Bir yapı, sistem düşünün ki temel ilkesi ve ulaşmak istediği hedefi hiçbir ölçü tanımadan sınırsız sermaye birikimi ve azami kar kanunu olsun. Bir ideoloji ve zihniyet düşünün ki Makyavelizm’in amacına ulaşmak için ilkesel olarak her şeyi mubah gören ve bunun için hedefine ulaşmayı olmazsa olmaz bir kural olarak bellesin. Hiç şüphe yok ki söz konusu ideoloji ve sistem toplumsal kanserleşmeyi geliştiren Kapitalizmin ta kendisidir. Ve her şeyden en korkuncu da yıllarca tarihe damgasını vuran anti-kapitalist aynı zamanda bu sistemi aşmaya yaşamını adayan Marx, Engels, Lenin ve Mao vs. gibi büyük devrimciler, ideologlar, düşünürlerce de doğal ve bir toplum biçimi olarak görülerek ifade edilsin. Son yüz eli yıllık tarihsel dönemecin bu en büyük insanları bile bu ortaya çıkardıkları değerler bir şekilde bu kapitalizm sisteme hizmet eder hale getirilsin. İşte bu tarihi insanların bile yaratmaya çalıştığı birçok sosyalist ve ulusal kurtuluşçu sistemin bile çözülmesinin, kendi karşıtına dönüşmesinin sırrının kısa öyküsü bu olmuyor mu? Özcesi yüz yıllara dayanan Kapitalist sistemin kendisini uzunca bir dönem kamufle etmesinin ve maskelemesinin de hikâyesi oluyor.
Kuşku yok ki kendisini yüzyıllarca gizleme ve maskeleme yeteneğine sahip azami-kar, sermaye diyalektiğine göre işleyen böylesi bir sistemin bırakalım toplumlar tarihinin bir aşaması olmasını toplum karşıtı, düşmanı olduğuna inanmak oldukça zordur. Bu gecikmeli de olsa açığa çıkan gerçeğin mevcut ezberleri bozduğu ve özellikle de Sosyalizmin dogmatik yorumunu esas alanların inanmakta çokça zorlandığı da tahmin edilen bir gerçektir. Baştan bazı hususlarda mevcut Kapitalist zihniyetin kaynağından, suyundan şerbetlendiği için yanlış yapıldı. Bizde en baştan yapılan yanlışı düzeltmekle, bunu da materyalist dogmatik zihniyeti aşma temelinde yaklaşmalıyız. Buna da ancak ısrarlı bir şekilde Kapitalizmin bırakalım bir toplum biçimi, modeli olmasını bilakis en toplum karşıtı, toplum düşmanı mikrop üreten azami kar-sermaye tekeli olduğu konusunda ısrarlıca kendimizi ikna ederek her şeye bakalım ve başlayalım.
Ortalama bir bilinç ve zekâya sahip çok sıradan bir insanın bile aslında bu gerçeği anlamak için çok uzağa gidip aramasına gerek yok. Günlük olarak yaşanan, birçok somut pratik yaşamsal gerçeklikler üzerinden Kapitalist Modernist sistemin ne kadar toplum -yani ikinci doğa -karşıtı, doğa karşıtı olduğu rahatlıkla anlaşılabilir. Çok basit düz bir mantıkla bile yaklaşıldığında azami kar ve sermaye birikim hırsıyla donanmış ve bunun için hiçbir sınır, ilke, vicdan, ahlak, insani değer tanımayan bir sistemin her şeyi yapabileceğini tahmin etmek zor değil. Varlığını insanın, toplumun ve doğanın metalaştırılmasına, sömürüsüne dayandıran bir zihniyetin hiçbir insani, toplumsal ve ekolojik kaygı taşıyamayacağı da anlaşılır bir durum olmaktadır. Paraya, metaya tanrısal düzeyde bir kutsiyet ve önem atfeden bir virüslü, hastalıklı zihniyet-sistem için toplumun, toplumsal değerlerin, doğa dengesinin tahrip edilmesinin hiçbir kıymeti harbiyesi de olmayacaktır. Bunun içindir ki çağımızın mevcut küresel hegomonik gücü olan Kapitalist Modernist sistemin dört yüzyılda yarattığı savaşlar, yıkım, katliam, sömürü, işsizlik, açlık, sınıf-cins eşitsizliği, aşırı nüfuz artışı, doğa tahribatı, çevre kirliliği insanlık tarihinin toplamından daha fazladır. Azami kar ve sermaye birikim hırsı Kapitalizmin hislerini o kadar ki köreltmiş gözleri bundan başka hiçbir şey görmüyor, kulakları hiçbir şey duymayarak adeta hiçbir şey hissetmiyor.
Vücudu saran ölümcül bir virüs-mikrop gibi toplumun, insanlığın her alanına nüfuz ederek tüm insanlık değerlerine çöreklenip sömürü üzerinden iktidar ve sermaye birikim tekeli oluşturmaktadır. Bunun en bariz somut tekelleşmesini de dünyada ve Ortadoğu’da ajan-işbirlikçi ulus-devlet kurumlaşmaları üzerinden sürdürmektedir. Bu kurumlaşmaların etnik, dinsel, mezhepsel, cinsel, bilimsel Milliyetçilik hastalığıyla her gün faturası insanlığa çıkarılmak üzere günlük büyük bir toplum-kırım, insan-kırım, doğa-kırım cehennemi yaratmaktadır. Bu nedenledir ki Kapitalizmin varlığı topluma, doğaya saldırının kendisi olup elindeki çağın gelişen teknik ve bilim tekeliyle de yoğun bir saldırı halindedir. Topluma, insana çok yönlü, her yöntemle geliştirilen saldırılara günlük, anlık öz-savunma konumunda varlığını korumaktan başka çare kalmıyor. Kapitalizm sınırlandırıldığı, belli oranda insanlığın varlığını tehlikeye atmayacak düzeyde kontrolde tutulduğu oranda toplum, insanlık, demokrasi ve özgürlükler korunabilir, yaşam alanı bularak var olabilir.
Kapitalist Modernist hegomonyanın ikinci doğa olarak da tanımlanan topluma, insanlığa yönelik belki de bugüne kadar ki en kapsamlı, sinsi ve özel-psikolojik saldırısı son aylarda devreye soktuğu koronavirüs saldırısıdır. İnsanlık ve toplumsal varoluş Koronavirüs şahsında hiç bu kadar sistematik büyük bir tehdit ve saldırıyla yüz yüze kalmamıştı. Özü yeni dönemin kapitalist saldırı taktiği olan ve tamamen insanlığın psikolojisini hedefleyen bu saldırı dalgası tehlikenin boyutlarını da gözler önüne seriyor. Kaynağı Kapitalist sistem ve zihniyet olan koronavirüs saldırı dalgasıyla bir kez daha küresel kapitalist sistemin topluma karşı geliştirdiği ve ileride geliştireceği saldırı düzeyini de ortaya koymaktadır. Kapitalizm bu yeni ve özel-psikolojik saldırı taktiğiyle yalnızca insanlığı, kaynağını oluşturduğu virüsle saldırı cenderesine almıyor. Bu saldırıyla toplumda-insanlıkta yarattığı ölüm korkusuyla halklar, insanlığın iradesi kırılarak teslim alınıp daha fazla sömürüye açık hale getirmektedir. Son koronavirüs örneğinde de görüldüğü gibi Kapitalizm sadece topluma, doğaya saldırmıyor bu saldırıdan en büyük kazancı, çıkarı da devşiriyor. Yani Nasredin Hoca meselesinde olduğu gibi kapitalizm hem eşeği çalıyor hem de eşeği boyayıp sahibine geri satıp çıkar sağlıyor.
Özcesi Kapitalist Modernite sisteminin saldırılarına karşı toplumun varlığını korumasının yolu Kapitalist Modernitenin bilme sınırlarını aşan bir bilinçlenme ve bilinçle yoğrulmuş kopuşu sağlamaktır. Yani Kapitalizmi ayakta tutan temel üç saç ayağı olan azami kar ve sermaye birikimi, ulus-devlet ve endüstriyalizmi bilince çıkarmak, tanımak gerekir. Tanımayla bağlantılı kapitalist modernitenin bilme sınırlarını aşmayla da kalmayıp alternatif sistem olarak Demokratik Modernite bilinci ve onun temel ayakları olan Komünal Ekonomi, Demokratik Ulus ve Ekolojik-Endüstri üzerinde bilinçlenmek, derinleşmek şart olmaktadır. Bunun ötesinde Kapitalizmin Neo-Liberal ideolojisinin saldırılarına karşı kendini korumak ve alternatif Demokratik Modernite sistemini geliştirmenin imkânı yoktur. Buda Kapitalist Moderniteye karşı eğitim, örgütlenme ve eylem diyalektiğinin bütünselliğiyle zihinsel ayaklanma, zihinsel-vicdan devrimine dayalı tam bir aydınlanmayı şart kılar.
KASIM ENGİN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi