14 Mayıs seçimleri ve ardından 28 Mayıs ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimi, Türkiye için yeni bir sürecin başladığı anlamına gelmektedir. Seçim dönemi yapılan propagandalarda öne çıkan vurgu bu yöndeydi. Bu yeni sürecin karakteri, dinci, milliyetçi, muhafazakâr ağırlıklı oluşan meclis ve Erdoğan’ın beş yıl daha iktidarda kalması, Türkiye halkları açısından daha zorlu bir sürecin varlığına işarettir. Baskının, şiddetin dozu daha fazla artacağı, özgürlüklerin daha da kısıtlanacağı, ekonominin kötüye gideceği, Türkiye’yi daha karanlık bir dönemin beklediğine dair çok sayıda veri ve ön görü vardır.
İktidar için kurulan ittifak Türkiye tarihinin en gerici ittifakıdır. Bu bir seçim ittifakından ziyade, Türkiye geleceğini şekillendirecek stratejik düzeyde faşist bir ittifaktır. Suriye’de ki çetelerin de içinde yer aldığı, KDP’nin de eklemlendiği bölgesel bir ittifak olarak görülmesi gerekir. Türkiye’de muhaliflerin tasfiyesi üzerine kurulmuş olmakla yetinmeyen, bölgeyi de yeniden dizayn etmeye çalışan bu faşist iktidar, kendi tabanını yeniden konsolide edecek kemik kitleyi genişletmeye odaklanacaktır. Oy oranlarında ki düşüşü geri döndürmenin yolları aranacaktır. Bunun için öncelikli hedefi de 2024 yerel seçimleri ne pahasına olursa olsun kazanmaktır. Erdoğan, seçimin ilk açıklamasında belediye seçimlerini dillendirmesi gidecek rotayı da göstermektedir. Millet ittifakının, artık bir anlamı kalmadığından hareketle dağılması halinde, Kürt oyları da çanta da keklik olmayacağına göre, büyük şehir belediyelerini kazanması zor olmayacaktır.
HÜDA-PAR’LI İTTİFAKIN KODLARI STRATEJİKTİR
Seçim sonrası İktidardaki faşist ittifakın Kürtler için rotası bir ölçüde belirginleşmiştir. Hüda-par ile amaçlanan stratejik-taktik hedefler, AKP’yi zorlayan Kürt muhalefetini sindirmeye yönelik olacaktır. Muhafazakâr dinci Kürdü yaratmaya odaklanacaktır. İktidarın olanaklarından yararlandırarak yanına çekecektir. Yasal siyasal zemini alabildiğince daraltarak, HDP-YSP ve bileşenlerini saf dışı etmek için her yolu deneyecektir. Hatta gerekirse katliamlara baş vurarak sonuç almaya çalışacaktır. Kuzey direnişini kıracak, Rojava’yı boğacak, Güneyi kendisine çekecektir. (İlk emareleri ortaya çıkmıştır. Maxmur saldırısı, Sımelka sınır kapısının kapatılması gibi) Bu işte Hüda-Par koç başı görevi görecektir.
Hüda-par KDP ilişkileri, aynı minvalde okunmasında fayda vardır. Aslında Hüda-par’ın düşünce yapısı birçok konuda KDP ile örtüşmektedir. Dinci muhafazakâr, milliyetçi Kürdü yaratmak ve bu kütle üzerinden kendilerini var etmektir. Kürtlük söylemlerinde ki keskinlik aslına işbirlikçi Kürdü yaratmak için kullanılan retorikten başka bir anlam ifade etmiyor. Güney Kürdistan’ını Türkiye’ye entegrasyonunu sağlamaktır. Hüda-par aracılığıyla muhafazakâr dincilik ve sağcı, işbirlikçi, ilkel milliyetçilik üzerinden bunu yapmaya çalışacaktır. Diktatör Erdoğan, yemin törenine Neçirvan Barzani’yi davet etmesi, ittifak görüntüsünde ki eksik parça da tamamlanmış olacaktır.
MİLLET İTTİFAKINI ANLAMSIZLAŞTIRAN BİR SONUÇ ÇIKTI
Millet ittifakı denilen yapı aslında ölü doğmuş bir yapıydı. Söylemde, Cumhur ittifakını aşan bir konumda olmadı. İktidardaki partilerden ideolojik düşünce temelinde değil, çıkarlar temelinde kopmuş partilerin ağırlıkta olduğu bir ittifaktır. Kürtler için iktidardan pek te farkı olmayan millet ittifakının kimi söylemleri, Kürtlere saldırarak Kürtlerden oy almaya yeltendi. Uzun süreye yayılan görüşme serilerinde, varılan protokolde, Kürtlere hiç vurgu yapılmaması, Millet ittifakının ne kadar statükocu olduğunu göstermektedir. Kürtlerin oyları olmadan seçim kazanmaları mümkün olmayacağı bilinmesine rağmen aynı kareye girmeden imtina ettiler, ısrarla kaçındılar ve bu yetmezmiş gibi meydanlarda milliyetçilik yarışına girerek saldırıda bulundular. Millet ittifakının kafa yapısı Kürtler için yok hükmündedir. Buna rağmen Kürtler büyük şehir belediyelerini bunlara kazandırmıştır. Bu seçimlerde de millet ittifakının arkasında durmuştur. Önümüzde ki belediye seçimlerinde Kürtler desteğini çekerse kazandıkları Büyükşehir belediyelerini kaybetmeleri kaçınılmazdır. Millet ittifakının seçim okumasında Kürtler yer almadığı müddetçe yenilgi onların kaderidir. İttifak dağılmak zorunda kalacaktır. Kurulan ittifaklar, emek ve özgürlük ittifakı da dahil seçim ittifakından öte anlam ifade etmiyor. Seçim bitince ittifakların da bir anlamı kalmıştır. Parti çıkarları yeniden öncelikli hale geliyor. Türkiye Cumhuriyeti, millet ittifakıyla muhalefeti olmayan bir siyasete mahkûm olmuştur.
CHP KENDİSİNE YENİ BİR GELECEK İNŞA ETMEK ZORUNDADIR
Bu seçimlerin ortaya çıkardığı sonuçlar üzerinden bütün siyasi partiler kendi muhasebesini yapar hale gelmiştir. Radikal değişimlerin ve hatta beklenmedik sonuçların ortaya çıkması muhtemeldir. Bunların başında da CHP geliyor. Tek başına iktidar olması neredeyse hayal haline gelmiştir. Köklü dönüşümü sadece yönetimlerde değişiklikler yapmakla sınırlı kalması, onu sürekli küme altında kalmaya mahkûm edecektir. Cumhuriyeti kuran partidir ve kendi döneminde devrimci bir niteliğe sahipti. Oysa şimdi Cumhuriyet denilen yapı dağıldı ve kendisi de erimekten kurtulamaz. Eski tarihini tekrarlayarak ilerlemesi mümkün değildir. Cumhuriyeti demokratik temellerde yeniden kurmak gibi bir görevi kendisine addediyorsa, Kürt varlığını amasız fakatsız kabul ederek yeni politikalar üretmesi zorunludur. Başka türlü Kürt desteğini alması zor olacaktır. Diğer partilerin tümü de siyasetten mevta haline gelmişler. Düşünce yapıları çağla örtüşmeyen, geleceği okumada yetersiz, milliyetçi, muhafazakâr, dinci kalıplarla yol almaları, kitleleri dönüştürmeleri oldukça zordur. Nitekim gerici faşist ağırlıklı bir parlamentonun oluşması, bu siyasi söylemin bir sonucudur.
TÜRK SOLU BU SEÇİMİN NERESİNDE KALDI
‘Sol’ adına kurulan partilerin durumu daha da vahimdir. 1900’lar da çakılı kalmış gibiler. Kitle tabanları erimiştir. Milliyetçi-muhafazakârlar, siyasetin sağı kendi aralarında birlik oluştururlar ama sol çevreler bunu dahi yapamayacak kadar kötürümdürler. Bu seçimlerin muhasebesini en fazla yapması gereken kesimler olmaktadır. Sadece bu seçimden ders çıkarması yetmez, tarihlerinden de ders çıkarmaya vesile yapmalıdır. Mücadele eksenli İttifaklara önem vermek, dayanışma içinde olmak solu bu hastalıklı halinden kurtarmak öncelikli görev olmalıdır. Sol adına kimi çevrelerin, Kürtlere saldırması ise akıl sağlıklarının bozulmasına işarettir. Esemesi okunmayan marjinal siyasetten mest olmuşlar, kendilerini tanınmaz hale getirdiler. Bu bir kader değildir.
HDP-YSP NEREDE HATA YAPTI, SORUN ALANLARI NELERDİR, NASIL AŞILACAK
Emek ve özgürlük ittifakının seçim okuması belki de en radikal ve gerçekçi olması gereken taraftır. İttifakın sadece seçim üzerine kurulması yeterli bir dayanışmayı getirmeyeceği ortadadır. Nitekim olumsuz sonuçlara ve olumsuz tartışmalara yol açması da işin cabası. Bu saatten sonra kısır tartışmalara girmenin kimseye bir faydası yoktur. Omurgasını Kürtlerin oluşturduğu ittifak bileşenleri Kürtlerden yararlanma cihetine gitmeleri Kürtlerin mücadelesine de zarar verecektir. Kürtlerle ittifak Kürtleri her alanda sahiplenmekten geçer. Çünkü imha amaçlı saldırının odağında Kürtler vardır. En ağır bedeli Kürtler verdi ve vermeye de devam ediyor. Kürtlerin mücadelesi sadece parlamentoda yürümüyor. Yaşamın her alanında ve bütün Kürt coğrafyasına yürütüldüğü unutulmamalıdır.
Kürt tarafına ilişkin ve Kürtler adına konuşurken önce durup düşünmek gerekir. İmha saldırılarının altında olan bir halk adına dışardan söz söylemekte, siyaset yapmakta zor bir seçenektir. Kürt kazanımlarının yaratıcısı olan Başkan Apo ağır tecrit koşullarında dururken, kazanımlar üzerinden parlamento hesapları yapmak isteyenler Başkan Apo ve PKK gerçeğini göz ardı edemezler.
Devrimci, demokrat, aydın sol-sosyalist çevrelerin demokrasi etrafında bir araya gelmelerinin dışında başka seçenekleri de yoktur. Bu seçimde ittifak sayesinde belki parlamentoya girdiler fakat bir daha ki seçimlerde o da mümkün olmayacaktır. Yani seçimlere indirgenmiş bir ittifaktan ziyade mücadele de iş birliği yapmak, daha anlamlı sonuçların elde etmesini sağlayacaktır. TİP pratiğinde yaşanan deneyim öğretici olması açısından önemlidir.
HDP, YSP ve bileşenleri seçim sonuçları üzerinden kendisini gözden geçirmesi halka hesap verile bilinirlik ilkesi açısından önemlidir. Sadece seçimi baz alarak değil, geçmiş süreçlerin masaya yatırılması gerekecektir. Kamuoyuna yansıyan, parti bünyesinde yaşanan sorunların çözümü, ciddi bir özeleştiri ve yeni bir yol haritasını gerektirdiği yönündedir. Seçimde yaşanan usulsüzlükler, baskılar, şunlar-bunlar, hiçbir gerekçeye sığınmadan sonuçlarından doğru dersler çıkarılması, halkla birlikte yol yürünmesi için yeniden kararlaşmanın vesilesi yapılması gerekir. Değişim, dönüşüm de dahil ne gerekiyorsa cesur adımlar atıp yeni başlangıçlar yapmak mutlaka kazandıracaktır.
Rauf KARAKOÇAN