ASKERİ SİYASİ VE ÖRGÜTSEL DAYANAĞI
Rojava’yı dış bağlantılarıyla birlikte ele almakta fayda vardır. Dış koşullardan etkilenen bir özeliğe sahiptir. Bölgesel gelişmeler Rojava’yı önemli oranda etkilemektedir. Bölgeye dışardan yapılan siyasi askeri müdahaleler devletleri değişime zorlarken, iktidar değişimlerine yol açarken, siyasi dengeleri etkilerken, Rojava’yı pas geçmesi düşünülemez. Bu nedenle iç ve dış koşulları göz önünde bulundurmak önemlidir.
ABD’nin 2003’te Irak’a yaptığı askeri müdahale ile rejimin yıkılması ve Saddam’ın idamı, büyük bir kaos aralığına ve çatışmalı ortama yol açmıştır. Siyasi, ekonomik istikrarsızlık, gelecekteki belirsizlik, Irak’ı daha büyük bir şiddet sarmalına sokmuştur. Savaş ikliminin sonucu olarak Irak’ta şekillenen DAİŞ çete örgütlenmesi, 2014 yazında bir anda ortaya çıkarak ve hızlı bir şekilde yayılarak, kısa süre içinde Irak ve Suriye’de küçümsenmeyecek düzeyde ilerleme sağladı. Gerçekleştirdiği vahşi katliamlarla dünyanın gündemine oturan DAİŞ en fazla da Kürtlere yöneldi. Şengal’deki Êzidi halkını soykırıma uğrattı. Toplu katliamlar ve göçertmeler nedeniyle neredeyse halkın tümü topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Şengal’e ulaşan sınırlı sayıdaki PKK gerilla gücü ve geride kalan halktan bir avuç insanın direnişiyle, mutlak bir soykırım önlenmiş oldu. Şengal coğrafyasının tümü DAİŞ çetelerinin kontrolüne geçmesi böylece engellenmiştir
DAİŞ’in yöneldiği bir diğer alan ise Suriye coğrafyası ve özeliklle de Rojava’dır. Rojava’da var gücüyle saldırdığı alanların başında da Kobane gelmekteydi. Suriye iç savaşının hengamesi içinde, merkezi devlet otoritesinin çökmesinden oluşan boşluk DAİŞ çetelerince doldurulmak istendi. Rojava’yı DAİŞ’in saldırı hedefi haline getirilmesinde, Türk devleti uğursuz bir rol üslenmiştir. Türk devletinin Suriye politikası, Esat yönetiminin devrilmesi üzerine kurulmuş ve bunun için de Rejim muhaliflerini-çete guruplarını daha başından itibaren desteklemiştir. Hatta Rojava Temsilcilerini bile Ankara’da ağırlayarak Suriye politikalarına hizmet eder hale getirmek istemiştir. Kürtlerden müspet sonuç alamayacağını fark ettikten sonra da Kürtlere saldırmayı ve düşman ilan etmeyi temel strateji olarak belledi. DAİŞ’in Kobane saldırısı Türk devletinin umut bağladığı bir saldırıydı. Kobane Direnişiyle DAİŞ’in saldırı gücü kırılmış oldu. DAİŞ, ortaya çıktıktan sonra ilk ciddi yenilgiyi Kobane’de alması bölge halkları açısından umut yaratmıştır. Rojava devriminin geliştirdiği direniş kültürü, tüm halkları kapsaması açısından da önemli pratik gelişmeyi ortaya çıkarmıştır.
Rojava devriminin gerçekleşmesinde ve korunmasında, sahip olduğu paradigmanın çözüm gücü olması, halkın örgütlü hale gelmesinin büyük rolü vardır. Dört tarafı devrim karşıtı, düşman gücün kuşatmasında olmasına rağmen ayakta kalmayı başarmışsa, devrim öncesi süreçte edindiği kazanımlardır. DAİŞ ve Türk devletinin saldırıları, ABD, Rusya, İran ve Şam yönetimin çıkarcı yaklaşımları, KDP’nin düşmanca tutumu ve devrimi içerden çökertmeyi amaçlayan ENKS işbirlikçileri sürekli saldırı halindeyken, Rojava devrimi yıkılmamışsa, gücünü geçmiş tarihi birikiminden almaktadır.
Çatışmalı ortamlardan beslenen Türk devletinin günümüzde izlediği strateji tamamen Kürt düşmanlığına dayanmaktadır. İç ve dış politikada Kürtleri düşmanlaştırarak her tarafa saldırmakta ve böylece kendisine siyasi, askeri, diplomatik, ekonomik alanlar açmaktadır. Kürt düşmanlığında sınır tanımaz bir duruma gelmiştir. Gerilla güçlerine karşı kimyasal silahlar da dahil her türlü gelişmiş teknoloji ve ileri savaş teknolojilerini kullanmaktadır. Halka yönelik saldırıları daha geniş bir coğrafyaya yayarak, Kürtlerin yaşadığı her yerde saldırılar gerçekleştirmektedir. Maxmur, Şengal ve Rojava halkı günü birlik saldırıların hedefindedir. İçinde kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda sivil yaşamını kaybetmiştir. Uluslararası hukuku çiğneyerek bu saldırıları yapmasına rağmen hiçbir engelle karşılaşmaması, Kürt halkının ve dolaysıyla Rojava devriminin ne kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu, ölüm kalım içinde yaşam mücadelesi verdiğini göstermektedir. Devrimi engelleyen, köstekleyen, boşa çıkaran, yıkmayı amaçlayan çok sayıdaki gücün varlığına rağmen, sorunların çözümüne dair düşüncesi olan tek güç yine Kürtlerdir. Başkan Apo’nun kavramsallaştırdığı 3. Yol perspektifi bölgesel sorunların çözüm anahtarı haline gelmiştir. Rojava devrimi de bu perspektiften güç almaktadır.
DAİŞ’e karşı mücadelede askeri alanda önemli başarılar sağlamıştır. Devrimci halk savaşı temelinde mücadeleye önem vermesi uzun soluklu bir mücadele gücüne ulaştığını göstermektedir. Askerî açıdan dışa bağımlı olmaktan ziyade devrimci halk savaşı stratejisini hayata geçirmesi, sırtını bölgenin halklarına dayaması, Rojava açısından önemli bir direnç anlamına gelmektedir.
Biraz daha somut ele alınırsa, geçmiş tarihi birikim Rojava devriminin esasıdır. Birincisi, ideolojik alt yapısıdır. Sahip olduğu paradigmanın çözüm gücü olmasıdır. İkincisi halk kitlelerinin örgütlü olması ve mücadelenin öz güce dayanmasıdır. Üçüncüsü, devrime öncülük eden kadroların siyasi, askeri birikime, pratik deneyime ve tecrübeye sahip olmasıdır. Bu üç temel hususun varlığı belirleyici olmuştur. Düşünsel ve eylemsel olarak ortaya çıkan fırsatlardan yararlanarak bu günkü statüyü elde etmiştir
ROJAVA DEVRİMİNİN DEMOKRATİK ÖZELLİĞİ
Rojava Devrimi, bir yandan Türk devletinin işgal saldırılarıyla devam eden savaş ortamında kendisini savunmaya çalışırken diğer yandan ise toplumsal inşa çalışmalarını paralel yürüterek devrimi kalıcı hale getirmeye çalışıyor. Devrimin en büyük özeliği kendi öz gücüne dayanması olmuştur. Özgün koşullarına uygun düşünce üretmesi ve uygulama gücü göstermesidir. Birlikte yaşadığı halklarla ortaklaşarak dayanışma içine girerek, güç birliğini yaratmasıdır. Öz yönetim organlarını oluşturup öz savunmasını yapmasıdır. Dünya devrimler tarihinden çıkardığı dersler ışığında yeni bir paradigmayı hayata geçirmesidir. Devleti öncelemeyen ve halkların iradesini ön plana çıkaran demokratik halk yönetimini esas almasıdır. Etnik yapıların ve dini inançların bir arada yaşama kültürünü temsil etmedir. Ortadoğu’nun en temel çelişkisi olan toplumsal farklılıkların aynı yönetim çatısı altında, özgünlükleri ve özelikleriyle kabul görmesi, ortak değerler etrafında buluşturmasıdır. Bütün bu gelişmelerin toplamına denk gelen Demokratik Ulusu inşa etmeye çalışmasıdır. Bu nedenle Demokratik Ulus tanımı, Rojava için kilit öneme sahip bir kavramdır. Bütün gelişmeler Demokratik ulus kavramı etrafında örülmektedir.
Bildik devrimci hareketlerden farkı günümüzün somut koşullarına uyarlanabilen paradigmaya sahip olması belki de en temel özeliğidir. Sosyalist devrimlere endekslenmiş klasik Ulusal kurtuluş mücadelelerine pek benzememektedir. Tek bir ulusa dayanan mücadele olmaktan ziyade birlikte yaşadığı bileşenleriyle ortak kaderi paylaşması ve mücadele eksenine farklılıkları oturtması büyük bir değişimdir. Tek bir ulusa dayanan mücadelenin Rojava’da başarıya ulaşması, dünya ve bölgedeki siyasi konjonktürde pek mümkün olduğu söylenemez. Bu nedenle halkların ortaklaşabileceği yeni bir zihniyete ihtiyaç duymaktadır. Devlet öncesi, Doğal toplumların bir arada yaşadığı gibi, Ortadoğu halklarının kadim kültürü, inancı, kimliği kısacası demokratik ulus için gerekli boyutları, bilimsel temelde yeniden yorumlayarak, devletsiz toplum şeklinde güncellemesi ve demokratik toplumu inşa etmesi, Rojava devriminin felsefesini oluşturmaktadır.
Devrimin, demokratik toplum karakterli olması en önemli özelliklerinden biridir. Real sosyalizmin başaramadığı demokratikleşmeyi, toplumsal inşanın harcı haline getirmesidir.
Reel sosyalizmin yıkılışından sonra dünyadaki devrim hareketlerinin yaşadığı düşünce karmaşası devrimci mücadeleleri sekteye uğrattı. Kapitalist sistemin egemenliğinin hüküm sürdüğü, tek kutuplu dünyanın insafına kalmış devrimci hareketler, öncülükte ciddi bunalımlar yaşadı. Komünist, sol-sosyalist, işçi partileri ciddi bir ideolojik kriz yaşamaktaydı. Yeniden yapılanmalara giden partiler olmakla birlikte çözülüp dağılan partiler de oldu. Toplumsal sorunları çözen, devrimci mücadeleye yeni rotalar çizen ideolojik yaklaşımlar, teorik açılımlar pek yaşanmadı. Real sosyalist sistem, yaşadığı derin siyasi-ekonomik krizler sonucu parçalanıp dağılması, devrim hareketleri açısından yeni bir kurama ihtiyaç duymaktaydı. Düşünceden eyleme hemen her konuda yeni bir strateji ve taktiğe gereksinim vardı. Sadece yerel ve bölgesel çapta değil küresel çapta yol gösteren paradigmaya ihtiyaç vardı. Başkan Apo’nun İmralı’da geliştirdiği savunmalar işte bu yeni arayışın ürünü olarak şekillendi. Rojava devrimi, ideolojik gıdasını Başkan Apo’unun savunmalarından almaktadır.
Ortadoğu’nun katmerli sorunlarına, toplumsal çelişkilerine, ulus devletten kaynaklı sorunlarına, sürekli dış müdahalelere açık hale gelerek kapitalist sistemin saldırılarına kadar, içinden çıkılmaz kaos haline çözüm üretilmesi Başkan Apo’nun düşünceleriyle mümkün olmuştur. Demokratik çözümler üretilmeseydi bugün Rojava devriminden bahsetmek pek de mümkün olmayacaktı. Bu nedenle denilebilinir ki, Rojava Devrimi, dünya devrim hareketlerinden farklı bir seyir izleyerek gelişmiştir. İçinde ulusal kurtuluş mücadelesini de barındıran, demokratik ve hatta Kültürel devrim olarak da tanımlamak mümkündür. Yeni bir devrimsel süreçtir. Klasik devrim kalıplarına oturtulacak bir devrim olmadığını belirtmek gerekir. Yaşanmış örneklerine pek rastlanmayan türden bir toplumsal mücadeleye sahiptir. Henüz istenen düzeyde kurumlaşmasa da sistemli hale gelemese de uluslararası cami tarafında statüsü kabul görmese de yaşanan fiili durum dünya ezilen halklarına ilham veren demokratik ulus özelliklerine sahiptir.
Demokrasi seçeneği Rojava’da yaşayan halklar açısından elzemdir. Demokrasi kavramı yeniden yorumlanarak, halkları birleştirmenin çimentosu haline getirmek oldukça önem taşımaktadır. Kısaca: Başkan Apo’nun, Demokratik, Ekolojik ve kadın özgürlüğü olarak ifade ettiği paradigma, Rojava devrimin düşünce kılavuzudur. Ortadoğu’nun çelişki ve çatışmacı ortamında böyle bir devrimci gelişmenin yaşanması ezilen, sömürülen halklar için her açıdan örnek oluşturmaktadır. Devrimin demokratik muhtevası devrimin sigortasıdır.
Ortadoğu’da siyasi istikrarsızlığın hüküm sürdüğü, ulus devletlerin çözümsüz politikalarla bu istikrarsızlığı daha da derinleştirdiği, küresel güçlerin saldırıları da eklenince savaş halinin süreklileşmesine neden olmaktadır. Ulus devletin varlığı ve dış müdahaleler, vesayet savaşlarının yanı sıra toplumsal farklılıkların varlığını çatışma gerekçesi haline gelmesi, halklara devrimsel çıkış yaptırmayı zorlaştırmaktadır. Çelişki ve çatışmalardan beslenen güçler sürekli saldırı halinde savaşı körüklemeleri, toplumun genleriyle oynamaları Ortadoğu kaosunun en temel sebepleridir. Bu kaos ortamından çıkışı demokrasi seçeneğiyle yapmak, demokrasiyi özümsetmek, ete kemiğe büründürmek oldukça önemlidir. Yerleşik kültürlerin geleneksel yaşam tarzını, toplumun aşiretçi yapısı, kimlik ve inançlarını, kısacası aidiyetlerini dikkate alarak çözüm üretmek demokrasi kavramının doğru tanımlanmasına ve içinin doldurulmasına bağlıdır. Rojava devriminin demokrasi yönteminde karar kılması bugünkü başarının sırrıdır. Gerek bütün toplumsal farklılıklara, kimliklere, inançlara, gerek Suriye’nin toprak bütünlüğünü gözeterek, Suriye yönetimiyle sorunları demokratik yollardan çözme yöntemi, çatışma ortamını önlemiştir. Suriye’nin genelinde süren savaş göz önünde bulundurulduğunda Rojava’nın görece daha istikrarlı bir coğrafya olmasının nedeni de bu demokratik hoşgörü ortamının varlığındandır.
ROJAVA DEVRİMİ, KADIN DEVRİMİDİR
Rojava devriminin diğer bir önemli özelliği gerçekleştirdiği kadın devrimidir. Bütün gelişmelerin merkezinde kadının yer almasıdır. Toplumsal dönüşümün en temel ve aktif gücü hiç kuşkusuz kadınlar olmuştur. Ortadoğu toplumunda kadın hiçbir dönemle kıyaslanmayacak kadar Rojava devrimiyle birlikte gelişme yaşamış ve hak kazanmıştır. Cinsiyet eşitliği bakımından verdiği cins mücadelesi, yaşamın her alanında var olma iddia ve kararlılığı, eşit temsil hakkı, kadın mücadelesinde dünyaya örnek olacak kazanımlar elde etmiştir. Kökleri çok derinde olan ataerkil zihniyetin egemen olduğu Ortadoğu’da kadının Rojava’da elde ettiği kazanımlar başlı başına devrimsel bir gelişmedir. Kadın mücadelesi sadece kadınlar için değil, kadın eksenli demokratik sistemin geliştirilmesinde, toplumun dönüştürülmesinde ön ayak olmuş ve devrime ivme kazandırmıştır. Devrimdeki kadın varlığı, devrimin kadın özgürlüğüne dayanmasından kaynaklanmaktadır.
Devrimde kadın temsili eş başkanlık sistemine dayanmaktadır. Eş Başkanlık sistemi, batı merkezli işçi partilerinde ortaya çıkmış bir temsil hakkı olmakla birlikte, toplumun her alanına yaygınlaştırılarak eşit temsil hakkını uygulayan tek yer şu anda Rojava’dır. Yaşamın her alanında eş başkanlık sistemi, bütün yönetim organlarında, pratik alanların tümünde, yaşamın temel ilkesi haline getirilmiştir.
Gerçekleşen Dünya devrim hareketleri içinde, kadını bu kadar önceleyen, gelişmesine zemin sunan, kadın özgürlük mücadelesini devrimin merkezine oturtan başka bir deneyim yok gibidir. Kadınların silahlı birlikleri, kadın ordulaşması temelinde örgütlenerek savaşın bütün cephelerinde yer almasında da Rojava devrimi bir ilktir. Kadın özgürlükçü paradigmadan gücünü alan kadınlar, özgünlüklerini her alanda koruyarak ataerkil zihniyete karşı örgütlenmeleri ve devrimin omurgası durumuna gelmeleri, kadın özgürlük mücadelesi açısından büyük bir kazanımdır. Rojava devrimi, kadın özgürlüğü boyutuyla, dünya devrimci kadınları açısından önemli bir deneyim olmakla birlikte, cins mücadelesinin mevziisi haline gelmiştir.
DEVRİMİN ENTERNASYONAL ÖZELLİĞİ
Rojava devriminin uluslararası dayanışma boyutu, önemle belirtilmesi gereken bir husustur. Enternasyonalizmin yeniden can bulmasıdır. Rojava devrimi, Dünya devrim hareketleri ve devrimcileri açısından yeni bir dayanışma zemini yaratmıştır. Rojava’da gerçekleşen devrim, birçok ülkeden devrimciyi kendisine çekmeyi başarmıştır. Denile bilinir ki, Reel sosyalizmin yıkılışından sonra uluslararası alanda yeniden devrimci bir umut yaratmıştır. Rojava Devriminin karakteri, amaç ve hedefleri dikkate alındığında ulusal kurtuluş mücadeleleri ve devrimci halk hareketlerine yeni bir yol önermektedir. Kendini tekrarlayan savaşlardan, klasik, dogmatik düşüncelerden arınarak, kapitalist moderniteyi çözdüğü kadar, Marksizm’e de eleştirisel yaklaşarak, bilimsel sosyalizmde ısrar eden yeni bir mücadele perspektifi oluşturmuştur. Devrimin pratik kazanımları kadar teorik, ideolojik önermelerle, dünya devrim hareketlerine düşünsel katkı sunmaktadır. Devrimin pratik deneyimlerinden yararlanmaları için devrimci hareketler açısından Rojava devrimi bir okul görevi görecek kadar deneyim ve birikim sahibi olmuştur.
Enternasyonalist dayanışmanın geçmiş pratik deneylerinden dersler çıkararak, demokratik ulus ve küresel demokrasi perspektifiyle bir araya gelen enternasyonal devrimciler, Rojava devrimine fiilen katılarak her düzeyde pratik faaliyet içerisinde yer almış ve bedel ödemiştir. Sadece devrime katılma değil, devrimin pratik tecrübelerinden yararlanarak mücadele deneyimlerini kendi halklarına taşırmakla önemli bir misyon yüklenmişlerdir. Devrimci mücadelenin halklar arası dayanışmaya zemin sunması, küresel demokrasi fikrinin dünya halkları arasında yayılması oldukça önemlidir. Devrimin stratejik ittifakları çok daha farklı kurulmaya başlamış olması Rojava Devriminin karakteristik özelliklerinden biridir.
(ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Rojava Devriminin 10 Yıllık Deneyimi- Devrimin Kazanımları Öz Savunma, Diplomasi, Ana Dilde Eğitim-Öğretim, Kâr amacı gütmeyen ekonomi sistemi, Demokratik Ulus)
Rauf KARAKOÇAN