Ahlaki, etik ve özgür bir yaşam için savaşmak, bedel ödemek ve bunun mutluluğunu her an tüm hücrelerine dek hissedebilmek, hakikat yolunda her saniye yanmayı gerektirir. İnsan iradesi ve özünün ilk toplumsallığından günümüze kadar, tüm çarpıtma, yalan ve dolana rağmen özgür olmadan, nerede olursa olsun yaşanamayacağı bir gerçektir. Hakikat arayışı olan bir birey ve onun toplumsallığı için özgür ve anlamlı bir yaşam dışında yaşanacak bir dünya yoktur. Ya bunun her an her saniye özlemi ve tutkusuyla yana yana mücadelesi verilecek ya da modernitenin verili yaşamında sahte bir özgürlük hissiyle yalan bir hayat yaşamayı tercih edecektir.
Yalan ve sahte olanın kirliliğinden kendini temizlemiş, mevcut modernitenin yapay algısından zihnini arındırmış ve duygularını toplumsallığının gerçekliği içinde eritmiş bireyin baş edemeyeceği tek bir zorluk ve ulaşamayacağı hedef yok gibidir. Bireyin kendi gerçekliğinin farkına varması, kendindeki anlam gücünün ve his dünyasının sınırsızlığını kavraması tanrısallıkla eş değer bir durumdur. Yaratıcılığın sınırsızlığında seyreden birey, bunu doğru, ahlaki ve komünal tarzda kullandığında hem kendi toplumsallığı hem de tüm insanlık açısından çığır açan gelişmeler yaratacağı bilinen bir gerçektir. Bu insanın öznelliğinden ziyade evrenin tüm özelliklerini kendisinde barındıran zihinsel, düşünsel ve duygu dünyası ile alakalı bir durumdur. İnsan küçük evrendir deyimi bundandır. Doğaya, çevreye ve toplumsallığına karşı duyarlı ve sorumlu olmakla ilgilidir. Zihnini ve ruhunu her daim canlı ve aktif tutmakla ilgilidir. Canlılık, sorumluluk ve aktiflik gerektirir. Kendi toplumsallığına ve sorunlarına karşı duyarlı ve sorumlu olmak da bunu gerektirir. Bu sorunlar karşısında basit, sıradan ve kaygısız duramama vicdanlı bireylerin ahlaki ve etik sorumluluklarıdır.
Zındanlar bu toplumsal sorunların açığa çıkardığı temel mücadele alanlarından biri haline gelmiş, Kürdistan Özgürlük Hareketinin tarihinde kritik dönemlere damgasını vurmuş, mücadeleye yön vermiştir. 12 Eylül Darbesi, Kürt toplumsallığının ve direnişinin bir daha ayağa kalkmamacasına bastırılmak istenmesi, toplumsal değer ve özgürlük adına bir daha söz söyleyecek duruma gelmemesini sağlamak istiyordu. Temel amaç buydu. Faşist askeri darbenin açığa çıkarmış olduğu bu gayri insani ve ahlaki duruma karşı başta Mazlum Doğan olmak üzere, Kemallerin, Hayrilerin, Ali ÇİÇEK ve Ferhatların göstermiş olduğu tutum ve duruşları, hakikat yolunda kendini dirhem dirhem eritmenin ve ulaşılan anlam gücünün derinliğini göstermiştir. Kendi zihnini ve ruhunu yaşanılan çağın tüm geriliklerinden ve her türlü yozluğundan kurtarmanın ve buna karşı direnmenin temel çizgisi haline getirmişlerdir. Bu duruş ve tutum Kürt Halkına uygulanmak istenen politikalara karşı bir tutum ve dirençtir. Kürt Halk Önderinin,’’Cezaevleri ıslah olma evleri olmayıp, topluma karşı ahlaki ve iradi görevlerin yetkince yerine getirilmesinin de öğrenildiği mekânlardır’’ tespiti yaşananların en yalın ve yoğunlaşmış ifadesi olmaktadır.
Zındanlar, her ne kadar bireyi ıslah etme amacı doğrultusunda incelikli bir şekilde inşa edilmiş olsa da, 12 Eylül direnişinin açığa çıkarmış olduğu bu direniş çizgisi, bir ırmak gibi durmadan akıp kendini diğer nesillere aktararak bunu boşa çıkarmıştır. Islah olmanın, özünden ve toplumsal değerlerinden vazgeçerek, başkalaşıma uğramak ve sahte fiziki bir özgürlük anlayışına kanmak olduğu biliniyor. Bu direniş özgürlüğün, fiziksel bir durum olmaktan ziyade, zihinsel bir gerçekleşme eylemi olduğunu kanıtlamıştır. Birey, hangi koşul ve mekanda olursa olsun, kendisini kendi hakikati doğrultusunda inşa edip eylemselleştirdiği oranda özgür olabileceğini göstermiştir. Özgürlük, fiziksel bir serbestlik değildir. Özgürlük, anlam dünyasının kendisini sınırların dışına çıkararak, hiçbir tabu ve doğmanın tutsaklığında kalmadan yüceltmesidir. Özgürlük, bireyin kendisini örgütleyerek eylemsel kıldığı hakikat aşkına erme iradesi ve bunun çabasıdır.
Zındanlar için en zor dönemlerde bile, çığ gibi büyümüş direniş kültürü ve zihniyeti ile bu zorlukları aşma da bir hamle süreci olmuştur. Özellikle kendi toplumsallığına ve temel değerlerine dönük bir saldırı ya da tehdit açığa çıktığında ilk ses ve tepki her zaman zindanlardan gelmiştir. Kürt Halk Önderliğinin Uluslararası Komplo sürecinde, Güneşimizi Karartamazsınız sloganı ile direniş ırmağında kendilerini arındıranlar yine zındanlar olmuştur. Olay ve olgular karşısında reflekslerin bu kadar güçlü ve bir o kadar da hızlı olması, toplumsallık ve toplumsallığın açığa çıkardığı değerleri ile kurdukları duygu ve düşünce bütünlüğünden ileri gelen bir durumdur. Birde bütünün, bütünde ise birin vazgeçilmezliği tarihsel – toplumsal bir algılama ve eylemdir. Zındanlar şahsında yaşanan gerçeklik bu olmaktadır. Bu gerçeklik bugünde Kürdistan ve Türkiye siyasetinde yaşanan tıkanıklığı aşmak, Kürt Halkı ve Önderliğinin yürüttüğü mücadeleye kendi cephelerinden katkı sunmaya çalışmaktadır. Tıpkı öncüllerinin yaptıkları gibi üzerlerine yükledikleri tarihi sorumluluğu bulundukları koşullardan yerine getirmektedirler. Kürt Halk Önderi Abdullah ÖCALAN üzerinde uygulanan tecrit ve izolasyon koşullarını protesto etmek için bedenlerini açlığa yatırarak tavırlarını almışlardır.
AKP ve Erdoğan’ın Kürdistan ve Ortadoğu’daki amaçlarının önünde Kürt Özgürlük Mücadelesi ve Önderliği engel durumundadır. Kürt Halk Önderliğinin imralı adasında geliştirdiği yeni paradigma ve bunun yol açtığı sonuçlar her gün çok daha net bir şekilde görülmektedir. Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü paradigma ve zihniyet, ahlaki ve politik toplum temelinde kendisini yapısallaştırarak, tüm toplumsal sorunların kalıcı çözümü için ciddi bir umut olmaktadır. Eril devletçi iktidarcı zihniyetin panzehiri olan bu paradigma, sorun yaratan aklı aşan, bunun alternatifi olarak duygusal ve analitik zekanın uyumu içinde esnek – akışkan bir düşünce yapısı açığa çıkarmaktadır. Bu sorunların çözümünde ahlaki ve vicdani ölçüleri esas alan, doğmalardan uzak bir birey açığa çıkarmaktadır. Toplumsallığın komünalliğini, toplumsallığın kollektifliğini, toplumsallığın ahlaki, vicdani ve politikliğini kendi iradesi içinde yaşatan ve bunun vazgeçilmez aşkına eren bireyler inşa etmektedir.
Bu gerçeklerden hareketle AKP’nin, PKK ve Önderliğini tasfiye etmeden ve bu şekilde Kürt kültürel soykırımını tamamlamadan, ne faşist diktatörlüğünü nede hegemonyasını kurabilecektir. Bu paradigma bu hedefe ulaşmanın önündeki en önemli engeldir. Özel savaş hükümeti ve partisi olan AKP ve onun faşist şefi Erdoğan’nın temel amacı, kendi diktatörlüğünü oluşturarak bunu tüm bölgeye hakim kılmaktır. Temel hedefleri bu olmaktadır. Bunun içinde yapamayacakları bir şey yoktur. Faşizmi, ılımlı siyasal islam örtüsü altında tüm Ortadoğu bölgesine yaymak ve bunun öncülüğünü yapmak istemektedir. Bunun içinde tüm kirli ittifaklara girerek, hiçbir ahlaki ve vicdani değer tanımadan, omurgasız bir politika izlemektedir. İktidar için her şey mubahtır ilkesi, Erdoğan ve AKP hükümeti için temel yöntemdir. İlkeleri ilkesizlik olan bu faşist diktatör ve onun özel savaş partisi AKP’nin yöntemi takiye ve yalandır. Vicdan ve ahlakı ise paradır. Uyguladığı politikalarda hiçbir insani değer tanımamaktadır. Çıkarları, hedefleri ve politikaları neyi gerektiriyorsa onu yapıyorlar. AKP ve Erdoğan’ın gerçekliği budur. Bu hedeflere ulaşmanın önündeki en temel engel olarak gördükleri Kürt Halk Önderliğini ağır tecrit altında tutarak, dışarı ile hiçbir şekilde bağlantı kurmasına izin verilmemektedir. Aile ve avukat görüşü yaptırılmamaktadır. Bu ağır tecrit koşullarında Kürt Halk Önderinin sağlık durumunun nasıl olduğu bilinmemektedir. Abdullah ÖCALAN imralı adasında bir birey değil, bir halkın kaderinin kendisinde bütünleştiği bir Halk Önderidir. Ona dönük gerçekleştirilecek en ufak bir yaklaşımın bir halkın kaderine dönük gerçekleştirilecek bir tavır ve davranış olacağı AKP ve Erdoğan tarafından da çok iyi bilinmektedir. Bunu bilmesine rağmen Kürt Halk Önderinden intikam alırcasına ağır bir izolasyon ve tecrit uygulamaktadır.
Zındanlarda PKK ve PAJK’lı tutsakların başlatmış olduğu açlık grevleri bu anlamıyla önemli olmaktadır. 57. Gününü tamamlamış olan bu duruş herkes tarafından yüksek bir sorumlulukla sahiplenilmesi ve desteklenilmesi gereken eylemler olmaktadır. Bu öyle sıradan ve basit bir eylemlilik süreci değildir. Kürt Özgürlük Mücadelesinin başlatmış olduğu ‘’Tecride, Faşizme, İşgallere Son! Özgürlüğü Sağlama Zamanı!’’ hamlesi kapsamında gerçekleştirilen bir eylemlilik sürecidir. Bir dönem önce yine zındanlarda Leyla GÜVEN öncülüğünde yaşanan açlık grevlerinin yaratmış olduğu duyarlılık ve sorumluluk çerçevesinde yaklaşılması gereken bir andır. AKP – MHP faşizminin topluma uyguladığı ağır baskı, gözaltı ve tutuklamaların yarattığı sessizliğe zindanlardan verilen ses olmaktadır. Başta Kürt halkı ve onun kurumları olmak üzere, tüm devrimci ve demokratların bu sese ses katarak, zındanlar etrafında aktif bir eylemlilik sürecine girmeleri hayati önemdedir. Bu duyarlı, vicdanlı ve ahlaklı insan olmanın temel bir koşuludur. AKP hükümetinin uyguladığı tüm psikolojik ve fiziki işkencelere, zor koşullara ve kalabalık dar mekanlara rağmen zindanlardan yükselen bu direniş toplumsal anlamda yaratılmak istenen eylemselliklere bir başlangıç niteliği taşımaktadır. Toplumun en duyarlı ve direnişçi kesimleri olan kadınlar ve gençliğin, zındanların bizlere vermek istediği mesajı iyi anlayıp ona göre bir tavır ve tutum içine girmeleri, zındanlara karşı olan ahlaki ve vicdani sorumluluğun bir gereğidir.
12 Eylül faşist askeri darbesinin topluma yaşattığı insanlık dışı vahşete karşı başlatılan ilk direniş kültüründen günümüze kadar süregelen zından direnişleri tarihi dönemlere damgasını vurmuş, toplumun ortak aklında silinmez bir yer edinmiştir. Zından direnişlerinin bize anlattığı en önemli nokta, hangi koşullarda olunursa olunsun direniş kültürü ve inancının bizleri zafere taşıyacağıdır. Yaşam heyecanın en yüksek olduğu direniş anları, anlam gücünün de en yüksek olduğu anlardır. Toplumsal özgürlüğün diyeti olarak tanımlanan zındanlar, hakikatin sırrına ermenin, kendini bu sırda eritmenin alanlarıdır. Buralarda büyüyecek olan büyük direnişlerin doğurduğu mutlak başarı ve zaferdir.
Yunus YILMAZ
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi