20 yüzyılın son çeyreğinde, Kürtlerin diriliş gücü olarak tarih sahnesine çıkan PKK, Ortadoğu’da yeni bir sistem kurabilecek, 20 yüzyılın kurduğu dengeleri değiştirebilecek bir ideolojik güç olmayı başarmıştır. Kürtler PKK’yle hem kendi demokratik ulusal varlıklarını keşfediyorlar hemde yeni insan olarak yeniden bir doğuş yaşıyorlar. Yani Kürtler, PKK’yle her bakımdan bir yenilenme yaşıyorlar. PKK, Kürtleri klasik bir ulusal kurtuluşun çok ötesine taşıyor, enternasyonal hale getiriyor. Kürtler hem ulusallıklarını demokratik temelde yaşayacaklar hemde özgür dünyalı olacaklar, halklarla kardeşliği yaşayacaklar, yeni bir yaşamın öncüsü olacaklar. Bazı çevreler, PKK, Kürtler için hiçbir şey yapmadı diyorlar. Hiçbir halk, kendisi için birşey yapmayan bir politik hareketin peşinde gitmez, onu kendi yaşam kaynağı haline getirmez. PKK, Kürtlerin özgür yaşam kaynağı olumuş bölge halklarının da umutla-sempatiyle baktıkları bir halklar hareketi olmayı başarmıştır.
Özgürlüğü dar-katı ulusal sınırların içine hapsedenler, ulusal kurtuluşu sadece devlet olmaya bağlayanlar, başka halklarla kardeşliği geliştiremeyenler PKK’yi anlayamazlar. Önder Apo, ” ben bile PKK’li olmaya çalışıyorum ” derken, PKK’nin ideolojik gücünün ve enternasyonal kimliğinin enginliğini anlatmaya çalışıyor. Yani ne Kürtsüz bir enternasyonalizm nede enternasyonalizmden uzak bir yurtseverlik PKK’de yoktur. PKK’de hem Kürtler var hemde bütün insanlık var. PKK’yi yenilmez kılan, güç haline getiren, Kürtleri ve insanlığı temsil eden bu siyasi çizgisidir. PKK, günümüze kadaki bütün klasik siyasetleri aşmıştır, yeni bir çizgi geliştirmiştir. PKK, devletin-hiyerarşinin-sınırların olduğu bir sistemin halkların ve özgürlüğün düşmanı olduğunu bildiği için devleti ve devleti temsil eden bütün siyasetleri ret ediyor. PKK, kapitalizmin kullandığı, halkları sınırların içinde bırakıp boğan, halkları emperyalist savaşlarla birbirine düşmanlaştıran, milliyetçiliği körükleyen katı ulus devleti ret etmiştir.
Devlete, sınırlara ve katı ulus rejimine sevdalananların halklara zulümden verebilecekleri birşeyleri olamaz. Son yüzyıllarda, ulus devletle ulusların ne hale getirildiği, son beş bin yılda da devletle insanlığın ne hale geldiği, daha doğrusu, tanınmaz hale geldiği ortadadır. İşte PKK önderliği insanlığın bunalımlarla, savaşlarla, krizlerle, yıkımlarla dolu binlerce yıllık geçmişini ve günümüzü tahlil ederek, insanlığın ancak yeni bir paradigmayla kurtulabileceğinin geniş tahlinini yapmış, kurtuluşunun ideolojik çerçevesini geliştirmişir. Bir halk için, önemli olan devlet değil, özgürlüktür. PKK, klasik bir ulusal hareket değildir. PKK’de, katı ulus devlet sınırlarının içinde kalan, özgürlüğün ve halkların kardeşliğinin olmadığı ve kapitalizmin-emperyalizmin kullandığı ve halkları emperyalist savaşlarla yok eden bir ulusallık yoktur. Hani Alevilik feslefesinde ” yetmiş iki millet birdir-yektir ” diye bir ölçü-kural var. İşte bu felsefe, PKK’de yaşamsallaşıyor. Yani PKK’de bir milletin diğer milletten bir üstünlüğü yoktur, bütün milletler eşittir, kardeştir.
PKK’de demokratik ulusallık var. Demokratik ulusçulukta, emperyalist-kapitalist savaşlara, ırkçılığa, sömürüye, faşizme ve geleneksel devlete yer yoktur. Yani PKK, demokratik-sosyalist ve halkların kardeşliğine dayalı demokratik ulusçuluğu insanlık için çok değerli ve vazgeçilmez buluyor ve bunun uğraşı içindedir. Ulusal özgürlüğü devletin olduğu, çitlerle çevrili bir sistemde arayanlar özgürlüğün ne olduğunu bilmiyorlar demektir. Dünya iki yüz ulus devlete bölünmüş, her ulus devlet aslında bir ulusal mezarlıktır. PKK, halkları bu mezarlıktan kurtarma hareketidir. Emperyalist-kapitalist dünya bu gerçekliği bildiği için, PKK’yi kendi rejimleri için bir tehlike olarak görüyorlar. Tekniğin ve paranın gücü hakikatin gücünü yenemez. PKK’nin bu gün gelmiş olduğu güç ve düzey, hakikatin kendisidir. Yani devletin-paranın ve tekniğin gücü gerçekliğin gücü karşısında yeniliyor. PKK, hakikatin-gerçekliğin temsil gücüdür.
Kemal SÖBE
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi