06 Ekim 2015 Salı Saat 15:28
Hayat her zaman her kese aynı şansı vermiyor, kimi savaş
çocuğu oluyor, kimi savaş kadını, kimi savaşan baba oluyor, kardeş oluyor, yar
oluyor. Kimi savaştan kaçan kimi kalıp savaşan oluyor. Yani her kes savaştan nasibini
alıyor bir şekil de. Savaşı çıkaranlar ise rahat yatakların da yatıp
varlıklarına varlık güçlerine güç katıyorlar.
Topraklarından kopartılmış, kendi yaşam tarzından,
alışkanlıklarından tamamen uzaklaştırılmış muhtaç edilmiş bir halk. Savaştan
kaçarken bambaşka bir savaşın içine girmiş sadece yaşama tutunamaya
çalışıyorlar. Zorlu hayat koşulları barınmalarına bile imkân vermiyor. Sözde
devlet sistemine sığınanlar ise bambaşka bir trajedi ile karşı karşıya kalıyor
sığındıkları kampları terk ediyorlar. Hangi savaş daha trajik?
Tecavüz, fuhuş, dilencilik ve kuma olarak yapılan
evliliklerle hayatlarına devam etmeye çalışıyorlar. Tecavüz sadece bedenlere
değil hayatlara yapılıyor. Parçalanmış onlarca hayat hikayesi ile karşı karşıya
kalıyoruz. Doğurganlıklarından vaz geçmeyenler hayata yeni kattıklarıyla
beraber daha zorlu bir yaşam mücadelesinin içine giriyorlar.
Yollarda trafiğin göbeğin de canlarını hiçe sayarak
arabaları durdurmaya çalışan, çoğunluğu çocuklardan oluşan gruplar halinde
dilenen onlarca Suriyeli.
Hayatın zorlu koşullarına yenik düşen ve bir erkeğin ikinci
eşi olmayı kabul eden onlarca Suriye li kadın var.
Yol kenarlarında bir ekmek parası için bedenlerine hain
ellerin dokunmasına müsaade etmek zorunda kalanlar. Sürekli bir şekilde devriye
gezen polislerin olduğu yollarda bunun yapılmasına göz yumulması da devlet aklı
ve eliyle yapıldığını düşündürüyor.
Fuhuş çetelerinin eline düşenler, fuhuş yaptırılmak zorun da
bırakılan onlarca savaş mağduru kadın. Kadının bedeni üzerin den rant elde etmeye
çalışan kendine farklı bir iş kolu yaratmaya çalışanlar için ise Suriye li
kadınlar adeta bulunmaz Hint kumaşı olmuş durumda. Yaşadıkları trajedi, tanık
oldukları katliamlar ve ölümden kaçış sonucu travma halleriyle beraber hiç
bilmedikleri bir ülkede hayata tutunma çabaları sonuçsuz mu kalındı bilinmez
ama tercih edilen yol ve-veya mecbur bırakılan yol FUHUŞ. Bu fuhuş un ortağı
olmuyor muyuz?
Bazıları şanslı olup bu durumdan kurtulmuş olsa bile büyük
bir çoğunluğu fuhuş tuzağına düşmüş durum da. Gün geçtikçe artış gösteren bu
durum gece dışarıda olma koşullarını da ağırlaştırıyor. Karanlık çöktükten
sonra evine dönmek zorundaysan bunu yalnız yapmaya veya en yakın mesafeyi
yürümeye bile cesaret edemezsin. Yol kenarlarında yapılan pazarlıklara tanıklık
etmek ve hiçbir şey yapamadan oradan uzaklaşmak derin yaralar açıyor
yüreğimizde, beynimizde.
Fuhuş artış göstermesiyle beraber bölgede cinsel yolla
bulaşan hastalıklarda baş göstermiş durum da. Son dönemler de sıkça rastlanan
‘’AİDS’’ bu hastalıkların için de en tehlikelisi. Hepatit in cinsel yolla da
bulaşan bir hastalık olduğunu da düşünecek olursak toplum içinde gün geçtikçe
daha yaygın bir hal almış olmasının nedenlerinden bir tanesi olarak fuhuşu da
gösterebiliriz.
Uygarlığın doğurduğu İŞİD belasının eline düşmekten köle
pazarlarında satılmaktan kurtulmanın yolu olarak kaçışı seçen kadınların
kapitalist modernitenin elinde, ulus devlet sistemi için de sürüklendiği durum
barbar İŞİD çetesinden farksız değil. İŞİD in köle pazarlarında uyuşturucu
bağımlılığına ve fuhuş a zorladığı kadınlar varken, kapitalist modernitenin
tuzakları da bundan farklı değil.
Ahlaki politik toplumu örmek tolumda yaşayan bütün
bireylerin temel görevi ve sorumluluğudur. Bu yüzden tüm bu sorunların çözümü
için toplumların özgür eşit ve örgütlü katılımcı bir şekilde yeni bir
zihniyetle inşası kaçınılmaz bir görev olarak önümüzde durmuyor mu? Görevimize
sahiplenelim yurtlarımızda kaçmayalım.
Dicle Roj
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info – www.navendalekolin.com
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”