Toplumsal değişim ve dönüşüm süreçlerinde bazı olgular, statüler, kişi ve kurumlar sökülüp atılması zorunlu hale gelecek kadar kirlenir, çirkefleşir ve pis kokarlar. Bu aşamada bunların toplum için zararı daha çok olur. Toplum için haşarattan başka da bir ifadesi olmaz. Bu pis ve çirkef unsurlar en son anlarında bile, yapabildiği kadar toplumu bozar ve yozlaştırıp bitirmek isterler. Adeta benden sonrası tufan kafasıyla her türlü yola baş vurmaya eğilimli olurlar. Bu durumda yapamayacakları kötülük, işlemeyecekleri cinayet kalmaz.
Toplumdan sökülüp atılması gerekecek kadar çürümüş, kokmaya başlamış kurum ve kurumsal kimliği olan kişilikler, en son anlarında yapı ve ruhsal olarak kendisine yakın gördüklerine daha çok saldırırlar. Bu kesimlere saldırısı fiziki değil, ahlaki değerlerini daha çok yozlaştırmak, çürütmek, vicdanlarını kirletmek temelinde olur. Bitmiş ve bitmekte olanlar, toplumda kendilerine yakın gördüklerinin ahlakını bozup, vicdanlarını kirleterek benzerlerini çoğaltmak yoluyla meşruiyet sağlamaya çalışırlar. Ömürlerini uzatmaya mecbur oldukları için bu saldırıyı yok oluncaya kadar da sürdürürler. Bu saldırıyla birlikte yaptıkları bir diğer şey ise, her türlü saldırganlıklarını iyi göstermek olur. Bir nevi idam sehpasına götürülmüş bir mahkuma ‘son isteğin nedir’ sorusunu sorarak, sağa sola verebileceği ne varsa vererek, yandaş çoğaltmaya ayrı bir önem verirler. Bu analizden AKP-MHP iktidarına bakıldığında bunların en çok Türk halk dindarlığını ve yurtseverliğini kirlettiği, yozlaştırdığı, istismar ederek kullandıkları görülecektir. Örneğin Türk halk yurtseverliğinden ırkçı katil sürüsü çıkarmıştır. Bu katilleri kullanarak cinayet işletilmekte, katliamlar yapılmaktadır. Türk halk dindarlığını da bozarak, haram ve kanlı lokma yedirmediği az sayıda insan bıraktıkları bilinmektedir.
Haşarattan başka bir şey olmayanların son demlerinde saldırdıkları bir diğer kesim ise her bakımdan kendilerine çok uzak gördükleri olur. Daha doğrusu karşıt dedikleri olur. Bu kesime saldırısı da fiziki ve ahlaki olur. Bu saldırıyla korku yaymak, adeta ibretlik denilecek örneklerle toplumda yılgınlık oluşturmak ve böylece teslim almak arzuladıkları tek şeydir. Haşarat takımı karşıt gördüklerini hedeflerken, güçlü, her şeye hakim ve her meseleden haberdar olduğunu göstermek ister. Böylece topluma, yaşadıklarını ve yaşamaya devam edecekleri mesajı vererek ömrünü uzatmaya çalışır. AKP-MHP faşist rejimi bu tür saldırıyı özelde Kürtlere ve Alevilere yapıyor. Yine kadınlar, gençler, emekçi sınıflar hedeflediği diğer kesimdir. Bu saldırı ile korkutarak sindirdiği, kirleterek ahlaklarını bozup adeta hayvan derekesine indirdiği insanlar çıkabiliyor. Mesela HDP binalarının önüne çektikleri kimseler bu duruma düşürülmüş insanlardır. Aleviler içinde satın alarak kullandığı bazıları bu tipten insanlar olmaktadır. Yine kadınlara dönük oldukça planlı ve organize çalıştırdığı fuhuş çeteleri vardır ki bunlardan bazılarının doğrudan Soylu ile çalıştığı açığa çıkmıştır.
Çok önceden deşifre edildiği üzere AKP, ABD destekli iş başına getirilmiş bir organizasyondur. Aslında bir projedir. Bu proje ABD kadar Almanya destekli ömrünü uzattı. AKP ilk on yılında Gülen cemaatiyle birlikte devleti yönetti. İkinci on yılın başında aralarında iktidar kavgası başladı. Gülen cemaatinin tasfiye edilmesinden sonra yerine MHP geçirildi. Bu durum dış destekçileriyle aralarını açmaya başladı. Dış destekçilerin eleştirisine tam bir şantajlık ustalığı ile AKP-MHP birleşmesine gidilerek cevap verildi. Kürtlerin ve demokrasi güçlerinim içerde verdikleri mücadele AKP-MHP’yi sıkıştırınca yukarı da belirttiğimiz yöntemlerle içerde can havliyle en yakınlarına ve en uzağındakilere saldırılarını artırdı.
Başka çıkış yolu kalmamış AKP-MHP faşist rejimi, sıkışınca özel ve daha derin tarzda önce kendisine yakın gördüğü dindarları kirleterek belli bir kesimi kendine bağlamaya başladı. Örneğin bugün AKP ve Erdoğan sayesinde boğazından hem kanlı hem de haram lokma geçmemiş çok az Türk dindarın kalmış olması bu saldırıdan kaynaklıdır. Yine bu süreçte hedeflediği kendisine karşıt kesim olan Kürtler ve Alevilere Hitleri aratan saldırılar yapması da vermeye çalıştığımız sosyal ve siyasal durumun bir diğer sonucu olarak gündeme girmiş oldu. Örneğin HDP binaları önünde oturttuğu aileler gibi para ile satın aldığı kimi tarikat aileleri ve medreseler daha çok da bu süreçte yozlaştırıldı.
İktidar saldırılarının yolu ve yöntemi ne olursa olsun, hepsi parayla olur. AKP bir “ABD projesi” olduğu için ilk on yılında özellikle Katar başta olmak üzere Arap körfezi ve Londra merkezli sermaye tarafından halk tabiriyle paraya boğduruldu. Bu paralar onu kolay iktidar yaparken, istihdama yönelmesini de ya engelledi. Yada Erdoğan’ın hastalıklı ve abartılı kişiliği bu paralarla adam devşirmeye yönelmesine ve dolayısıyla içerde makro ekonomik dengeleri bozmasına yol açtı.
Dış sermaye ile büyümek demek, en başta ithalata bağlanmak, tüketimi teşvik etmek, içerde üretimi azaltmak demektir. Dış destekçileriyle arası açılan AKP ve Erdoğan, para bulamayınca her iki saldırı tarzını yürütmede zorlanıyor. Kendine yakın gördüklerini parayla besleyemiyor. Bu durum yandaş yapılmışlar içinde bile daha yüksek sesle dillendirilen rahatsızlıklara yol açmıştır. Kürt halkına ve özgürlük mücadelesine karşı saldırıları, devletler arası savaş düzeyini aşan bir saldırı olduğu için maliyeti çok büyük oluyor. Örneğin sadece bir tek silahsız keşif uçağının günlük masrafının altı bin dolar olduğu söyleniyor. Bu savaşı uzun süre daha götürmesi çok zor görünüyor. Bu zorlanmasını şimdilik Barzani ailesinin adamlarını ve Halk ve Ziraat bankalarındaki Barzanilerin milyar dolarlarını kullanarak aşmayı deniyor. Sonuç alamadığı ortadır.
Türk çete rejimi öyle bir konuma düşmüş ki, Barzaniler bile onu kendisi için kullanmaya başlamıştır. Kabil hava limanında Katar hanedanı, güney Kürdistan’da ise Barzani hanedanının Türklerle ilişksi AKP-MHP faşist rejiminin ne hale düştüğünü çok net gösteriyor. İşte asıl tehlike tam olarak bu durumdan kaynaklanıyor. Özgürlük gerillasına karşı kimyasal gazlar kullanması bu rejimi ve başındakilerin ne kadar vahşileşebileceklerini, barbar ve alçaklaşabileceğini gösteriyor. Bu nedenlerle kendilerini bu duruma sokmuş mücadeleyi büyüterek bunları bir an önce ortadan kaldırmak en hayati insanlık görevi olmaktadır. Çünkü bunların olduğu her gün, Türk dindarlara, Kürtlere, Alevilere, kadınlara, gençlere ve emekçilere büyük zararlar veriyor.
Mehmet GÖREN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi