24 Ekim 2014 Cuma Saat 12:50
AKP hükümeti tam bir demagoji ve yalan hükümeti haline
gelmiştir. Zaten Kürt sorunu çözülmediği müddetçe Türkiye Cumhuriyeti
hükümetleri bir özel savaş hükümeti olmaya devam edecektir. Özel savaşta da
psikolojik savaş her zaman önde gelen bir unsurdur. Bu da demagoji, yalan ve
çarpıtma demektir.
Hükümet yetkilileri “Biz Eylül’de HDP ve Kandil’e bir Yol
Haritası ilettik diyor. Bu düpedüz yalandır toplumu ve kamuoyunu aldatmaktır.
Sanki çözüm için bir şeyler yapılıyormuş, ama bunu birileri engelliyormuş gibi
bir algı yaratmaya çalışıyorlar. AKP hükümeti böylece iki yıldır çatışmasızlık
ortamında hiçbir adım atmaması durumunu psikolojik savaşla örtmeye ve farklı
bir algı yaratmaya çalışıyor. Ancak Kürt sorunu öyle yalın bir sorundur ki, bu
tür yalanlarla gerçeklerin üstü örtülemez.
Bu hükümet artık pişkinliğini utanmazlık düzeyine
çıkarmıştır. Kendini akıllı sanan psikolojik savaş kafalı Yalçın Akdoğan
“Çatışmasızlık o kadar da önemli değildir diyor. İki yıldır asker ve polis
ölmüyor, süreç iyi gidiyor diyenler, şimdi asker ve polisin ölmemesi o kadar da
önemli değildir diyebiliyor. Açıkça Kürt sorununun çözülmediği ortamda gelin
teslim olun, kendinizi kültürel soykırım canavarının insafına bırakın vaazında
bulunuyorlar. Adama, orada dur derler! Sen hangi sorunla ilgili konuştuğunun
farkında değilsin derler. Herhalde devlet ve hükümet koltuğuna oturduğunda
dünyaya en tepeden bakan ve kendi sözlerini tanrı buyruğu sanan bir ruh hali
yaşanmaktadır.
2013’te İmralı’da devlet heyetiyle üç aşamalı bir planda
anlaşılmıştı. Birinci aşamada çatışmasızlık sağlanacak esir kaymakam, asker ve
polisler bırakılacaktı. Gerilla geri çekilme iradesi gösterecek, peyderpey
Türkiye dışına çıkacaktı. Kürt Özgürlük Hareketi tüm bunları yerine
getirmiştir. Bu aşamadan sonra Türk devleti Kürt sorununun çözümü için anayasal
ve yasal adımlar atacaktı. Üçüncü aşama ise normalleşme dönemiydi gerillanın
tümden legalleşmesiydi. Toplumun öz savunma gücü olarak yeni bir konuma
kavuşmasıydı. Böylece Kürt sorunu köklü çözülmüş ve normalleşme sağlanmış
olacaktı.
Ancak esir kaymakam, asker ve polisler bırakılmasına,
çatışmasızlığın sağlanmasına ve gerilla geri çekilme iradesi gösterip
güçlerinin yarıya yakınını Türkiye sınırları dışına çıkarmasına ve diğerlerini
de çıkarma hazırlığı yapmasına rağmen Türk devleti anayasal ve yasal adım atma
iradesi ortaya koymadığı gibi, Bülent Arınç ağzından “Cehenneme kadar yollar
var denilmiştir. Harcanan iki yıl için de sadece çatışmasızlık olsun,
iktidarını rahat sürdürsün dışında AKP’nin bir yaklaşımı olmamıştır. Ölümlerin olmadığı çatışmasızlık ortamında
yeni seçimler kazanma dışında başka bir şey düşünmemiştir. Dolayısıyla da Kürt
sorununu kalıcı çözecek hiçbir adım atmamıştır. Hatta karakol, askeri amaçlı
yol ve barajlar yapmakla kültürel soykırımcı politikaları sürdürmüş ve savaşa
hazırlanmıştır. Karakol, askeri amaçlı yol ve baraj yapımını protesto edenlere
saldırmış ve birçok genci katletmiştir. Hükümet yetkilileri bu gerçek
ortadayken hala Kürt Özgürlük Hareketi’ni suçlamayı sürdürmektedirler.
Hükümet bilmeli ki, hakları gasp edilen, ulusal varlığı
tehlikede olan Kürtlerdir. Türk devleti Kürtlerin varlığını anayasal ve yasal
güvenceye almaz, demokratik özerk yaşamını kabul etmez, başta anadilde eğitim
olmak üzere Kürt halkının temel hakları konusunda ciddi bir adım atmazsa Kürt
sorununun çözümünde bir adım atılmış olmaz ve sorun devam eder. Bu da gerilim
ve çatışma etkenlerinin sürmesi anlamına gelir. Hakları gasp edilen, kültürel
soykırımcı sömürgeci egemenlik ve baskı altında olan Kürtlerdir. Bu konuda adım atması gereken ise Türk
devletidir. Çatışmasızlık dışında şunları da yap demek, teslim olun demektir.
Kaldı ki çatışmasızlığın da anlamı kalmadığını, Türk devleti adım atmadığı
takdirde yeni bir çatışmasızlığın da beklenmeyeceğini Kürt Özgürlük Hareketi ve
sorumluları defalarca dile getirmiştir.
Ortada Türk devletinin bir çözüm zihniyeti, iradesi ve Yol
Haritası da yoktur. Eylül’de Yol Haritası falan da kimseye verilmemiştir. Kürt
Halk Önderi bir Yol Haritası ortaya koymuş, bunu da Türk devleti yerine
getirmemiştir. İdris Baluken’in bir sayfasını gösterdiler dedikleri taslak ya
da “çiziktirilmiş sayfada hiçbir şey yoktur. Bu “çiziktirilen sayfada ‘bizim
politikalarımız karşısında hiçbir şey söylemeyin, özel savaşımıza, tasfiye
politikamıza sessiz kalın, ondan sonra da gelin teslim olun’ yazıldığı
görülmüştür. Buna karşı da Kürt Özgürlük Hareketi’nin “Ciddi olunsun, ciddi
adımlar görmeden bizim tutumumuzda bir değişiklik olmayacaktır dediği
bilinmektedir. Zaten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat yazdığı makalede
tutumlarını açık ve net ortaya koymuştur.
Hiç kimse Kürt Özgürlük Hareketi kendini bizim insafımıza
bıraksın, çözümsüz politikalarımıza, özel savaş uygulamalarımıza ve
saldırılarımıza sessiz kalsın diyemez. Asayiş sağlansın diyerek kastettikleri
ise sessizlik ve teslimiyet dayatmaktır. Bunu da Kürt halkının, Özgürlük
Hareketi’nin ve demokrasi güçlerinin kabul etmesi mümkün değildir.
Kürt Halk Önderi son görüşmesinde herkes durumun ciddiyetini
anlasın ve köklü adımlar atsın çağrısı yapmıştır. Hükümeti bir daha çözüm için
adım atması konusunda teşvik etmiştir. Devlet ve hükümetin olumsuz tutumlarına
karşı yine sabırlı davranarak eğer ciddi adımlar atılmazsa ortaya çıkacak
sonuçları hatırlatmıştır. Hükümet ise hala martaval okumaya devam etmektedir.
Yalçın Akdoğan kafasıyla Kürt sorununu çözmek ve bir yerlere varmak mümkün
değildir. Hükümet ya aklını başına alacaktır ya da aklı başına getirilecektir.
Hüseyin Ali
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info
0
21
JA
:” ”
:””
“Cambria”,”serif”
mso-ascii- Cambria
mso-hansi- Cambria