KDP, dar anlamda da Barzaniler doksanlardan sonra tümüyle Türk devletinin yörüngesine girmiştir. Bunun siyasi anlamı KDP’nin işbirlikçiliğinde ötesinde, sömürgeci Türk devletinin Kürdistandaki uzantısı olduğudur. Son yedi yıl içindeki gelişmelere bakarak rahatlıkla belirtebilir ki, KDP Kürtçe konuşan Türk sömürgeciliğidir. Bu sömürgeciliğin partisi, maşası ve temsilcisidir. Kürt inkarının kırılması, Türk sömürgeciliğinin Kürt inkar ve imhasını tamamlamak için işlerini Kürtlük kılıfı altında yapmaya zorlamıştır. Dolayısıyla KDP, mevcut durumda Türk sömürgeciliğinin makyajı, örtüsü ve kılıfıdır. Bu gerçeklik karşısında en başta Kürtlerin kendini kandırmaması, propaganda değeri olsa da KDP’ye Kürt partisi dememesi daha doğru olacaktır.
Türk sömürgeciliği Kürdistan’da varlığını sürdürmek ve Kürtleri Türk, Kürdistanı da Türk yurdu yapmak için son şansını AKP ve Erdoğan ile denedi. Kürdistan özgürlük hareketinin Türk egemenlerini ve sömürgeciliğinin karakterini iyi tanıması, sömürgeciliğin son şansım dediği bu denemeyi yenilgiye uğrattı. Ve yaşayarak gördüğümüz gibi Türk devletinin sistemini ve rejimini tarihinin en derin krizine soktu. Hatta Türklük denilen olguyu da içinden çıkılması bir hayli derin sorunlarla yüz yüze getirmiş oldu. Kuşkusuz ki sorunlu Türklük denilen şey, ulus devlet adı altındaki sahte Türklüktür. Bu sahtelik Kürtleri Türk yapmayı başarmış olsaydı biraz daha nefes alabilirdi. Fakat tüm barbarlığına rağmen bunu elde edememiş ve iflas etmiştir. Bu iflastan çıkış, geleneksel yöntemlerle, 1924’den sonra oluşturulmuş ezberlerle mümkün olmayacaktır. Bu da görünürde içerde ciddi bir çelişki ve çatışma durumuna neden olmuştur. Erdoğan büyük suçlar işlediği yenilgisi de kabul edilmeyecek, sonu çok kötü olacaktır.
KDP, dar anlamda da Barzani ailesi böyle bir yapıyla birleştiği için kaderleri aynı olacaktır. Bu nedenle Türkiye’deki tüm sorunlar bir biçimde güney Kürdistan’da da yaşanmaktadır. Ekonomik ve siyasi kriz her iki siyasi yapıda da aynıdır. Devlet ve sermaye elitleri içinde hatırı sayılır ciddi bir ABD dış politika dergisi, Erdoğan’ın iktidarı bırakması için, düştükten sonra yargılanmamayı garantiye almak istediğini yazdı. Erdoğan Türk devletinin gücünü, Türkiye’nin jeopolitiğini ve kaynaklarını pazarlayarak, içerdeki diğer kliklere çaldıklarından pay vererek bunu yapabilir. İkincisi Türkiye’nin AB, ABD ve NATO ilişkilerini pazarlık masasına sürerek de birtakım güvenceler elde edebilir. Ne de olsa devlet denilen araç elindedir.
Erdoğan bu güvenceyi alıp iktidardan düşerse KDP ve dar anlamda Barzani ailesine ne olur? Bence malum yazının anlattığı politikanın bir de böyle bir tarafı vardır. Tabi Erdoğan güvence aldığında sadece kendisi için değil, Türkiye siyasetinde Yandaş denilenler için de güvence isteyecektir. Acaba Erdoğan Barzani ailesinde kendi adamları olanlar için de güvence isteyebilir mi? Örneğin Mesrur Barzani’nin çalıp ABD’ye aktardığı on milyonlarca dolar için!
Türk egemenleri ile Kürt egemenleri arasındaki ilişki bunun pek mümkün olamayacağını gösteriyor. Çünkü Türk egemenleri ile Kürt egemenleri arasındaki ilişki iki egemen sınıfın karşılıklı çıkar ve saygısı temelinde kurulmuş bir ilişki değildir. Hele ki Türkler gibi Kürt’ün her şeyine düşman egemenler böyle bir ilişkiyi asla kurmaz ve istemezler. Türk egemenleri için Kürt egemen sınıfları da dahil Kürt’ün her şeyini kullanmak ve kendilerine mal etmek değişmez temel politika olmaktadır. Osmanlıdan beri kurulan ilişkiler hep böyle olmuştur. O zaman KDP ya da dar anlamda Barzani ailesi, Erdoğan ve AKP düştüklerinde ne yapacak?
Kendilerini KDP içinde örgütlemiş ve her şeyi elinde bulunduran Barzani ailesi üyeleri, Erdoğan ve AKP düştüğünde Kürt Türk ilişkilerinde yeni bir dönemin açılacağını biliyor. Bu yeni ilişki biçiminde Barzani ailesinin en azından eski kullanım biçiminin kalmayacağını da fark etmiş gibidir. Mesela Barzaniler siyasetten kalsalar eskisi gibi hırsızlık yapamayacaklar. Çaldıkları ve mülklerine geçirdiklerine dokunulmazsa da siyasetten en azından şimdiki gibi kalamayacaklar. Bu ve benzer nedenlerden kaynaklı, herkesten çok ve önce Türk devletinin Kürt soykırım politikasının başarı kazanmasını Barzaniler içindeki malum ekip istiyor. Ve bunun için TC’den çok da fazla özgür Kürt düşmanlığı yapıyor. Bu düşünceden ötürü, son yedi yıldır en az Türk devleti kadar Kürdistan özgürlük mücadelesine karşı TC ile birlikte savaşıyor.
Bahsini ettiğim Barzaniler neden TC ile birlikte Kürt halkına karşı düşmanlık ediyor? Bunlar Erdoğan ve AKP şahsında gördüğümüz Türk sömürgeciliğinin yenileceğini gördükçe neden sınır tanımaz çirkinliklerde bulunuyor? Bunun nedeni de malum Barzanilerin zihniyetinde var. Malum zihniyet, kendisini Kürdistan’ın tek sahibi görüyor. Bunlara göre Kürtler kendilerine sadece hizmetçi olabilir. Kendileriyle birleştiği sömürgecilik yıkıldıkça bunlar da yenileceklerini, yok olup gideceklerini fark etmiş bulunuyor. Bu son gelmeden de Kürdistan’da var olan tüm siyasi hareketleri tasfiye ederek sadece kendileri kalsın istiyor. Barzani ailesinin son yedi yılık siyasi ajandasında bunun dışında tek bir şeyin yazılmadığını adımız gibi bilelim. Günümüz Kürdistan’ın da KDP dışında PKK ve YNK hatırı sayılır güçlerdir. Bu da demek oluyor ki KDP en başta PKK ve YNK Kürdistan’da kalmasın istiyor. Bunun için PKK karşıtlığını başta TC olmak üzere uluslararası güçlerin maşası olarak yapıyor. YNK karşıtlığını ise ağırlıkta Irak içindeki siyasi dengeleri ve Irak cumhurbaşkanlığı makamını kullanarak yapmaya çalışıyor. Başka bir ifade ile PKK’yi uluslararası siyasi arenada YNK ise Irak alanında zorlayarak tasfiye bu olmazsa da teslim almak istiyor. Şimdi bu yazıda belirttiklerimi son iki yıl içinde KDP’nin yaptıklarıyla yan yana getirip öyle düşünmenizi öneriyorum. Örneğin 2021 nisanından beri PKK gerillalarına karşı yaptığı saldırıları ve geçen yazdan beri de YNK içinde olup bitenleri bir de bu bakış açısıyla ele alıp değerlendirmek gerekiyor. Demek ki tüm Kürtlerin KDP denilen Türk sömürgeci maşasına karşı tutum almaları bir de bu nedenlerden ötürü hayati oluyor.
Mehmet GÖREN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi