1925 yılında uygulamaya konulan “Şark Islahat Planı” Kürtlerin bir halk olarak tasfiye edilmesini hedefleyen bir soykırım belgesidir. Kürdün imha ve inkârını esas alan bu plan; her bölgeye, yöreye, Kürt toplumunun her kesimine dönük uygulanacak olan değişik yol ve yöntemleri içermektedir. Temel gaye, Kürt ve Kürdistan adına ne varsa bitirilmesi ve bunun için de her yolu meşru gören bir yaklaşımı barındırmaktadır. Bu planının hayata geçirilmesinin en önemli ayaklarından biri de kültürel soykırımı sonuca götürecek olan kurum ve kuruluşların kurulmasına hız verilmesidir. Bunların temel ayağını oluşturan, eğitim adı altında kurulan sömürgeciliğin eğitim kurumlarının devreye konulmasıdır.
Sömürgeci T.C. sistemi Kürt varlığını ortadan kaldırabilmenin en köklü yollarından birinin çocukları asimile etmekten geçtiği anlayışıyla hareket ederek Kürdistan’da temel yatırım alanı olarak okulların açılmasına hız vermiştir. Zaten sömürgeci Cumhuriyetin Kürdistan’daki en temel ayakları kışlalar ve okullardır. Okullarla hedeflenen kesim, yeni nesil olarak bilinen çocuk ve gençlerdir. Özellikle ‘ağaç yaşken eğilir’ misali çocuklar hedeflenmektedir. Kürt çocuklarını asimile etmek gelecekteki toplumu da değiştirmiş olacakları mantığı bu alana yatırımların yapılmasına, hesapların bunun üzerine kurulmasına yol açmıştır. Bunu gerçekleştirmekle ileriki zamanlarda Kürtleri soykırımdan geçirmiş olacakları için Kürt diye bir şeyin kalmayacağının hesabı yapılmaktadır. Bir toplumun geleceği olan çocuklar ve gençleri kendi toplumsal gerçekliğinin karşıtı haline getirme projeleri, o toplumun hayat damarlarının kesilmesi, toplumu geleceksiz bırakmaktır. Bundan dolayı da bu mantık ve yöntemin kendisi bir soykırımdır. Faşist T.C. Devleti bu gerçeklikten yola çıkarak Kürt çocuklarını asimilasyondan geçirmek için eğitim adı altında birçok asimilasyon-soykırım kurumları kurmuştur. Bunların başında gelen ve Kürtler açısından bir soykırım cenderesi işlevi gören ‘Yatılı İlköğretim Bölge Okulları” (YİBO) gelmektedir. Bir kültürel soykırım kurumu olarak kurulan ve işleyen YİBO’lar T.C.nin en önemsediği kurumların başından gelmektedir. Buralara alınan çocuklar ailelerinden kopartılarak kışla kültürü ile kendi toplumuna karşıt bireyler olarak yetiştirilmeye çalışılmaktadır. Çocuklar çok küçük yaşlarda bu soykırım kurumlarına alınmakta, geceli-gündüzlü bir beyin yıkama faaliyetine tabi tutulmakta, erken ve kesin sonuç almak için okula alınan çocukların aileleri ile sık sık görüşmelerine, kendi toplumunun içerisine karışmalarına müsaade edilmemektedir. Zaten bu tür yerlerin yatılı olarak oluşturulma nedeni çocukların aileleri ve toplumla bağlarını tümden koparmaya dönüktür. Böylelikle de erkenden sonuç alacaklarını düşünmektedirler. YİBO’larla Faşist sistem, yoksulluk içerisinde bıraktığı Kürtlerin çocuklarına yönelmekte, asıl niyetini gizlemek ve toplumu kandırmak için de sözde devlet imkân sunarak, ailelere bir külfet yüklemeden çocukları okutuyor imajı yaratmaktadır. YİBO’larla özellikle kırsal kesimde oturan ailelerin çocuklarına yönelmektedir. Bunun nedeni Kürt toplumsallığının, Kürt kültürünün buralarda daha canlı olması ve görece asimilasyon ve soykırım sisteminden daha az etkilenmiş olmasıdır. Buralar hedef alınıp Kürtlüğün can damarı kesilmek istenmektedir. Bu kültürel soykırım kurumlarına alınan Kürt çocuklarına, kendi anadili ve kültürü dışında asimilasyonla verilmek istenen dil ve kültürün özellikleri aşılanmaya çalışılmaktadır. Toplumuna, halkına yabancılaşmış, kendisi olmaktan çıkarılan, ülkesine ve kültürüne sırt dönmüş işbirlikçi birey ve nesillerin yetiştirilmesi hedeflenmektedir. Öyle ki buralarda Kürtlüğe ait olan her şey geri ve utanılması gereken şeyler olarak ince bir tarzda çocuklara aşılanmakta, buralarda okuyan Kürt çocukları her gün kendilerine içirilen bu zehri fark etmeden içmektedirler. Sömürgeci T.C. sistemi YİBO’ları tam bir mangurtlaşma mekanları olarak kullanmaktadır. Faşist sistem bunda belli oranda sonuç aldığını düşündüğü için Cumhuriyetin ilk yıllarından beri uygulamakta ve sürekli olarak YİBO’ların sayılarını çoğaltmaktadır. Her ne kadar isminin içerisinde bölge ismi geçse de artık bölge ve illeri de aşarak her ilçede bu sömürgeci kurumları açmaktadır. Bu konuda aldığı sonuçlardan da yola çıkarak Kürtleri Kültürel soykırım yoluyla tasfiye etme umudunu güçlü tutmaya çalışmaktadır ve daha fazla Kürt insanını asimile etmek, soykırım cenderesinden geçirmek için bu işi hevesle sürdürmektedir.
Sistem YİBO’ları Kürdistan’da Kürtleri kültürel soykırımdan geçirmenin temel araçlarından biri olarak kullanmaktadır. Buralara alınan çocukların eğitim adı altında gördüğü beyin yıkama faaliyetleri bundan sonraki yaşamlardan kalıcı izler bırakmaktadır. Farklı bir dil ve kültürle şekillendikleri için kendi toplumuna yabancılaşan bu çocukların büyük çoğunluğu buralarda mezun olduktan sonra toplum içerisine döndüklerinden sosyo-psikojik sorunlarla dönmüş oluyorlar. Kendi toplumu ile uyuşmadığı için daha fazla sistemle bütünleşmesine yol açıyor, faşist sistemle içerisine girdiği bütünleşme sonucu, kendi toplumuna sırt çevirirken sömürgeci devlet mekanizmasının çarkını çeviren bir dişlisi haline gelmektedir. Zaten sistemin YİBO’larla amaçladığı böylesi kişilikler yetiştirmektir. YİBO’lar Cumhuriyetin devşirme kurumları işlevini görmektedir. Zihniyetini Osmanlı’daki Enderun mekteplerine ve sonrasında, 2. Abdülhamit döneminde Kürt ve Arap çocuklarını asimile etmek için kurulan Hamidiye mekteplerine kadar dayandıracağımız bu devşirme yerlerle sistem kendisine işbirlikçi kesim ve bireyler yetiştirme mekanları işlevi yüklemektedir. Buralarda mezun olanların bir kısmını bu türden başka kurumlara yerleştirerek, onları hedeflenen kişiliğe dönüştürmeye hazırlanma süreci sürdürülerek bu faaliyeti kişi de sonuç alınana kadar devam ettirmektedir. Bir kısmı da dinci-milliyetçi cemaatlerin ağına düşerek başka bir koldan aynı amaç için devşirilmektedir. Az bir kısmı da doğduğu toplumun içerisine dönmekte toplum içerisinde sömürgeci sistemin birer canlı propagandisti olup çıkmaktadır.
Sömürgeci T.C. Sistemi, devşirme sistemini sadece YİBO’lar üzerinden sürdürmüyor. Bir bütünen sömürgeci eğitim kurumlarını böyle kullanmaktadır. YİBO’lar bu konuda en derinleştirilmiş olanlarıdır. Ve Faşist AKP hükümeti ile birlikte YİBO tarzı okulların giderek çoğaldığını ve diğer sömürgeci eğitim kurumlarının da gün boyu, zorunlu, yatılı, örgün-yaygın eğitim adı altında çocukların okuma ve okulda kalma sürelerini uzatma, çocukları erken yaşlarda okula alma gibi yol ve yöntemlere başvurduklarını görmekteyiz. Sömürgeci T.C. Devleti bu türden yöntemlerle kültürel soykırım belli bir sistem dahilinde ince ve derinlikli bir tarzda yürütmeye çalışarak YİBO’larda uyguladığı yöntemi sömürgeci eğitimin bütün kurumlarına yayma çabası içerisindedir. Bu öyle bir dereceye vardırılmış ki “evde eğitim” kampanyalarıyla birlikte yatılı kalmayan çocukların okul dışında aileleriyle geçirdiği süreçlere müdahale ederek, ev ortamında bile çocukları boş bırakmayarak her zaman ve her mekânda eğitim adı altında kültürel soykırım uygulamaktadır. Faşist zihniyeti bu anlayışa götüren nedenler olarak da birincisi, Kürtlerin asimilasyon ve soykırıma direnmeleri iken ikinci neden ise, YİBO’lar üzerinden belli sonuçlar elde ettiklerini düşünmeleridir. Ve bundan ötürü de Kültürel soykırımı bu yöntemler üzerinden daha etkili kılmak istemektedirler.
Tüm bunlardan hareketle T.C.nin YİBO’lar üzerinden Kürt çocuklarına dönük geliştirdiği bu soykırım politikalarına karşı nasıl bir mücadele geliştirmek gerekir sorusu önem kazanmaktadır. Öncelikle yapılması gereken bu konuda sömürgeci sistemin YİBO’larla ne yapmak istediği, neyi amaçladığı ve yarattığı sonuçlar konusunda bir bilinçlenmenin yaratılarak toplumsal bir duyarlılığın geliştirilmesi gerekir. Toplumsal bilinç geliştikçe sömürgeciliğin kültürel soykırım hedefli bu tür kurumları boşa çıkacaktır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi YİBO’lar faşist devletin, propagandasını yaptığı gibi bir eğitim kurumu değildir. Soykırım cenderesine alınan Kürt çocuklarının devşirilip sisteme kul-köle yapılmak istenen yerlerdir. Kürt çocuklarının bir değirmen taşı gibi öğütülüp un-ufak edildiği, beyinlerinin dumura uğratıldığı, şirazesi dağıtılmış bir toplum projesinin yaratılmak istendiği mekanlardır. Bu bilinç ve anlayışla hareket edilerek Kürt aileleri çocuklarını bu tür yerlere göndermemelidir. Bunun yerine toplum olarak kendi alternatif okullarımızı kurmamız gerekir. Ve şunu da hiçbir zaman unutmamak lazım ki T.C.nin, Kürdistan’daki varlığı sömürgecilik temelindedir. Yani T.C. Kürdistan’da sömürgeci bir güçtür. Bu sömürgeci gücün başından beri temel gayesi Kürt ve Kürdistan adına ne varsa tasfiye etmektir. Ve T.C.nin Kürdistan’daki kurumlarının varlık gerekçesi de bu amacına hizmet etmek için vardır. Bu temelde sömürgeciliğin kurumlarına yaklaşmak gerekir. T.C. Kürdistan’da yaptıklarını çoğu zaman başka kılıflar altında sunma ve yaptığı propaganda ile Kürt toplumuna kabul ettirmek istemektedir. Bu propagandalara geçit vermemek ve ceberut devletin hiçbir zaman Kürdün hayrına bir şey yapmayacağını kendimize düstur edinmemiz lazım.
Firaz Garzan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi