‘Beyaz adam geldiğinde elinde incili, bizimse topraklarımız vardı, birlikte kiliseler inşa ettik. Sonra beyaz adam gözümüzü kapatıp, tanrıya hep birlikte dua etmemizi söyledi. Gözümüzü açtığımızda, elimizde incil vardı, topraklarımızsa artık beyaz adamındı. (Tiavea Kabilesi Lideri Tuiavii)
Tarihin derinliklerinden süzülerek günümüze değin anlam yitimine uğramadan gelen bu Kızılderili atasözü günümüze de ışık tutmaktadır. ‘Adını değiştir hikaye senindir‘ özdeyişinde olduğu gibi bu aslında bizim hikayemiz. Yakın zamanda Êlih’te ( Batman ) işgalci Türk devlet eliyle örgütlendirilen Hizbullah’ın öncülüğüyle bir gösteri daha doğrusu mizansen sergilendi. İnanç değerlerinden kopuk tarihsel, toplumsal dokuyla uyuşmaz olan bu resim hangi zeminde örgütlenmişti. Konuya tam da doğru yerden girdiğimizden şüphe yoktur. Sömürgeleştirilen toplumlar kimlik bunalımı yaşarlar. Aidiyet duyguları sahte kimliklerle değiştirilir. Güncel deyimle kodlarıyla oynanmış bir yazılım orjin çıktılar veremez. Kaynağa dönmeksizin hata tespiti yapılamaz. Bir yandan yakılan yıkılan Kürdistan gerçekliği karşısında aidiyet yoksunluğu diğer yandan çarpık Siyasi İslam çığırtkanlığı. Kürdistan’da beyaz adam çok daha fazlasını bıraktı bu topraklarda…
ÊLİH’TE İSLAMİ DEĞERLERİN GÖLGESİNDE BİR YIKIM
Êlih binlerce yıl neolitik kültürü yaşamış kadim bir coğrafyanın parçası. Her işgal ve talan saldırılarında bir yara alarak kendini Heskifin görkemiyle günümüze taşırdı. Ama sömürgeci, soykırımcı devlet anlayışı son yüzyılda olduğu gibi coğrafyanın ve kültürün toplum hafızasındaki anlamını kavradığından bu alanların talanına ve tahribine yöneldi. Kürdistan üzerinde yürütülen bu genel politika Êlih‘ de bugün İslami değerleri suiistimal ederek onun gölgesinde bir yıkım yürütüyor.
PETROL BULUNDU, SÖMÜRGECİLER ÇÖREKLENDİ
1940’ların sonuna doğru yeraltı petrol rezervlerinin işlenmeye başlandığı Êlih’te bir yandan da siyasi İslam’ı örgütleme arayışları gelişti. Sömürgeciler toplumu iç sorunlarla uğraştırırken, sömürü alanının sorunsuz bir şekilde örgütlendirilmesini hedefledi. Bu nedenle demografik yapı bir yandan petrol rezervlerinin başlattığı değişimlerden etkilenirken diğer yandan demir yolu yapımı, akabinde petrol rafineri gibi yatırımlar bölgede ekonomik ve kültürel sınıfların devlet eliyle örgütlendirilmesini geliştirdi. Êlih Türkiye genelinde işsizleşip fakirleştikçe petrol geliri inkar ve imha politikası bağlamında yeni bir işbirlikçileştirme yani orta sınıfın örgütlendirilmesinde kullanıldı.
KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİ’NE KARŞI ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARI
Bu ayrıştırma ilk süreçlerde dar bir zümre üzerinden yürütüldü. 70’li yıllarda gelişen Apocu hareketin toplumu etkileme kabiliyetini gören devlet bu defa yarattığı zümrelere dayanarak halkı gelişen Kürt Özgürlük Hareketinden koparmayı devlet politikası haline getirdi. Nitekim kent Kürt Özgürlük Hareketi’nin ilk ortaya çıktığı 70’li yılların sonunda, Mazlum Doğan’ın ve Kemal Pir’in bizzat çalışma yürüttüğü alanlardan biriydi. Efsane komutan Mahsum Korkmaz’da burada Mazlum Doğan tarafından örgütlendirildi. Aynı zamanda Önder APO da Kürdistan Seferi kapsamında Êlih’e giderek kimi toplantılar yapıp, örgütlenme zeminini güçlendirmişti. Apocuların örgütleme çalışmalarına başladığı bu dönemde, 1979 yerel seçimleri yapıldı. Kürt siyasetçi Edip Solmaz bağımsız aday olarak belediye başkanlığı seçimlerinde aday oldu. Kürt Hareketi’nin de desteğini alan Edip Solmaz, belediye başkanlığına seçildi. Örnek bir yerel yönetim anlayışı ve öz yönetim pratiği geliştiren Edip Solmaz, daha görevinin 28. gününde evinin önünde kontra güçler tarafından suikast ile katledildi. Êlih halkının bu saldırı karşısında geliştirdiği refleks Özgürlük Mücadelesini daha fazla benimsemek ve özümsemek oldu. 80’li yıllarda bu ilk tepki giderek yurtseverlik bilincine dönüştü. Zindan direnişlerinin öncülüğünde örgütlü bir halk hareketi mayalandı
YÜZLERCE ÊLİHLİ GENÇ GERİLLA SAFLARINA KATILDI
Bu anlamda Êlih 1990 yılında il statüsüne alınarak bölgedeki demografik yapıyı daha fazla izole etme zeminini yarattı. Diğer bir deyişle Êlih artık bir Özel Savaş alanı haline getirildi. 90’lı yılların başında Kürdistan‘da yürütülen denizi kurutup balığı yakalama stratejisi ile köyü ve kırı insansızlaştırma politikası yürütüldü. İnsanların şehre göçü yaşanırken, bir yandan da Kürt halkının tümden Kürdistan kentlerinden Türkiye metropollerine sürülmesi iç içe yürütüldü.
Adeta Kürtler için bir kaos tezgahı yaratıldı. Ancak gelişmekte olan ulusal bilinç Kürdistan gençliğini mücadeleye daha fazla çekti, yüzlerce Êlihli genç gerilla saflarına akın etti.
TOPLUMUN GENLERİYLE OYNAMAK DEVLETİN ‘SANATI’
Türk özel savaş aygıtı her geçen gün yeni yöntemler geliştirerek toplumun genleriyle oynamayı bir sanat haline getirdi. Amacı Kürt halkı üzerindeki inkar ve imha siyasetini nihayete ulaştırmak olan bu gayri-insani saldırı, toplumu yoksullaştırmayı, topraksızlaştırmayı ve giderek sonuç almayınca paramiliter kontra organizasyonlarını örgütleyerek faili meçhul cinayetlerle sindirmeyi devleti de çeteleştirerek sürdürdü. 90’lı yılların başında Hizbullah olarak ön plana çıkan hizbulkontra yapısı Êlih’in politik ruhunu değiştirecek devlet kaynaklı bir güce sahip olmaya başladı.
HİZBULLAH KÜRTLERE KARŞI TETİKÇİ OLARAK KULLANILDI
Devlet Êlih’i Hizbulkontra’nın karargahı haline getirip, JİTEM eliyle bu çeteleri silahlandırmaya başladı. Hizbulkontra eliyle yüzlerce savunmasız Kürt yurtseveri katledilerek, faili meçhul cinayete kurban gitti. İHD’nin verilerine göre Êlih’te 513 Kürt yurtseveri Hizbulkontra’nın domuz bağı işkenceleriyle katledilip, mezar evlere, kuyulara atıldı. TC devleti bu çeteler eliyle hem siyasi denge arayışına girdi hem de sosyal yaşam içerisinde Kürt toplumuna ait olmayan katı siyasi İslam yaşam ölçülerini dayattı. Kadınlara kara çarşaf giyimi dayatıldı, giymeyenlere saldırılar düzenlendi. Hizbulkontra eliyle Êlih’te PKK’nin ve Önder Apo’nun yarattığı felsefe kati İslami terimlerle ters yüz edilmeye çalışıldı. Devlet Hizbulkontra’yı Kürtlere karşı hem tetikçi olarak kullandı hem de bu kontra yapıyı siyasallaştırmaya çalıştı.
JİTEM-HİZBULLAH-DEVLET ÊLİH’TE ORTAKLAŞA ÇALIŞTI
JİTEM, Hizbullah, devlet işlerinin ortaklaşa yürütüldüğü bu dönemde, Êlih’te Karma Özel Harekat Birliği kuruldu. Hizbulkontra’nın eğitildiği bu karargaha yurt dışında ithal edilen ağır makineli tüfekler, roketatarlar ve benzeri silahlar getirildi. Bu silahlar daha sonraki yıllarda Hizbullah’ın silah depolarından çıktı. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise, buna “Devlet gerektiğinde rutin dışına çıkar” yanıtı verdi. Hizbulkontra bu haliyle devletin gerektiğinde rutin dışına çıktığı bir haldi.
KABA ÖZEL SAVAŞ YÖNTEMLERİ YERİNİ İNCELTİLMİŞ POLİTİKALARA BIRAKTI
Devlet uyguladığı kaba özel savaş yöntemleri ile 2000’li yıllara kadar PKK’nin yarattığı direniş kültürünü ortadan kaldırma yöntemi izledi. Fakat bu politikalarda hiçbir zaman başarılı olamadı. 2000’li yıllardan sonra özel savaş politikalarında bir değişikliğe giden Türk devleti, Êlih’te göreceli olarak ılımlı bir hava oluşturmaya başladı. 2000’lerden sonra Özgürlük mücadelesi Önder Apo öncülüğünde paradigma değişikliğine gidince demokratik siyaset de yeni mücadele alanı olarak ön plana çıktı. Bu değişim devletin kentte gelişen toplumsal ve siyasi örgütlenmelere karşı daha inceltilmiş özel savaş yöntemlere yönelmesine neden oldu.
SARI SENDİKACILIK GELİŞTİRİLMEK İSTENDİ
Bu yıllarda devlet yürüttüğü kontrgerilla faaliyetlerinin ağır sonuçlarını kendi lehine çevirme adına daha liberal politikalara yöneldi. Mehmet Şimşek gibi liberal, işbirlikçi kişilikleri Kürt siyasetçi etiketleriyle pazarlamaya başladı. Kürt halkının istediği gerçek radikal demokrasi özel savaş metotlarıyla ters yüz edilmeye başlandı. Demokratik siyasete karşı sözde sivil toplumcu, liberal bir anlayış geliştirilmeye çalışıldı. Devlet özellikle sarı sendikalaşmayı Êlih’te hayata geçirmeye çalıştı. Kent modernist algılar ile popülizme alıştırılmaya çalışıldı.
AKP İLE ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARINDA DEĞİŞİKLİK
Kürt Özgürlük Hareketi ise değişen paradigmaya göre kendini uyarlamaya çalıştı. 80 darbesinin kuluçkasında büyütülen yeni sözde ılımlı İslam Erdoğan şahsında AKP ile söylem değişikliğiyle siyaset sahnesine çıktı. AKP çete devlet yapılanmasının yarattığı Hizbullah tabanını kendi arka bahçesi haline getirdi. Bu yıllarda Êlih kent olarak liberal siyaset gereği bir yandan büyütüldü diğer yandan var olan işbirlikçi taban aktif siyaset, ticaret ve bürokrasi içine çekilerek kalıcı bir zemine çevrilmeye çalışıldı. Adeta karşılıklı ilişki ve bağımlılık bu kesimi devlet adına her şeyi yapabilir kıldı. Son 20 yılda AKP eliyle yerel işbirlikçi kesimle devlet arasındaki dinci, cinsiyetçi, devletçi ve Kürt karşıtı duruş ve anlayış pekiştirildi. Cinayet işleyip Kürt kanına giren ve cezaevlerinde olan gönüldaşları AKP eliyle tekrardan serbest bırakıldı. Muhabbet koyulaştı, can ciger kuzu tadında siyasi evlilikler yapıldı, pastadan paylar arttırıldı. Artık Erdoğan Kutlu Doğum Haftalarının yeni ilahı haline getirildi. İslami söylemler gereğinden fazla yükseltilerek demokratik hak arayışları gayr-ı meşru, din dışı talepler sapması olarak söylemleştirildi.
AKP SİYASAL İSLAMI BİR TEHDİT SİLAHINA ÇEVİRDİ
Sermayenin tekelinden pay kapmak isteyen, AKP kalpazanlığını sanat haline getirildi. AKP siyasal islamı adeta tüm muhalefeti tehdit eden bir silaha çevirdi. Kürt halkının çok yakından yaşayarak deneyimlediği bu karanlık dönemde demokratik siyaset adeta bir nefes gibiydi. 2000’lerden sonra tüm hilelere rağmen gelişen demokratik siyaset belediye seçimlerinde devleti defalarca yenilgiye uğratarak büyüdü. Eşit, adil, toplumsal ve ekolojik bir yerinde yönetim kültürü tüm toplumu rahatlatan bir modele döndü.
ÊLİH’TE TOPLUMUN KÜLTÜREL KODLARI HEDEF ALINDI
Ancak devletin özel savaş politikaları hiçbir dönem kesilmedi. 2015’lerden sonra özel savaş politikalarında yeniden değişikliğe giden devlet, Êlih’te toplumun kültürel kodlarını hedef almaya başladı. Kadınlar, gençler, çocuklar, tarih ve doğa bu özel savaş politikalarının birincil hedefi olmaya devam etti. Kent her dönem özellikle intiharların en yüksek olduğu yerlerden biri oldu. Yaşanan intiharların yüzde 74’ünü ise kadınlar oluşturdu. Yine kadınlara ve çocuklara yönelik taciz ve tecavüz saldırıları gerçekleşti. Êlih kadına yönelik taciz ve tecavüz saldırılarının devletin üniformalıları eliyle yürütüldüğü yerlerden biri oldu. 2020 yılında Qûbîn (Beşiri) ilçesinde İpek Er’e tecavüz ettikten sonra intihara sürükleyen özel savaş elemanı Musa Orhan’dı. Yine Kercews (Gercüş) ilçesinde 15 yaşındaki bir çocuğa 27 kişi tarafından tecavüz edilen yer de yine Êlih’di.
ÊLİHLİ ÇOCUKLAR 90’LARDAN BU YANA ÖZEL SAVAŞ’IN PENÇESİNDE
Êlih’de çocuklar 90’lardan beri özel olarak devletin hedefinde. Yatılı Bölge İlk Okulları (YİBO) ile yıllarca asimilasyona uğratılan Kürt çocukları, bu devşirme merkezlerinde yıllarca taciz ve tecavüze maruz kaldı. Çocuklar bu merkezlerde ideolojik olarak ayrı bir örgütlenme zeminine çekilmeye çalışıldı. Günümüzde ise bu devşirme politikası tarikatlar, kuran kursları ve devletin açtığı kültür merkezi vb. Gibi yerlerde yapılmaya devam ediyor. Gençler de yine diğer merkezlerde olduğu gibi uyuşturucunun pençesine sürüklenmek istenen kesimin başında geliyor.
ÊLİH’E ERDOĞAN İMZASI İLE ÖZEL SAVAŞ MERKEZİ KURULDU
Kontra güçleri her dönem yeniden canlandırmaya çalışan özel savaş devleti bir yandan koruculuğu Êlih’te yaymayı sürdürürken, bir yandan da Êlih’e özel savaş merkezini kurdu. 2019’da Erdoğan imzalı olarak Êlih’teki sömürge valisine gönderilen gizli belgeye göre, kentte Gül-Hasar Trafik Kazaları Danışma Merkezi adıyla bir özel savaş merkezi kuruldu. Trafik kazaları adıyla masumlaştırılan bu yapıda, MİT, Huda-Par, SADAT, Ak Ocakları, Osmanlı Ocakları gibi özel savaş yapılarının ortak çalıştığı ortaya çıktı. Burada kontra güçlerin eğitildiği, atış taktikleri yapıldığı ve paramiliter güçler yetiştirildiği belirtiliyor.
KENTİN EKONOMİSİ, TARİHİ VE EKOLOJİSİ ÖZEL SAVAŞIN PENÇESİNDE
Öte yandan kentin ekonomisi, tarihi ve ekolojisi de özel savaş politikalarıyla kırıma uğratılıyor. Yeraltı ve yer üstü zenginlikleriyle kendi kendine yetebilecek üretim gücüne sahip olan kentte halkı üretimden koparma stratejisi uygulanıyor. Halk ekonomide, üretimde dışa bağımlı bir hale getirildi. Tarihi dokusu ters yüz edilen kentte binlerce yıllık Hasankeyf baraj politikalarıyla sular altında bırakıldı. Ekolojik olarak da kırıma uğrayan kentte, halk petrol soluyan bir hale geldi.
Tüm bunların ardından Êlih’teki mizansen ne kadar zavallıca… dönüp kendi aidiyetine neler yapıldığını göremeyen zavallılık… ucuz bir bekçilik veya belki de artık vaz geçemeyeceği AK vergili sahte bir yaşam, üstelik duyduğu gururun onun olmadığını bilemeyecek kadar hissiz… işte Êlih’de sahte İslamcılığın dayanılmaz hafifliği. İslam felsefesinden, islahatından bihaber mutlak kulluk ziyadesiyle para tapıcılığı… ne demişti üstad dinle beyaz adam!.
Meltem OKTAY