3 Ağustos 2014 DAİŞ’in Şengal’e yönelik soykırım saldırısının 6. yıl dönümünü geçirdik, 7. yıla girdik. Ezidiler buna ferman dedi, yani soykırım. Çünkü 2014 3 Ağustos’ta DAİŞ’in yaptığı saldırıya katliam demek durumu hafifletmek olur. Bu fermana 74 diyen de var, 73 diyenler de var. Biz 2007 15 Ağustos’ta Koço’da yapılan saldırının da ferman kategorisine gireceğine inandığımız için onu 73., 3 Ağustos’ta yapılana da 74. Ferman diyoruz. Çünkü Koço saldırısının mantığı da amacı da soykırımdı. İkisi de Ağustos ayında gerçekleşen bu fermanlar, neler yapılmalı ki bir daha Ezidiler soykırıma uğratılmasın, sorusunu akla getiriyor.
Her iki ferman da Ezidilerin öz savunmadan yoksun ve korumasız olduğunu gösterdi. 3 Ağustos fermanı Ezidilerin özsavunması olmazsa var olamayacaklarını kanıtladı. Çünkü 3 Ağustos 2014’te Ezidiler tümden soykırıma uğrayabilirdi. Şengal’de Ezidiler tümden kırıldıktan sonra Ezidiler adına geriye fazla bir şey kalmazdı. Kalanlar da artık yaşayamaz, yani Ezidilik adına ölü hale gelirlerdi.
Şengal’e yönelik bu saldırılarda askeri güç ve asayiş olarak KDP peşmergeleri oradaydı. Ancak Ezidiler korunmadı. Niye korunamadı, sorusunun cevabı önemlidir. Eğer savunma gücü Ezidilerden oluşsaydı bu durumlarla karşılaşılır mıydı? Ezidi gençler kız kardeşlerini, annelerini, teyzelerini, halalarını direnmeden DAİŞ’e teslim ederler miydi? Derweşê Avdê destanı ve yiğitliğiyle büyüyen Ezidi gençlerin bu soykırım saldırısına karşı bir cevabı olmaz mıydı? Acaba buna şimdi YBŞ olarak örgütlemiş öz savunma içindeki Ezidi gençlerin cevabı nedir? Şu açık ki toplumsal vicdanı, aklı, toplumsal değerleri olan her Ezidi, hatta her insan Ezidi gençleri ölümüne direnir cevabını verir. Eğer 12 gerilla DAİŞ’lileri durdurduysa, Derweşê Avdê yiğitliğinde binlerce Ezidi genç DAİŞ’i sadece durdurmakla yetinmez onları Musul ovasına kadar kovarlardı. Önder Apo’nun 3 Ağustos katliamından yıllar önce söylediği şu dizelerdeki duyguları, Ezidiler mutlaka bu ferman saldırısı karşısında gösterirlerdi;
Sincar Dağları’nda Derwêşê Evdê’nin yanında olsaydım!
Beyaz atların sırtında Musul Ovası’na dalsaydım
Derwêş vurulduğunda sırtlayıp Kürdistan dağlarına götürseydim
O’na, “Bak, binlerce Edulê ve On İkiler var” deseydim
Tanrıçaların taht kurduğu bu dağlarda rahat uyu, deseydim
Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin artık gam yeme,
Kesinleşen Kürtlük ve özgür yaşam ebedi gerçekliktir deseydim!
Ezidiler konusunda en son konuşması gereken Başurê Kürdistan federe bölge başkanı Neçirvan Barzani Ezidi özsavunma güçleri olan YBŞ ve YJŞ’yi kastederek Şengal kanun dışı güçlerin sığınağı olmuş, demiş. Açıkça Şengal’i T.C’ye hedef göstermiş. Bundan sonraki Şengal’e dönük saldırıların sorumluluğunu da üstlenmiştir. Zaten benzer tutumu da Medya Savunma Alanlarındaki gerillalar için de gösteriyor. Haftanin’de olduğu gibi T.C’nin saldırılarını meşrulaştırıyor. Zaten Rojava’ya yönelik T.C saldırılarını da aynı mantıkla meşrulaştırıyor. Niye? Tüm buralarda Kürt halk Önderinin ideolojik siyasi çizgisinde özsavunma yapılıyor! Böylece Neçirvan Barzani aynı T.C gibi Kürt halk Önderinin düşüncelerine sahiplenenlere düşmanlık yapmış oluyor. T.C, Kürt düşmanıdır, bu nedenle saldırıyor, diyeceğine ne yazık ki, Kürt düşmanı T.C’nin saldırılarına meşruiyet kazandırmak bir Kürt siyasetçisine düşüyor! Bu ne biçim Kürtlük, diye sorulmaz mı?
Ezidiler 74. Fermana uğratıldığında Neçirvan Barzani bölge başbakanıydı. Bu soykırımı engellemediğinden tarihi bir mahcupluk yaşayarak, YBŞ ve YPJ’ye bizi büyük bir utançtan kurtardınız, size ne kadar teşekkür etsek borcumuzu ödeyemeyiz alçak gönüllüğünü, büyüklüğünü göstereceğine Ezidilerin oluşturduğu özsavunmaya dil uzatıyor. Ne yapsalardı; DAİŞ saldırısında Şengal’i korumayan Neçirvan’ın insafına mı kendilerini bıraksalardı? Bu kadar pişkinlik, yüzsüzlük dünyada az görülür.
Neçirvan bunu neye dayanarak yapıyor? Kesinlikle T.C’ye dayanarak yapıyor. Dün DAİŞ vururken ses çıkarmayan Neçirvan şimdi de T.C saldırırken sesini çıkarmıyor. Hatta orada YBŞ var olduğu için T.C saldırıyor, diyerek yeni saldırılara davetiye çıkarıyor. Acaba Neçirvan, 2014 yılında da Şengal’e 12 gerilla gitti diye DAİŞ’i saldırtmış olmasın! Neçirvan abuk sabuk konuşunca akla bunlar dahi gelebiliyor.
Neçirvan ve onun iktidarına bağlı askeri güçler Şengal’i savunmadan Ezidileri soykırım bıçağına teslim etmiştir. Gerçekten 2014’te orada bulunanlara peşmerge demek istemiyoruz. Gerçek peşmerge ruhu olanlar Ezidileri DAİŞ bıçağının altına bırakmazlardı. Şengal’de bu soykırım neden yaşandı, Neçirvan bunun hesabını vermesi lazım. Çünkü o dönemde birinci dereceden kendisi sorumluydu. Hem suçlu hem güçlü böyle olunurmuş. Yoksa şimdi Ezidxan’ın özsavunmasını yapan Ezidi genç erkek ve kadınlarını terörist ve kanun dışı gösterip T.C’ye hedef göstermezdi. Irak bu güçler resmi ve meşru güçlerdir derken, bir Kürt siyasetçinin hedef göstermesi gerçekten anlaşılır bir durum değildir.
Neçirvan ve KDP böyle yaparak nereye varacak? Şengal’de T.C’yi saldırt, Rojava’da saldırıların gerekçelerin yarat, Medya Savunma Alanlarında da T.C saldırılarına meşruiyet kazandır! Böyle olmaz. Hiçbir Kürt partisi, siyasi gücü T.C’nin saldırılarına meşruiyet kazandırmamalı. Aksine bu saldırılara karşı durmalı.
Neçirvan, Ezidilere karşı borcunu ödemek ve 74. Fermanın töhmetinden kurtulmak istiyorsa Ezidxan’ın özerkliği için çalışmalı, Ezidxan özsavunma gücü olan YBŞ ve YPJ’ye teşekkür etmeli ve onların daha fazla güçlenmesi için destek vermelidir. O zaman üzerindeki 2014 fermanının töhmeti hafifler ve borcunu ödemiş olur.
Ali Erek
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi