Sömürgeci Türk devleti Kürdistan’da 1990’lı yıllardan bu yana Kürt halkına yönelik köy yakma, köy boşaltma, halkı göçe zorlama ve doğayı katlederek çok kirli savaş politikası yürütüyor. Kürdistan coğrafyasına dönük çok kirli bir savaş politikası yürüten AKP-MHP faşizmi ekolojik bir kıyım yaparak Güney Kürdistan’dan Kuzey Kürdistan’a kadar bütün coğrafyayı insanlaştırarak işgal alanlarını genişletmek istiyor. Kürdistan dağları ve ormanları 90’lı yıllardan bu yana sistematik olarak Türk devleti tarafından yakılıyor. Yakılan alanlardaki ağaçlar ve hayvanlar telef oluyor. Kırsal bölgelerde yaşayan köylülerin evleri, ahırları ve tarlaları bile bu yangınlardan etkileniyor. Yangınları söndürmek için seferber olan yerel halkın müdahalelerine de askerler izin vermiyor. Özellikle 2 yıldır askeri operasyonlara paralel olarak gelişen Kürdistan coğrafyasına karşı sistematik saldırıların boyutu en gecen gün genişliyor. Resmi verilere yansıyanın çok üstünde bir doğa katliamı yaşanıyor. Dersim, Bingöl, Şırnak, Hakkari, Bitlis ve Güney Kürdistan’ın bir çok alanda ormanlar yakılmış talan edilmiştir. Kürdistanı insansızlaştırma amacı temelinde birçok alanda yapılan orman katliamlarını hazırladığımız özel dosyamızla ortaya koyacağız.
KÜRDİSTAN COĞRAFYASINA DÖNÜK SAVAŞ POLİTİKASI
Kürtlerin yaşadığı köy ve ilçelerde 90’larda köy yakmalarıyla başlayan insansızlaştırma politikası, şimdi farklı metotlarda devam ediyor. Barajlar, özel güvenlik bölgeleri, yangınlar, üretimin sınırlandırılması ve ormanları yakıp keserek insan yaşamını ve toplumunu ortadan kaldırmaya çalışıyor. Aynı zamanda bir özel savaş yöntemiyle yapılan bu saldırılar Kürdistan’ı insansızlaştırmayı ve gerillayı kamuflajsız bırakmayı hedefliyor. Ekolojik saldırı temelinde yürütülen bilinçli çıkarılan yangınlarda on binlerce ağaç ve canlı türü küle çevrildi.
Şırnak’ın Cûdi, Gabar dağları ve Besta ve Dersim bölgesinde 2 yıldır ağaç katliamı yapılıyor. Özellikle son aylarda artan ağaç kesimleri tonlarla ifade edilen düzeylere vardı. Yine Cudi’de ortalama günde 400 ton ağaç kesildiğini kaydedildi. Özellikle işgalci Türk devletinin ağaç kesimi Cudi’nin karın bölgesinde yapılmış olan 15 askeri kulenin etrafında sürüyor. Sıralı olarak birer kilometre mesafede inşa edilmiş kulelerin etrafında 1 kilometrelik alan daire şeklinde çıplak hale getiriliyor. Bu alandaki ağaçlar ya kesiliyor yada ateşe verilerek yok edilmesi sağlanıyor. Geçen yıl Cevizdibi (Cifane), Anılmış (Gundikê Remo), Kemerli (Gilindor) ve Üçkiraz (Nêvava) köylerinde yapılan ağaç kıyımı bu sene Besta Tikera alanında yoğunlaştı. Bu işi bölgede korucu olarak tanınan Hazım ve Kazım Babat kardeşler yürütüyor. Babat kardeşler Cudi’de 30 traktör, kesim yapan 15 hızarcı ve 70 işçi çalıştırıyor. Kesilen ağaçlar Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Şenoba beldesinin batısındaki Besta Askeri Taburu’nun bulunduğu alana taşınıyor. Her biri üç-üç buçuk ton kapasiteli traktörler günde dört sefer yapıyor. Ağaçlar farklı illerde kamu kurumlarına ya da piyasaya satılıyor. Bu uygulamaların halen devam ediyor. Kürdistan’da orman katliamları bununla sınırlı değil. Kesilip talan edilen ağaçların yanı sıra bir çok alanda çok bilinçli bir şekilde ateşe verilerek ekolojik katliam yapılıyor. Geçen sene özellikle Şemdinli ilçesine bağlı Derecik Beldesi ile Güney Kürdistan arasında bulunan birçok noktada askerlerin ormanları yaktığı ortaya çıktı. İşgalci Türk devleti tarafından kasıtlı çıkarılan yangınlarla binlerce hektar orman yakılırken ve binlerce hayvanın da yok olmasına neden oluyor. Yakılan alanlarda sonradan karakol ve kalekollar inşa ediliyor. Bu katliam politikaları her gün katlanarak devam ediyor.
Yine yüzbinlerce hektarlık alanların ateşe verilmesi talan edilmesi hem havyanlara hem insanlara bu bölgeleri yaşanılamaz hale getiriyor. İnsanları yoksullaştırdığı gibi çevreye de zarar veriyor. Hayatını idame etmekte zorlanan milyonlarca yoksul Kürt ise göç edip metropollere gelmek zorunda kalıyor. 90’lı yıllarda köyleri yakıp yakarak yok etmek isteyen işgalci Türk devleti şimdide ormanları yakarak, keserek bu alanları bir yaş çöp bile bırakmayarak insansızlaştırmaya çalışıyor. Yani uygulanan soykırımın temel bir parçasıdır.
GERİLLA KARŞISINDA HEZİMET YAŞAYAN İŞGALCİ TÜRK DEVLETİ DOĞAYA SAVAŞ AÇTI
İşgalci Türk devletinin Güney Kürdistan topraklarına yönelik 14 Nisan’da başlattığı işgal saldırıları aralıksız olarak devam ediyor. İşgal saldırıları kapsamında özgürlük gerillalarına karşı kimyasal silah kullanmanın yanı sıra KDP iş birliği ile Güney Kürdistan’ın doğası talan ediliyor, tonlarca ağaç kesilerek Türkiye’ye taşınıyor. İşgalci Türk Devleti Güney Kürdistan’da önce sınır hattını boşaltmaya karar verdi .1994 yılında köylere sürekli bombardımana tutarak yavaş yavaş boşaltmaya başladı. Bu özel savaş politikalarını her geçen gün genişleterek devam eden Türk devleti doğa katliamları yaparak bölgeyi işgal etmek istedi. Geçen seneden bu yana Heftanin ve Metina bölgelerinde ağaçların kesilerek, kamyonlarla çalındığı görülmüştü. Daha sonra bu yağmanın KDP’nin onayı ile olduğu, doğrudan resmi ağızlardan itiraf edilmişti. Yaklaşık 2 yıldır devam eden işgal operasyonlarında işgalci Türk devleti Kanî Masî’den Zaxo’ya kadar yaklaşık 6 bin 890 dönüm tarım arazisinin yaktı ve yağmaladı. 2018’de ise ağaç kesimine başlanarak, ormansızlaştırmaya başlayan işgalci Türk devleti her ay 700 ton odun transfer etti. Yine talan edilip kesilen ağaçlar, MİT koordinasyonunda Türkiye’ye götürülerek satıldı. Bu çerçevede özellikle Sindi bölgesinin Sinaht, Mêrga Şîş, Kelok, Masi Sinda köyleri ve çevresindeki tüm ormanlık alanlarda ağaçların kesimi ve satımı Cengiz Holding’e bağlı 3 taşeron şirket tarafından yapıldı. Kanî Masî kasabası sınırları içindeki bin dönümlük arazi, Türk ordusu tarafından ateşe verildi, burada halka ait bağ ve bostanlar ile meyve ağaçları büyük zarar gördü .Ağaç kesme operasyonu işgal hareketine paralel olarak yürütüldü. Üsler kuruldu, sonra o üslere yollar yapıldı. Gerilla karşısında ağır darbeler alan ve hezimet yaşayan Türk devleti nasıl ki 90’lı yıllarda köyleri yok edip gerilla güçlerini halksız bırakmaya çalıştıysa, şimdi de ormanı yok edip gerillayı kamuflaşsız bırakma cabası içinde.
Yine geçen yıl Zaho’ya bağlı Derkar bölgesindeki Sindi ve Gulya’da, bu yıl Berwari Bala olarak bilenen Bêgova’dan Hiror, Kêste ve Ore’ye uzanan bölgelerde işgalci Türk devleti doğa katliamları yaptı. Adata bu coğrafyada tüm canlıları yok etti. Geçen seneden bu yana bu politikaları çok kapsamlı bir şekilde devam ediyor. Yağma boyutuna ulaşan bu politikalar yürütülme görevi Kamuran Babat’a verilmiş durumda. Geçen seneden bu yana ağaç kesme işleminin noktasal olarak Geliyê Pizaxa, Serê Tijikî ve Girê Helîz bölgelerinde yoğunlaştığını belirtebiliriz. Kürdistan’da kesilen ağaçların Serê Tijikî üzerinden Türkiye tarafında Tarlabaşı (Zevîya) ve Ortasu (Roboskî) güzergâhından Şırnak’a taşındığı bir çok belgeyle ispatlandı. Yine bir doğa harikası olan Hiror ve Batifa’da ormanların kesilmesi insanlığa ve doğaya karşı işlenmiş bir suçtur. Özellikle Berwari Bala olarak bilenen insanların yaşadığı, ekip biçtiği, ürettiği coğrafyanın Türk devleti tarafından işgal etmesinden ötürü yaşanan göçler insansızlaştırma stratejisinin parçasıdır.
İŞGALCİ TÜRK DEVLETİ VE ONA BAĞLI ÇETELER EFRÎN’DE YAPTIĞI DOĞA KATLİAMI YAPTI
İşgalci Türk devleti ve çeteleri, işgal altındaki bölgelerde her türlü suçu işlemeye devam ediyor. İşgalci Türk devleti ve ona bağlı çeteler Efrîn’de tarih ve doğa katliamı yaptı ve yapmaya devam ediyor. İşgal altındaki Efrîn’de Türk devleti ve çeteleri, yüzlerce ağacı kesti. Semerqand çetelerinin, Mabeta ilçesine bağlı Hec Qasima köyü ile Şiyê ilçesine bağlı Dela köyünde yüzlerce ağacı kestiğini geçtiğimiz yıllarda ispatlandı. Ayrıca Efrîn İnsan Hakları Örgütü’nün verilerine göre Türk devleti ve çeteleri, şu ana kadar kantonda 34 bin zeytin ağacı kesti. İşgalci Türk devletine bağlı El-Hemzat çeteleri, Cindirêsê ilçesine bağlı Satya ve Gozê köyleri arasındaki ağaçları keserek Efrîn ve Idlîb pazarlarında sattı. Efrîn-Suriye İnsan Hakları örgütünün geçen sene yaptığı açıklamaya göre, işgalden bugüne 398 bin 650 ağaç yakıldı binden fazla ağaç kesildi ve 20 binden fazla ağaç yerinden söküldü. Yine Raco ilçesi mıntıkasında olan Sari Sînê dağı, Xirabê Simaq, Kurê, Kumreşê ve Surkê, Cirqa ve Mabata ilçesindeki Bafıran köyü ormanlığı, Hawar Kalesi çevresi, Rişa Isıyê, Ruta köyünde bulunan Cehennem Vadisi, Remedana ve Gurda adlı ormanlık alanların yarısından çoğu ateşe verildi. Tüm bu geçtiğimiz yıllarda kanıtlanan rakamlar her gün doğa katliamlarına ve işlenen insanlık suçlarına yenileri ekleniyor. Sözde doğa severler bu Kürdistan’da yaşanan bu ekolojik savaşa karşı sağır dilsizler.
Demokratik modernite paradigmamızın üç sac ayağından birini oluşturun ekolojiğe saldırılar çok planlı ve kapsamlı hazırlıklar içermektedir. Faşist soykırımcı Türk devletinin orman katliamlarına karşı topyekûn bir mücadele gereklidir.
Leyla EGİT