2024 yılının sonbaharı ve kışı birçok açıdan süren dünya savaşın katmerleştiği, birçok farklı dinamiğin geri planda kalıp yeni dinamiklerin aktifleştiği bir evre olarak öne çıkmış durumdadır. Son iki aylık süreçte yaşananların neredeyse tümünün olağandışı veya olağanüstü olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır. Zaten üçüncü dünya savaşında somutlaşan kaos bu durumu yeterince anlatmaktadır. Kapitalist sistemin her zamanki gibi işlememesi kaotik durumun kaynağı olurken aynı zamanda beklenmedik yerlerde beklenmedik gelişmelere de zemin olmaktadır. Bu açıdan aslında beklenmedik gelişmelerin ardı sıra açığa çıkması bu dönemin niteliği ile alakalıdır. Bu nedenle sıradan, rutin ve her zamanki gibi gelişmeler beklemek doğru olmayacaktır. Standart bakış açılar ile sabit yaklaşım ve politik öngörüler böylesi dönemleri anlatmaya yetmemektedir. Böylesi dönemleri anlatacak en temel önerme sürecin kaotik karakterine uygun paradigmasal bakışı siyasi olay ve gelişmelere uyarlayabilmeyi başarmaktır. Çünkü dünya siyasi stratejisi ciddi bir kırılmayla karşı karşıyadır. Bu kırılma anını ve kaos aralığının yapısal konumunu belirlemek önemlidir. Önder APO bunu 2000’li yılların başından itibaren yapmaktadır. Bu açıdan günümüzde yaşananlar aslında Önder APO’nun paradigma ve öngörülerinin doğruluğunu bir kez daha kanıtlamaktadır.
ROJAVA’DA SAVAŞ BAKUR’DA DİYALOG SPEKÜLASYONU
TC’nin son birkaç ayda girdiği çıkmazın ne kadar derin olduğu daha fazla belirgin hale gelmiştir. AKP-MHP faşist ittifakı rejimlerini kurumsallaştıramamış, Kürt soykırımını nihayete erdirememiştir. Bu durum onu fazlasıyla kırılgan hale getirmektedir. Ekim ayının başından itibaren faşist şef Devlet Bahçeli’nin öncülüğünde başlatılan girişimlerin Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerle birlikte esas nedeni bu durumdur. Bu gelişmeler ışığında ya topyekûn bir soykırım saldırısıyla bu eşiği geçecekler ya da Önder APO’nun merkezinde olduğu yeni bir müzakere süreci başlayacaktır. Aslında faşist TC, iki seçeneğe ilişkinde işaretler vermektedir. Bir yandan saldırılarını ve tehditlerini yoğunlaştırırken diğer yandan Önder APO’nun baş müzakereci konumunu ifade etmek durumunda kalmaktadır.
Bakur’da dört koldan geliştirilen siyasi, askeri saldırılar, Rojava’ya yönelik işgal hamleleri ve soykırım saldırıları, Medya Savunma Alanları’nda bir an bile duraksamayan saldırılar aslında faşist iktidarın politika değiştireceği düşüncesini yanlışlamaktadır. Bir yandan ise DEM Parti heyeti ile Önder APO arasında görüşmeler gerçekleşmektedir. Faşist özel savaş araçları iki politikanın birlikte sürdürüleceği yani hem saldırıların hem de diyalogun süreceği şeklinde açıklamaları kuşkusuz kafa karıştırmaya dönüktür. Aynı durum Rojava’da savaş, Bakur’da diyalog gibi uyuşmaz bir spekülasyonda da görülmektedir. Kabaca ‘Havuç Sopa ikililiği’ne dayalı yeni bir dönemin olmayacağı herkesin açıklıkla görebileceği bir husustur. Bir yandan soykırım yönteminin işe yaramadığı itiraf edilecek diğer yandan aynı yöntem sürdürülecek şeklinde düşünmek mantıklı değildir. Dolayısıyla bu ikilik yaratan durumun geçici olduğu görülmek durumundadır.
TC’NİN KORKUSU BÜYÜK!
Bazı çevrelerinin TC sıkıştı, bu nedenle Kürt sorununun çözümünde adım atar, yaklaşımı kesinlikle yanılgıdır. Kuşkusuz, TC büyük kaybedeceğini görürse bu yönlü adımlar atabilir. Ama Türkiye, ne bu noktada ne de böyle bir zihniyet ve politikaya sahiptir. Bu açıdan soykırım saldırılarını yeni bir aşamaya taşımaya çalışıyorlar. ‘İçerde gerillayı sınırladık, ama hala demokratik siyasi alan ve toplumsal tabandan güç alıyorlar, bu nedenle içerdeki bu ayaklarını da zayıflatmamız gerek’ diyorlar. Özgürlük Hareketine yönelik zaten her yerde saldırıyorlar. Ancak Türkiye sınırları içindeki siyasi örgütlenmeyi ve toplumsal tabanı sindirmeyi önlerine koymuşlar. Kuşkusuz ‘terörsüz Türkiye’, diyerek Özgürlük Hareketini de hedefliyorlar. Aynı zamanda bölgede yaşanan gelişmeler ve Kürtlerin ABD-İsrail vb. güçlerle ilişkilerini geliştirmelerinden çok korkuyorlar. Bu nedenle ön almaya ve soykırım politikalarına yeni bir şekil vermeye çalışıyorlar. Devlet Bahçeli’nin meclise gelsin konuşsun söyleminde Önder Apo’ya yönelik silahsızlandırma baskısı yaptıkları anlaşılıyor. Bahçeli, söylemi ile böyle bir itiraf yapmış oldu. Önderlik, Ömer Öcalan’a nasıl ki “Koşullar oluşursa rolümü oynarım” demişse, İmralı’da kendisiyle konuşanlara da ‘silahsızlanmanın koşullarını hazırlayın’ demiştir. Açıkça ‘Kürt sorununda bir çözüm projesi ortaya koyun’ demiştir. Silahsızlandırmayı önlerine koydukları açıktır. Aslında Rojava’da ki son dönem tartışmalarında görüldüğü gibi ABD ve Avrupa’nın da böyle bir projesi var. TC bunu da bildiğinden bu silahsızlandırmayı açık dillendirmiştir. Önder Apo, kazanımları koruyacak bir yaklaşım gösterilirse kendi öngördüğü bir yol haritası ortaya koyar.
Bilinmelidir ki AKP-MHP faşist ittifakının kuruluş amacı Kürt soykırımını sonuca ulaştırmaktır. Devlet içi tüm odakları Kürt soykırımını gerçekleşecek fetihler üzerinden bir araya getirdiler. Bu amaçlarını gerçekleştiremedikleri bir gerçek. Bir bölgesel savaş konjonktüründe faşist devlet Türkiye’deki Kürtleri barış söylemi ile oyalayıp, Rojava’ya yönelik kapsamlı saldırılar gerçekleştirmeyi hedeflediği görülüyor. Bu gelişmelerin bir yönünü ele vermektedir. Diğer yönü ise Bahçeli’nin bazı söylemlerinde gizlidir. Bahçeli’nin Türklüğün Anadolu’dan silinme tehlikesi vardır ifadesi Türk faşizminin kronik paranoyasına işaret etmenin yanında ciddi bir korkunun da işaretidir. Bu açıdan fiili soykırıma cüret etmelerine olanak verecek uluslararası siyasal ortamın olduğunu belirtmek gerekir. Dünya savaşları aynı zamanda fiili büyük soykırımların sahneleridir. Öte yandan rejimin kurumsallaşmamasının, Kürt halkının direnişinin ortadan kaldırılmamasının Türk devleti için varlık yokluk ikilemine düşürdüğünü görerek Önder APO ile farklı bir süreç de başlatabilirler. Bu durumda Önder APO devreye gireceği için Özgürlük Hareketi izleyeceği temel hat da belli olmuş olacak. Fakat mevcut durumda tehlikenin daha büyük olduğunu ifade etmek gerekir. Hem Kürtler hem de genel Ortadoğu ezilen halkları olarak her İki olasılığa da hazır bir biçimde hareket etmeleri elzemdir.
Fırat ALİ