HABER MERKEZİ – Yıllardan beri El Kaide menşeili, Selefiler ve cihadist DAİŞ çeteleri ile organik bir ilişki içerisinde olan AKP-MHP faşist güruhu Rojava, Başur, İdlib, Libya ve son olarak Azerbaycan’da girdiği savaşlarda bu ilişkileri daha derinleştirmiştir. Kendi çıkarları ve gerçekleşmeyecek hayalleri çerçevesinde kullandığı bu çetelerin askeri, ekonomik ve yaşamsal ihtiyaçlarını Türkiye toplumundan çalıp çırptıklarıyla karşılamaktadır.
2002 yılından bu yana iktidara gelen AKP faşist iktidarı, Türkiye toplumunu sömürmek, talan etmek ve bastırmaktan başka bir şey yapmadı. İktidara gelmeden önce, Türkiye tarımda azami düzeyde kendi kendine yetebilen, en azından halkını doyurabilen dünyadaki yedi ülkeden bir tanesiydi.
Dış devletlerin maşası haline gelen Erdoğan rejimi, tarım ürünlerinde üretimi ve yerel çiftçiyi desteklemek yerine, ithalata öncelik vererek yabancı çiftçileri zengin etti. Tarım ekonomisinin uğradığı zararı ayrıntılandıracak olursak;
Son on iki yılda (TÜİK ve SGK verilerine göre) Türkiye’deki çiftçi sayısı %48 azaldı.
Halk diliyle söylersek, çiftçilikle geçinen nüfusun yarısı zarar ettikleri, geçinemedikleri gerekçesiyle topraklarını ekmemeye başladılar.
2003 yılından bu yana ekilebilir tarım alanları yaklaşık %13 azaldı.
2003 yılından beri, sebze bahçeleri alanı da %15 küçüldü.
Çarpıcı bir örnek verelim; Son 5 yılda Yunanistan’dan yapılan tarım ürünleri ithalatı %632 arttı!
Bu veriler sadece tarım alanına ilişkin iken diğer ekonomi alanları daha iç karartıcı bir durumdadır.
Her geçen gün eksilere düşen ekonomik düzey bir bütünüyle savaş endeksli bir politikaya dönüşmüştür. 2020 yılı bütçesi, yine savunmaya ve güvenlik harcamalarına ayrılan payla dikkat çekiyor. Geçtiğimiz yıl savunma ve güvenlik harcamalarına 102,8 milyar TL ayrılırken, 2020 yılı için öngörülen ödenek miktarı 141, 1 milyar TL’ye yükseltildi. Bu rakam bütçenin yüzde 12,8’ine tekabül ediyor.
Bütçeden savunma ve güvenlik harcamalarına ayrılan pay, AKP’nin iktidara geldiği son 17 yılda sürekli arttı.
En fazla ödenek Milli Savunma Bakanlığına
Savunma ve güvenlik harcamaları kapsamında 2020 yılında en fazla ödenek teklif edilen bakanlık, Milli Savunma Bakanlığı (MSB) oldu. MSB’nin bütçesinin 7,9 milyar lira artışla 53,9 milyar TL’ye yükseltilmesi teklif edildi. MSB’ye 2021 yılı için 57, 8 milyar TL, 2022 yılı için ise 62,2 milyar TL bütçe ayrılması planlandı.
Savaş endeksli ekonomi politikalarını devam ettiren AKP-MHP iktidarı son olarak Libya, İdlib ve Kuzey Suriye’deki çetelerini Azerbaycan’a aktararak yaşadığı ekonomik buhranı çatışma bölgelerindeki petrol ve gazı hakimiyetine alacağını deklare ederek Türk toplumunu dizginlemek istemektedir. Bu savaştan elde edilecek gaz ve petrolün halka getirisi ne olur?
Kuşkusuz ki getirisi olmayacağı gibi tersine halkın içinde bulunduğu fakirliği, açlığı ve işsizliği daha da körükleyecektir. Gün geçmiyor ki onlarca insan işsizlikten intihar etmesin, gün geçmiyor ki yüzlerce insan açlık ve safaletten ölmesin. Türkiye toplumunun büyük bir çoğunluğu bu haldeyken elde edilecek gaz ve petrol tekrar halka satılmaya çalışılacak. İş bulmak bir kenarda dursun karnını dahi doyuramayacak durumda olan halk bu gazı ve petrolü nasıl satın alacak!?
Faşist şef Erdoğan 24 Ağustos 2016’da Türkiye’nin ilk sınır ötesi işgal operasyonu Fırat Kalkanı’nı başlattığında dünya kamuoyu Türkiye destekli cihadist çeteleri yakından tanımaya başladı.
Türkiye’den maaş alan ve Türk komutanların emirleri doğrultusunda hareket eden bu çeteler TSK’nın akıncı birlikleri olarak kullanıldı. Çatışmalarda TSK’nın çok fazla kayıp vermemesinin en önemli sebebi savaşın ön saflarına barbarca sürülen bu çetelerin bulunmasıydı.
Kısa sürede sayıları binlerle ifade edilen çok sayıda çete grubu ortaya çıktı. Daha sonraki Zeytin Dalı ve Barış Pınarı işgal operasyonlarında da bu çete grupları piyon gibi kullanıldı. Faşist şef Erdoğan’ın direktifleriyle hareket eden barbar çeteler bu kez Libya’da Türkiye’nin en önemli silahı haline geldiler.
Şimdi de Faşist şef Erdoğan tarafınca her türlü ihtiyacı karşılanan eli kanlı çeteler, Azerbaycan ve Dağlık Karabağ’a ihraç ediliyor.
Kişi başına aylık bin 500 ile 3 bin dolar arasında maaş verilen binlerce çete üyesinin, toplamda aylık 6 milyar doları aşkın bütçe ayrıldığı öğrenildi. Bu ödemelerin de Cumhurbaşkanlığı gizli ödenek adı altında halktan alınan vergi ve kısa aralıklarla yapılan zam ve faizlerden yapıldığı belirtiliyor.
Peki uluslararası devletler Kafkasya’daki gaz ve petrolü Erdoğan’a yedirirler mi?
“Azerbaycan kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız” adı altında Karabağ savaşını kışkırtan Erdoğan’ın asıl amacı çıkarılan petrol ve gaz ile zengin olan Kafkasya bölgesinde söz sahibi olmak istiyor. Ancak aynı hesabı yapan başta ABD, Fransa, Rusya olmak üzere uluslararası devletler, burayı Erdoğan’a yedirirler mi? Uzun zamana yayılacak gibi görünen Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki bu savaşta AKP-MHP tarafı olduğu Azerbaycan kazansa bile uluslararası devletlerin bölgeyi Erdoğan’a yediremeyeceğine göre; lokması elinde alınan Türkiye’deki halklar açlığıyla kalacak ancak kazananın aylık milyarlarca dolarlık harcama yapılan çeteler olacaktır.
Mîlîtan RÊHAT
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi