13 Mart 2010 Cumartesi Saat 08:16
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
22 yıl önce Halepçe’de insanlık adeta bittiğini ilan etti.
Bir 16 Mart gününde dünyada eşine ender rastlanır türden bir katliam
gerçekleştirildi Halepçe’de. Bütün dünyada yasaklanan, hatta bulundurulması
bile suç olarak görülen kimyasal silahlarla Kürtlere karşı geliştirilen toplu
katliamın izi hala tüm tazeliğiyle ortada duruyor. Nasıl durmasın ki!
Annelerin daha kundaktaki çocuklarına sarılıp sımsıkı
sarıldığı o resimleri unutmak mümkün mü? Bedenini çocuklarına siper etme
dışında başka bir şansı bulunmayan annelerin yerde duran cesetleri hafızalardan
silinebilir mi? Kimyasal gazların kanlara karışması sonucunda yüzleri, kolları
yeşile bürünmüş resimler unutulabilir mi?
Atılan kimyasal gazlarla 5 bin can, 5 bin güzel insan
nefessiz bırakılarak öldürüldü. Hem de ölümün en kalleş, en kahpe yöntemleriyle
aramızdan alındılar. Ama giderlerken umutlarını, hayallerini ve özgür Kürdistan
şiarlarını bizlere devrederek gittiler.
Uçaklardan atılan zehirli gazlarla 5000 can almaları dışında
sonsuza kadar izleri yaşanacak acılarda ektiler Halepçe topraklarına. Cellatlar
5000 canla tatmin olmamış olacak ki, otlara, çiçeklere, ağaçlara ve taşlara da
kustular kinlerini. Kürtlerle beraber bütün canlı yaşam bitsin diye uğraştı
katil zihniyet. Yapabilselerdi taşlarını da eritmekten geri durmayacaklardı
Halepçe’nin. Madem ki taşlarını eritemiyorlardı, o zaman Kürdün katliamına
tanıklık etsinler ve görenleri “ders alsın diye zehirle mühürlediler. Bundan
dolayı Halepçe hala kan, Halepçe hala zehir, Halepçe hala ölüm kokuyor.
Halepçe katliamını gerçekleştirenler kadar, bu katliama yol
açan ve sessiz kalan zihniyette sorumludur. Dünya tarihinin tanık olduğu en
kalleş katliam olan Halepçe’yi sadece Saddam ve Baas sisteminin bir ürünü
olarak görmek büyük yanılgılar içerir. Saddam sadece sıradan ve basit bir
uygulayıcıdır o kadar. Esas olarak Saddam’ı Irak’ta iktidara getiren, onun
vasıtasıyla Irak’ı silah ve kimyasal gaz deposuna dönüştürenler bu katliamdan
birinci dereceden sorumludurlar.
Kapitalist sistemin gayri meşru çocuğu Saddam Hüseyin,
oynanan oyunun basit bir kuklası olma dışında bir meziyete sahip değildir. O
günün dünya koşullarında ABD, Avrupa, hatta yer yer Sovyetler tarafından
desteklenen, İran’a karşı dursun diye sürekli şımartılan şamar oğlanından
farksızdı.
Saddam’ın uluslar arası sistemden onay almadan en kahpe
yöntemlerle bir halka karşı katliam yapma cesareti göstermesi mümkün değildir.
ABD başta olmak üzere Halepçe katliamı döneminde onlarca dünya ülkesinin
sessizliğe bürünmesi bunun açık kanıtı değil midir? Kürt halkı hücresine kadar
Halepçe katliamının ağırlığını ve hüznünü yaşadığı dönemde, Saddam başkentlerde
kırmızı halılarda resmi törenlerle karşılanmıyor muydu? “Onuruna yemekler
verilmiyor muydu?
Demek ki Halepçe katliamı sadece bir halkı sınırlı yok etme
harekatı değildir. Yine sadece bir şehri hedeflemekle sınırlı bir katliam
değildir. Bu katliam Saddam aracılığıyla yapılmış olsa da, dönemin dünya
dengelerinde kapitalist sistemin bir ürünü olarak gerçekleştirildiğine dair bir
kuşku yoktur.
Halepçe ikinci dünya
savaşından sonra gerçekleştirilen en büyük katliam olma özelliğini taşıyor. 20.
Yy.da ve kitle iletişim araçlarının bütün dünyayı birbirine bağladığı bir
dönemde Kürt halkına karşı neden böyle bir katliamın gerçekleştirildiği
anlaşılmaya değer bir konudur.
Katliamın en temel gerekçesi Kürt halkını özgürlükten
vazgeçirme olduğuna dair bir kuşku yoktur. Ülkeleri uluslar arası sistemin
mutabakatıyla dört parçaya bölünen Kürt halkını, yükselttiği özgürlük
mücadelesinden vazgeçirmek en temel amaçtı. Bu açıdan katliam sadece Halepçe
ile sınırlı değildi, Halepçe şahsında bütün Kürt halkına mücadeleden vazgeçme
mesajı verilmek istendi. Sistem bunun için insanlarla beraber hayvan ve bitki
örtüsünü bile sonsuza kadar ortadan kaldırmak istemişti.
Halepçe katliamı üzerinden 22 yıl geçti, 23 yılını geride
bıraktığımız bu katliamdan bu yana Kürdistan’ı sömürge altında bulundurmak
isteyen devletler hala kirli yöntemleri uygulamaktan geri durmuyorlar. Değişen
dünya koşulları ve Kürt halkının iradeli, onurlu duruşu sömürgeci güçleri kaba
katliam yapmaktan alıkoysa da, hala Kürtleri bastırma, denetim altında tutma
çabalarından vazgeçmiş değildirler.
Kuzey, Doğu ve Batı Kürdistan’da TC, İran ve Suriye
devletlerinin mevcut durumda Kürt halkına karşı izlediği politikalar Halepçe’yi
aratmıyor. Halepçe’den bu yana Kürtler üzerinde uygulanan inkar, imha, katliam
zihniyette en ufak bir değişim yok. Sömürgeci güçler fırsatını bulduğu anda
Kürt halkı üzerinde Halepçe’yi aratmayacak katliamlar gerçekleştirmekten geri
durmayacaklarına dair güçlü kanıtlar mevcuttur.
Halepçe değerlendirilirken dünden bugüne ne değişti konusu
hala yakıcılığını koruyor. Yine yaşlı anneler, çocuklar ve bir bütün Kürt halkı
en büyük ve şiddetli saldırılara maruz kalmaya devam ediyorlar. Taş attıkları
gerekçesiyle yüzlerce çocuk en ağır işkencelerden geçirilerek, cezaevlerine
atılıyor. Dağlarda bulunan Kürt gerillalarına yönelik en ağır askeri
operasyonlar aralıksız sürdürülüyor. Halkın oylarıyla seçilen belediye
başkanları ve siyasetçileri teslim olmadığı için tutuklanıyor. Kürt gençleri
özgürlük istedi diye darağaçlarında herkese ibret olsun diye asılıyor. Kısacası
Kürtler bulunduğu her alanda her an katliam tehdidi altında yaşamaya devam
ediyor.
Demek ki 21. Yy.da bulunmamıza rağmen, Kürtler üzerindeki
katliam tehdidi hala ortadan kalkmış değildir. Bu durum özgürlük mücadelesinde
ısrarlı davranmak gerektiğini bir kez daha açığa çıkarıyor. Örgütlü ve
dirayetli mücadele yürütülmeden, katliam tehdidinin ortadan kaldırılması mümkün
değildir.
Özgür bilinç ve zihniyet sahibi olmak bu açıdan her
zamankinden daha fazla önem arz ediyor. Bugün Güney Kürdistan’daki federatif
yapıyı yeterli görüp, Kürtleri ezme anlayışına sahip ülkelerin tezgahlamaya
çalıştıkları yeni oyunları görmemek, telafisi mümkün olmayacak bir sürece
kapıyı aralamak olacaktır. O açıdan her dört parçada yeni Kürt katliamı tehdidi
henüz ortadan kalkmamıştır. Halepçe katliamından gereken dersi çıkarıp, böyle
bir katliamla bir daha karşılaşmamak için öz güce dayalı örgütlülük geliştirmek
ve sömürgeci güçleri yaptıklarına pişman etmek Kürt gençleri önünde duran en
büyük görev durumundadır.
Şahan Dicle
Kürdistan
Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org
– www.lekolin.net – www.lekolin.info