Güney Hükümetinde, tarihten bu yana ataerkil, iktidarcı, devletçi, feodal toz dumanı içinde üzerlerinde katman katman oluşan bir örtüyle kadınları yok etmeye çalışan bir sistem var. Namus olgusu etrafında oluşturulan zihniyet yapılanmasının yol açtığı sorunlar, bu coğrafyanın en temel çözüm bekleyen sorunlarından birini oluşturuyor. Her gün neredeyse namus anlayışından kaynaklı işlenmeyen cinayet, uygulanmayan şiddet kalmamıyor. Namus olgusu, kadının özel mülkiyet haline getirilmesi ile gelişen bir olgudur. “Kadın eşittir namustur” ikilemi veya “birlikteliği” öyle bir hal almıştır ki gözü karalığın ötesinde yaşamı yaşanılmaz duruma getirmiştir. Bu sistemde kadına sadece düşen erkeğin gölgesinde bırakılmak.
Güney Kürdistan’da kadın katliamları ve intiharlarının ulaştığı boyut korkunç bir hal alıyor. Katledilen kadın sayısı 22 Nisan da sosyal medyada gündem olmasıyla beraber büyük bir yankı uyandırdı. 21.yüzyılın kadın yılı olduğu belirtmede yaşanan bilinçli kadın gerçeği ve kimliği karşısında mücadele veren biriside Güney Kürdistan’da yaşayan kadınlardır. Dünya da olduğu gibi eril zihniyetin kendini hakim kılması için kadın varlığı göz ardı ediliyor. Güney Kürdistan’da da bunu en kirli bir şekilde yürütüyorlar. İşledikleri kadın katliamların üstünü kapatmak için bir çoğuna intihar süsü veriliyor. Kayıtlara ise ‘kendini yaktı, astı’ vb. şeklinde geçiliyor. Güney Kürdistan’da söz konusu olan namus adı altında kadının varlığına dair inkar ve imha dayatılıyor.
Güney Hükümetinde üstü kapatılan katliamların ve intiharların cins kırımına ulaştığını bu verilerde görebiliriz. Resmi verilere göre son 10 yılda Güney Hükümetinde 490 kadın öldürüldü. 612 intihar oldu ve 73.015 şikayet kaydedilmesine rağmen kadınlar ölüme terk ediliyor. Binlerce kadın isyanını erkek egemen zihniyete karşı dile getirmek için kendilerini diri diri yakıyorlar. Kendini yakan kadınların isyanı Feodalizmin güçlü olduğu Güney Kürdistan’da kadınlar dışarı çıkamıyor ama serbest pazar haline getirilmek istenen Hewler’de her milletten kadınlarla bir ‘fuhuş pazarı’ kuruluyor. Evlenme yaşı gittikçe düşüyor, ama boşanma oranları yükseliyor. Parlementoda 1/3 kadın kotası uygulanması zorunlu ama çok eşli evlilik kanunlarla güvence altına alınmış. Bugün diğer Kürdistan parçalarında farklı olarak kadınların kendini yakarak intihar etmesinin bu çelişkilerle dolu hayata bir isyanı olarak görülmelidir. Artan kendini yakmalar, kadın katliamları feodalizm ile kapitalizm arasına sıkışan başka bir yol bırakılmamış kadınların isyanıdır.
Kadınlar Feodalizme Ve Namusa Kurban Gidiyor
İslam dininin de etkisi ile namus adına işlenen cinayetler veya uygulanan şiddet en başta kadınlar üzerinde ciddi psikolojik sorunların oluşmasını ortaya çıkarıyor. Namusu koruma, namuslu yaşama adına gerçekleşen her türlü anlayış ve eylem kadını iradesizleştirdiği gibi intiharların ve kendini yakmaların önünü açıyor. Kadın namus anlayışına karşı mücadele verirken, erkek ise “kadın namustur” anlayışında ısrarcı oluyor. Her iki mücadele arasındaki kavgada bin yıllardır keskin sınırlar oluşmuştur. Keskin sınırlar kadar iç içe geçen kavgada hala büyük acıları yaşayan kadınların, namus olgusuna kurban gittiği ve günümüz koşullarında da büyük tehlike arz edilen verilere baktığımızda kadın kırımının hangi derecede yaşandığını görebiliriz.
Sadece Nisan ayında 20’den fazla kadının öldürüldüğünü ve bu ölümlere intihar süsü verilerek üstü kapatılıyor. Bu ölümlerin en acı yanı ise Güney Kürdistan’da her yıl yüzlerce kadın katlediliyor ve katledilen bu kadınlar halk mezarlıklarında defnedilmiyor. Namus ve benzeri gerekçeler ile kamufle edilerek katledilen kadınlar için ayrı bir mezarlık bulunuyor. Hiçbir mezar taşında öldürülen kadınların adı bile yazılmıyor.
Güney Hükümetinde ataerkilliğin etkin olması, çocuk yaşta evlilik, zorla evlilik, çok eşlilik, sınır bölgelerinde kadın sünneti, kadının kendini ifade imkanı bulamayışı, namus adı altında kadının öldürülmesinin kanunen de doğru bulunması, kadında yoğunlaşan intiharlar onu dizilerle empoze edilen kültürün üstünlüğünü kabul etme ve ona göre olmaya teşvik ediyor. Özel savaş zaten toplumsal analiz ve sorunların tahliline dayalı kendisini örgütler ki Güney Hükümeti açısından da bu değerlendirilebilir. Özel savaşın derinleştirilmiş halidir. Mevcut sistem siyasal, toplumsal, ekonomik açıdan ciddi bir kriz içerisindedir. Bu krizin aşılması için devreye konulan özel savaş ise, krizi daha da derinleştirmiş ve kadın üzerinde patlatılıyor. Bunun sonucunda Mart ve Nisan ayında sosyal medya ya yansıdığı gibi 20 ‘den fazla kadın intihar adı altında namus gerekçesiyle canice katlediliyor. Kadın Parlamento Komisyonu tek başına kadın meselelerine açıklık getiremiyor. Çünkü bizzat peşmerge ve yetkili partiler kadın cinayetlerin üstünü kapatıyor.
Yasalar Erkeğin Lehine İşliyor
22 Nisan sosyal medyada yayınlanan dosya da İçişleri Bakanlığı tarafından verilen silahlanma izni kadın üzerinde kullanmalarına neden oluyor. Aynı zamanda Güney yasalarına göre Peşmergelerin yargılanması birçok açıdan engelleniyor. Bu da bu güçlerin başta namus cinayetleri adı altında kadın cinayetleri ve her türlü suçu işlemesinin önünü açıyor. İktidar partileri ve kolluk güçleri tarafından desteklenen katiller öldürülen kadınların ailelerine baskı uygulayarak tehdit ve şantajla davacı olmaktan vazgeçiriyorlar. Bazen de aileleri para karşılığı ‘barışçıl’ çözüm diyerek lanse ettikleri sözde anlaşmaya mecbur bırakıyorlar. Güney Hükümetinde bugüne kadar hiçbir mahkeme kadın cinayetlerinden kaynaklı olarak birine ağır ceza vermemiştir. Katil erkekler toplum içinde rahat rahat gezerken asayiş güçleri, mahkemeler bu kişilerin yakalanmadığını ve Güney Hükümetinden çıktıklarını kayıt altına alıyor. Irak Anayasası’nın 409. Maddesine göre ‘namus’ ve ‘şeref’ten kaynaklı cinayet işleyenler bir aydan 3 yıla kadar ceza alır. Bu ceza da genelde para cezasına çevrilir. Güney Kürdistan’da imam nikahı yaygındır. Çünkü Irak anayasasında şeriat hükümleri kabul edilir. Çok küçük yaşlardaki kız çocukları baba ya da amcanın onayı ile zorla evlendiriliyor. Mevcut yönetim sistemine göre bu bir sorun değildir. Bundan kaynaklı kimse yargılanmıyor. Güney Hükümetinde bu denli yaygın intiharların, kendini yakmalarının ve kadın cinayeti işlenmesinin önemli bir nedeni de yasaların erkeğin lehine işlemesidir.
Önder APO “Güney Devrimi Kadın Devrimidir”
Özellikle kadınların kendini yakarak yaşam yerine ölümü tercih etmesinin altında bu aşırı uçları kaldıramama vardır. Kendine dayatılan tarihsizliği, kimliksizliği, yaşam dışına itilmişliği, onursuzlaştırmayı kendini yakarak protesto ediyor. İşte bu sert protestonun varlığı bile Güney Hükümetinde kadın mücadelesinin çıkış yapmasının nedeni ve koşuludur. Önder Apo, Güney tarihini ve kadın çözümlemelerini yapmaya başladığı ilk zamanlarda “Güney devrimi Kadın devrimidir” dedi. Devrimlerde kadının rolü öncülüktür, fakat Güney Hükümeti açısından bu daha hayati bir durum. Çünkü kadının sömürüsü ve yok sayılmışlığı üzerine kurulan bir iktidar yapılanması var. Bu yüzden kadının ,sorunun asıl köküne inerek mücadele tarzını geliştirmesi gerekiyor. Özel savaşın bir oyunu olan dincilik adı altında kadına ve topluma dayatılanlar çürümüşlüğün en dibini yaşattırıyor.
Leyla Qasım ve Viyan Soran gibi kadın öncülüklü direnişler toplumun direnç bilincini canlı tutma ve süreklileştirmede önemli rol oynamıştır. Fakat direnişin ideolojik bilinçle örgütlenmemesi sonuç itibariyle Güney Hükümet gerçeğinin mevcut durumunun da nedeni ve her türlü özel savaş uygulamasına açık olmasının da zemini olmaktadır. Toplumsal olarak ilkel aşiretçi, dinci yapılanmasının feodal düzeni, ataerkil karakter sosyal yaşamın gerçeğini belirlerken, Güney Hükümetin’de kadına yönelik geliştirilen politikalar öncelikle merkezine kadını hedef olarak almıştır. Bu yüzden kadına en fazla empoze edilen duygu inançsızlık ve kendine güvensizliktir. Özel savaşın konsepti olan kadın şahsında toplumsallığın parçalanması özel savaş amacıdır. Güney parçasında bu uygulanıyor, yaşanan kadın katliamlarına ve intiharlarına rağmen insanlar bireysel yaşam sınırları belirleyerek o sorunlar onun değilmiş gibi yaşıyorlar. Bu durum elbette ki bir konseptin sonuçlarıdır. Kadın özgürlük hareketine karşı geliştirilmiş kirli politikaların sonucudur. Güneyde kadın devriminin atılan büyük adımlarının kadına vermiş olduğu özgüven, irade ve bilinçlenme kazanılmıştır. Kadın özgürlük hareketinin düşürülen kadının öz değerleriyle buluşmasını sağlayarak öncülük misyonunu yeniden açığa çıkararak büyük adımlar atılmıştır. Kadın bedeni üzerinde geliştirilen tahakküm ve bu tahakkümün yol açtığı sonuçlar doğru okunmadıkça, kadınların kurtuluşunun sağlanması da mümkün olmayacaktır. Nihayetinde kadınlar, yüzyıllardır erkek egemenliği karşısında mücadele yürütmektedirler. Kadın özgürlük hareketi var oldukça bu mücadelenin önü kesilemez. Bu yüzden Kürt kadınları işgale karşı özgür Kürdistan’ı, özgür Önderliği ve özgür kadını savunma zamanı bilinciyle, cesaretiyle ve kararlılığıyla seferberlik ruhuyla harekete geçmeli ve bulunduğu her yerde egemen erkek zihniyete karşı öz savunmasını kullanmalıdır.
Leyla EGİD
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi