinesi bulduk fakat kamara bulamadık. Çok sayıda resim çektik, fakat görüntülü çekim yapamadık. Her ne kadar Zilan arkadaş “resim yeterlidir, çekim için kamaraya gerek yok” dediyse de bizim bir eksikliğimiz olarak kabul etmemiz gerekiyor. Zaten tüm aramalara rağmen kamera temin edemedik. Yılmaz arkadaş kamera temini için en riskli köylere kadar gitti, olanlar ya bozulmuş ya da metropol’e gidenler kendileriyle götürmüşlerdi cevabını alıyordu. O yıllarda kamera fazla ihtiyaç duyulmayan pahalı bir aletti ve bu nedenle nadir bulunuyordu. Eylem için son hazırlıklarımızı kameraya alamadık ama hafızamıza kaydettik.
Tarihi eylem için beklenen gün gelmişti. Jehat arkadaş çok büyük bir özenle intihar yeleğini hazırlamıştı. Patlayıcı hazırlıklarını Zilan arkadaşa ayrıntılı bir şekilde anlatıyordu. Zilan arkadaş “eğer patlamazsa iki elim yakanda olur Heval Jehat” diyerek her ihtimali hesaba katarak mutlaka başarılı olmasını istiyordu. Jehat arkadaş “defalarca kontrol etim, hiç kaygın olmasın, ayrıca parça tesirli el bombası da yanında olacak, olmazsa el bombasını patlatırsın” demesi üzerine, “Sana güveniyorum Heval. Çalışmanı ne kadar titizlikle yaptığını ve patlayıcıyı dikkatle hazırladığını gördüm” diyerek Jehat arkadaşı olumladı. Zilan arkadaş yanında bulundurduğu defterini ve mektuplarını getirip bana verdi eylem öncesi geride bırakacağı mektupları özenle hazırlamıştı. Mektupların içerdiği mesajlar bilgece hazırlanmıştı. Mektuplarını ve defterine yazdıklarını bana defalarca okumuştu. Üzerinde konuşup tartışmıştık. Mektupların da zaman zaman değişiklik yapıyor ve tekrar yeniden yazıyordu. Bizler kamera bulup o anları, çekemedik ama Zilan arkadaş yazdıkları ve geride bıraktığı mektuplarla tarihe bir not düşmüştü. Tam bir manifesto niteliğinde mektuplar bıraktı geride. Eylemini, amaçlarını, hedeflerini, duygularını, özlemlerini, halka ve önderliğe bağlılığını dile getirmişti. Zilan’ı en iyi bir şekilde yine Zilan’ın kendisi anlatmıştır.
Eylem alanına gitmek için yanımızdan ayrılmanın vakti gelip çatmıştı. Dağda ki birliktenliğimizin son anlarını geçiriyorduk. Heval Zilan cebinden küçük bir taş kolye çıkardı ve “al bu sana hediyem olsun” dedi. Bu bir veda anıydı artık. Teşekkür ederek hediyesini aldım. Yola çıkmamız gerekiyordu; fazla konuşmadık, sadece bakıştık, bakışlar da çok şey anlatır dedikleri bir anı yaşadık. Daha fazla zaman kaybetmeden harekete geçmemiz gerekiyordu. Kelimelerin tükendiği ve sözün bittiği noktaya gelmiştik. En iyi söz ve en iyi kararın yerini fedaice gerçekleştirilecek bir eylem alacaktı. Pratiğin dili bizzat eylemin kendisi olacaktı. Gecenin karanlığı çökmeden önce köye doğru yola çıktık.
Alaca karanlıkta milislerle buluşacağımız eve girdik. Her şey hazırdı, Zilan arkadaş evin boş odasına gidip sivil elbiseleri giyindi, intihar yeleği üzerine kazak onun üzerine de hamile elbisesi giymişti. Onu götürecek Şoför acele ediyordu, ikide bir “Heval daha geç olmadan gidelim, geç kalırsak tehlikeli olur” deyip duruyordu. Zilan arkadaş hazırlıklarını yapıp odadan çıktı ve “ben hazırım Heval hadi vedalaşalım” dedi. Hepimize tek tek sarıldı, “arkadaşlara iyi bak serkeftın (başarılar)” diyerek arabaya bindi. Zamanın durduğu, boğazın düğümlendiği andı, benim için vedalaşmanın en zor anıydı.
Ben kadın milisi son bir kez daha uyararak “ne olursa olsun arkadaşı sağlam ulaştıracaksın” diyerek sıkıca tembihledim. “Merak etme Heval sağlam ulaştırıp haber göndereceğim”. Zilan arkadaşı götüren araba bizden uzaklaşarak gözden kayboldu. Bu zorlu ayrılıktan sonra bizler daha fazla beklemeden hemen köyden ayrıldık. Ama asıl heyecan yeni başlamıştı. Huzursuz bir bekleyiş içine girdik. Kafamızda onca soru ile düşünceye dalıp olabilecekleri hesaplama çalışıyorduk. Hava kurşun gibi ağırlaşmıştı. Zaman geçmek nedir bilmiyordu. Zilan arkdaşın Dersim şehir merkezine olan yolculuğunu merak edip durduk. Geceyi beklemenin dışında yapılacak başka da bir şey yoktu.
Sağlam ulaşıp ulaşmadıklarını öğrenmek için bir randevu yeri belirlemiştik. Bilgi alıncaya kadar rahat edemeyecektik. O günü zor akşam ettik. Randevu vaktini iple çekiyorduk. Haberi getirecek haberci için randevu yerine gittik. Akşam dokuzda haberci geldi. Nihayet çabalarımız ve planlarımız sonuç vermiş arkadaş Dersim merkezine sağlam ulaşmıştı. Gelen haberci olaydan haberi yoktu. Kadın milis ile anlaşmamız gereği sağlam ulaşması halinde bize bir haberci gönderecekti. Gelen haberci neden acil geldiğinin farkında değildi. Milisin gelişinden sağlam ulaştığını anlayacaktık. Yanımıza gelen Milis, “Heval siz beni acil çağırmışsınız ne oldu yaralımı var” diye sormuştu. Olayların farkında olmadığı için acil gelişini anlayamamıştı. Kendisine bir şey fark ettirmeden onula konuşup bir görev vererek geri gönderdik.
İki gün sonra eylem yapılacaktı. Planlama öyle yapılmıştı. Bir gün sonra biz işlerimizi planladığımız köye uğrayıp oradan da başka bir köye gittik. Herhangi bir haber olup olmadığını öğrenmek için ayak üzerinde uğramıştık. Milisimizi gördük bir haber olup olmadığını sorduk. Herhangi bir şey olmayınca oradan ayrıldık. Geri noktamıza giderken tekrar uğrayacağımızı kendisine söylemiştim.
Biz köyden ayrılırken Zilan arkadaşı gönderdiğimiz evin sahibi köye geliyor ve bizimle acil görüşmek istediğini söylüyor. Milis bu acil durum karşısında gelen ev sahibini teskin ederek “Otur, biraz bekle arkadaşlar bu gece tekrar gelecekler” diyor. Yeniden köye geldiğimizde zaman gece yarısı olmuştu. Milis bizi dışarda karşıladı. “Heval filan kişi gelmiş acil sizinle konuşmak istiyor”. “Çağır dışarı gelsin konuşalım” dedikten sonra evin arkasına gittik. Bizi görmeye acil gelen kişiye “hayırdır ne oldu”, “Heval sizin gönderdiğiniz arkadaş bizim evden çıkıp gitmiş” dedi. Bende şaşkın bir şekilde “nereye gitmiş, sen neredeydin, sana evde kalacaksın demiştim, neden sahip çıkmadın”, “Heval bütün suç benim, arkadaşı yalnız bıraktım”. Evin sahibi kendini suçlu hissediyordu. “Heval bizim evde biraz rahatsızlık çıktı, bizimkiler (eşi ve kızını kastederek) Zilan arkadaşa kuşkuyla yaklaşıyorlar. Zilan arkadaşın hamile görüntüsü için, eğer bu arkadaş ise nasıl hamile oluyor” demişlerdi. “Bende eşime ve kızıma sert çıkarak, bu iş sizi ilgilendirmez, dikkat edin kimse görmesin, siz arkadaşların işine karışmayın” dedim. Zilan arkadaş patlayıcıyı üzerinde taşıması için karnına bağlamıştı ve bu da kendisine hamile kadın görüntüsü vermişti. Bu nedenle evin hanımı ve kızı rahatsızlıklarını ifade etmişler, bu rahatsızlıklarını beli ederek Zilan arkadaşa da bazı sorular sormuşlardı. Zilan Arkadaş da “ben gidiyorum” demiş. “Nereye gidiyorsun” diye sormuşlar, o da “ben okul arkadaşıma gidiyorum” demiş.
Ev sahibine çok kızmıştım ve sert çıkıştım. “Sen dua etki arkadaşın başına bir şey gelmesin. Yarın sabah eve gidiyorsun, evdekileri tembih ediyorsun, hiç kimseye bir şey söylemesinler, ben seni çağırana kadar sende evde kalacaksın anladın mı?” diyerek tepki göstermiştim. Ev sahibi “tamam Heval anladım” dediyse de o da ürkmüştü. Çünkü bu durum beklenmedik bir durumdu. Oradan ayrılarak başka bir evde bizi bekleyen üç milisin yanına gittim. Kendileriyle konuşup tartıştık. Kendilerine görev verdim şehre gönderecektim. “Yarın şehre gideceksiniz akşama kadar şehirde kalıp ne olup bitiğinden bizi haberdar edeceksiniz”. “Yarın akşam tekrar köye gelip görüşürüz” dedikten sonra iyi geceler dileyerek kendileriyle vedalaştık.
Zilan arkadaş ile sohbetlerimiz de birçok konuyu konuşmuştuk. Dersim’de hemşire bir arkadaşının olduğunu daha önceki sohbetlerimizden birinde bana anlatmıştı. Okul arkadaşının evinde daha güvenlikli olacağını düşünmüş olacak ki oraya gidiyor. Hemşire Arkadaşı Zilan arkadaşın gerillaya katıldığından elbetteki haberi yoktur. Zilan’ın Dersim’e neden geldiğini sorgulamaksızın eve alıyor. Zilan arkadaş normal bir misafir gibi, arkadaşını ziyaretine gelmiş gibi yapıyor. Arkadaşı hiç beklenmedik bu misafirin hamile halini görünce sorular da soruyor. Özelikle de hamile görüntüsünü görünce, merakını gidermek için sorduğu soruya; Zilan arkadaş da evlendiğini ve hamile olduğunu söyleyerek hemşire arkadaşının merakını gidermeye çalışıyor. Hamile görüntüsü olunca kimsenin fazla dikkatini çekmiyor. İntihar yeleği vücuduna bağlı şekilde hiç çıkarmadan üzerinde taşıyordu. Bunu gizlemek için de üzerine bol gelen bir kadın elbisesi giydiğinden dolayı hamile görüntüsü veriyor. Patlayıcıları üzerine bağlamış bir şekilde evde kalmasını ancak bu şekilde gizleyebilmişti.
Bizim endişeli bekleyişimiz devam etmekteydi, arkadaştan herhangi bir haber almadan sadece bekliyoruz. Kararlaştırdığımız tarihte eylem olacaktı ama o günü eylem günü eylem olmadı. Olup bitene anlam verememiştim bunun bir nedeni olmalıydı. Mutlaka bir aksilik olmuştur düşüncesine kapıldım. Eylemin olması gereken günün akşam tekrar köye gittik, sorup soruşturduk ama hiç bir haber yoktu. O bayrak töreninden çok rahatsız olan ve meydanda yürürken hakarete uğrayan milise sordum. Merakımı kendisine çaktırmadan sorular sorup işin özünü anlamaya çalışıyordum. “Bayrak törenini izledin mi ?” diye sordum. Benim hangi amaçla sorduğumu bilmeden cevaplıyordu. “Hayır, izlemedim, ben zaten bayrak töreninden nefret ediyorum, zaten bugün tören yoktu”, dedi. Neden eylemin olmadığını anlamış oldum demek ki tören olmamıştı. “Niye tören yoktu”. “Çarşamba günü tatil olduğundan dolayı bayrağı Çarşamba günü kaldırmışlar bu nedenle tören olmadı” deyince endişelerimin yersiz olduğunu anlayarak çok rahatladım.
Bizim bayram tatilinden haberimiz yoktu. Çok önemli bir eylem planlıyoruz ama demek ki hesaba katmadığımız durumlarda olmuştu. Bu da bizim eksikliğimizdi. Eylem Cuma günü yapılacaktı fakat her hangi bir olumsuzluktan dolayı eylem yapılamazsa Pazar günü yapılacaktı. Onun için Pazar gününü büyük bir sabırsızlıkla bekledik. Arazide yüksek bir tepeye çıktık. Dersim şehir merkezi uzaktan bize görünüyordu. Öğrendiğimiz kadarıyla Saat on sekizde (18) tören yapılıyormuş. Çıktığımız yüksek tepelikten Dersim’i gözlemekteydik. Saat on yediden sonra gözümüz hep Dersim merkezinin üzerindeydi. Saat on sekize bir kaç dakika kala Şehir merkezden gri bir duman yükseldi. Patlamanın sesini duymadık sadece yükselen dumanı gördük. Kısa bir süre sonra iki helikopter şehre doğru gitti, biz de kendimize “herhalde eylem oldu” dedik. Bulunduğumuz ormanlık alandan kendimizi yavaş yavaş bırakıp köyün yakınına ulaştık. Sabırsızlıkla karanlığın çökmesini bekledik. Bizim için zaman adeta durmuştu, her nedense zaman bir türlü geçmiyordu. Karanlık tam çökünce kimsenin göremeyeceği bir şekilde köye girdik. Eylem için örgütlediğimiz dört milisten ikisi köye gelmişti. Bizi görüp karşıladılar, heyecanlı durumları her hallerinden belliydi. “Heval, Heval merkezde büyük bir patlama oldu. Bayrak töreni sırasında büyük bir patlama oldu, çok sayıda asker öldü” dedi.
Zilan arkadaşın gerçekleştirdiği eylem bir saat sonra tüm basında gündem olmuştu. İki milisimiz şehirden çıkamamışlardı, çünkü eylemden kısa bir süre sonra şehre giriş çıkış yasağı konulmuştu. Bir gün sonra ancak şehirden çıkabilen o milislerimizle görüştük. Bu milisler gördüklerini ve duyduklarını kapsamlıca bize anlattığında, sevinç ile hüznü iç içe yaşamıştım. Milislerden K… “Heval gözümle gördüm, biraz şişman bir kadın askerlerin üzerine bir eli havada bağırarak yürüdü. Askerler başına toplandılar ve kadını yere yıktılar, işte o anda kıyamet koptu. Büyük bir patlama sesiyle bende sırt üstü yere düştüm, toz dumandan dolayı hiç bir şey görülmüyordu. Kendimi kontrol ettim ellerimle yokladım inanamadım bana bir şey olmamıştı yani sağlamdım. Birçok dükkânın camları kırılmıştı. Ben yerden ayağa kalkıp etrafıma baktığımda insanlar sağa sola kaçışıyordu. Meydana baktım ki ne göreyim tören alanı parçalanmış asker cenazeleri ve yaralı askerlerle doluydu. Askerlerin çığlıkları ortalığı inletiyordu. Bende panik içinde ne yapacağımı şaşırmıştım. O anın karmaşası içinde büyük bir korkuya kapıldım ve hemen oradan kaçarak alandan uzaklaştım. Koşmaktan nefes nefese kalmıştım. Doğruca ablamın evine gittim”… Ablam beni görünce korkup dizine vurarak “vıyş sana ne oldu”. Ablama sakinleştirmeye çalıştım. “Bana bir şey olmadı, şehirde çok şiddetli bir patlama oldu”. “Yaralı mısın”, “hayır” “sapsarı kesilmişsin üstün başın dağılmış” dedi. Ablasıyla konuşurken milis “O an birden jetonum düştü”. “Kaç gündür her gün şehre neden gönderildiğimizi şimdi yeni anladım Heval, neden bize daha önce söylemedin eylem olacağını”. Diğer Milis A. “Bize söylemesi gerekli olsaydı yoldaş söylerdi, ben eylem yapılacağını tahmin etmiştim fakat böyle bir eylemi hiç beklemezdim. Heval adamlar çok korkmuş” diyerek gördüklerini ve duyduklarını anlatmışlardı.
Birbirine benzer çok anlatım vardı. Zilan arkadaş, tören yerinin yan tarafında telefon kulübesinden telefon açıyor ve telefonun ahizesini açık bırakarak, telefon kulübesinden çıkıyor. Askerler tören hazırlığı yapıyorlarmış. Tam da bu esnada Zilan arkadaş slogan atarak askerlerin üzerine yürüyor. Subay, Zilan arkadaşa bağırarak “tören sahasından dışarı çık” diye bağırıyor. Uyarıya aldırmadan askerlerin üzerlerine yürümeye devam ediyor. Zilan’ın geldiğini gören subay, Zilan arkadaşı tutup sahanın dışına doğru çekmeye çalışıyor, fakat gücü yetmiyor. Zilan arkadaş Subayı da birlikte sürüklüyor. Bunu gören askerler müdahale için Zilan arkadaşın başına toplanıyorlar. Tam o sırada üzerinde taşıdığı patlayıcıyı ateşliyor ve şiddetli bir patlama meydana geliyor. Törene katılan Kırk askerden, bir nöbetçi asker dışında, yarısına yakını orda ölüyor, kalanı da yaralanıyor. Eylemin yankıları sarsıcı olmuştu.
Eylem sonrası şoku atlatan düşman, Zilan arkadaşın evinde kaldığı okul arkadaşını ve ailesini yakalayıp insanlık dışı muameleye tabi tuttular. Oysa onların hiç bir şeyden haberi olmamıştı. Sadece Zilan arkadaşı misafir etmiştiler. Kelimenin tam anlamıyla o aileyi mahvettiler. Gerçek şu ki Zilan arkadaşın ilk gittiği evin huzursuzluğundan kaynaklı mı o arkadaşına gitmişti yoksa okul arkadaşını görmek istediği için mi oraya gittiğini bilmiyorum. Çünkü Zilan arkadaşın eylemiyle hiç bir alakaları olmamıştı. Okul arkadaşı ve ailesinin hiç bir bilgileri yoktu. Zilan arkadaşı misafir etikleri için başına getirilmeyen şey bırakılmadı. O ailenin başına gelenlerden hep kendimi sorumlu tuttum ve suçlu gördüm. Zilan arkadaşın kalacağı evi daha iyi örgütleseydim belki de o ailenin başına bunlar gelmezdi. Çünkü eyleme katkı sağlayan hiç kimse yakalanmadı. Yardımcı olan hiç kimse yakalanmadı ve deşifre olmadı. İlgisi olmayan bir ailenin zarar görmesine vicdanen beni rahatsız etmişti.
Zilan arkadaşının eylemini ve birlikte kaldığımız yaklaşık bir ayılık sürede yaşadıklarımızı yazarken o anları tekrar yaşadım. Yazmak istedim, fakat bunu yazabildiğimi söyleyemiyorum. Aslında yeterince anlatamamanın ezikliğini hissediyorum.
Eylem sonrası gelişen bazı durumlar da oldukça öğreticiydi. Zilan arkadaşı eyalet karargâhından benim yanıma getiren iki yönetici, Zilan arkadaşın eylem yaptığını radyodan duymuşlardı. Yanıma ilk geldiklerinde Zilan arkadaş hakkında olumsuz konuşmuşlardı. Bu konuşmayı Zilan arkadaş da fark etmişti ve moralimi bozmamamı söylemişti. Sözde parti yöneticileriydi. Kendilerini partili olarak görmüşlerdi. Zilan arkadaşı ise sorunlu bir kişilik olarak bana tanıtmışlardı. Tarih kimin ne olduğuna tanıklık ediyordu. Zilan arkadaşın eylemi karşısında ne kadar küçük olduklarını fark etmiş olacaklar ki o iki yönetici eylemi radyodan duyduktan sonra içimizden kaçtılar.
Zilan arkadaş eyleme giderken, kendisinin kalabileceği bir ev ayarlamıştık. Şehir merkezinde örgütlediğimiz evin sahibi ve ailesi yanımıza gelerek bizlerden defalarca özür dilediler. Zilan arkadaş o eve hamile görünümlü bir şekilde gitmişti. Evin kadını ve kızı eylemden haberleri olmadığı için huzursuz olmuşlar ve sıcak yaklaşmamışlardı. Daha sonra Zilan arkadaş o evden ayrılarak eski okul arkadaşının evine gitmişti. Eylemi yapan kişinin, kendi evine gelen hamile görünümlü kadın olduğunu öğrenince kendi olumsuz yaklaşımlarımdan büyük pişmanlık duydular. Evin Kadını üzüntüden ağır hastalık geçirdi. Kendisini bir türlü af edemiyordu. “Ben o güzel insan için nasıl öyle olumsuz düşündüm” diyerek kendisini kahrediyordu. “Heval bana bomba bağlayın patlatın” diyerek kendisini af ettirmek istiyordu. Dört yıl sonra o kadının öldüğünü duyduğumda üzüldüm. Çok değerli bir insan ve sağlam bir taraftarımızdı.
Zilan arkadaşın eyleminden sonra aynı yılın kışında Zilan arkadaşın üniversiteden arkadaşı olan iki arkadaşla birlikte kaldım. Kış boyunca birlikte kaldık. Bu arkadaşların Zilan arkadaşın evliliğine ilişkin yaptıkları eleştirilerin detaylarını anlattılar. Aynı konuyu Zilan arkadaşta bana anlatmıştı. Bir kez de bu arkadaşlardan dinlemiştim. Zilan arkadaşı Dersim dağlarında birden bire karşılarında görünce “çok şaşırdıklarını ve hiç beklemediklerini” belirtmişlerdi. Karşılaştıkları anı şöyle dillendirmişlerdi. Bu arkadaşlardan biri “Zilan arkadaşı karşımda görünce çok utandım. Bakışlarımı kaçırmaya çalıştım ve kafamı önüme eğdim. Beni görmesini istemiyordum…”. Diğer arkadaşta “hiç beklemediğim bir andı. Zilan arkadaşın katılacağına ihtimal vermemiştim. Çünkü evlenmişti ve onu guruptan dışlamıştık. Gerillaya geleceğini beklemiyordum. Karşılaştığım an bende çok utandım. Onu tanımamazlıktan geldim. Bu nedenle beni tanımaması için geçiştirdim. Ama Zilan arkadaş beni tanıdı ve bana hitaben, “gördüğünüz gibi bu parti kimsenin babasının malı değil, isteyen gelip katılır” dediğinde kafamı önüme eğmenin dışında bir şey yapamadım” diyerek yaşadıklarını bana özetlemişlerdi. Zilan arkadaşın eyleminden çok etkilenmişlerdi. Bu nedenle üniversite döneminden yaptıklarından dolayı çok hayıflanmışlardı. Bu iki arkadaş daha sonraki süreçlerde şehit düştüler.
Zilan arkadaşın eylemi kimsenin beklemediği türden etkiler yaratmıştır. Parti hareketimiz açısından sembol olmuş ve emredici bir devrimci çıkışa yol açmıştır. PKK militanlığının gelmiş olduğu en üst düzeyi ifade etmektedir. Önderlik Zilan arkadaş için “beni en iyi anlayan Zilan’dır” değerlendirmesinde bulunmuş ve “benim için esas alınması gereken bir komutandır”demiştir. Daha sonraki değerlendirmelerde ise Zilan arkadaş tanrıça katında algılanacak ve yorumlanacaktır. Tanrıça kültün günümüzdeki tamsilcisi olarak Kürt özgürlük mücadesinde yaşam bulacaktır. Eylemin zamanlaması, taktiksel çıkışı, taşıdığı anlam dikkate alındığında Zilan arkadaşın kişiliği ve gerçekleştirdiği eylem kendi koşulları içinde ufkumuzun ötesinde anlamlar içermektedir. Bir dönemi kapatmış ve yeni bir dönemi başlatmıştır. Fedai tarzının öncülüğünü yapmış, PKK militanlığı ölçülerinde çıtayı en üst noktaya çıkarmıştır.
Eylemin Dersim eyaletinde gerçekleşmiş olması da oldukça anlamlıdır. Soykırıma uğramış alevi kitlesinin içinde alevi bir devrimci kadın tarafından bu eylemin yapılmış olması Türk devletine verilmiş tarihi önemde bir cevaptır.
Genel etkileri çok çarpıcı olmuştur. Türk devletinin beklemediği bu eylem tarzı kendilerini şoke etmiştir. Fütursüzce yürütülen şiddetle sonuç almaya çalışan devlete, bu türden fedai eylem tarzı ile kaşılık verilmiştir, savaşın seyrini değiştirmiştir. Zilan arkadaşın eylemi Türk devletini sarsmıştır. Şiddetle PKK hareketinin bitirilmeyeceğini ve gerektiğinde fedaice direnileceğinin ispatı olmuştur.
Zilan arkadaşın kısa devrimcilik yaşamı tarihi derslerle doludur. Geride bırktığı mektuplarında, kişiliği ve eylemi hakkında, yaşadığı duygu yoğunluğu bakımından son derece öğretici olmuştur. Bu eylem biçimini ilk duyduğumda “neden bu eylem biçimine ihtiyaç duyuluyor” şeklinde bir soru ile anlamak istemiştim. Bu eylemin hazırlık aşamasında yer alacağımı ve eylemi yapacak arkadaşla birlikte kalıp anılarına ortak olacağımı nerden bilebilirdim ki? Zilan arkadaşı yeterince anlatamamın ezikliğini yıllarca hep yaşadım ve halen de yaşamaktayım. Tarihe mal olmuş bir kişiliğin yaşamından kısa bir kesitine tanık oldum. Eylem öncesi süreçte yaşadıklarımızı arkadaş yapımızla paylaşmak istedim. Anısı önünde bir kez daha saygı ile eğiliyorum, ruhu şad olsun.
Rauf KARAKOÇAN