Bir yılı aşkın süredir dünyanın her yerinde Önder APO’nun özgürlüğü için küresel bir kampanya yürütülüyor. Kürt halkı ve dostları Uzak Asya’dan Latin Amerika’ya Afrika’da Avrupa’ya her yerde hem Önder APO’nun özgürlüğü için hem eylem etkinlikler düzenliyor hem de yaratmış olduğu düşünsel külliyatı tartışıyor. Dünyanın her yerinde kitap okuma etkinlikleri ile Önder APO’nun düşünceleri tartışılıyor. Nobel ödüllü bilim insanları ve adlarını saymakla bitiremeyeceğimiz vicdanlı birçok aydın bu kampanyaya destek sunuyor ve Önder APO’nun düşüncelerinin öneminin altını çiziyor. Bu kampanya ile birlikte Kürt halkı gencinden yaşlısına direniyor ve artık Önderleri ile özgürce buluşmalarının zamanın geldiğini haykırıyor. Bu direniş o denli etkili oldu ki neredeyse iki aya yakın bir zamandır Bahçeli başta olmak üzere faşist şefler bile Önder APO’nun çözüm gücüne ihtiyaç duyduklarını ifade etmek zorunda kaldı. Siyasal olarak bu sürecin neye evirileceği, nelerin amaçlandığı başka bir konu. Buna paralel olarak Türkiye’de herkes Önder APO’yu tartışıyor. Düzeyli anlama çabalarının yanında zihinsel zayıflıklarını gösteren ezbere laflarda hava da uçuşuyor.
Biz ise bu dönemde Önder APO’nun son olarak yaptığı görüşmede ifade ettiği Marx’ın çabalarına ilişkin yaşadığı yoğunlaşmayı belirten bir cümlesi üzerine Mücahit Bilici’nin 29 Kasım günü yazdığı bir yazıdan bahsetmek istiyoruz. Çünkü “Abdullah Öcalan, Marx’tan ne istiyorsun kardeşim?” başlıklı yazı ibretlik bir ruh halini gösteriyor. TC’nin özel savaşı doğrultusunda soldan ya da sağdan hakaret eden, küçük gören safsatalara alışığız kuşkusuz. Fakat bu yazı cehalettin hele de eğitilmiş cehalettin insanı gerçekten ne hale düşürebileceğini gösteriyor. Mücahit Bilici, Silvanlı bir Kürt. Önce İstanbul’da sonrada ABD’de de sosyoloji okumuş. Birkaç kitap yazmış ve Türk basınında çokça boy göstermiş Kürt bir sosyolog. İslami referansları var. Evet, yani Mücahit içinde olduğu düşünsel çukuru fark edebilecek durumda değil artık. Çünkü başı arşa değdi, değecek. Hem batının bilimini hem de doğunun dinini temsil ediyor kendi şahsında. Artık her şeyi konuşabilir. Öyle olmasa Önder APO’ya yönelik şu cümleleri kurabilir miydi? “Ama sen Marx değilsin. Bir filozof değilsin. Bu çocukça ezikliği bırak Allah aşkına.”
İnsanlara sen felsefe yapabilirsen dur sen de siyaset yapabilirsin diyebilecek gücü olduğunu sanıyor. İlahi bir güçle kimin ne yapabileceğine ne yaptığına karar veriyor Mücahit. Ne de olsa kendisi sosyolog, kendisi bilim insanı. Egemen sistem akademilerinde onaylanmış bir unvanı var. Tamam o zaman, o herkes hakkında ahkam kesebilir artık. Avrupa merkezli düşüncenin kısırlığını yüzeyselliğini ve yol açtığı tahribatları sürekli vurgulayıp, Ortadoğu düşünce geleneğini kendinde yenileyen birine “Avrupa küçelerinde zihnen mülteci olarak dolaşmaktan vazgeçip gel Dicle ve Fırat’ın suyunda kendine gel. Avrupa’ya bak ama buradan. Burada ve buradan düşün.” diyor ABD’de doktora yapan ve ABD akademilerinde çalışan Mücahit. Komik aslında ama daha doğrusu traji-komik. Çünkü asıl kendisi bağnaz bilimciliğin, bağnaz dinciliğin bir karmaşasını yaşıyor. Batıya öykünen bir İslam vaaz ediyor ve bu şekilde ne biri ne de diğeri olabiliyor.
Tek bir yazıda bir insanın bilmeden nasıl yorum yapabileceğinin örneklerini sergiliyor. Cehalette sınır tanımam, tanımayacağım diyor, Mücahit. Bir hayal dünyasında yaşayan Mücahit’e Önder APO’nun felsefi çalışmalarını anlatacak değiliz. Yol yakınken kendisi okuyabilir. Önder APO’nun yapıtları sadece Türkçe ve Kürtçe’ye değil birçok dünya diline çevrildi. 26 yıldır İmralı’da oluşturduğu bilimsel entelektüel eserleri bir yana sadece fiziki olarak özgürken yazdığı onlarca kitaptan da bi haber Mücahit.
O bir örgüt lideri diyor, siyaset ve askeriyeden anlar. Ne başardıysa bunlarla başardı ama felsefe, tarih, sosyoloji onun işi değil diyor. Mücahit’in kafası ancak buna yetiyor. İdeolojisiz, felsefesiz, tarihsiz bir siyasettin de askeriyenin de olmadığını bilmiyor. Öğretmediler çünkü ona. Ona öğretilen şey parçalı uzmanlıklar ve ezberlerdir. Sosyoloji ayrı, tarih ayrı, siyaset ayrı diyor çünkü böyle biliyor Mücahit. Pozitivizm bunu vahyediyor çünkü. Eski dogmalarının yanına bir de bilimciliğin yeni dogmalarını ekliyor. En iyisi Önder APO’ya başvurmak Mücahit’in durumunu anlamak için. Özgürlük Sosyolojisi kitabında “Toplumdan giderek kopmuş ve sermaye-iktidar elitlerinin hizmetine iyice koşturulmuş yeni bilme organizasyonları (akademiler ve üniversiteler), kendilerini açıkça yeni devletin (Leviathan) gözde kuruluşları mertebesinde bulurlar. Bilimin sermayeleşmesi ve iktidarlaşması süreci, topluma yabancılaşmasının da süreci olmuştur. Sorun çözen bilim karargâhları, mabetleri artık sorun yaratma, yabancılaştırma ve ideolojik hegemonya merkezlerine dönüşmüştür” diyor, Önder APO. İşte Mücahit Bilici bu merkezlerin ürünü ve bu tür bilimin yeniden üreticisi. Bu nedenle halkına da o halkın önderine de “yabancı”. Yine bu nedenle bilim tekelini eline almış ve herkese etiket dağıtıyor. Mesela hasbel kader bu yazıyı okuyacak olsa Mücahit, eleştirileri anlamaya katiyen çalışmayacak. “Aman canım bir militan yazmış, o ne anlar felsefeden” diyecek. Yazıya değil, etikete bakacak. Fıtratı bu çünkü. Bugüne kadar bırakalım Kürt halkının yararına dokunacak özel, özgün hiçbir şey yapmadığı, düşünmediği aklına bile gelmeyecek. Oysa Kürt halkının dünyasında bir nokta bile değil Mücahit Bilici. Türk liberallerin sevdiği muhafazakar bir Kürt. Daha fazlası değil. Ama egemenlerin ona açtığı alanlarda kalem oynatması ona kutsal bir uzmanlık getirmiş. Bu ona yeter. “Kim takar Marx’ı” diyor, bu denli yüksekten konuşabiliyor.
Kendi biçare halinden habersiz buna gücü olduğunu düşünüyor, Mücahit. Sözün ağırlığının edimden olduğunu unutmuş. Milyonlarca insanın iradesi olarak gördüğü kişiye siyasi lider ol, felsefe ile uğraşma diyor, diyebiliyor. Felsefi düşüncelerini tartışmıyor, felsefi düşünce yetkinliğini yok sayıyor, arsızca. Oysa yüzyılda geçse binyılda geçse Kürt halkı ve insanlık Önder APO’nun felsefesini, düşüncesini ve bu düşüncesini yaşama geçirme devrimini bilecek.
Bir düşünsel yamalı bohçada yaşıyor Mücahit. Kürt desen biraz, İslam desen biraz sosyoloji desen biraz. Evet, tüm bu birazlardan ortaya çıkan ise Marx ustadan ödünçle söyleyecek olursak Sefaletin Mücahit’i. Fakat Mücahit’in Sefaleti aynı zamanda bize Önder APO’nun mücadelesinin önemini bir kez daha anımsatıyor.
Kendal BAGOK