HABER MERKEZİ- KDP her geçen gün Kürt halkının ulusal çıkarlarını tehlikeye atacak adımlar atmaya devam ediyor. Şengal anlaşması sonrası, bu seferde Barzani’ye bağlı özel kuvvet güçlerini gerillanın bulunduğu ve geçiş yaptığı alanlara yerleştirmek için harekete geçti. Ağır silahlarla donatılan bu güçlerin yerleşmesi sonrası gerillanın bulunduğu alanlar Türk F-16 savaş uçakları tarafından bombalandı. Yine Tük keşif uçaklarıyla bu güçler gözetilmektedir. Bu da gösteriyor ki, Türkiye ile ortak planlanmış yeni bir konsept devreye kondu.
Medya savunma alanları içinde yer alan Garê alanı KDP güçleri tarafından kuşatılmaya alınmak istemekte. Böylece gerilla hareketsiz bırakılarak Türk devleti için yeni bir katliam zemini yaratılmak istenmektedir. Gerilla bu duruma sessiz kalabilir mi? İç savaş olmasın diye buyur gelin katledin diyebilir mi? Elbette gerilla bu gelişmeler karşısında eli kolu bağlı durmaz. KDP eliyle döşenen Türk menşeli bu iç savaş mayını her an patlayabilir. Bunun sonucunun bütün Kürtlere kaybettireceğini herkes görmekte ve ciddi kaygılar duymakta.
Son süreçte KDP eliyle yaşanan gelişmelere bakıldığında oldukça kaygı verici gelişmeler yaşanmaktadır. KDP şu ana kadar MHP-AKP diktatörlüğüne bağlı MİT ve ordu güçlerini Güney Kürdistan’a yerleştirmesine öncülük etti. MHP-AKP faşist hükümetinin gerilla ve sivil halka dönük yaptığı saldırı ve katliamları sadece görmezden gelmedi, aynı zamanda hem halkın geliştirdiği tepkilerin hem de uluslararası kamuoyunun tepkilerinin önüne geçmek için PKK’yi bahane gösterdi. Türk devletinin istemi üzerine Şengal’in yeniden işgalini öngören bir anlaşma Irak hükümetiyle imzalandı. KDP, denetiminde olan ENKS üzerinden Rojava’da Kürtlerin kırmızı çizgisi olan Kürtçe eğitimi kaldırmak istiyor. Kadınların en temel kazanımlarından birisi olan Eş başkanlığı yürürlükten çıkarmak istiyor. Bunlar yetmedi KDP bizzat sahaya inerek bir iç savaşın fitilini ateşlemeye çalışıyor. Kürtlerin çıkarlarına olmayan tüm bu provokasyonlar maalesef KDP eliyle geliştiriliyor.
KDP’nin kendisini iç savaşa hazırladığını Sterk TV’deki programında dillendiren PKK Merkez Yürütme Komitesi Üyesi Sayın Murat Karayılan, “Mesela nerede bir noktamız varsa hemen oraya bir güç yerleştirmek istiyorlar. İki gücümüz arasında bir yol varsa oraya karakol kurmak istiyorlar. Bundaki niyetleri nedir? Mesela birkaç gün önce Zebarî bölgesinde böyle bir şey oldu; az kaldı olay yaşanacaktı; ancak biz duyduk ve bir şey yaşanmaması için müdahale ettik.” Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere çok bilinçli bir biçimde PKK bir iç savaşa çekilmek isteniyor. Yine Karayılan, “Duyduğumuz kadarıyla bu biçimde tutmak istedikleri birkaç yer daha varmış. Böyle olursa bunun savaşa dönüşmesi de çok uzak bir ihtimal olmaz” demektedir. Dolayısıyla KDP’nin Türkiye eliyle giriştiği provokasyonun her an savaşa dönüşebileceği uyarısı yapmaktadır.
Sayın Karayılan’ın yaptığı bu uyarı sadece KDP’ye dönük değildir, tüm Kürt halkına ve en çok da Başur’daki halka ve siyasi partilere yapmaktadır. Çünkü, bu sorun çözülmediği taktirde Kürtlerin büyük mücadeleler sonucu elde ettikleri kazanımların yanında yeni bir yüzyılı da kaybetmeyle karşı karşıya kalınacaktır. Hayır, Kürtlerin buna tahammülleri olmamalı. Böylesi tarihi fırsat bir daha Kürtlerin eline geçmeyecektir. O nedenle Kürtlerin kazanım ve statülerini hedef alan bu komploya izin vermemek her kürdün boyun borcu olmalı. Bir şans olarak, Sayın Karayılan, ‘diyaloğa açık olduklarını’ dile getirmesine rağmen KDP tarafından olumlu bir adım atılmamıştır. Gerilla alanlarına daha fazla güç yığıldığı haberleri gelmektedir.
Bütün Kürtler açısından bu kadar büyük bir tehlike arz eden durum karşısında kendisini bir Kürt partisi olarak gören KDP, iç savaşı tırmandırmakta ısrar ediyor. Burada KDP’nin tamamen Pantürkist bir politikayla hareket ettiğini ve her yönüyle açık olan MHP-AKP hükümetiyle tehlikeli sularda yüzmesinin nedenini anlamak bütün Kürtler için oldukça önemlidir? Bu ortaklıktan bırakalım Kürtlerin lehine bir şeyin çıkması tamamen Kürlerin zararına olacağı belli olmasına rağmen neden Kürt düşmanı bu faşist yapılanmayla ortak hareket ediyor? Böylesi bir iç savaşta Kürtleri sömürge eden ülkelerin kazanacağı belli olmasına rağmen KDP buradan nasıl bir çıkar elde etmeyi düşünüyor. Esas soru burada düğümlenmekte. Bu yönüyle KDP’nin şu ana kadar yaptığı açıklamalar içine girilen durumu izah etmemektedir. Bunu PKK’nin Başur Kürdistan’daki varlığıyla açıklamak MHP ve AKP ile varılan anlaşmayı gizlemeye bile yetmez.
Dikkat edilirse, Türk devleti bütün imkanlarını seferber ederek Haftanin’de istediği sonucu alamadı. Ardından KDP harekete geçti. Bunun , 23 Ağustos’ta Mesife bağlı Kore köyünde MİT ve KDP arasında yapılan toplantıda kararlaştırıldığı basında yer aldı. Amaçları gerillanın bulunduğu alanlara yeni gözetim noktaları kurmak buradan PKK gerillalarının hareketlerini ve telsiz konuşmalarını kontrol altına almak , bu noktalara yerleştirecek ajanlar aracılığı ile elde edilen bilgileri Parastin ve MİT’ten oluşan masaya aktarmak ve bu bilgiler üzerinden saldırı ve operasyonlar geliştirmektir. Bunu PKK’nin kabul etmeyeceğini bilmelerine rağmen böylesi bir planda ısrar ederek iç savaş çıkarmak istenmektedir. Bu neyin karşılığında olmaktadır. Kürtlerin bu yüz yılda statüsüz kalması karşılığında Türk devletinin ileri bir karakolu olarak Başur Kürdistan’ın hakimiyetinin KDP’ye bırakılması üzerine anlaşılmıştır.
KDP’nin tek başına Başur Kürdistan’da hakimiyet kurması bütün dengelerin alt üst olmasını getirir. Siyasi, askeri ve hatta ekonomik dengelerin alt üst olması demektir. KDP’nin Türk devletiyle ortaklık içinde PKK’yi tasfiye ederek Başur Kürdistan’daki gücünü artırma, diğer siyasi partiler üzerinde baskısını daha da yoğunlaştırma ve en önemlisi de petrol gelirlerini alabildiğine kendi hesabına geçirmek istemesidir. Zaten dikkat edilirse Kürdistan bölge hükümeti ve Kürdistan parlamentosunda yer alan partilerin bu gelişmelerden haberi yok. Genel peşmerge güçleri gerilla kuşatmasına katılmayı kabul etmedi. Denilebilir ki, KDP içinde kimi kesimler bile bir iç savaş tehlikesi gördüğünden böylesi bir planın içinde yer almak istememekte. KDP içinde kendi çıkarını düşünen bir avuç kesim dışında herkes buna karşı çıkmakta.
Çünkü, Haftanin’de yıkılan Bahçeli ve Erdoğan’ın giderayak KDP eliyle Kürtleri birbirine kırdırma planın olduğunun herkes farkında. Dolayısıyla Kürt halkının kaderini pazarlık malzemesi yapan çıkarcıların kaybedeceği açık olsa da, yine de bu savaşa dur demek gerekiyor. Belki de ilk defa bütün Kürtler, gelişecek bu savaş karşısında birlik olmalıdır. İşgalci Türk devletinin bu oyununa geçit vermemelidir. Özellikle, Başur Kürdistan’daki YNK, Goran gibi hareketler olmak üzere tüm siyasi partiler bunun karşısında durmalıdır. Çünkü yarın çok geç olabilir.
Atakan ENGİN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi