Yapılan seçimlerle Türkiye karanlığı tercih etti. Seçimleri kazandıran hileler olsa da sosyolojik vaka haline gelmiş halkın %52 ‘teveccühü’ ile diktatörlük yönetimi onanmıştır. Bu seçimlerle birlikte sorgulanması gereken en önemli konu, Türkiye siyasetinde ki ahlaki sorundur. Sahtekarlıkla, yalanla, kara propagandayla, hırsızlıkla, yabancı seçmen kaydıyla ve daha birçok gayri meşru yöntemle seçim kazanmış, meşruiyetini yitirmiş bir yönetim iş başındadır.
AKP-MHP ve Cumhur ittifakının diğer bileşenleri, Türkiye’yi Augeas Ahırlarına çevirmeye kesin kararlıdırlar. Yunan Mitolojisinde geçen bir hikayedir. Kral Ellis’in oğlu olan Augeas, çok sayıda ahır yaparak ölümsüz sığırlar yetiştirmektedir. Hiçbir zaman temizlememiştir. Ta ki, Herkül ortaya çıkana kadar.
Türkiye’nin bütün kurumları AKP döneminde kirletildi. İktidarın ve dolaysıyla AKP’nin hizmetine girdi. Devlet, parti devletine döndü, cumhurbaşkanı da Partili cumhurbaşkanı olunca, haliyle devletin bütün organları tek partiye çalışmak zorunda kaldı. Yurt satındaki bütün yürütme-yönetme organları başta olmak üzere, yargı mekanizması, mit, ordu, emniyet, diyanet, eğitim-sağlık kurumları gibi akla gelen tüm kurumlarda kadrolaşmaya gidilerek kirletilmiştir. Türkiye’de gelinen nokta mitolojideki kirli ahırlardır. Bu seçimlerde bütün devlet kurumları AKP parti büroları gibi çalıştı. Yerel mülki idare amirlikleri, bütün bürokrasi, kamu kaynakları, devletin bütün imkân ve olanakları seçime seferber edildi. Devletin kurum ve kuruluşları, asli görevini yerine getirmekten ziyade AKP’nin seçim büroları gibi çalıştı. AKP faşizminin kazanması için bütün tedbirler alındı. Hiçbir şansa imkân vermeden, seçime gidilmeden önce seçimi kazanmış oldular.
Kirlenen sadece devletin kurumları değil, düşünce de alabildiğince kirletilmiştir. Seçimlerde en çok kullandıkları milliyetçi, muhafazakâr, dini jargonlarla halka sürekli yalan pompaladılar. Seçimleri ölüm kalım meselesi haline getirerek savaş havası estirdiler. Vatan-millet-din elden gidiyor diyerek, baka sorunu haline getirdiler. Yalanlarla, sahtekarlıklarla halkı da inandırdılar. Kürtleri düşmanlaştırarak, ‘terör’ yalanlarıyla milliyetçiliğe pirim yaptırdılar. LGBT diyerek dini refleksleri körüklediler. Geleneksel medya organlarında, sanal medyanın bütün uygulamalarında yoğun bir düşünce bombardımanı yaptılar. Sonuçta muazzam bir bilgi kirliliği yarattılar, yalanlarla kandırılmış bir %52’lik bir kitle yaratmayı başardılar. Bu seçimlerde söylenen yalanlarla, yaratılan düşünce kirliliği bakımından bir ilki yaşamıştır. Sahte videolar, afişler, pankartlarla büyük kampanyalar yaparak algı yarattılar.
Kazanılan Şey sadece bir seçimdir ve ne yazık ki seçimle her şey kazanılmıyor. Seçim kazanmanın yanında ülkenin ve toplumun geleceği de kaybedilmiştir. Demokrasi kaybedilmiştir. Kadın kazanımları berhava edilmiştir, halklar kaybedilmiştir. Kaybedilenlerin listesi uzar gider. Faşist iktidar, kaybettiklerinin hanesine kendi siyasal geleceklerini de eklediler. İktidarın olanaklarıyla kendisine kitle tabanı yarattılar ama bu kitleyi dinci, milliyetçi düşünce kafa yapısıyla çağın gerisine savurmakla onlara da kaybettirdiler. Tek adama biat, kulluk eden bir kitle de aslında kaybetmiştir.
Türkiye bu seçimlerle yeni bir döneme girmiştir. Bütün kurumlarıyla, düşünceden başlayarak, yaşamın her alanını kirleten bir iktidarın varlığı, halklara kaybettirmeye devam edecektir. Faşist iktidara karşı mücadeleyi sadece sandığa ve seçime indirgemek, halklara daha fazla kaybettirecektir. Erdoğan ve kirli ittifakı iktidardan düşürülse bile Türkiye’de yaratılan kirliliğin temizlenmesi yılları alacaktır. Tepeden tırnağa kadrolaşan bir yapının tasfiyesi için bütün enerjinin seçimlere hasredilmesi yetersiz kalacaktır. Parlamento içinde yapılacaklar sınırlıdır ve mücadelenin temel aracı olmaktan da çıkmıştır. Seçim demek her şey demek değildir çünkü seçim sandığı demokrasilerde önem kazanan bir araçtır. Türkiye demokrasiye yabancı bir ülkedir. Cumhur ve Millet ittifakının demokrasi diye bir talebi de derdi de yoktur. Daha radikal, köklü mücadele yöntemlerine ihtiyaç vardır. Devrimci bir hamleye, niteliksel bir değişim gerekecektir. Bu işi omuzlayacaklar Herakles cesaretini ve gücünü göstermeleri gerekir. Tıpkı Augeas ahırları temizlendiği gibi Türkiye’de temizlenmelidir.
Herakles’in (Herkül) 12 görevinden biri de Augeas ahırlarını temizlemektir. Augeas, Kral Ellis’in oğludur ve Yunanistan’da çok sayıda ahırı vardır. Ölümsüz sığırlarla dolu olan bu ahırlar yapıldıktan sonra hiç temizlenmemiştir. Herakles’ in gücünü sınamak için Ahırların bir günde temizlenmesi görevi verilir. Herakles, 5. görevi olan bu ahırları temizlemek için Penesus ve Alphesus Irmaklarını birleştirerek yönünü değiştirip bir günde ahırları temizliyor.
Kürt özgürlük hareketinin yaptığı tam olarak Herakles görevleridir. İmkansızı başarma hareketidir. Birçok defa test edilmiştir. Uçurumların kenarında kanatlanmıştır. Faşizme karşı mücadelede ateşten bir gömlek giymiştir. Kürtler adına siyaset yapanlar, sözü olanlar bu tarihi gerçeği görmeleri gerekir. Bulundukları mevki makamlar her neyse konformizm yaşam alanları değil, ateşten gömlek giymeyi gerektirir. Dostlar kadar düşmanda bu gerçeği bilmelidir ki, bu ateş en çok da onları yakacaktır. Çünkü Kürdün kaybedecek bir şeyi yoktur.
Rauf KARAKOÇAN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi