HABER MERKEZİ-10 Şubat’ta başlatılan Garê saldırısı eli kanlı Erdoğan-Bahçeli özel savaş rejimi tarafından servis edildiği gibi bir nokta operasyonu ya da esir askerleri kurtarma amaçlı olmadığı açıktır. Tamamen Kürt soykırımını tamamlamak için gerillanın yoğun olarak bulunduğu Garê alanının işgali hedeflenmiştir. İşgal harekatının tarihi özellikle Şubat ayına denk getirilmiştir. Böylece Kürt halkının Önderliğinin Özgürlüğünü Sağlama kampanyasının öncüsü olan gerillaya saldırarak kendilerince mesaj vermektedirler. Uluslararası komployu bu işgal ile derinleştirmek istemişlerdir. Başarabilselerdi, bu işgali Kandil’e, Şengale ve hatta sivil halkın yaşadığı Maxmur’a kadar taşımak isteyeceklerdi ama başaramadılar.
İşgal harekatının ilk gününden son gününe kadar 40’tan fazla uçakla en kapsamlı hava saldırısı gerçekleştirilmiş, 10’dan fazla helikopter koruma yaparak en seçkin özel savaş birliklerini Garê’nin farklı alanlarına indirilmiş, en ağır teknik kullanılarak yoğun bir askeri güç Garê alanına kaydırılmıştır. SİHA ve İHA’larla Garê alanı sürekli denetimde tutulmuştur. Sadece 13-14 Şubat’ta yani operasyonun son saatlerinde bütün bir Garê alanı 46 kez bombalanmıştır. Dolayısıyla esir askerleri kurtarmaktan çok tamamen Garê alanının işgali üzerine planlanan bir saldırı olduğunu askeri bilgisi olan herkes anlar.
Gerilla işgal harekatının ilk dakikalarından son saatine kadar büyük bir direniş içinde olmuştur. Sanıldığının aksine işgal ordusu öyle gizli bir baskınla gerillayı habersiz yakalamamıştır. İlk dakikadan itibaren gerilla operasyona hazır bir biçimde beklemiş ve inisiyatifi elinde tutmuştur. Bu yönüyle işgal gücünün teknik üstünlüğü olsa da gerillanın taktik üstünlüğü savaşın sonucunu belirlemiştir. İşgal etmek için geldiler, ancak ordu pılını pırtını toplayamadan geri çekilmek zorunda kaldı. AKP-MHP yandaş basını için zor olsa da Türk ordusu açısından Haftanin’den sonra ikinci büyük bir yenilgidir. Çarşamba müjdesi kara çarşambaya dönüşmüştür.
İşgal harekatının bittiği yönündeki açıklamayı gece yarısına bırakmaları yenilgilerini gizlemek içindir. Geçmişteki operasyon açıklamalarına bakılırsa bu çok iyi görülür. Çünkü geçmişteki başarısız operasyonların tümünün açıklamaları gece yarısına bırakılır ve açıklamalar da genelkurmaya boynuna bırakılır. Bu bir Türk siyasi geleneğidir. Şayet operasyon başarılı olsaydı, kesinlikle bu başarıyı Erdoğan açıklayacaktı. Ancak operasyonları başarısız kaldığından Erdoğan uzun suskunluğa gömüldü. Bu hezimetti iktidarına yontmanın arayışına girdi.
Herkeste biliyor ki, işgal harekatı başladığında Hulusi Akar dahil, bütün bir yandaş basın işgali meşrulaştırmak için yırtınıp durdu. Bu istemlerini açıktan dillendirdiler. MİT menşeli siyasi yorumcuları ekranlara taşıyarak kendinden menkul yorumlara gittiler. O halde neden bugün eli kanlı Erdoğan-Bahçeli özel savaş rejimi işgal harekatını sadece esir askerleri kurtarmakla sınırlı bir operasyon olarak servis etmektedir. Çünkü, işgal harekatı gerillanın direnişi karşısında bozguna uğramıştır. 13 esir askerin kanına elleri bulaşmıştır. Sırf kendi iktidarlarını ayakta tutmak için “uzaya gideceğiz” hikayesi gibi sahte zafer arayışına girişerek 13 esir askeri kendi ikballerine kurban etmişlerdir.
Herkeste biliyor ki, bu işgal harekatı eli kanlı Erdoğan ve Bahçeli ikilisi arasında planlanmıştır. Şayet dedikleri gibi bir zafer havası yakalamış olsalardı, kesinlikle bir erken seçime gidilecekti. AKP ve MHP içindeki bir çok kesim bu bilgiden haberdar. Türkiye muhalefetinin bunu bilmemesi imkansız. Ancak herkes suskun. Böylesi bir başarısız operasyon ve 13 savaş esirinin ölümüne neden olan bir harekat başka bir ülkede yaşanmış olsaydı, sanırım o ülkenin genelkurmay başkanı ve hükümeti çoktan istifa etmişti. Muhalefet, basın ayağa kalkarak işlenen savaş suçunun hesabını istemişti. Ama gelin görün ki, eli kanlı Erdoğan ve Bahçeli’nin yalan dolanı ve yandaş medyanın manipülasyonuyla en kolay yola baş vurularak suç gerillanın üzerine yıkılıp hezimet gizlenmek istenmektedir.
Tonlarca bombalamanın arasından esir askerlerin çıkamayacağını en sıradan askeri bilgisi olanlar bile bilir. Kaldı ki, Garê Eyalet Komutanlığı bombalanan yerler arasında esir kampının bulunduğunu kamuoyuna duyurmuştur. Bu nedenle esir askerlerin aileleri operasyonu durdurma çağrısı yapmıştır. Ancak gözü dönmüş katiller bombalamaya devam etmiş ve kampa kadar giderek katliamlarını eksiksiz yerine getirmişlerdir.
Böylesi bir yalan bu sefer tutmayacak. Çünkü her şey apaçık ortada. Bu nedenledir ki, bu yalana inanmayan Türkiye halkları sosyal medya üzerinden itirazını yükseltmekte ve eli kanlı iktidardan hesap istemekte. Bu suçun diğer bir figüranı olan Süleyman Soysuz savcıları ve polisi harekete geçirse de başarılı olamaz. İnsanların inandıklarını beyinlerinden silebilecek bir makine hala icat olmadı. Bu iktidar bu sefer suçüstü olmuştur. Bu iktidarın işlediği savaş suçlarına bir yenisi daha eklenmiştir. Roboski de adaletten kaçsalar da, halkların adaletinden kaçamayacaklardır.
Atakan ENGİN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi