28 Mart 2017 Salı Saat 09:50
19. Yy’da Kürdistan ve
Direnişle
Yukarıda dile geldiği gibi Osmanlı, Kürtlere federatif bir
anlayışla yaklaşmıştır. Özümseme yerine bütünleşmeyi esas alan Osmanlı, ademi-merkezciliği
esas almıştır. Kürtlere böyle yaklaşmasının başka bir nedeni de, Kürtleri
Safevilere kaymaması için kazanma istemi olmuştur.
Bu ikili mekanizma, birkaç yüzyıl boyunca Kürt Beylikleri
ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişki niteliğini belirledi. Ve Kürt yerel
beylikleri merkezi iktidar ile kurulan bu gevşek ilişkinin imkân verdiği bir
özerk statü uyarınca Osmanlı Devleti’nin idari ve askeri rütbeleri ile
ödüllendirilmiş ve payelendirilmiş Kürt aileleri tarafından yönetildiler.
Osmanlı Devleti, Avrupa’da daraldıkça ve toprak kaybettikçe
yönünü doğuya çeviriyordu. 1683 yılında Viyana-Karlsberg önündeki yenilgisi ile
başlayan süreç, 1699 yılında Karlofça ve 1718 yılında Pasarofça antlaşmalarıyla
Osmanlıyı batıda artık duramaz hale getirmişti. Bu durum, her geçen gün yeni
toprak kaybı demekti. Dolayısıyla Osmanlı yönünü yavaş yavaş doğuya
kaydırırken doğuda vergiler artıyor ve asker talebi yükseliyordu. Kendi
içerisinde de yenilenme ihtiyacı duyuyordu. Bu yenilenme arayışına
Islahat-Reform dönemi denilecekti. Önce ıslahatı özellikle orduda başlatırlar.
Çok masraflı olan ordunun yükünü kaldırmak artık son derece ağır geliyordu.
Orduda bazı düzenlemelere ihtiyaç vardı. 1792–93 yıllarında III. Sultan Selim
tarafından Nizam-ı Cedid uygulamasına geçildi. Açılım ekonomik ve idari alanda
da düşünülüyordu. Ancak Yeniçeri Ordusu 1807’de kazan kaldırarak III. Selim
yönetimine son verdi.
Şunu hemen belirtelim ki Yunanlılar ayaklanıyor, Batı’da
toprak kaybı devam ediyor, Doğu’da, Mısır’da kazan kaynıyor derken zayıflayan
Merkezi Osmanlı Hükümeti ya da devleti güç kaybediyor, yereller Osmanlı’nın
siyasi-idari örgütlenmesinden kaynaklı güç kazanıyor ve giderek Osmanlıyı
tehdit eder hale geliyordu.
1839’da Tanzimat Fermanı diye bilinen Gülhane Hattı Hümayunu
bu durumu daha da körükledi. Osmanlı’da değişiklikler, yaşanan sorunlardan
dolayı gündeme gelmişti. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra, yerine
“Asâkir-i Mansure-i Muhammediye” adıyla yeni bir ordu kuruldu.
Günümüz ordularının temelini oluşturan bu ordu, Avrupa usulünce düzenlendi.
Tümen, tabur ve bölüklere ayrıldı. Yeniçeriler buna karşı isyan etseler de, bu
kez isyan bastırılarak ezildiler. Bu olaya Vaka-i Hayriye denildi. Yani hayırlı
bir vaka olarak bu olay tarihe geçecekti. Ve bununla yeniçerilik kaldırıldı.
Geçmişte devşirmelerden oluşturulan Yeniçeri Ocakları yerine yeni orduda
öncelikle Müslümanlardan olan ve yerele yakın özellikleri bulunan askeri
birlikler oluşturuldu.
Öte yandan Ruslarla olan savaşlar da oldukça
yoğunlaşmıştır. Kuzeyden Akdeniz’e inmeye çalışan Ruslar, Osmanlıyı
sıkıştırmaktadır. Bunun karşısında Batı “Bosporus’taki
(İstanbul Boğazı) hasta adamı ayakta tutmak için desteklemektedir.
Genel anlamda 1800’lerin başlarından itibaren Osmanlı,
kendisini nasıl yaşatacağının hesabı içine girmişti. II. Mahmut 1808 yılında
tahta geçti. II. Mahmut süreci Kürdistan’da yeniden çok şeyin değişeceği bir
süreçtir. Kürt Coğrafyası’nın tümden işgal edilmesi bu yıllardan sonra
gelişecektir. Yavuz Sultan Selim’le başlayan ittifaklaşma döneminde,
Kürdistan’ın işgal ya da sömürge durumu yoktur. Belki de Osmanlı’nın başka
alanlarında tebaalarına sunmadığı imkânlar Kürtlere sunulmuştur. Osmanlılar,
batıda savaş ve toprak kaybetmenin acısını doğudan almaktadır. Eksilen vergiler
ve azalan askerler buradan temin edilmeye çalışılacaktır. Bağımsız bırakılan
beyliklerin yetkilerinin daraltılmasının da ötesinde, bir kıskaca alınma durumu
söz konusudur. Ortak ittifaklar, mukaveleler ve antlaşmalar yırtılacak,
Kürtlerin Coğrafyaları’na ve onların iç işlerine karışılacak ve Kürtlerin
gücünü çok aşan yükümlülükler getirilerek Kürt Emirliklerinin üstüne üstüne
gelinecektir. Bu durumda Kürt Emirlikleri, çok ciddi düzeyde bir sıkışıklığı
yaşayacaklardır. Genelde Osmanlı’nın bunalımı etraflıca görülmese de kuzeyden Ruslar,
batıdan Yunanların zorlamaları giderek görülmektedir. Güneyde Mısırlı Mehmet
Ali Paşa’nın başkaldırısı ve Osmanlı’nın merkezine yürüme durumu söz konusudur.
Hemen yanı başlarında Bulgaristan’da özgürlük savaşı verilmektedir. Bu sıkışık
ortamda Osmanlıya karşı direnişler ve isyanlar patlak vermeye başlar. Bu
şekilde yeni bir süreç başlar.
Tarihi olaylar ve olgular bu şekilde gelişirken Avrupa’da
gelişen kapitalist modernitenin güçlü bir merkezi iktidar kurduğunu ve hızla
çevresine yayılıp sömürü çarklarını geliştirmeyi hedeflediğinin altını çizmek
gerekir. Kapitalizm sermaye piyasaları ile azami kar rejimini, sanayi devrimi
ile endüstriyalizmi, milliyetçilik akımlarıyla da homojenleştirici ulus
devletçikleri Batı Avrupa Merkezi Hegemonya’sından giderek çevreye doğru
yaymaktadır. Başta Doğu Avrupa olmak üzere Ortadoğu, Afrika, Kafkasya ve Asya
başlıca hedeflerdir. Öncülük İngilizler tarafından yapılmaktadır. Osmanlı
İmparatorluğu’nun da yeni kapitalist sisteme sağlıklı bir şekilde dahil
edilmesinin yolu, Sultanın eliyle eyaletlerin ve tebaanın ikna edilmesidir. O
da olmazsa en şiddetli zor yöntemi kullanılarak, yeni hegemonik sistemin kabul
ettirilmesidir. Dolayısıyla imparatorluğun olabildiğince geciktirilerek
yıkılması, İngilizlerin çıkarınadır. Ne var ki Kürdistan’da bu süreç
düşünüldüğü gibi işlemez ve bütün bir yüzyıl baştan sona isyan ve direnişlerle
geçer.
1-Ortadoğu’da İngiliz
Siyaseti
Bütün bir yüzyıl sürecek isyan ve direnişler, parça parça
Kürdistan’ın farklı sahalarında baş gösterir. Batı ve güneyde sıkışan Osmanlı,
hâkimiyetini Kürdistan üzerinde kurmaya çalıştığında, ortaya çıkacak olan bir
işgal hareketidir. Yüzyıllarca bağımsız ve özerk yaşamış olan Kürt Beylikleri
ve Emirliklerinin, bu hâkimiyet girişimine karşı direnç gösterecekleri açıktır.
Hemen şunu peşinen söyleyelim Kürt Emirlerinin ideolojik olarak Osmanlılarla
herhangi bir çelişki ve çatışması yoktur. Bu bağlamda önceleri bir
Kürt-Kürdistan dertleri de yoktur demekle abartılı bir tespitte bulunmuş
olmuyoruz. Tamamen kendi Emirliklerinin çıkarları doğrultusunda bir direnç söz
konusudur.
1800’lerin başlarında İngiliz Emperyalizmi’nin Ortadoğu’nun
farklı sahalarında etkinlik sağladığı yıllardır. Daha doğrusu adım adım etkili
olacakları yıllardır. Çökmekte olan hasta Osmanlı’nın mirasına konmanın çeşitli
hesapları yapılmaktadır. Fransızlarda eksik değildir, herkes kendisine bağlı
misyonerler göndererek kendi örgütlülüğünü yaratmaya çalışmaktadırlar.
Amin Maalouf’un Tanios Kayalıkları kitabında bir olayla
misyonerlerin nasıl çalıştıklarını ve neler yapmak istediklerine bir göz
atalım:
Lübnanlı bir aşiret liderinin küçük bir oğlu vardır. Ona
kâhyalık yapan adamın birkaç yaş büyük oğluyla birlikte, uzaklarda bulunan bir
okula gönderilirler. Okul İngiliz misyonerlerinindir. Etkili bir ailenin oğlunu
yanlarına almışlardır. İlk iş, bu durumu İngiltere’ye bildirmektir.
İngiltere’den gelen cevap ise “ne
pahasına olursa olsun, mutlaka ama mutlaka bu çocukları tutun ve kazanın! dır.
Bu talimatı alan misyoner ve eşi, titizlik göstereceklerdir.
Ancak aşiret liderinin oğlu, yaramaz birisidir. Toplumun ahlak ölçülerini
zorlamaktadır. Öyle ki misyonerin eşine kabul edilmeyecek tacizlerde bulunur.
Çizme aşılır ve misyoner, genç ile kâhyanın oğlunu okuldan atar. Bu durumu
İngiltere’ye rapor eder. İngiltere’den gelen cevap ise “ne yaparsanız yapın
o gençleri geri okula getirin talimatı olacaktır. Misyoner, bedeli kavga
da olsa, eşinin taciz edilmesine mal da olsa gidip çocukları getirecektir. Ne
de olsa gelecek için ciddi yatırımlar vardır.
Bu bir misyoner çalışmasıdır. Hiç kimseye çaktırmadan adım
adım geleceğin tohumluklarını kendi himayelerinde ve Ortadoğu Halkları’nın
başına bela olacak temelde yetiştirmektedirler. Ne de olsa bu devşirme
kişilikler, gelecekte İngilizlerin Ortadoğu’daki işbirlikçi ve ajanları
olacaklardır. Sorun burada bazılarının sübjektif ajan olup olmamaları da
değildir. Beyni ve yüreği kazanılmışlar, gelecekte kendilerini yetiştirmiş
olanlara sadık kalmasını bileceklerdir. Başkan Apo böylesine ele alınan
tohumlukları “yetiştirme ve “dayatma diye isimlendirmektedir.
Bir nevi topluma zoraki dayatılacak ve yetiştirilmiş Truva Atı rolünü oynayacak
sözde fethedicileridir bu tiplemeler!
Bu gerçekliğin ne kadar sonuç aldığını anlamak için
Ortadoğu’nun bugününe bakmak yeterli olacaktır. Birçok Malik, Bey ve Kralın
İngiliz-Fransız okullarının fideliğinde yetişmesinin de ötesinde birçoğunun anasının dış kökenli olması
söylediklerimizin derinliğini göstermektedir. Elbette ki dış evlilikleri eleştirmiyoruz.
Fakat burada dile getirilen olgu emperyalist güçlerin Ortadoğu insanlarını
hangi yol ve yöntemlerle kendilerine bağladıklarını ve öz toplumlarına ihanet
etme süreçlerini anlamaya çalışma çabasıdır.
İngilizler, özelde ve yerelde yaşayan Asurî, Süryani ve
Ermeni gibi Hıristiyan topluluklarıyla ilişkiler kurarak, onlara çeşitli
vaatler sunup kendilerine bağlamaya çalışmaktadır. Aynı eksende çeşitli Kürt
Emirlikleri’yle de ilişkilenmektedirler. Osmanlıyı zayıflatarak daha fazla
kapitülasyonlara zorlamak ve tabi ki istedikleri yere çekmek temel amaçtır.
Misyoner çalışmaları oldukça başarılı olmaktadır. İngilizler, hem Osmanlı
kartını hem Kürt kartını hem de diğer azınlık ve yereldeki kartları başarılı
bir şekilde kullanmaktadırlar. Gerektiğinde birbirine kırdırtmaktan da
çekinmemektedirler.
2-19.yy’da Gelişen
Direnişler, İsyanlar ve
Kürt Egemenlerinin
Karakterleri
Böyle karmaşık bir ortamda çok sayıda isyan ve direniş
gelişir. 1800 yılı boyunca onlarca isyan ve direnişi şöyle sıralamak yerinde
olacaktır:
1– 1805–1806–1808
Baban İsyanı 1789–1813 yılları arasında emirlikte “altı büyük savaş olur. Bu
savaşlar emirliğin kaderi ve bağımsızlığını koruma savaşlarıdır.
2– 1812 yılında
Babanzade Ahmet Paşa İsyanı. Süleymaniye’deki bu ayaklanma ise II. Babanzade
Ayaklanması olarak da adlandırılmaktadır. Ahmet Paşa’nın idamıyla
sonuçlanmıştır.
3-1815 köylü
direnişleri:
Aynı zamanda zorbacı aşiret reislerine karşı da gelişen bir
direniştir. Direniş sahası Doğu Beyazıt, Van, Xoy, Erivan ve Maku alanlarıdır.
Geniş bir alanı kapsasa da örgütsüz ve öncüsüz olduğu için erkenden tasfiye
edildi.
4-1818 Bilbaslar
İsyanı 1818–20–22 yıllarında hem Osmanlıya, hem de İran’a karşı gelişmiştir.
Bilbas aşireti her iki devletin baskısına karşı direnişe geçse de erkenden
tasfiye edilmiştir.
5-1820 Sivas’ta
Zaza Aşiretleri İsyanı. Dersim ve çevresinde etkili olmuştur. Yüzyılın
ortalarına kadar Osmanlı bölgede ısrar etmiş olsa da hakimiyet sağlayamamıştır.
6-1820-1829 Emir
Paşa Direnişi
Osmanlıların giderek çekilemez olan baskı ve vergi
toplamalarına karşı Serhat’ın aşiretleri rahatsızlıklarını ifade ederler.
Osmanlı Rus savaşları sürerken, bu durumu kendilerine fırsat bilen Emir Paşa
öncülüğündeki Kürtler, Ruslardan da yardım alarak Osmanlılara karşı bir
mücadele başlatmak isteseler de, Rusların yardım sunmamaları neticesinde
erkenden bastırılmıştır.
7-1820–37 yılları
arasında Soran Emirliği’nin hâkimi Mîr Muhammed İsyanı.
8-1830–33 Sincar
Dağı etrafındaki Êzîdî Kürtleri ve Türkmenlerin İsyanı.
9-1832 sonrası
Mardin İsyanı Osmanlı Ordusu’nun Mısır Ordusu’na yenilmesinden sonra
çıkmıştır.
10-1834’te Mili
Aşiret Konfederasyonu’nun dağıtılması sonrası, aynı yıl Reşit Paşa’ya karşı
Hazro-Silvan civarında Mirza Ağa liderliğinde Osmanlıya karşı çıkan direniş.
11-1834 Bitlis
civarındaki direniş, ancak 1849’da bastırılabilir.
12-1838’te Botan
beylerinden Said Bey’in İsyanı ve kalesinin alınması.
13-1839 Xerzan
İsyanı. Diyarbakır, Mardin ve Siirt çevrelerinde etkili olur. Osmanlıya asker
ve vergi vermeyi reddeden Garzan Aşiretleri tarafından başlatılmıştır. Hafız
Paşa tarafından kanlı bir şekilde bastırılan direniş, 214 gün sürmüştür.
14-1840-1842
Köylü Ayaklanmaları, ( Doğu Kürdistan)
1840’larda yeniden Doğu Kürdistan’ın Xoy mıntıkasında
köylüler hem İran’a hem de rahatsız oldukları Kürt Beyleri’ne karşı ayağa
kalktılar. İran Devleti, egemenlerin bildik olan halkları birbirine karşı
kırdırtma taktiğiyle Urmiye civarında yaşayan Asurileri de yanına alarak
onların eliyle bastırılmıştır.
15-1842–47
Bedirxan Bey İsyanı. Cizre-Botan Emirliğine Son verilmesi.
16-1846, Resul
Paşa İsyanı
Mîr Muhammed’in kardeşi Resul Paşa, Mîr Muhammed
katledildikten sonra Soran Mîrliğin başına geçmişti. Ancak Mîrlik eskisi gibi
özerk olmaktan ziyade Osmanlıların daha fazla hakim oldukları bir Mîrlik
olmuştu. Bu rahatsızlıklara yol açtı. Yine Resul Paşa’nın güçlenmesi ise
Osmanlılarda rahatsızlığa yol açtı. Osmanlıların uzlaşma arayışı sonuç
almayınca Kürtler isyan ettiler. Bunun üzerine Osmanlıların Bağdat Valisi olan
Ragıp Paşa komutasında bir ordu Resul Paşa’nın üzerine yürüdü, Resul Paşa yenilince,
tüm varlığına da el koyan Osmanlı Devleti, Soran Mîrliğine son verdi.
17-1847 Babanzade
Ahmet Paşa İsyanı
Soran Mîrliği’nin tasfiyesini fırsat bilen Babanlardan Ahmet
Paşa yeniden eski Mîrlik hedefini gündemine alarak genişlemeye çalışmış ancak Bedirxanlıların
Kürdistan’da Mîrliği ele geçirmeleri buna fırsat vermemiştir. Bedirxanlıların
yenilgisi ve yine Soran Mîr’i Resul Paşa’nın yenilgisiyle ortadan kaldırılması,
Babanzade Ahmet Paşa’ya yeni umutlar ve fırsatlar doğurmasıyla, Beyliğinin
sınırlarını genişletilmeye çalışmıştır. Babanzadelerin gelişmesinin neye yol
açacağını iyi bilen Osmanlılar Bağdat’taki valilerinin aracılığıyla hızla
hareket ederek Baban Mîrliğine son verdiler.
18-1853–56
İzzeddin Yezdanşêr İsyanı.
19-1856 Yılı’nda,
Diyarbakır Vilayetinde Reşkotan’lılar. (Sason ve Batman çevresinde) İsyana
kalktılar.
20-1860’ta
Osmanlı Ordularının Dersim’e yönelik yeniden askeri harekâtları.
21-1870 Celali
direnişi
Göçebe yaşayan Celali aşiretinin Doğu Kürdistan’a geliş
gidişlerini Osmanlılar yasaklama getirerek Doğu Kürdistan’da Kuzey Kürdistan’a
geçmek isteyen göçebe aşiretlere saldırınca uzun yıllar süren direnişler
yaşanır.
22-1875 Dersim
Ayaklanması
Dersim’i kontrol altına almak için Osmanlı Devleti Dersim’e
yol yapma kararı aldı. Bu yol yapma masraflarını Dersim halkından çıkarmaya
kalkıştıklarında Dersim halkı sert karşı bir duruşla cevap vermesi üzerine,
yoğun çatışmalar yaşandı. Osmanlılar büyük bir orduyu İsmail Hakkı Paşa
komutasında Dersim üzerine göndererek, yaşanan ayaklanmayı bastırabildiler.
23-1877 Yılı’nda
Dersim’deki Kürtler yeniden ayaklandılar.
24-1878 II.
Bedirxan Beyin Oğullarının İsyanı.
25-1879’da
Mazıdağı’nda vergi toplamaya giden vergi Memurlarına Kürtler karşı çıkarak
ayaklandılar.
26-1879’da Van,
Ağrı arasındaki bölgede, Haydaran aşireti ayaklandı.
27-1880–82
Ubeydullah Nehri İsyanı
28-1887 Geverîkî
ve Deşt Aşiretleri Ayaklanması
Aşiretlere karşı Urmiye’de uygulanan baskılara karşı
başkaldıran Deşti aşiretinin lideri Hüseyin zindanda katledilince, başkaldırı
geniş sahaya yayıldı. Aracıların araya girmesiyle Urmiye ve Serdeşt’te halka
zorbalık yapan Valilerin görevden alınması ve yerlerine Kürt aşiret reislerinin
atanmasıyla, başkaldırı son buldu.
29-Bedirhanîlerin
III. ve Son Girişimi- (1889)
Devam Edecek: Baban
Mîrliği Direnişi, Rewanduz Direnişi …
Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi Yayınları
Tarih Şimdidir-Kürdistan Tarihine Özlü Bir Bakış
Kasım Engin
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html
0
21
TR
HE
:” ”
:””
” “,” ”