Sterk TV’de yayınlanan özel bir programda konuşan Cemil Bayık, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit, CPT’nin ziyareti, gerilla direnişi, Türkiye’deki seçimler, Rojava konusunda Türkiye ve Rusya arasındaki görüşmeleri değerlendirdi. KCK Yürütme Komite Üyesi Cemil Bayık’ın Türk devletinin Özel ve psikolojik savaş politikalarına ilişkin değerlendirmelerini sizler için derledik.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan toplumuna yönelik kirli savaşı, bunların MİT tarafından nasıl yönetildiğini, özellikle açık bir şekilde son dönemde Kürt halkına hakeret edercesine telefonla arayarak ihanetçi olmaya çağıran MİT, yine Kürdistan’da fuhuş ve uyuşturucu kullanımı devlet eliyle artması, en son Wan’da 16 yaşındaki kız çocuğun 40 kişinin cinsel saldırısına maruz kaldığı ortaya çıkması olayının özel savaş çerçevesinde herşeyin normalleştirilmeye, toplumu refleksiz bırakma politikaları olduğuna vurgu yapan Bayık, tüm bunlara karşı Kürt halkının tutumu nasıl olması gerektiği sorusuna ise “Korkmayın, eğer korkarsanız daha da ağır bedeller ödemek zorunda kalırsınız” çağrısında bulundu.
Türk devletinin psikolojik savaş üzerine kurulu bir devlet olduğunu belirttim. Yani normal bir devlet değildir. Özel savaşın bir ölçütü olmadığı bilinmektedir. Türk toplumu ve Türkiye halkı bu savaşla gerçeklerinden uzaklaştırıldı. Çünkü artık refleks göstermiyorlar. Her şey olur, normalmiş gibi görülür. Bu normal bir durum değil. Özel psikolojik savaş, insanları kendi gerçekliklerinden uzaklaştırdı. Çünkü fuhuşa, eroine, ajanlığa teşvik ediyor. Yani toplumu tamamen yok etmek istiyor, bu yüzden toplum artık düşünmesin istiyorlar. Bütün bunları da iktidarlarını devam ettirebilmeleri için yapıyorlar. Kürdistan’da bu özel savaşı sınırsız yürütüyorlar. Kürtleri, Kürt kadınlarını, Kürt gençlerini kimliklerinden, kişiliklerinden uzaklaştırmak istiyorlar. Kimliğini, Kürtlüğünü, insanlığını düşünmekten vazgeçirmeyi hedefliyorlar. Halkımızın bunu iyi anlaması gerekiyor.
Özellikle aileler bunu çok iyi anlamalı. Gençler bunu çok iyi anlamalı. Bu politikaya karşı durmak ve mücadele etmek gerekir. Aileler çocuklarına sahip çıkmalı, kültürlerine, kimliğine ve yaşamlarına sahip çıkmalıdır. Sahiplenmezlerse devlet bu politikasını Kürt toplumu içinde süresiz bir şekilde sürdürecektir. Bu toplumun çürümesine neden olacaktır. Kürt toplumu hakikatini kaybedecek, verdiği mücadele, yaşadığı acılar boşa gidecektir. Bunu iyi görmek, iyi anlamak ve karşısında durmak gerekiyor. Korkmayın, eğer korkarsanız daha da ağır bedeller ödemek zorunda kalırsınız. Bu gerçek bir ölüm olur. Bu şekilde toplum ölüyor, Kürtlük ölüyor, bütün değerleri, bütün kültürleri ölüyor. Ölmemek için bunun karşısında cesaretli bir şekilde durmak gerekir.
Sizin de bahsettiğiniz gibi bu savaş sonucunda Türk devletinin subayı, polisi, 40 kişi 16 yaşında bir çocuğa tecavüz etti. Bu ortaya çıktı, görüyoruz ki kimse sesini yükseltmiyor. Ancak kıyameti kopartmak lazım. Kürt halkı bunu asla kabul edemez. Tahammül edemezler, bu normal değil. Bunun karşısında ne siyasi partilerin, ne toplumun, ne gençlerin, ne kadınların durduğunu görüyoruz. Halbuki Wan’ın tamamı ayaklanmalıdır. Sadece Wan değil diğer yerler de ayaklanmalı. Bu büyük bir hakarettir, büyük bir ahlaksızlıktır. Devletin yaptığı bu, Türk devletinin Kürt halkına karşı politikası bu. Kürtler bunu kabul edemez. Kendine sahip çıkmaları lazım. 90’larda olduğu gibi gençlerimiz, kadınlarımız, toplumumuz, çocuklarımız kendilerine sahip çıkmalı, düşmana karşı kendilerini savunmalıdır. Düşman o zaman Kürt halkına hakaret edemez, taciz ve işkence edemezdi. Kürt halkı bunu bir kez daha esas almalıdır. Onlardan istenen budur. Aslında yaşananlar bizim için büyük bir utanç, o utançtan kurtulmamız gerekiyor. Öyle yapmışlar ki refleks kalmamış. Her şey normal olmuş. Uğruna kıyamet koparılması gereken şeyle normalleştirilmiş. Bu özel savaşın sonucudur. Bunu önlememiz gerekiyor. Hepimizden istenen budur.
Düşman şu an ajanlığa ağırlık veriyor. Herkese telefonla ulaşıyorlar. Bize ajanlık yapmazsanız sizi öldürürüz, tutuklarız, hapse atarız, ağır cezalar veririz, yaşamı size haram ederiz diye tehdit ediyorlar. Para veriyorlar, Kürt halkına ajanlığı kabul ederseniz, kendinizi yok ederseniz size para veririz diyorlar. Yani Kürt halkı aç da kalsa, susuz da kalsa, toprak da, saman da, ot da yese ajanlığı kabul etmemelidir. Ajanlığı kabul etmek intihardır. Kürt halkı yıllarca özgürlüğü için savaştı, ağır bedeller ödedi, dünyada çok büyük bir düzeye ulaştı şimdi nasıl kalkıp böyle bir şeyi kabul edebilir? Bu normal değil. Eskiden toplumda bir ajan varsa kimse ona selam vermezdi, orada yaşatmazdı. Şimdi normal hale geldi. Tecavüz, fuhuş, eroin nasıl normalleştiyse, ajanlık da öyle de oldu. Kürt halkı bunu kabul edemez. Tehdit etsinler, öldürsünler. Ama Kürt halkı onursuzluğu kabul etmesin. Kürt halkı için doğru olan budur. Bu vesileyle tüm Kürt halkını Türk devletinin politikasına karşı durmaya çağırıyorum. Türk devleti ne derse biliniz ki tam tersidir. Bu bir yalandır, bu bir aldatmacadır. Kürtleri nasıl tasfiye edecek, onlara yalan söyleyerek, fuhuşa, eroine, ajanlığa teşvik ederek. Dolayısıyla buna karşı durmak, kendine sahip çıkmak, öz savunmayı bu temelde geliştirmek gerekiyor. Bunları yaptığınız taktirde Türk devletinin özel savaş politikaları boşa çıkar.