04 Kasım 2019 Pazartesi Saat 09:57
0
21
TR
:” ”
:””
” “,
:” ”
Bağdadi’nin saklandığı ve
operasyonun yapıldığı Barişa köyü, Hatay-Reyhanlı sınırına 5 km mesafede. Yani
Türkiye denetimindeki bölgede.
“İdlib bizden sorulur diyen AKP
rejiminin koruma-kollama sahası içinde DAİŞ lideri sığınak buluyor, DAİŞ hücreler
açıyor. Esasen DAİŞ, Menbic, Rakka ve Dêrazor hatlarında yenilirken çekilme
kollarından biri İdlib’di. DAİŞ’in İdlib’e sızdığını 2018’den beri intihar
eylemlerinden, bombalı saldırılardan ve infazlardan anlıyorduk. Türkiye artık
DAİŞ’le olan ilişkisini örtemeyecek kadar açıktan yapmaya başladı. DAİŞ lideri
Ebubekir El Bağdadi’nin ölümüyle birlikte TC ve DAİŞ kirli ağları tümden açığa
çıkmaya başladı.
Peki bu kirli ilişki nereye dayanıyor?
2011 yılında Suriye’de selefi
silahlı güçlerin harekete geçirilerek başlattıkları savaşın amacı Suriye’de de
Rusya’nın nüfuzunu kırmak, mevcut Suriye rejimini yıkarak kendileri ile
işbirliği yapacak güçler öncülüğünde yeni bir rejim kurmak ve Suriye’nin
kaynaklarını paylaşmaktı.
AKP iktidarı da Suriye’nin
yeraltı, yerüstü kaynaklarından payına düşecek kırıntılara ulaşmak için
harekete geçti. Bunun üzerine Suriye rejiminin yıkılması için kullanılacak çete
güçleri Türkiye’de örgütlenmeye başladı. Türkiye’de çekirdek örgütlenmesi
yapılmaya başlanan bu çete yapılanmasına da Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adı
verildi. Türkiye sınırları tümüyle cihatçı selefi çetelere açılmaya başlandı. Her
türlü insan, silah ve malzeme desteği Türkiye üzerinden sağlandı. Ancak, Ortadoğu’da
yeni Osmanlı hayallerini kurmaya başlayan Erdoğan’ın evdeki hesabı çarşıya
uymadı. Irak’taki Sünni isyanı, Suriye’deki gelişmelerle birleşti ve DAİŞ
projesine dönüştü. Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar da en çok destekleyen
ülkeler arasında yer aldı. Desteklerin başında silah, para ve çatışmalara
katılacak insan sevkiyatı geliyordu. Verilen desteklerle gelişen ve büyüyen,
kendini devlet olarak ilan eden IŞİD, Irak ve Suriye topraklarını hızla işgal
etmeye başladı. Suriye’nin Rakka kentini merkez edindi. Suriye iç savaşındaki
dengelerle birlikte hesaplar da değişmeye başladı.
Türkiye, kendi iç siyasetinde de
girdiği bataklıktan kurtulma çaresini DAİŞ’e her türlü desteği vermekte aradı. Sınırlar
gevşetildi, yollar açıldı insan, silah ve malzeme geçişleri MİT’in desteğiyle
kolaylaştırıldı dernekler, vakıflar, şirketler kurmalarına, para
transferlerine, örgütlere insan kazandırmak için eğitimler yapmalarına,
yasadışı örgütsel etkinlik ve eylemlerine fiilen izin verilirken bir taraftan
da kaydedildi. Türkiye DAİŞ için sadece bir geçiş hattı olarak kalmamakla
birlikte başta Adıyaman, Gaziantep olmak üzere birçok ilde hücreler kurma,
silah ve malzeme depolama alanı olarak kullanıldı.
Daha önce QSD tarafından ele
geçirilen birçok İŞİD elemanlarından biri olan, IŞİD emiri İlyas Aydın (Ebu
Ubeyde) diyor ki, “MİT ile toplantılar yaptık. Bu toplantılarda Suruç, 10 Ekim
katliamlarını konuştuk. İki Türk askerinin yakılmamasına karşılık IŞİD
tutuklularının bırakılmasına dair pazarlık yaptık. İlyas Aydın’ın da bizzat
DAİŞ eliyle yapıldığını itiraf ettiği Suruç katliamı başta olmak üzere
Reyhanlı, Diyarbakır, Ankara ve Atatürk Havalimanı, Reina katliamları AKP iktidarının isteğiyle
yapılmıştı. Kendi çürümüş ve miadını dolduran iktidarı için yüzlerce sivilin
kanında eli olan bir diktatörle karşı karşıyayız.
DAİŞ = Türkiye işte kanıtlar..
Buna 23 Mart 2019’da Derezor
Baxoz’da QSD güçleri tarafından yakalanan Taha Abdurrahim Abdullah’ın
itirafından başlayabiliriz. Taha Abdurrahim Abdullah, Bağdadi’nin yakın
adamlarından olup Bağdadi’nin Türkiye’yi memnun etmek için yeni halife olarak
Abdullah Qardaş’ı belirlediğini söyledi. Ayrıca Abdullah’ın, Türkiye ve
Avrupa’daki patlamaları yapmaktan sorumlu olan ekiplerin (Alaqat Hariciye)
genel emirliğini de yaptığı diğer üst düzey DAİŞ tutuklularının ifadelerinden
biliniyor.
Yine QSD tarafından yakalanan
Bahreynli Eyub Mihemed Mirbati adlı DAİŞ üyesi, “Tüm maddeler Türkiye’den
geliyordu. Füze, havan ve mermi düzenekleri yapıyorduk, özel namlular
Türkiye’den alınıyordu. Barut, TNT gibi malzemeler de Türkiye ile anlaşmalı
arabulucular yoluyla temin ediliyordu. IŞİD ile Türkiye arasında, Türkiye’ye
petrol satışı anlaşmaları da vardı. şeklinde Türkiye ve DAİŞ ilişkisini
itiraflarında yer vermişti.
Türkiye’nin DAİŞ’le olan
ilişkisi sadece yakalanan çetelerin ifadelerinde değil uluslararası alanda da
birçok basın kuruluşu, siyasetçi ve gazeteci belgelerle bunu kanıtlamıştı. Bunun
somut örneği ABD Temsilciler Meclisi’nin Ermeni Soykırımı’nı resmi olarak
tanıyan yasa tasarısı ve Türkiye’ye yaptırım tasarısını onaylamasını
değerlendiren ABD başkan adayı Tulsi
Gabbard: “Erdoğan yıllardır IŞİD/El Kaide’ye yardım etmekte. Bunu reddetti
fakat şimdi açıkça eski IŞİD/El Kaide militanlarını kullanarak aslında kim
olduğunu ifşa ediyor: Kendisinin mutlak güç sahibi halife olduğu bir halifelik
sistemini kurmak isteyen radikal islamcı bir megalomanyak” ifadesini
kullandı.
Rusya Savunma Bakan Yardımcısı
Anatoly Antonov,DAİŞ’in Suriye ve Irak’ta çaldığı petrolün ana tüketicisi
Türkiye. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin, Suriye’de IŞİD’in elinde
olan petrol yataklarından yapılan yasadışı petrol sevkiyatlarıyla doğrudan
ilişkisi var. Kasım ayında Türkiye sınırı yakınlarında 16 bin 260 adet petrol
tankeri görüldü. Şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.
2016’nın şubat ayında
Rusya’nın Birleşmiş Milletlerdeki Daimi Temsilcisi Vitaly Churkin MİT’in DAİŞ ile
ilişkide olduğunu, MİT ile DAİŞ’in ortaklaşa inşa ettikleri şebekenin
Antalya’da bulunduğunu ve dünyanın muhtelif devletlerinden gelen kişileri
örgütlemelerinin ardından Suriye’ye gönderdiklerini belirtti. Örgütlemelerin
resmi yetkililerin onay ve desteği ile olduğunu belirten Churkin Erdoğan
rejiminin aynı zamanda Suriye’de yaralanan DAİŞ’lileri sınıra yakın güvenli
bölgelerde tedavi ettiğini açıklamıştı.
YPG’nin yaptığı operasyonlarda
ise, Türkiye’den getirilen ve İstanbul’dan bir ilaç firması tarafından ithal
edilen Galena markalı serumlar ele geçirildi. 2017’de Tabka’da yapılan
operasyonlarda MKE yapımı silahlar bulundu. Daha sonra pek çok noktada da, Türk
malı silahlar bulunmaya devam etti.
Daha önce Süleymaniye’nin
Dukan nahiyesinde 4 Ağustos 2017’de Şehit Sakine Cansız Devrimci İntikam
Birimleri tarafından Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) yönelik yapılan özel
bir operasyonda yakalanan MİT’in PKK Masası Sorumlularından Erhan Pekçetin ve Aydın Günel, Türkiye’nin
Suriye’de faaliyet gösteren cihadist gruplara ve DAİŞ’e verdiği yardımların
neler olduğu tek tek itiraf etmişti.
Tüm bu kanıtlara rağmen faşist
AKP rejimi DAİŞ’le olan ilişkisini kabul etmemekle birlikte 9 Ekim 2019’ta ‘Barış
Pınarı’ adıyla başlattığı işgal operasyonuyla DAİŞ’i farklı maskelere
büründürerek Suriye Milli Ordusu adı altında Kürt halkına ve tüm Suriye
haklarına karşı soykırım ve katliamlarına devam etmektedir. AKP rejimi Güvenli
bölge adı altında Suriye topraklarında bir taşla kuş sürüsünü düşürme hayelleri
peşindedir. Fakat hem iç siyasette hem dış siyasette, hem ekomomik yönden hem
de toplumsal yönden bataklığa saplanmıştır. Son çırpınışlar işe yarar mı
bilinmez ama bu sefer büyük kaybedeceği kesin…
Militan
RÊHAT
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html
0
21
TR
KO
:” ”
:””
” “,
Militan
RÊHAT