DEVRİMİN KAZANIMLARI ÖZ SAVUNMA
Öz savunma öncelikli kazanımların başında gelmektedir. Rojava’da ki fiili durumun devrimci karakterini birçok yönüyle ele almak gerekir. Devrimin başlangıç aşamasında olan Rojava’da, taşların henüz tam olarak yerli yerine oturmadığı bir süreçten geçmektedir. Her şeyden önce üzerinde durulması gereken en önemli husus öz savunmanın korunması ve geliştirilmesidir. Devletin varlığını ortadan kaldırmaktan ziyade devlete rağmen, kendisini yönetir ve savunur olmasıdır. Bu fiili durum aynı zamanda Rojava devriminin paradigmasına uygun bir durum olmasıdır. Klasik devrim anlayışına tezatlık oluşturan bu durum, Rojava özgülünde, devleti tümüyle tasfiye etmeden, devletin rolünü küçülten ve toplumu öne çıkaran ideolojik yaklaşımının bir gereğidir. Suriye devletiyle çeşitli düzeylerde sorunlar varlığını sürdürmektedir ve bu konuda henüz istenen düzeyde bir anlaşma sağlanmış değildir. Fiili özerklik durumun varlığını devletle birlikte sürdürmenin yol ve yöntemlerini bulmak ve meşru hale getirip güvence altına almak gerekmektedir. Demokratik normlar temelinde halkların kendi geleceğini tayin ettiği özerklik statüsünün kabulü, devlete de demokratik dönüşüm sağlayacaktır.
Devrim sürecinin devam ettiği bu aşamada elde edilen kazanımların varlığı hiçte küçümsenmeyecek durumdadır. Güvenlik açıdan riskler taşımasına, Türk devletinin saldırıları ve işgal girişimleri devam etmesine rağmen devrimin inşa çalışmaları her alanda sürdürülmektedir.
Aradan geçen zaman diliminde devrimin kurumlaşmasında, özerk yönetimin oluşması ve halk iradesi haline gelmesinde önemli adımlar atmıştır. İç güvenliği sağlayan asayiş güçleri başta olmak üzere, YPG-YPJ-QSD gibi öz savunma güçleri halkı ve devrimin kazanımlarını korumada oldukça başarılı performans sergilemişlerdir. Askeri alanda deney, tecrübe kazanarak ve daha yetkin hale gelmiş bir savunma gücü oluşmuştur. DAİŞ’e karşı mücadelede kendi rüştünü ispatlamış bir güçtür. Uluslararası koalisyon gücünün muhatap aldığı ve ortak çalıştığı QSD yapısı bölge güvenliği açısında önemli bir rol üstlenmiştir. Özerk yönetim ve öz savunma konularında önemli deneyimler kazanmıştır. Öz savunma bilinci edinmesi ve bu temelde halk olarak savunmasını yapması doğuştan gelen bir hakkı kullanması anlamına gelmektedir. Savaş ortamında kendi savunma hakkını başka güçlere devretmeden kendisinin kullanması ve askeri alanda örgütlenmesi halkların en önemli kazanımıdır.
Halkların öz savunma örgütlenmesi, Halkın kendi kendisini savunması mutlak bir soykırımdan kurtarmıştır. Öz savunma örgütlenmesinin ne kadar hayati bir konu olduğu Rojava devriminde kanıtlanmıştır. Kendisini koruyamaz hale gelen Suriye devleti halkı koruyamayacağı ortadadır. Öz savunma deneyimi, Kürtlerle aynı kaderi paylaşan ve birlikte yaşayan halklar açısından önemi bir kez daha kanıtlanmış oluyor. Hiçbir canlı varlık kendi güvenliğini başka bir varlığa teslim etmez. Söz konusu halklar olunca meşru savunma temelinde öz savunmalarını oluşturmaları oldukça önem kazanmaktadır. Devlet otoritesinin sarsıldığı Suriye’de 2014 yılında DAİŞ’in saldırıları karşısında halklarını ve topraklarını savunmak, olası katliamları önlemiş olmak bile önemli bir kazanımdır. Kobane direnişi, başlı başına emsalsiz bir direnme örneği olarak tarihi kayıtlara geçmiş oldu. Sadece Kuzey ve Batı Suriye coğrafyasında değil, Suriye’deki DAİŞ varlığını sonlandıran önemli bir mücadelenin içinde olmuştur.
Askeri kazanımların yanında siyasi, örgütsel, diplomatik alanlarda da küçümsenmeyecek adımlar atılmıştır.
ÖZ YÖNETİM
Devlet kurmayı amaçlamayan Rojava devrimi, demokratik ulusu örgütleme modelinin sistemini oluşturma, kurumlarını işler hale getirme, beli bir statüye kavuşturma kuşkusuz temel kazanımlar olmaktadır. Eğitimden, sağlığa ve altyapı hizmetlerine kadar toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek çalışmaların yürütülmesi, kendi kendisini yönetir hale gelmesi her açıdan bir kazanımdır.
Suriye ulus devletinin şekillendirdiği birey ve toplum özeliklerinin ve halkta yaratığı yaşam alışkanlıklarının aşılması, yeni örgütlenme modelinin oturtulması zaman gerektiren konulardır. Otokrasiden demokrasiye geçişle birlikte yönetim kademelerinin tümünde uygulanılan eş başkanlık sistemi yeni bir yönetim tarzı ve yönetim anlayışı olarak hayat bulmaktadır. Siyasal erkin gelişmesi ve kurumlarının işler hale getirilmesi her yönüyle yeni bir modeldir. Bu model savaş ortamında şekillenmiş ve halk bileşenleri tarafından kabul görmüştür. Siyasi yapılanması yatay örgütlemeye dayanan, demokratik esaslar temelinde işleyen, demokratik meclisle temsil edilen idari yapıya sahiptir.
Rojava Devriminin en büyük siyasi kazanımı öz yönetim organlarını oluşturmasıdır. Komün ve meclisler temelinde örgütlenmeye çalışan halk bileşenleri, direk siyasi sürece katılması yeni bir durumdur. Demokratik özerkliğin tabanda örgütlenmesidir. Yerel yönetim modelinin fiili pratikleşmesidir. Birçok çalışma alanı henüz emekleme dönemindedir. Rojava devriminde sağlanan başarının topluma yansıması, toplum yaşamına dokunması ve siyasi bir değişime yol açması gerekiyor. Kuşkusuz daha birçok alanda epeyce yol alması gereken hususlar vardır. Oluşan demokratik halk meclisi üst yönetim organı olarak henüz istenen düzeyde tam işler hale gelemese de özü itibarıyla demokratik yönetim modeli olarak işlev görmektedir. Kuzey ve Doğu Suriye özerk meclisi bu anlamda önemli bir deneyimdir. Rojava devriminin omurgasını oluşturan halk bileşenlerinin, üzerinde karar kıldığı siyasi mekanizmanın merkezi bir yapılanmadan ziyade, yerellerde işlevli kılınmış öz yönetime dayanmaktadır. Devlet yapılanmasının dışında yeni bir yönetim mekanizması olarak örgütlenmektedir.
DİPLOMASİ
Devrim sürecinin uluslararası alana yansıması, diplomasi çalışmalarının yoğunluk kazanması, Rojava açısından oldukça önemli bir gelişmedir. Diplomasi çalışmaları yoğun olduğu kadar da yaygın bir faaliyet haline gelmiştir. Özelikle de DAİŞ çete örgütüne karşı verilen mücadele, elde edilen başarı, dünya halkları tarafından takdirle karşılanmaktadır. Rusya’dan, ABD’ye ve birçok Avrupa başkentinden, Rojava devrimine oldukça büyük bir ilgi gelişmiştir. Heyetlerin karşılıklı ziyaretleri gerçekleşmekte, yoğun bir diplomasi trafiği söz konusudur. Görünürde gösterilen diplomatik ilgi pratik sahaya yeterince yansıdığı söylenemez. Rojava devriminin fiili statüsü, söz konusu başkentler tarafından henüz resmen tanınmaması sorgulanması gereken bir durumdur. Rojava’nın diplomatik Heyetleri dünya başkentlerinde resmî törenlerle karşılanırken, Rojava’da ki mevcut statüyü ve Rojava devriminin varlığını kabule yanaşmamaları, devletlerin samimiyetsizliğini göstermektedir. Siyasi ilişkiler, diplomatik çabalar, devrimi tanıma temelinde gelişmemektedir. Türk devletinin Rojavaya yönelik tehditlerini, işgal saldırılarını durduracak, caydıracak türden bir desteğe dönüşmemesi, diplomatik çabaların yetersizliğinden ziyade kapitalist sistemin Rojava devrimine yaklaşımının bir göstergesidir.
İşbirlikçi Kürt diplomasisi yerine, Kürt halk diplomasisi, PKK’nin Ortadoğu’ya açılımıyla birlikte başlamıştı. Rojava diplomasisi aynı ideolojik çizginin temsili olarak farklı bir şekilde sürdürülmesi anlamına gelmektedir. Kürt sorununun çözümü bölgesel gelişmeleri derinden etkileyecek ve hatta belirleyecek etkiye sahiptir. Bu nedenle küresel Kapitalist sistemin çıkarlarını da sarsacak mahiyette kapsamlı bir sorundur. Genel anlamda Kürt sorunu, Rojava devriminin boyutlarını da aşan genel bir sorun olması nedeniyle Kürt diplomasisi bir parçadan ziyade genel ve bütünsellik içinde ele alınması gerekmektedir. Kürdistan’ın sadece bir parçasını ilgilendiren bir sorun olmadığı gibi, sadece parça özgülünde diplomasi yürütmek de fazla sonuç almaktan uzaktır. Rojava devriminin diplomasi çalışmaları, sadece Rojava özgülünde yürütülen çalışmalardan ziyade, Kürt halkının genel çıkarlarını temsil eden diplomatik ilişkiler içine girmesidir. Devrimin geçmiş 10 yılı içinde askeri ve siyasi ilişkilerin kurulduğu ve geliştirildiği yıllar olmuştur. İstenen sonucu almaktan uzak olsa da önemli muhataplıklar kurduğunu söylemek mümkündür.
ANA DİLDE EĞİTİM-ÖĞRETİM
Devrimin en büyük göstergelerinden biride eğitim sisteminin sil baştan inşasıdır. Eğitim sistemini oluşturma, ilk kez ana dilde eğitim gerçekleştirme, bütün olumsuzluklara ve yetersizliklere rağmen beli bir aşmaya gelmiştir. Yeterli bir düzey olmasa da bu konudaki çabalar ve ısrar devam etmektedir. Suriye devleti, Kürtçeyi resmi eğitim ve öğretim dili olarak kabul etmediği için Kürtçe dili sadece gündelik konuşma dili olarak kalmıştır. Kürtçe ana dilin, eğitim ve öğretim dili olarak kullanılması başlangıç safhasında birçok sıkıntıyı beraberinde getireceği aşikardır. Ders müfredatından, öğretmenine hatta okulların fiziki yapılarına kadar birçok teknik yetersizlikle karşı karşıya kalmıştır. Eğitim-öğretim faaliyetleri sıkıntılı aşamalardan geçerek bugünlere gelmiştir. Mevcut durumda, İlkokuldan üniversiteye kadar ana dilde eğitim ve öğretimin sürdürülmüş olması önemli bir gelişmedir. Bütün bunlara rağmen eğitimin daha da nitelikli hale getirilmesi gerekmektedir.
Rojava’da, Kürtçe eğitim sisteminin oluşturulması, Kürdistan’ın diğer parçaları için de ciddi bir kazanım olmaktadır. Parçalanmış Sömürge bir ülkenin halkı, ilk kez özgürce anadilde eğitim yapması bütün aksaklıklarına ve yetersizliklerine rağmen ciddi bir kazanımdır. Kürt dili ve kültürünün egemen ulus-devletlerin yasakçı zihniyetinden kurtulması, Kürt sorununun çözümünde önemli bir adım teşkil etmektedir. Kürt halkı, demokratik hak ve özgürlüklerine kavuşması, etnik kimlik sorununu çözmesi, bölgesel çapta etkileri olacaktır.
Geniş bir yelpazede eğitim kurumları oluşmuştur. Özelikle de halk eğitimine özel bir önem verilmektedir. Halk akademileri yaygın faaliyet yürütmektedirler. Her yaştan insanın eğitim gördüğü bu kurumlar demokratik bilincin yaygınlaşması bakımından önemli rol ve işleve sahiptir. Özgün kadın akademileri, gençlik akademileri, askeri akademiler benzer biçimde toplumun bilinçlenmesine katkı sunan eğitim kurumları olmaktadır. Demokratik toplum bilincini edinme, kültürünü oluşturmada akademilerin belirgin bir rolü vardır. Akademilerin amacı sadece bilgi edinme, teorik bir eğitimden öteye, düşünce oluşturma, devrimin pratik alandaki tıkanıkları aşma yönünde kurulmuş akademilerdir. Birçok kurum kendi iç bünyesinde eğitim faaliyetlerini yürütse de halk akademileri tüm çalışanların beli aralıklarla devreler şeklinde eğitimlerden geçirilmektedir.
Rojava özgülünde bu konularda önemli bir başlangıç yapılmıştır. Yasaklara, asimilasyona karşı direnen Kürt dili ve kültürü Rojava’da serbestçe kullanılır hale gelmiştir. Sömürge Kürt ulusuna vurulan prangalar parçalanmıştır. Kürt halkı, demokratik ve özgür geleceklerini inşa etmesi, Kürdistan’ın geneli açısından da büyük bir kazanım sayılmaktadır.
KÂR AMACI GÜTMEYEN EKONOMİ SİSTEMİ
Devrimin kazanımlarını korumak için, kendisine yeten ekonomiye sahip olmaktan geçer. Dışa bağımlı olmaktan kurtulması gerekir. Kendi ekonomik kaynaklarını verimli kullanması, öz gücüne dayanması ve buna uygun politikalar üretmesi gerekmektedir. Üretimden istihdama kadar en temel sorunları çözmesi kaçınılmazdır. Rojava devriminin ekonomik perspektifi kooperatifler temelinde örgütlenmektir. Kapitalist sistemin ekonomik politikalarına alternatif politikalar üretmektir. Kâra dayanan değil ihtiyaca dayanan komünal üretim sistemine ihtiyaç duymaktadır. Bunun olmazsa olmazlarından biri de hiç kuşkusuz kooperatif sistemidir.
Devrimin ekonomi sistemini örgütlemek, halkın yaşam seviyesini yükseltmek ve komünal yaşamı geliştirmek açısından da gerekli ön şarttır. Rojava halkının geçim kaynağı tarıma ve hayvancılığa dayanmaktadır. Devrimle birlikte halkın denetimine geçen Petrol kaynakları da önemli bir yer tutmaktadır. Bütün bunlar halkın ihtiyaçlarını karşılamada yetersizdir.
Rojava coğrafyası dört bir yandan abluka altında olan bir coğrafyadır. Bir yandan DAİŞ çete örgütü ve diğer yandan faşist Türk devletinin saldırı ve tehditleriyle karşı karşıyadır. Türk devletinin süreklileşen saldırıları devam etmektedir. Êfrin, Serê Kaniyê ve Girê Sipî alanları işgal altında ve halkı önemli bir oran da göçertilmiştir. Kısacası, Rojava Devriminin içinde bulunduğu savaş hali devam etmekle birlikte savaş riskleri artarak devam eden bir süreci yaşamaktadır. Savaş halinde olan bir halkın ekonomik öncelikleri de değişim göstermektedir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen ekonomik olarak ayakta durmaktadır.
Devrimin paradigmasına uygun yeni bir ekonomik modelin inşasına ihtiyaç vardır. Komün ve kooperatif sisteminin geliştirilmesi gerekmektedir. Sınırlı petrol kaynaklarına dayanan ekonomi, halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Bu nedenle kendi öz kaynakları olan tarıma ve hayvancılığa yönelmesi ve kooperatif sistemini örgütlemeye ihtiyaç vardır. koperatif sistemine dayanan ekonomik model halklar arası dayanışmaya katkı sunacağı gibi sınıflar arası gelir farkını da giderecektir. Bu konu da henüz istenen düzeyde gelişme sağlanamamıştır. Ekonomik alt yapısı yeterince inşa edilmemiştir. Devrimin risk alanlarının başında ekonomi alanı gelmektedir.
DEMOKRATİK ULUS
Rojava devrimi her şeyden önce halkların devrimidir. Birçok halk bileşenine sahip olması Rojava devriminin rengini belirlemektedir. Yeni idealler etrafında halkların ortaklaşması ve birlikte bir irade oluşturması Ortadoğu’nun en temel çelişkisine neşter atması anlamına gelmektedir. İnançların ve kimliklerin aynı birliktelik içinde yer almasıdır. Halkların kimliğine ve inancına, örgütlenme ve ifade özgürlüğüne, kendisini temsil etme hakkına ve iradesine sahip olması, halklar açısından büyük bir başarıdır. Kapitalist sistemin ve ulus devletin kıskacındaki Ortadoğu halklarının farklılıkları üzerinden sürekli düşmanlıklar üretilmiştir. Din-inanç farklılıkları mezhep çatışmalarını doğurmuştur. Kimlik farklılığı da benzer durumdadır. Egemen Ulus milliyetçiliği alt kimlikleri sürekli ezmiştir. Azınlıklalar, sürekli olarak katliamlara ve soykırımlara maruz kalmış, asimilasyona tabi tutulmuştur. Rojava devrimi bütün bu çelişkileri aşmıştır. Ortak kader birliği yaparak yaşamın her alanında güç birliğine gidilmiştir.
Demokratik ulus perspektifine uygun, yurttaşlık bilinci etrafında yan yana gelen halklar, demokratik toplumu oluşturmaları ciddi bir adımdır. Bu kazanım sadece Rojava halkları için değil bölge halkları açısından da dikkate alınması gereken önemli bir yönetim modelidir. Farklı ulusların demokratik kriterler temelinde birlikte yaşama fikri ve pratiğini edinmesi halinde bölgesel sorunların önemli oranda aşılacağı anlamına gelecektir. Halklar arası köprü Rojava devrimiyle birlikte kurulmuştur. Somut pratik adımları atılmıştır. Bunun daha da geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Ortak değerler etrafında kenetlenmiş, demokratik ulus bilinci edinmiş, ahlaki politik toplum normlarını yakalamış olmaları halinde, halkların gerçek devrimini gerçekleştirmeleri kaçınılmaz olacaktır. Rojava devriminin rüzgarı, etrafındaki halklar yönünde eserek, halkların barış içinde bir arada yaşamasına örnek teşkil etmektedir.
Rojava devrimi bütün dış saldırılara, işgale, kuşatılmışlığa ve iç sorunlarına, yetersizliklerine rağmen Ortadoğu’nun Rönesans’ı gibi ışık saçmaktadır. Toplumsal sorunların demokratik çözüm yolunu göstermiştir. Yeni bir zihniyet oluşturmuştur. Rojava devrimi henüz başlangıç aşamasında inşa sürecindedir. Aynı zamanda, dış saldırılarla karşı karşıyadır ve risklerle dolu bir süreci yaşamaktadır. Bütün olumsuzluklara, imkansızlıklara rağmen yaşamın her alanında inşa ettiği kurumlarıyla on yıllık yaşam deneyimine çok şey sığdırmıştır. Rojava devrimi, hazır uygulanabilir reçeteler yerine pratiğin deneyim ve tecrübelerini edinerek, elde ettiği kazanımlarla, kendi öz kaynaklarıyla yol almaya devam ediyor.
Rauf KARAKOÇAN